Reuters haber ajansı, İsviçre'nin en büyük ikinci bankası Credit Suisse'in İsviçre devletinin desteğiyle ülkenin en büyük bankası UBS tarafından devralınması planının perde arkasına ilişkin ayrıntıların yer aldığı kapsamlı bir değerlendirme yayımladı.
Değerlendirmeye göre Pazar gecesi Credit Suisse'in UBS tarafından devralınacağına ilişkin açıklamanın yapıldığı basın toplantısından birkaç gün önce, İsviçre siyasetinin önde gelenleri, finans dünyasını sarsacak bu adımı atmak için gizli bir planı devreye soktu.
İsviçre Merkez Bankası ve İsviçre Mali Piyasa Denetleme Kurumu (FINMA), kamuoyu önünde Credit Suisse'in durumunun iyi olduğu açıklaması yapsa da kapalı kapılar ardında ülkenin en büyük ikinci bankasını kurtarmak için hızlı bir yarış başlamıştı.
Olaylar zinciri, İsviçre bankacılığının en büyüklerinden biri olan Credit Suisse'in varlığının sonlandırılmasına, İsviçre devlet fonlarından 280 milyar dolar tutarında parayla UBS'in Credit Suisse'i devralmasına ve küresel finansı alt üst edecek adımın atılmasına yol açtı. Bu adım, Credit Suisse hissedarlarının kurtarılması için tahvil sahiplerinin zarar etmesine göz yumulmasıydı.
İsviçre, uzun yıllardır, siyasi tarafsızlığı sayesinde zenginlerin paralarını saklamak için en çok güvendikleri ülke. Ancak Credit Suisse'i kurtarmak için atılan adımlar, 2008 yılı mali krizinden çıkarılan kilit derslerden biriyle taban tabana zıtlık oluşturuyor. Kurtarma operasyonu, yatırım bankacılığı devi UBS Group için riskin daha fazla yoğunlaşması anlamına geliyor.
UBS-Credit Suisse evliliğinin hisse yatırımcılarına indirdiği darbenin bedelini tahvil sahiplerine ödetmek, kredi kurumlarını da sarsan bir adım oldu. Bu kurumların borçlanma maliyetlerini arttırması, küresel ekonomik büyümeyi tehdit ediyor.
İsviçre Merkez Bankası, Reuters'ın konuya ilişkin açıklama talebini reddetti. İsviçre Maliye Bakanlığı da açıklama yapılması talebini yanıtsız bıraktı.
Uzun yıllardır skandallar ve kayıplarla mücadele eden Credit Suisse, bir süredir kendi yarattığı bir güven krizi yaşıyordu. Bu kriz, adece birkaç gün içinde bankanın çökmesine yol açtı.
Amerikan hükümetinin orta ölçekli ve bölgesel Silikon Vadisi Bankası ve Signature Bank'ın nakit taleplerini karşılamada zorlanması üzerine 12 Mart'ta bankanın tüm mevduatlarının garanti altına alınması için müdahalede bulunması, dikkatleri Credit Suisse'in mevduat sahiplerinin güvenini nasıl koruyacağına çevirdi.
Merkezi Zürih'te bulunan Credit Suisse'in müşterileri, 2022'nin son üç ayında bankadan 110 milyar dolar tutarında mevduat çekmişti. Banka, nakit kaçışını geri çevirmek için mücadele veriyordu.
Mali kriz sırasında bazı Avrupa bankalarının kurtarılmasında kilit rol oynayan bir kaynak, Reuters'a, Amerika'daki iki bankanın iflasından sonra UBS'ten Credit Suisse'i devralmasının isteneceğine ilişkin şüphe kalmadığını söyledi.
Nüfuz sahibi söz konusu kaynak, 13 Mart'ta dünyanın en büyük varlık yönetimi firması UBS'i arayarak İsviçreli yetkililerin temasa geçmesine hazırlıklı olması uyarısında bulunduğunu söyledi.
15 Mart'ta Credit Suisse, dev bir krizin içine sürüklendi. En büyük yatırımcısı Suudi Ulusal Bankası'nın Başkanı Ammar Al Khudairy'nin Credit Suisse'e daha fazla yatırım yapamayacağını söylemesi üzerine bankanın hisse değeri hızla düşmeye başladı.
Ammar Al Khudairy'nin "Credit Suisse küresel çapta sistematik öneme sahip bir banka, o nedenle her gün yakından izleniyor. Amerika'da orta ölçekli bir bankanın yaşadıkları gibi bir sürpriz olmaz. Bu tamamen farklı bir ekosistem" şeklinde yaptığı ve Credit Suisse'e olan güveni vurguladığı açıklama, krizi yatıştırmaya yetmedi.
Reuters'a konuşan kaynak, müşterilerin mevduatlarını hızla çekmeye başladığını söyledi, ancak bankadan çıkan mevduat miktarına ilişkin bir rakam vermedi.
