Bir zamanlar Batılı grupların tekelinde olan pop dünyasının zirvesinde artık Koreli gruplar var. BTS, EXO, Blackpink, Big Bang, GOT7, RedVelvet, TXT, K-pop olarak bilinen Kore pop gruplarından sadece birkaç tanesi. Dünyanın dört bir yanında ve tabii Türkiye’de de milyonlarca hayranları var. Özellikle sosyal medya üzerinden hayranlarıyla kurdukları etkileşim sayesinde onların hayatında büyük bir yer tutuyorlar. Sadece BTS’in Army olarak bilinen hayranlarının sayısı 20 milyonu geçiyor. Grubun 10-11 Ekim’deki çevrim içi olarak verdiği konserleri bil milyona yakın kişi bilet alarak izledi. Twitter’daki takipçi sayıları 26 milyonu geçiyor. Peki ama K-pop rüzgarının bütün dünyayı etkisi altına almasının nedeni ne?
Hacettepe Üniversitesi Bilişim ve Enformasyon Teknolojileri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mutlu Binark’a göre bunun en önemli nedeni Güney Kore’nin 1997 Asya krizinden sonra yaratıcı içerik endüstrilerine verdiği destek. “Diplomasi ve Kore Dalgası “Hallyu” Güney Kore’de Sinema Endüstrisi, K-Dramalar ve K-Pop” kitabının da yazarı olan Binark, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, “Güney Kore’de hangi hükümet iktidara gelirse gelsin bir kamu politikası olarak dramalardan sinemaya, müzikten mangaya kadar yaratıcı içerik endüstrilerine destek veriyor” dedi.
Kore Dalgası: Hallyu
Kore Kültür Turizm ve Spor Bakanlığı’na bağlı çeşitli ajansların ve özerk kurumların bünyelerinde barındırdıkları uzmanlarla pazar araştırmaları yaptığını ve endüstriye bir yön çizdiğini belirten Binark, Güney Kore dalgası olarak bilinen Hallyu’da artık üçüncü aşamaya gelindiğini söyledi: “Üçüncü dalganın itme gücü özellikle K-pop ve dijital oyunlar. Güney Kore müzik endüstrisi pandemi dönemini de çok iyi kullandı. Bütün dünyada turneler iptal olurken kendi platformları üzerinden kültürel bir materyali kitlelere ulaştırma stratejini çok iyi planladılar”.
K-pop gruplarının Youtube gibi Batılı platformları kullanmakla birlikte Welive, Weverse gibi kendi platformlarını geliştirdiğine dikkat çeken Binark, “K-pop bize arttırılmış eğlence ağını sunuyor. Örneğin BTS üyesi Suga, omuzundan ameliyat olduğu için 11-12 Ekim’de verilen çevrimiçi konsere katılamadı. Ama son şarkıda hologram olarak belirdi. Koreografi de buna göre düzenlenmişti. BTS’in de kullandığı Weverse aplikasyonunda hayranlar grupların gündelik olarak ne yaptıklarını, paylaşımlarını takip edebiliyorlar, kendileri aralarında etkileşime girebiliyorlar, içerik satın alabiliyorlar, çeşitli içerikleri takip edebiliyorlar. Teknolojiyle kültürün yakınsaması anlamında bunlar önemli” diye konuştu.
“Çok iyi paketlenmiş bir ürün”
Devletin verdiği desteğin yanı sıra şirketlerin de yaratıcı içerik üretimine büyük yatırımlar yaptığını vurgulayan Binark, “Bence çok iyi paketlenmiş bir üretim. Sahnenin, giysilerin tasarlanması, yıldızların üretimi basit bir üretim değil. Arkada çok büyük ajanslar bu yıldızlara yatırım yapıyor. Blackpink’in Netflix’teki belgeselini de öneririm merak edenler için. Yetiştirilmeleri altı, yedi yıl sürüyor. Şarkı söyleme, dans, koreografi, farklı dilde konuşma, genel kültür eğitimi alıyorlar” dedi.
