Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Amerika’da 3 Kasım seçimlerinin resmi olmayan sonuçlarına göre seçilmiş başkan ilan edilen Joe Biden yönetimiyle ilişkilerin olumlu yönde ilerleyebileceği mesajını verdi.
Alman Marshall Fonu adlı Amerikan düşünce kuruluşunun düzenlediği söyleşiye katılan İbrahim Kalın, Biden’ın eski Başkan Barack Obama’nın yardımcısı olduğu dönemde Türkiye’ye dört kez geldiğini, Türkiye’deki siyasi oyuncuları, Türkiye’nin jeopolitik ve stratejik değerini bildiğini kaydetti. Kalın, sorunlu konuların varlığına rağmen ilişkilerin olumlu yönde ilerleyebileceğini söyledi.
Türkiye’nin Rus hava savunma sisteminin bir parçası olan S-400 füzelerini almasının bir sebep değil yıllar içinde ortaya çıkan bir sonuç olduğunu belirten Kalın, bunun Türkiye’nin Patriot savunma sistemi almak için arka arkaya yaptığı talebin reddedilmesi sonucunda geliştiğini kaydetti. Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın altı yıl önce NATO müttefiki ve stratejik ortak olarak değerlendirilen Türkiye’ye ABD tarafından Patriot sisteminin satılmaması karşısında başka bir alternatif bulmasının gerekeceğini söylemesinin de blöf olarak algılandığını kaydetti.
Türkiye'nin S-400 sistemini satın almasının F-35 programının güvenliğiyle çelişeceği konusundaki tartışmayla ilgili olarak Kalın, “Bu konuya bakılabilir, ancak bunun teknik ve askeri bir konu olmadığını biliyoruz. Kongre’de Rusya ile endüstriyel ilişkiler siyasi bir konu olarak ele alınıyor” dedi. Kalın, S-400 nedeniyle uygulanabilecek yaptırımların ilişkileri bozacağı ve ters tepki göreceği uyarısında bulundu.
S-400’lerin ne koşullarda Türkiye tarafından deaktive edileceği ya da geri gönderileceği sorulduğunda Kalın, Rusya ile iki egemen devlet olarak anlaşma yapıldığını ve hala S-400’lerin F-35 karşısında tehdit oluşturduğunu düşünmediklerini söyledi. Teknik olarak bunların birbiri ile bağlantısının kesilebileceğini ve ABD’nin askeri kaygılarının giderilebileceğini söyleyen Kalın, yaptırım konuldukça ve baskı uygulandıkça bu sorunu çözmenin daha zor hale geleceğini kaydetti.
“Suriye’de YPG demek PKK demek”
ABD’nin Suriye’de YPG’ye desteğinin yanlış olduğu görüşünü kaydeden Kalın, “Suriye’de YPG demek PKK demek. ABD’nin YPG’yi PKK’dan ayırma çabası gerçekçi bir seçenek değil. Onlar hala talimatlarını Kandil Dağı’ndan; PKK yöneticilerinden alıyorlar” dedi ve ABD’nin bu politikasında bir değişiklik olmasını umduklarını kaydetti.
Ayrıca “FETÖ” ağının Türkiye’de 15 Temmuz darbesinin sorumlusu olduğunu kaydeden Kalın, bu ağın liderlerini sınır dışı etmek için ABD yönetiminin çaba harcamadığını belirtti. Bunların Türkiye açısından ilişkilerdeki temel sorunları oluşturduğunu belirten Kalın, ancak “Biden yönetimiyle iyi bir başlangıç yapabileceğimizi düşünüyorum” diye konuştu.
“PKK ve FETÖ konusu Türkiye’de hayal kırıklığı”
Biden yönetiminin demokrasi gündemi konusunda daha hassas bir yönetim olacağı ve bunu nasıl değerlendirdiği sorulduğundaysa Kalın, “Bence ilerleme için alan var” yanıtını verdi. Türkiye’de dört yıl önce yaşanan askeri darbeyi hatırlatan Kalın, Türkiye’nin bunun sonuçlarını hala yaşadığını söyledi, “Batı’nın bunu anlamakta zorlandığını da ya da Türk halkının hassasiyetlerini önemsemediklerini görüyoruz” dedi.
