Türkiye’de Şule Çet cinayetinin zanlısına ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesinin ardından kadın hak örgütleri dayanışma mesajları paylaşırken, Ordu’da 20 yaşındaki Ceren Özdemir’in evinin önünde bıçakla öldürülmesi ve Eskişehir’de öldürülen Ayşe Tuba Arslan’ın ihmal kurbanı olması tartışılıyor.
Son olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, TBMM’deki bütçe görüşmelerinde “Hepimizin içini acıtan aile içi ve kadına şiddet olaylarında ilk 10 ay itibariyle geçen yıla kıyasla yüzde 14 azalış sağlanmıştır. Kadın cinayetlerinde 2017-2018 döneminde 353’ten 279’a önemli bir azalış elde edilmiş, bu yıl ise geçen yıla oranla biraz artış yaşanmıştır. Bu yılki (20 Kasım itibariyle) sayı 288’dir” açıklaması yapmıştı.
Soylu, şiddet olaylarına müdahale için devreye sokulan “KADES” adlı uygulama sayesinde en az 7 bin gerçek çağrı aldıklarını da ifade etti. Ancak KADES uygulamasına kadınlarca yapılan acil durum çağrısı için olay yerine ekipler sevk edilmesi dışında mağdur kadınlar için önlem alınmadığı eleştirisi getiriliyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Kasım ayında 39 kadın cinayeti (medyaya ve yargıya yansıyan veriler itibariyle) yaşandığını duyurarak, bu tablodan Türkiye’nin imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi ile kadına karşı şiddeti önleme amaçlı 6284 sayılı Kanun’un gereği gibi uygulamayan yetkilileri sorumlu tutuyor. Diğer kadın hak örgütleri de Türkiye’nin gerekli yasal mevzuata sahip olduğunu ancak uygulamada ciddi sorun yaşandığını ifade ediyor.
Şule Çet’in öldürülmesinde karar açıklandı
Çarşamba günü kadın cinayetleri konusunda gözler ilk önce Ankara’da 23 yaşındaki Şule Çet’in 29 Mayıs 2018 günü çok katlı bir binadan aşağıya atılarak öldürülmesi ve öncesinde cinsel istismara uğramış olmasıyla ilgili davadaydı. Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi, hayata veda ettiğinde Gazi Üniversitesi’nde eğitimine devam etmekte olan Şule Çet’in kasten öldürüldüğüne ve nitelikli cinsel saldırıya uğradığına hükmetti. Mahkeme, sanık Çağatay Aksu’ya "kasten öldürme" suçundan müebbet hapis cezası verirken, ayrıca "nitelikli cinsel saldırı" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak" suçlarından 12 yıl 6 ay hapse çarptırdı. Mahkeme, Aksu'nun işlediği suçlara yardım ettiği gerekçesiyle sanık Berk Akand’a ise 18 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Kadın hak örgütleri temsilcileri ile milletvekilleri katılımıyla gerçekleşen karar duruşmasında, Aksu’ya ilk önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngörülürken, cezanın “iyi hal indirimi” kapsayan müebbet hapse çevrilmesi tepki çekti.
Çet’in öldürülmesiyle ilgili dava uzun süredir kamuoyunda “Şule Çet için Adalet” çağrısının yanı sıra Aksu ve Akand’ın ailelerince, hak örgütleri temsilcileri, avukatlar ve gazeteciler hedef gösterilerek AKP’li vekillerden yardım talebinde bulunulmasıyla da gündemdeydi.Sanık avukatı Levent Ekmen’in gelinen noktayı “cadı avcıları yüzünden buradayız” diye değerlendirmesi de tepki çekti.
Bugünkü kararlar sonrasında baba İsmail Çet, “Acımız bitmedi ama ceza aldıkları için devlete ve hükümetimize ve yanımızda olanlara teşekkür ederim. Ben bir baba olarak kız evladımı kaybettim. Başka ana babaların bu acıyı çekmesini istemiyorum” diyerek sanığa iyi hal indirimi uygulanmasına itiraz edeceklerini açıkladı.
Kadın Cinayetlerini Durduralım Platformu Sözcüsü Gülsüm Kav da, bugünkü müebbet hapis cezasıyla birlikte kadın cinayetleri sorununda önemli bir köşe taşı karar ortaya çıktığını vurgulayarak, “Şule Çet emsal olacak, bizi öldürüp üstünü kapatmaya kimse bir daha cüret edemeyecek” değerlendirmesi yaptı.
Ordu’da Özdemir ve Eskişehir’de Arslan cinayetleri gündemde
Türkiye’nin Çet davasıyla kadın cinayeti sorununu konuştuğu gün, Ordu’da kimliği belirsiz bir kişi tarafından evi önünde bıçaklı saldırıya uğraması sonucunda 20 yaşındaki balerin adayı Ceren Özdemir’in ölüm haberi geldi.