Binark, endüstrinin bu kadar büyük yatırımlar yapılan yıldızların bedenleri üzerinde de bir biyo-iktidar kurduğuna dikkat çekti: “Beden imgeleri de bu açıdan önemli. Koreli kadın yıldız grupları son derece güzel, ideal bir kadın imgesi üretiyor. Bu kadın imgesi çok femme fatale da değil, genç kızla femme fatale arasında bir kadın imgesi. Erkek imgeleri daha androjen erkek imgesi. Bence Batı’da K-pop yıldızlarının bu kadar beğenilmesinin nedeni hegemonik erkeklik imgesini de sorgulaması. Bu, toksik maskulinite ile ilgili bir sorgulama alanı da açıyor bize. Bu bir endüstriyel üretim. Bu endüstriyel üretimde çok beğendiğimiz yıldızların bedenleri üzerinde bir kontrol var. Bu yıldızların bedenlerine yönelik operasyonların da yapıldığını, çok sıkı diyetlerin uygulandığını biliyoruz”.
Binark, bu beden imgelerinin özellikle muhafazakar kesimlerde tepki gördüğüne dikkat çekerek “Bu grupları muhafazakar gençler de tüketiyor. K-popu şeytanileştiren, bir salgın veya çılgınlık gibi gösteren yazılara karşı hayranlar ‘Bu benim inancımı, dünya görüşümü etkilemiyor. Bu bir seçim, beğeni ve sen benim beğenime neden karışıyorsun’ diyor.
K-popun geleceği var mı?
K-popun sadece Koreli değil küresel bir içerik üretimi olduğunu kaydeden Binark, “BTS’in şarkı sözlerinin özellikle Amerika’da siyah Amerikalılar için bir tür iyileştirici, güçlendirici etki yaptığına ilişkin çok çalışma var. Mesela böyle bir temsil, diasporadaki Asyalılar'ı çok güçlendiriyor imge olarak. K-pop üzerinden bütün dünyadaki fanlar ortak bir dil bulabiliyor. Ortak bir paylaşım içindeler. Sadece bir gençlik kültürü paylaşımı değil. Bu bir eylemliliğe de dönüşebiliyor” ifadelerini kullandı.
Peki K-pop rüzgarı ilerleyen yıllarda da esmeye devam edecek mi? Binark’a göre endüstri, bu rüzgarın sürmesi için gerekli çalışmalara çoktan başlamış durumda: “Yeni şeyler deniyorlar. Çevrim içi arttırılmış gerçeklik uygulamalarını entegre etmeye çalışıyorlar. Yeni teknolojileri adapte ederek içeriği zenginleştirmeye ve kullanıcının daha bireyselleştirilmiş olarak içeriği almasına yöneliyorlar. Bence hayranların da içerik üretmesine yönelik stratejiler geliştirecekler. Burada özellikle öykü anlatıcılığı önemli. Yani yıldız artık sadece şarkısıyla ve dansıyla burada yok. Yıldızın kendisinin imgesiyle birlikte farklı içerikler geliştiriyorlar. Bunlar oyun, çizgi roman, dizi olabilir. Bence K-popun geleceği de daha çok platform ekonomisinde hayran katılımının olanaklarını artırma, her birini değere dönüştürme üzerine olacak”.
K-poptan K-aktivizme
K-pop ve popüler kültür üzerine araştırmalar yapan sosyolog Alptekin Keskin, hayranların K-pop grupları ve yıldızlarıyla büyük bir etkileşim içinde olduğuna vurgu yaptı. Amerika’nın Sesi’nin sorularını cevaplayan Keskin, Youtube üzerindeki bir hayran sayfasına gönderilen mesajlardan yola çıkarak bir çalışma yaptıklarını söyledi. Keskin, “Müthiş bir yakınlık kuruyorlar. Atılan mesajları kategorize ettiğimizde, grubun sözlerinden ilham alanlar, yaşama sebebi olarak görenler, ailesi gibi görenler, aşık olanlar gibi gruplar gördük”.