PKK ve FETÖ konusunun Türkiye’de hayal kırıklığı kaynağı olduğunu belirten Kalın, çok sayıda gazetecinin hapse atılması karşısında yapılan eleştiriler içinse bu gazetecilerin bir kısmı gazetecilik yaptıkları için değil, PKK, FETÖ, DHKP-C gibi örgütlerle bağlantılarından dolayı hapiste olduklarını söyledi. Kalın, Türkiye’nin ulusal güvenlik kaygıları da bu tartışmada göz önünde bulundurulmalı” dedi.
“PKK Türkiye’nin sorunudur diyemeyiz”
Bir ülkenin yalnızca kendi ulusal çıkarlarını savunmasının kendi kendini bozguna uğratmaya mahkum bir strateji olduğunu belirten Kalın, “Örneğin ben ulusal çıkarlarımı sadece kendi ulusal güvenliğime göre gözetirsem kendi etrafımda duvarlar örerim. Ancak bu dünyada pandemi gibi konuları da göz önünde bulundurduğumuzda her şey bu kadar etkileşim içinde olduğu için ulusal çıkarlarımı koruma çabasında en çok kaybeden yine ben olurum. Hepimiz güvende olmadan birimiz güvende olamayız. Terörle mücadele ediyorsak terörün her şekliyle mücadele etmeliyiz. El Kaide ve IŞİD’le mücadele ederiz ama PKK Türkiye’nin sorunudur diyemeyiz. Bu bizi yanlış yönlendirir. Ben de Avrupa da Ortadoğu da Körfez ülkeleri de kendilerini güvende hissetmeli ve bu mücadelede güçlerini birleştirmeli” diye konuştu.
“Libya’da diplomasiye şans vermek için sahada güçlü durduk”
“Biz bütün politikalarımızı hızla değişen bir dünyada bir derece denge ve sürdürülebilirlik sağlamak için yapıyoruz” diyen Kalın, Türkiye’nin Libya politikasını buna örnek gösterdi. Kalın, “Biz Libya’da da bunu yapmaya çalışıyoruz. Biz Libya’ya Libya’nın uluslararası alanda meşru görülen hükümeti tarafından davet edildiğimiz için gittik. Libya hükümetinin çağrısına yanıt vermenin sahadaki çatışmalara bir denge getireceğini düşündük” dedi.
Kalın, “Biz Birleşmiş Milletler’in Libya müzakereleri sürecini tam olarak destekledik. Cumhurbaşkanımız Berlin konferansına katıldı. Ancak Hafter güçlerinin geriletilmesi ve denge sağlanması için sahada da güçlü bir duruş sergilemek gerektiğini biliyorduk. Biz bunu diplomasiye bir şans vermek için; müzakere masasında barışın bir şansı olsun diye yaptık” diye konuştu.
“AB ile ilişkilerde yaptırım dile işe yaramaz”
Brüksel’de 10-11 Aralık tarihlerinde yapılacak Avrupa Birliği liderler zirvesi takviminin önemli konularından birinin Türkiye ile ilişkiler olduğu ve bu konuda beklentinin ne olduğu sorulduğunda Kalın, sonuç bildirisi taslağını gördüğünü ve hayal kırıklığına uğradığını bildirdi.