Bankacılık merkezi Zürih'te ve başkent Bern'de baskılar artmaya başladı. FINMA ve İsviçre Merkez Bankası "Amerika'daki bazı bankaların sorunlarının İsviçre mali piyasalarına doğrudan sıçrama riski bulunmuyor" şeklinde açıklama yapmasına rağmen Credit Suisse'in sınırsız fon erişimiyle destekleneceğini kaydetti.
Credit Suisse de istikrarlı olduğu yönünde mesajlar veriyordu. Banka, 16 Mart'ta Reuters'a, 8-14 Mart tarihleri arasında, bir bankanın nakit varlıklarının kilit ölçüsü olan ortalama likidite karşılama oranının değişmediğini bildirmişti.
Eski bir tercüman ve öğretmen olan ve görev başına sadece birkaç ay önce gelen İsviçre Maliye Bakanı Karin Keller-Sutter, Pazar günkü basın toplantısında, Credit Suisse’e takviye destek için anlaşmaya varıldığını, ancak acil açıklamalarla panik havası yaratmamak amacıyla bunun gizli tutulduğunu söyledi.
Karin Keller-Sutter, ABD Maliye Bakanı Janet Yellen ve İngiltere Maliye Bakanı Jeremy Hunt'la yakın iletişim içinde olduğunu söyledi. Her iki ülkede de binlerce kişinin istihdam edildiği, Credit Suisse'e bağlı büyük şirketler bulunuyor.
Konuya ilişkin bilgi sahibi bir kaynak, Frankfurt'taki Avrupa Merkez Bankası'yla iletişimin çok daha az olduğunu söyledi. Bankanın Lüksemburg, İspanya ve Almanya'daki kollarıysa Amerika ve İngiltere'dekilere kıyasla daha küçük.
Avrupalı bankacılık denetleme yetkilileri, İsviçre'nin kayıpların bedelini tahvil sahiplerine ödetmesinden kaygılıydı. Banka kurtarma maliyeti vergi mükellefleri açısından kontroldan çıkınca İsviçreli yetkililer, kayıpları tahvil sahiplerine ödetme yoluna gitti.
Ancak perde arkasındaki bu gelişmelerden haberdar olanlar da vardı.
Konuya ilişkin bilgi sahibi bir başka kaynağa göre Credit Suisse'in yüzde 10 civarında hissesine sahip olan Suudi yatırımcılar, İsviçreliler'e baskı yapmaya başlayarak kaybettikleri yatırımların bir kısmını telafi edememeleri halinde, yasal işlem başlatacakları uyarısında bulundu.
Suudi Ulusal Bankası, konuya ilişkin açıklama talebini yanıtsız bıraktı.
Kurtarma planına ilişkin müzakerelere katılan yetkililerden biri, "Para bir yerlerden gelmek zorundaydı" dedi.
Yetkili, giderek kutuplaşan ortamda bir miktar birlik sağlamak isteyen Credit Suisse yönetim kurulunun, Suudi yatırımcıların arkasında durduğunu ve hissedarlara ödeme yapılmasını gündeme getirdiğini söyledi.
Bankacılık ve mali piyasa denetçileri de Credit Suisse'in tasfiye edilmesiyle sonuçlanabileceği için hissedarların zarar etmesini engellemek istiyordu.
Sonuç olarak İsviçreliler 16 milyar İsviçre frangı tutarındaki tahvillerin silinmesi, hissedarlara 3 milyar frank ödenmesi ve bankacılığın ana ilkelerinden birinin tersine çevrilmesi yönünde anlaşmaya vardı. Böylelikle bir banka iflas ettiğinde ilk darbeyi hissedarlar yerine tahvil sahipleri almış oldu.
Böylelikle İsviçre demiryollarının kurulmasında rol oynayan, Kral 1'inci Alfred lakaplı Alfred Escher'in kurduğu Credit Suisse, ömrünü doldurdu.
İsviçreli yetkililer ve banka yöneticileri, UBS'nin Credit Suisse'i devralacağı açıklamasını Pazar geç saatlerde yaptı.
İsviçre Maliye Bakanı Keller-Sutter, "Bu bir kurtarma değil" derken Merkez Bankası Başkanı Thomas Jordan paketi savundu ve bunun, daha geniş kapsamlı bir şoku önlemek için gerekli olduğunu kaydetti.
Maliye Bakanı Keller-Sutter, "Bu senaryoda vergi mükellefleri daha az risk altında. İflas en yüksek riskti çünkü İsviçre ekonomisine olan maliyeti çok büyük olurdu" dedi.
Piyasalarsa, bu olağanüstü gelişmeler sonrasında hala toparlanmaya çalışıyor.
Anlaşmayla ilgili bilgi sahibi bir kişi, "Milyarderlerin bankası olursanız mevduatlar hızla uçup gidebilir. Üç gün içinde ölebilirsiniz" dedi.