Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen ay İstanbul’da Suudi Başkonsolosluğu’nda öldürülen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili soruların yanıt bulması için bastırırken, bazı uzmanlar şu anda Türkiye’de hapishanelerde tutulan onlarca gazetecinin olduğunu hatırlatıyor. Uzmanlara göre bu durum, çifte standardın kanıtı.
Gazetecileri Koruma Komitesi Avrupa ve Orta Asya Program Koordinatörü Gulnoza Said, Türkiye’de basın özgürlüğü ortamının son birkaç yıldır korkunç olduğunu ve ne yazık ki iyileşmediğini söylüyor. Dünyada en fazla hapisteki gazetecinin Türkiye’de olduğuna da dikkat çekiyor.
Türkiye’de hapis yatan gazetecilerin tam sayısıyla ilgili farklı haberler var. Gazetecileri Koruma Komitesi’nin 2017 raporuna göre en az 73 gazeteci Türkiye’de hapiste. Ancak Said, verilerin nasıl toplandığına göre sayının değişebileceğini belirtiyor ve ‘’Türkiye’de parmaklıklar ardındaki gazeteci sayısı diğer ülkelerden daha fazla. Hangi örgüt ne rakam verirse versin’’ diyor.
Cemal Kaşıkçı cinayeti
Washington Post gazetesine yazan Kaşıkçı’nın Suudi Konsolosluğu’ndan geçen ay ortadan kaybolması sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan, olayla ilgili olanların kovuşturulmasının sıkı bir savunucusu oldu hatta soruşturmayı Türk yetkililerin yürütmesi için bastırdı.
Erdoğan, "Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan vatandaşı sıfatı yanında dünya çapında tanınan bir gazeteci olması, bu konuda bize uluslararası sorumluluk da yüklüyor. Türkiye, kendi egemenlik hakları yanında uluslararası toplum adına insanlığın ortak vicdanının temsilcisi olarak da bu meselenin takipçisidir" demişti.
Öldürülen diğer gazeteciler
Erdoğan’ın Kaşıkçı’nın ölümünden sorumlu olanları adalete teslim etme söylemine rağmen bazı sivil toplum savunucuları, Türkiye’de öldürülen gazeteci sayısına ve Türk yetkililerin bu davalara benzer bir ilgi göstermediğine dikkat çekiyor.
Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü’nün koordinatörlerinden Caroline Stockford VOA’ye yaptığı açıklamada Kaşıkçı ve Suudi Konsolosluğu’nda öldürülmesiyle ilgili konuşurken, Türkiye’de öldürülen gazetecileri de hatırlamak gerektiğini vurguladı ve 1990’lardan bu yana öldürülen gazetecilerden Hrant Dink’in, Uğur Mumcu’nun, Musa Anter’in ve Metin Göktepe’nin adını saydı.
Stockford, “Türk yetkililer Kaşıkçı cinayetini çözme konusunda kararlıysa, aynı kararlılığı Türkiye’deki diğer gazeteci cinayetlerinin çözümü için de arzuluyorum” diye konuştu.
Gazetecileri Koruma Komitesi’nin verilerine göre Türkiye’de 1992 ile 2018 yılları arasında 25 gazeteci öldürüldü ve bunlardan 16’sının failleri cezasız kaldı.
Baskı arttı
Caroline Stockford ayrıca, gazetecilere yönelik baskıların son yıllarda ciddi şekilde arttığını ve daha önce hiç bu kadar kötü olmadığını belirtti. Gazetecilerin sadece işlerini yaptıkları için kovuşturmaya uğradığını söyleyen Stockford, “Cumhurbaşkanı’na hakaretten para cezası alanlar var. Her açıdan saldırıya uğruyorlar; ama hala hayattalar’’ dedi.
Türkiye’nin vatandaş gazeteciliği yapan Dokuz8news’ün yönetici müdürü Gürkan Özturan, Türk yetkililerin baskılarına yabancı olmadığını söylüyor. “2016’da kurumumuz kapatıldı. Twitter’daki hesabımız 2016’da yine Twitter tarafından askıya alındı ama geri almayı başardık’’ diyen Özturan, haber koordinatörlerinin üç yıl önce başka bir kurumda yazdığı bir haber nedeniyle 10 ay hapis cezası aldığını anlatıyor.
Ya yabancı gazeteciler
Yabancı gazeteciler için de şartlar zorlayıcı. Türkiye’de görev yapan Amerikalı bir gazeteci, ismini vermemek şartıyla VOA’ye şunları söyledi: “Yabancı muhabirler için esas sorun hangi nedenle, Türk yetkililerin radarına girip girmeyeceklerini bilememeleri. Ne zaman yabancı gazeteciler olarak bir araya gelsek, sohbet hep Türkiye’den en son hangi gazeteci sınır dışı edilmişe dayanıyor. Sürekli, kimin niye başının belaya girdiğini anlamaya çalışıyoruz.’’
Hükümetin yaklaşımı
Türk yetkililerse, ülkede basın özgürlüğü olduğunu savunuyor ve gazetecileri yaptıkları iş nedeniyle hedef almadıklarını söylüyor. Geçen Mayıs ayında İngiltere Başbakanı Theresa May ile ortak basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, gazetecilerin terörle alakalı suçlamalar dolayısıyla soruşturulduğunu söylemişti. Cumhurbaşkanı, “Teröristlerle gazetecileri birbirinden ayırın. Bankamatiklerde paraları götürenler, silahla yakalananlar, insan öldürenler ve bunlarla ilgili olarak 'gazetecidir' diye elinde bir kart var, bunlar için herhalde her taraf serbest değil. Şu anda yargımız teröre karışmış olanlarla ilgili olarak bu tür kararlarını vermiştir’’ demişti.
Basın kartı
Türkiye’de basın kartı edinme süreci Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nca kontrol ediliyor. Dokuz8news’dan Gürkan Özturan, bu kartları Cumhurbaşkanlığı’nın dağıttığını ancak son on yılda hükümet yanlısı medya dışındakilerin basın kartı almasının neredeyse imkansız hale geldiğini öne sürüyor.
Basın kartını yenilemek isteyen yabancı gazeteciler ise daha önceki işlerini de belgelemek zorunda. VOA’in konuştuğu Amerikalı gazeteci de yaşadığı süreci, “Basın kartı için sadece onlara sunduklarımın değil kendi buldukları bazı haberlerimin de yazılı çıktısını almışlardı. Bazı kelimeleri de işaretlemişlerdi. Neden bazı özel terimleri kullandığımı ya da kullanmadığımı konuşmak istediler’’ sözleriyle anlatıyor.