Kalın, AB ile ilişkilerde yaptırım dilinin işe yaramayacağını ve tam tersine tepki çekeceğini söyledi. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini geliştirmek ve yeni ilişkiler kurmak istediğini belirten Kalın, taraflar arasında bazı farklılıklar olsa da birkaç üyenin taleplerinin AB Türkiye ilişkilerini rehin almasına ya da ilişkilerde baskın çıkmasına müsaade edilmemesi gerektiğini söyledi. Kalın, “Avrupa Birliği’nin farklı bir mekanizma olduğunu anlıyorum ancak bir iki üye ülkenin dar gündemine boyun eğmek bize zararlı olur” dedi. AB ile işbirliği yapılacak Suriye, Irak, Kafkasya, Dağlık Karabağ sorunu, göç, ekonomik kriz, Doğu Akdeniz’de enerji güvenliği gibi birçok konu olduğunu belirten Kalın, bu büyük resmin daha küçük bir ajandaya indirgenmesinin ortak çıkarlara ihanet etmek olacağını söyledi. Yaptırım uygulanması durumunda herkesin “kaybeden” olacağını belirten Kalın, AB ve Türkiye arasında bu şekilde bir gerilim olmasının kimsenin yararına olmayacağını söyledi.
“Kıbrıs’ta müzakere masasından kaçmıyoruz”
“Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusunun tarihini bilenler bizim çok sabırlı ve yapıcı olduğumuzu bilirler” diye Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kıbrıs’ın birleşmesi için büyük çaba gösterdiğini söyledi ve 2004 yılında Birleşmiş Milletler öncülüğünde yapılan Annan Planı’nı örnek gösterdi. Planın Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilmesine rağmen Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedildiğini hatırlatan Kalın, buna rağmen Rumlar’ın AB’nin sınır sorunu yaşayan ülkeleri bünyesine almama prensibine karşın AB üyesi olduğunu hatırlattı. Kalın, “Şimdi bizden bu sanki olmamış gibi davranmamızı istiyorlar” dedi.
Bazı AB yetkililerinin “Rum kesiminin koşullarını kabul etmelisiniz” dediklerini belirten Kalın, “Türkler’in birleşme için çok çalışmış olmasına rağmen Rumlar’ın Türk tarafını hiçbir zaman eşit kabul etmediklerini belirtti. Kalın, “Diğer konuların tamamı bu sorunun yan etkileridir” dedi. “Biz müzakere masasından kaçmıyoruz” diyen Kalın, Doğu Akdeniz konusunda Almanya’nın arabuluculuğunda Yunanistan’la yapılan görüşmelere bizzat katıldığını hatırlatan Kalın Almanya’nın yapıcı rolünü övdü. Kalın, “Biz istikşafi görüşmelerin başlamasını istedik, Oruç Reis gemisinin Akdeniz’deki çalışmalarını tamamlayarak limana geri dönmesinin ardından Türkiye’nin görüşmeye hazır olduğunu belirttik” dedi, ancak Yunanistan tarafının “Zirveden önce Türkiye ile görüşmeyiz” dediğini kaydetti. Kalın, “Yaptırımların yıkıcı etkisi olur. Türkiye’nin bölge için tehdit olduğu tartışması bizi bir yere taşımaz” diye konuştu.
Doğu Akdeniz’de sahada işlerin kontroldan çıkma riski sorulduğundaysa, Kalın, Türkiye’nin Akdeniz’deki askeri faaliyetleri azaltmak için NATO toplantılarında ve NATO Genel Sekreteri’yle görüşmelerde çok yapıcı olduğunu söyledi.
“Ne Yunanistan ne de başka bir ülkeyle çatışma istemiyoruz” diyen Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Doğu Akdeniz’de enerji kaynakları konusunda kapsayıcı bir konferans önerdiğini hatırlattı. Türkiye’nin Mısır’la, İsrail’le sorunlarına rağmen Doğu Akdeniz Konferansı’nda herkesle görüşmeye hazır olduğunu belirten Kalın bu konuda çalışmaların sürdüğünü kaydetti.
“Karabağ sorununun çözümünde Minsk Grubu başarısız oldu”
Türkiye’nin Rusya’yla iyi ilişkilerinden dolayı eleştirildiğini belirten Kalın, Rusya’yla anlaşmazlığa neden olan çok sayıda konu da olduğunu hatırlattı. Bunlar arasında Rusya’nın Esat rejimine yaklaşım, Libya’da Hafter’e verdiği destek, Karabağ konusunda Ermenistan yanlısı tutumunu gösterdi. Kalın, bu sorunlara rağmen ilişkileri yürüttüklerini ve sorunları çözmeye çalıştıklarını bildirdi.