BTS’in 21 Ağustos’ta yayınladığı Dynamite parçasının Youtube’da 750 milyondan fazla izlendiğini belirten Keskin, BTS hayranı Army gruplarının açtığı sosyal medya hesaplarının da onbinlerce kişi tarafından takip edildiğini söyledi. Keskin, bu etkileşimin K-aktivizme de dönüşebildiğini ifade etti: “BTS, Amerika’daki ırkçılık karşıtı Black Lives Matter hareketine 1 milyon dolar bağışladıktan sonra, Army grupları da kendi aralarında bir milyon dolar topladı. Başkan Trump’ın 20 Haziran’da Tulsa’daki seçim mitinginin boş kalmasına neden olanlar arasında K-pop fanları ve Tiktok kullanıcıları vardı”.
“Parasosyal etkileşimin doruk noktası”
K-pop şarkılarında verilen mesajların hayran kitleler üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu belirten Keskin, “Bu gruplar, özellikle de BTS yaşadıkları sosyal ve kişisel sıkıntıları şarkılarına yansıtır. Yalnızlıktan baskılanmaya, psikolojik sorunlardan sosyal sorunlara kadar gençliğe yönelik evrensel mesajlar verir. Bu kimi zaman işsizlik olur, kimi zaman yalnızlık veya akran zorbalığı olur. Parçalarında bunları nasıl yenmeleri gerektiği, bu dönemin geçeceği ve iyi günlerin geleceğine yönelik mesajlar vardır. Bu mesajlar hemen hayran kitlesinin kendi iç dünyalarında içselleştirilir, kabul görür ve verilen mesajlar alınır. Daha iyi bir dünya için, daha iyi bir gelecek için nasıl çabalanır, nasıl psikolojik olarak konumlanırsın, hayranlar nezdinde bu düşünülür” dedi.
Keskin özellikle pandemi döneminde verilen çevrim içi konserlerde kullanılan teknolojinin de etkileşimi arttırdığına vurgu yaptı: “Çevrim içi müzik sahnesi kavramına yüksek teknolojiyle boyut kazandırdılar. Mesela BTS’in ‘Map of the Soul’ isimli çevrim içi konserinde grup sahnede şarkılarını söylerken sahnenin arkasında kurulan binlerce ekranda dünyanın dört bir yanından Army’ler ellerinde ışıldaklarla, grup üyelerinin de kendilerini göreceği bir şekilde şarkılara eşlik etti. Birbirleriyle mesajlaşarak, el sallayarak parasosyal etkileşim kavramını doruk noktasına taşıdılar”.
“Hegemonik erkelik imgesinin dışındalar”
Keskin, kadın ve erkek K-pop yıldızlarının sundukları cinsel imgelem konusundaki eleştirilerle ilgili olarak da şunları söyledi: “Erkek egemen ve hegemonik erkeklik kavramlarının biraz dışındalar. Feminen erkeklik veya post maskulanite olarak bilinen bir yapıya daha yakınlar. Dişileştirilmiş erkekliği sembolize ettiklerine dair çalışmalar var. Bu, popüler bir kültür ürününün özellikle kadın fanlar açısından daha kolay benimsenmesine yönelik bir strateji olabilir. Ancak onlar açısından hegemonik erkeklik kalıplarının bir önemi yok. Egemen erkeklik kalıplarına inanmıyorlar ve zaten baskılayıcı bir erkekliğe karşı çıkıyorlar. Kadın hayran izler kitlesinde kendilerini bu şekilde öne çıkarıyorlar”.
K-pop hayranlığını sadece müzikle sınırlı kalmadığının altını çizen Keskin, “K-popu takip eden K-dramayı da izliyor. Güney Kore’ye gitmek istiyor. Korece öğreniyor. K-beauty olarak bilinen güzellik ürünlerini alıyor. Yani bütün bunlar bir paket olarak sunuluyor” dedi. Keskin, Kore açısından milyarlarca dolarlık gelir anlamına gelen bu paketin sürdürülebilir olması için yaratıcı kültür endüstrisinin yeni taktik ve stratejiler geliştirdiğini de altını çizdi.