Erişilebilirlik

İzmir’de Mülteci Ölümlerine Protesto


İzmir’de Mülteci Ölümlerine Protesto
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:02:48 0:00

8 Ekim akşamı Ege Denizi’ne açılan ve 35 mülteciyi taşıyan bir tekne İzmir’in Karaburun ilçesi açıklarında battı. Kazadan bir kişi kurtuldu, dokuz kişinin cesedine ulaşıldı. 25 kişi ise Ege’nin sularında kayboldu. 14 Ekim’de Yunanistan’a geçmek isteyen kaçak göçmenleri taşıyan bir kamyon, Menderes ilçesinde devrildi. Olayda 22 kişi öldü, 13 kişi yaralandı.

“Türkiye, mültecilere onurlu bir yaşam sunmuyor”

Yaşanan bu ölümler “İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri” tarafından Alsancak’taki Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde yapılan basın açıklamasıyla protesto edildi. Basın açıklamasını okuyan Halkların Köprüsü Derneği yöneticisi Zerrin Kurtoğlu, Türkiye’nin mültecilere onurlu bir yaşam sunmadığını söyledi. Mültecilerin yedi yıldır geçici koruma statüsü ile yaşadığını belirten Kurtoğlu, “Aslında statüsüzlük anlamına gelen bu geçicilik durumuna eşlik eden misafir tanımlaması, mültecileri, haklardan mahrum, dolayısıyla haksızlıklara mahkûm hale getiriyor” dedi.

“Avrupa’nın derdi ölümleri değil, mültecileri engellemek”

Yaşanan ekonomik krizin ve Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesinin Avrupa ülkelerine geçişi artırdığını kaydeden Kurtoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Avrupa devletleri, ölümlerin durdurulması için bir şey yapmak, mesela sınırlarını açmak şöyle dursun, mültecilerin geçişini önlemek için ölümcül kararlar ve önlemler almakta adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Onların derdi, ölümleri değil mültecileri engellemek.”

“Eğer güvenli ve legal yollar açılmış olsaydı bu umut tacirlerinin değirmeni çoktan kurutulmuş olurdu” diyen Kurtoğlu, savaşları durdurmadan mülteci kriziyle baş edilmesinin olanaksız olduğunu ifade etti. Kurtoğlu, güvenlik tedbirleriyle ölümlerin önlenemeyeceğini kaydederek “İnsanların mülteci konumuna düşmesinde pay sahibi olan ülkeler: Acil bir şekilde sınırlarınızı açın ve ölümleri durdurun. Güvenli geçişi sağlayın. Ölümleri durdurun! Asıl yapmanız gereken budur” diye konuştu.

“Ölümlerin önüne geçme şansı yok”

Basın açıklamasına katılanlar arasında Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği’nden Deysem Siti de vardı. Kendisi de Suriye kökenli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Siti, yaklaşık sekiz yıldır süren savaşın Suriyeli göçmenlerde ülkelerine dönme umudunu azalttığını söyledi. Türkiye’nin son dönemdeki ekonomik koşulların da Suriyeli göçmenlerde Avrupa’ya geçme isteğini artırdığını ifade eden Siti Amerika’nın Sesi’ne şunları söyledi: “Suriye’deki savaş ve Türkiye’deki ekonomik koşullar sürdükçe, insanlar Avrupa’ya geçmeye çalışacaktır. Ege bölgesinde deniz yolunun bir alternatifi olmadığı için, insanlar eski teknelerle ve botlarla gayrı resmi yollarla gittiği için, ölümlerin önüne geçme şansı yok”.

“Yasal geçişler teşvik edilmeli”

Amerika’nın Sesi’nin sorularını cevaplayan İltica ve Göç Araştırma Merkezi (İGAM) başkanı Metin Çorabatır, mültecilerin gitmeyi hedefledikleri ülkelerin giderek daha fazla kısıtlayıcı tedbirler aldıklarını, duvarlar ördüklerini söyledi. Çorabatır mültecilerin de buna karşılık daha uzun ve tehlikeli yollardan bu ülkelere ulaşmaya çalıştıklarını belirtti. En temel çözümün savaşsız, baskısız ve demokratik bir dünya kurulması olduğunu kaydeden Çorabatır şunları söyledi: “Mültecilerin güvenli bölgelere erişimi ve vardıkları ülkelerde kalıcı çözümler sağlanması da devletlerin de sorumluluğu. Bunu sağlamak için önerilen birkaç yol var. Bu yollardan birisi, mültecilerin daha iyi bir hayat kurabileceklerine, bir statü kazanabileceklerine inandıkları ülkelere erişmeleri için yasal geçişlerin teşvik edilmesi. Bunun için de daha çok mülteci barındıran ülkelerle, gelişmiş hedef ülkeler arasında daha iyi bir iş birliği ve sorumluluk paylaşımı yapılmalı. Daha çok insanın düzenli bir şekilde geçişini sağlayacak tedbirler alınmalı. Ancak birçok hedef ülke, maalesef tersine hareket ediyor.”

“Bir entegrasyon politikamız yok”

Çorabatır sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir diğer çare mültecilerin ilk sığındıkları ülkedeki yaşam standartlarının, haklara erişimlerinin, sosyal yardımların daha iyi düzenlenmesi. Türkiye dört milyon mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bu çok büyük bir yük. Türkiye, uzun süre hak ettiği yük ve sorumluluk paylaşımından faydalanamadı. Şimdi Avrupa Birliği’nden gelen mali yardım bir ölçüde rahatlama getirdi. Ama yardımlarla, taşıma suyla değirmen dönmez. Bu dört milyon insana daha iyi bir refah düzeyi sunmak kolay bir iş değil. Devlet, elinden geleni yapıyor ama birçoğu maalesef minimum düzeyde yaşamak zorunda kalıyor”.

Suriye, Irak, Afganistan gibi ülkelerden Türkiye’ye gelenlerin kendi ülkelerinde kısa vadede barış ve refah imkanı görmediğini ifade eden Çorabatır, Türkiye’deki yaşam koşullarının da ağır gelmesi durumunda mültecilerin yeniden bir gelecek arayışına girdiklerini söyledi. Çorabatır, “Maalesef bir entegrasyon politikamız yok. Dolayısıyla mültecilerin bir statüsü yok. Statüleri olmadığı için de geleceklerini göremiyorlar. Oysa, bu en temel haklardan biri. Hukuken böyle bir hakka sahip olmayınca, bu hakkı garanti altına alacağınız bir ülkeye gitmek insanlara cazip geliyor” diye konuştu.

XS
SM
MD
LG