Karabağ konusunun 30 yıldır devam eden bir sorun olduğunu belirten İbrahim Kalın, Minsk grubunun sorunu çözmekte başarısız olduğunu kaydetti. “Azeriler bu hayal kırıklığıyla 30 yıldır yaşıyor. Kendilerini Amerika, Rusya ve Fransa tarafından hayal kırıklığına uğratılmış hissediyorlar. Azeriler için toprakları 30 yıldır işgal altında ve Minsk grubu konunun çözümü için hiçbir şey yapmadı. Şimdiyse konu çözüldü” dedi. Kalın, “Şimdi bizi eleştirenlere soruyorum, bu çatışmayı çözmek için son 4 ayda ABD, Fransa ya da batı ittifakından gelen ve bizim desteklemediğimiz bir öneri oldu mu?” diye sordu.
Washington’da Ermenistan ve Azerbaycan dışişleri bakanlarının bir araya gelmesinin ardından Türkiye’nin de bir açıklama yayınlayarak girişimi desteklediğini belirten Kalın, “Ertesi gün çatışma devam etti, ateşkes sadece bir gün sürdü” dedi. Fransa’nın da çatışmalar sırasında siyasi açıklama yaptığını ancak gerçek sorunu çözecek bir girişimde bulunmadığını belirtti.
Rusya’nın ise sorunun çözümü için çok çalıştığını belirten Kalın, Türkiye’nin bölgede gözlemci konumunda bulunmasının bir ‘kazanç’ olduğunu söyledi. Rusya’nın 100 yıldan uzun süredir bölgede varlığı olduğunu hatırlatan Kalın, Rusya’nın Ermenistan’daki askeri üslerinin neden eleştirilmediğini sordu. Kalın bu süreçte büyük resmin gözden kaçırıldığını belirtti.
“Dış politika sıfır toplamlı bir oyun değil”
Kalın, Türkiye’nin dış politika yaklaşımında kendini Batı’nın ortağı olarak gördüğünü, ancak dünyanın başka yerlerine de erişimi olduğunu belirtti. “Türkiye’nin batı ittifakıyla ilişkilerinde tarihinde başarılar ve başarısızlıklar oldu ancak Kafkasya, Rusya, Afrika, Ortadoğu ve Orta Asya’daki geniş Türk dünyasıyla, Latin Amerika’yla da iletişimi oldu” diyen Kalın, “Türkiye’nin bu özgün konumundan en iyi şekilde fayda sağlamaya çalışırken, dönemin zorluklarıyla baş ederken ortaklıklarının da güçlü, dinamik ve esnek olması gerektiğini biliyoruz. NATO üyesi olmak demek dünyanın geri kalanıyla temas halinde olmamak demek değil” dedi.
“Tüm ülkelerin dünyanın başka yerleriyle bağlantıları var” diyen Kalın, “İngiltere, Fransa, Amerika’yı Afrika’daki, Ortadoğu’daki bağlantılarından dolayı kime eleştirmiyor, ancak Türkiye, Ortadoğu, Afrika, Kuzey Afrika ile temas kurduğunda batıdan uzaklaşmakla eleştiriliyor. Bu doğru değil. Biz dış politikayı sıfır toplamlı bir oyun olarak görmüyoruz. AB’ye yakın olmak, NATO üyesi olmak demek bu demek değil. Bu çok dar; Avrupa merkezli bir bakış açısı. Biz başka ülkelerin dış politika hedeflerini uygulamalarına da bir şey demiyoruz. Ama Türkiye’nin Suriye’deki rolü kaygı unsuru olarak değil, IŞİD’le mücadeleye ve uluslararası topluma destek olarak görülmeli” diye konuştu.