Özdemir’in katiliyle ilgili son olarak Ordu Valiliği’nden “Ö.A. isimli zanlının 01.12.2019 tarihinde cezaevinden firar ettiği ve arandığı anlaşılmıştır. Olayla ilgili tahkikat, çok yönlü olarak devam etmektedir” açıklaması yapıldı. Böylece cezaevi firarisi bir şahsın Özdemir’i öldürdüğü ortaya çıktı.
Eskişehir’de ise iki çocuk annesi Ayşe Tuba Arslan, boşandığı eşi Yalçın Özalpay’ın satırlı saldırısı sonucunda 44 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra 25 Kasım’da Kadına Karşı Şiddetli Uluslararası Mücadele Günü’nde toprağa verilmişti. Geride Arslan’ın, 23 kez suç duyurusunda bulunduğu eşine sadece “uzaklaştırma” kararları alan yargı başta olmak üzere yetkililere yönelik “Ben ölünce mi yardım edeceksiniz” diye yazdığı son dilekçesi kalmıştı.
Bugün Ayşe Tuba Arslan’ın annesi Meral Sondikme ve babası Serdar Arslan da TBMM’deydi. Annesi “Kızım eceli ile ölmedi. Çok yaralıydı” sözleriyle tepkisini dile getirdi. Baba Arslan ise, hukuki süreçteki ihmali işaret ederek, “Geç kalındı diyebilirim. 23 tane dosya 4 tane uzaklaştırma. Hiçbir ceza kesilmemiş. Sadece 3 bin lira para cezası kesilmiş. Ne önemi var. Giden gitti. Bu işin geri dönüşü yok. İnşallah bundan sonra cinayetler son bulur. Benim ciğerim yandı. Başka ocaklar sönmesin” diye seslendi.
Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK) ile Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ise, uzaklaştırma kararlarına uymayan katil Özalpay’a cezai yaptırım verilmemesiyle ilgili Eskişehir’deki yargı makamlarıyla ilgili inceleme yapılacağını duyurmuştu. Kadın hak örgütleri, bugün de bunun takipçisi olacaklarını ilan etti.
CHP: Cinayetleri önlemek için yasalar uygulanmalı
Bugün CHP’li milletvekilleri de kadın cinayetleriyle ilgili son gelişmeleri TBMM gündemine taşıdı.
Şule Çet davasındaki karar sonrasında CHP’li vekillerce TBMM’de düzenlenen basın toplantısı toplantısında ortak açıklamayı Aysu Bankoğlu yaptı. Bankoğlu, Çet’in öldürülmesiyle ilgili kararda neden iyi hal indirimi uygulandığına ilişkin gerekçeli mahkeme kararını takip edeceklerini ve hiçbir şekilde kadın cinayeti davalarında sanıklar lehine bu hakkın kullandırılmamasını istediklerini açıkladı. Bankoğlu, CHP adına “Kadına karşı şiddet davalarında ısrarla vurguladığımız bir nokta var: İyi hal ve haksız tahrik indirimleri, kadına karşı şiddet davalarında uygulanmamalıdır. Bu noktada, tüm siyasi partilerden destek bekliyoruz. Zaten, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun gereği gibi uygulandığında kadınlarımızı yaşatabileceğiz. Aslında, hepimizi ilgilendiren kadına karşı taciz ve cinsel saldırı ayıbından ülkemizi, siyasi görüş ayrımı yapmadan hep beraber hareket ederek kurtarmalıyız” çağrısı yaptı.
Bankoğlu, hükümete sorumluluğunu anımsatmak istediklerini vurgulayarak, “6284 sayılı Yasa ve İstanbul Sözleşmesi tam anlamıyla uygulansın ki, kadınlarımız yaşasın. Biz her zaman diyoruz ki, Yasa'yı uygula, kadını yaşat. Çünkü, kadınlar, hep birlikte ‘Ölmek İstemiyoruz’ diyor. Kadın cinayetleri durdurmak için süregelen ataerkil düzeni bozalım. Çünkü, kadına şiddeti hak görenlerle yaşamak, bunu kabullenmek, bir ülkenin geri kalmışlıkta ısrar etmesinden başka bir şey değildir” dedi.
Ayşe Tuba Arslan cinayetiyle ilgili basın toplantısında ise, CHP’li Jale Nur Süllü ise, “Kadına yönelik şiddetin siyasi olmaz. Şiddet karşısında kadının anne ve eş olarak aile içi korumacılık anlayışı ile ele alınamayacağı ortada. Kadını, aile içinde kalmaya zorlayıcı her tür bakış açısının sona ermesi gerekiyor. Bu anlamda İstanbul Sözleşmesi’ndeki açık hükmün uygulanmasını istiyoruz” çağrısını dile getirdi.