İstanbul’un eski semtlerinden Aksaray, Yusufpaşa son bir yıldır Suriyeliler’in ağırlıklı olarak iş yaptığı bölge haline geldi. Suriyeliler, İstanbullular’ın kendilerine yaklaşımından memnun ancak yerel esnafın bir bölümü Suriyeliler’in hızlı büyümesinden rahatsızlık duyuyor.
Türkiye, dünyanın en büyük Suriyeli nüfusuna ev sahipliği yapıyor. Ocak ayında TBMM’de Mülteci Hakları Alt Komisyonu’na bilgi veren İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürü Atilla Toros, 2 milyon 255 bin Suriyeli’nin Türkiye’de olduğunu belirtti.
Ancak hükümet yetkilileri bu sayının 2,7 milyon civarında olduğunu söylüyor. Dün Washington’da konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan da Suriyeli mülteci sayısının üç milyona yaklaştığını teyit etti.
İstanbul: ‘Suriye dışındaki en kalabalık Suriyeli kenti’
Şanlıurfa ve Gaziantep’le birlikte en fazla Suriyeli’ye ev sahipliği yapan kent ise Türkiye ekonomisinin lokomotifi İstanbul. Kentte yaklaşık 750 bin Suriyeli’nin barındığı sanılıyor.
Taksim, Beşiktaş, Bakırköy gibi kentin merkez noktalarında yürürken, metrobüste ya da metroda yolculuk ederken, parkta çocuk gezdirirken bir Suriyeli’ye rastlamak artık İstanbullular için sıradan bir durum. Ancak Aksaray-Topkapı arasında durum çok değişik. İstanbul’un bu eski yerleşim yerleri bugün adeta küçük Şam gibi.
Yaklaşık iki kilometrelik bu hatta, cadde iki taraflı olarak üzeri Arapça yazılı seyahat ofisleri, emlakçılar, restoranlarla dolu. Fez, Al Sahbaa, Serciya, Tarbuş bu restoranlardan sadece bazıları.
Muhammed İbrahim, Suriyeli bir Kürt.Tarbuş restoranında mutfak şefi. Öğle saatlerinde hınca hınç dolu olan Tarbuş’taki humus, fetuş, tabule, felafel, içli köfte gibi Suriye mutfağının özel lezzetleri hep onun elinden çıkıyor.
Muhammed İbrahim: ‘İstanbul’da hayat güzel, akrabalarım Avrupa’da zorlanıyor’
İbrahim, üç yılı aşkın İstanbul’da yaşıyor. Aksaray’da kendisini yuvasında gibi hissettiğini söylerken İstanbul’daki misafirperverliğin ve imkanların Avrupa’yla kıyas kabul etmediğinin altını çiziyor.
“Burada çok Suriyeli var. Aksaray’da, Yusufpaşa’da dükkanlar, lokantalarda hep Suriyeliler çalışıyor. Bence burada hayat çok güzel. Ailemden bazı kişiler Avrupa’da ama zorlanıyorlar. Burada ev güzel, iş güzel. Burada rahat çalışıyoruz, hiç sıkıntımız yok.”
Ekrem Sellura: ‘Hükümetten kimlik ve ikametgah izni istiyoruz’
Yusufpaşa’nın arkasında bulunan Vatan Caddesi’nde Halep Sofrası’nın sahibi Ekrem Sellura da iki yıldır yemek işinde. Yalnız öğle ve akşam yemeği değil, sabah kahvaltısı da veriyor. Mutfakta Suriye tatlıları da imal ediliyor. Sellura da İbrahim’le aynı kanıda.
“Türkiye’de sanki ülkemizde yaşıyormuş gibi rahat ediyoruz. Herhangi bir fark yok. Zaten Türkiye ve Suriye iki kardeş ülkedir. Türkiye bize sahip çıktı. Her şey için çok teşekkür ediyoruz” diyen Ekrem Sellura, 14 kişiyi istihdam ediyor. Çalışanlarından onu Suriyeli dördü Türk.