Kalın, “Bizim varlığımızı ve müdahil olmamızı gerektiren konular var, diğer yandan ulusal güvenlik konusunda da kararlı davranmalıyız. Ortaklarımızla karşılıklı olarak birbirimizi güçlendirecek ilişkiler yürütmeye çalışıyoruz, ancak hepimizin fayda sağlayacağı eşitlik, saygı ve adalete dayalı ilişkiler istiyoruz” dedi.
“Biz NATO’yuz NATO da biz”
Türkiye’nin NATO’nun gelecekte daha siyasi bir oluşuma dönüşmesini destekleyip desteklemediği sorulduğunda Kalın, Türkiye’nin NATO içindeki ikinci büyük ordu olduğuna, NATO’daki savunma harcamalarının olması gereken düzeyde olduğuna ve Türk askerlerinin NATO sisteminde eğitim gördüklerine dikkat çekti. “Biz NATO’yuz, NATO da biz. Biz böyle bakıyoruz” diyen Kalın, NATO’nun sadece askeri ittifaktan fazlası olmaktan ileri gitmesi gerektiğine katıldığını söyledi ve NATO’nun insan güvenliği, siber güvenlik, gıda güvenliği biyoloji güvenliği, konularında lider rol oynayabileceğini kaydetti.
Son dönemde NATO ile ilgili meşruiyet tartışmasının doğduğuna dikkat çeken Kalın, Başkan Donald Trump’ın NATO’yla ilgili şüphelerini dile getirmesinin NATO’nun nereye gittiği sorusunu doğurduğunu söyledi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da NATO’nun ‘beyin ölümünün’ yaşandığını söylediğini hatırlatan Kalın, “Üyelerinin birbiriyle iletişim içinde olduğu, ortak tehditleri hedef aldığı güçlü bir NATO hayal ediyoruz” dedi.
“Filistin için hala iki devletli çözümü savunuyoruz”
İsrail’in Filistin’e yönelik tavrının ikili ilişkiden çok bölgesel ve adalet konusu olduğunu belirten Kalın, “Biz hala iki devletli çözümü ve Filistinliler’in haklarının korunmasını savunuyoruz. Netanyahu yönetimi iki devletli çözümü desteklemiyor. Kendisi de bunu söyledi” diyen Kalın, bu durumun barış sürecini zorlaştırdığını ve Filistinliler’i de baskı altına aldığını belirtti.
Kalın, “Biz barış ve istikrarın yalnızca Filistin konusu eşitlik ve adaletle çözülünce olacağına inanıyoruz; bunun tek yolu da iki devletli çözüm. Bunu derken devlet gibi görünen ama İsrail tarafından yönetilen bir sistemden söz etmiyoruz” diye konuştu.
“Barış, güven ve özgürlük bizce herkes için mümkün” diyen Kalın, ancak bunun olması için İsrail ve ABD yönetiminin sorumluluk alması gerektiğini söyledi.
“Biden yönetiminin İran anlaşmasına dönmesi zor olabilir”
Biden yönetiminin İran’la yapılan uluslararası nükleer anlaşmaya geri dönebileceği ve bu konudaki düşünceleri sorulduğunda Kalın, Türkiye’nin anlaşmayı desteklediğini, Biden yönetiminin anlaşmaya geri dönmesinin İran’la ilişkilerin geliştirilmesi için alan açacağını bunun da olumlu olacağını söyledi. Biden’ın anlaşmaya dönmek istemesinin olumlu bir mesaj olduğunu kaydeden Kalın, ancak Biden yönetiminin bu konuda Kongre’de muhalefet görebileceğini ve Körfez’de oluşan İran karşıtı ittifakın da bunu zorlaştırabileceğini belirtti.
“Uygurlar konusunda ters düşsek de Çin önemli bir oyuncu”
Çin konusundaysa Başkan Donald Trump’ın ticaret savaşlarının kimseye fayda sağlamadığını belirten Kalın, Türkiye’nin Uygurlar konusunda Çin’le ters düşse de Çin’in önemli bir oyuncu olduğunu ve daha fazla bağlantı kurulması gerektiğini bildiğini kaydetti.