Suriyeli işadamının hükümetten bir de isteği var, “Türkiye hükümetinin bize kimlik ve kalıcı ikametgah izini vermesini çok istiyoruz.”
Emlakçı Nuri Tüysüz: ‘Dükkanların %80’i Suriyelilerin elinde’
Ancak Suriyelilerin bölgedeki iş hayatına hakim olmasından yerli esnafın rahatsızlık duyduğu aşikar. Bunun en büyük nedeni Aksaray ve civarında özellikle son bir yılda artan Suriyeli esnaf hegemonyası. Emlakçı Nuri Tüysüz, kira fiyatları ve hava parasındaki fahiş artışın Türk esnafın semtten çekilmesiyle sonuçlandığını belirtiyor.
“Üç sene öncesine kadar Türklerde olan dükkanlar el değiştirdi. Bugün Aksaray’dan Topkapı’ya kadar olan dükkanların neredeyse %80’i Suriyelilerin elinde. Suriyelilerin gelmesi bir yere kadar tamam ama bir yerden sonra zarar oldu. Dükkanların çoğu onların eline geçti. İstihdam azaldı ve Türklerin gelirleri düştü. Bir lokanta Türklerin elinde olsa dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen turistlerden müşterilerden elde edecekleri kazanç, Suriyelilere gitti.”
İyi de emlakçılar bu durumdan şikayetçi? Neticede Suriyeliler, sürekli sermaye getiriyor kira fiyatları yükseltiyor. Aksaray ve Yusufpaşa’yı “Küçük Suriye” olarak niteleyen Tüysüz, resmin yanıltıcı olduğu görüşünde.
“Emlakçılar devre dışı bırakılıyor. Kendi işlerini kendileri görüyorlar. Aralarında bazıları yasadığı emlakçılık yapıyorlar. Vergi vermiyorlar, sertifikaları yok ama kimsenin haberi olmadan kendi hemşerisine dükkanı kiralıyor. Üstelik bunu yaparken kazık yiyor olmasını da umursamıyor.”
Medeni Şahin: ‘Suriyeli esnaf vergi ve sigorta ödemiyor’
Danışmanlık şirketi sahibi Medeni Şahin de Suriyelilerin Aksaray civarında iyice ağırlık kazanmasına tepki duyanlardan. Şahin, Suriyeli esnafa ayrıcalık sağlandığı iddiasında.
“Buraya Suriyeliler’in katkısı yok. Daha çok yerli halkın sırtına yük olmuşlar. Her gelen Arap buraya para bırakacak diye bir şey yok. 500-600 liraydı kiralar şimdi en az 1500 dolar. Ön taraftaki caddeler komple Suriyelilerin restoranları yerli şirketlerin çoğu kapalı. Vergi ödemiyor, çalışanlarına sigorta yapmıyorlar. Ama yerli esnaf sigorta ödüyor.”
Türkiye’nin vize politikası eleştiriliyor
Medeni Şahin, Türkiye’nin izlediği vize politikasının da esnafa darbe vurduğu görüşünde.
“Türkiye Avrupa Birliği’nden dolayı mı Irak’a vize koydu? Para bırakan Iraklıydı, Irak’a vize uygulandı. Libyalılar geliyordu o da kapandı. Avrupalı zaten gelmiyor. Suriyeliler 20 kişi bir dairede otuyor adam başı elli liradan bin lira kira veriyor. Kirayı arttırıyor. Sırf kendi dükkanlarından alışveriş yapıyorlar. Bak şimdi Suriyelilerin dükkanına git önünde kuyruk var, Türklerinki sinek avlıyor. Zaten İstanbul’un yerlisi de buralardan çekildi.”
Medeni Şahin yalnız Aksaray ve çevresinde değil Başakşehir, Esenyurt ve Zeytinburnu’nda Suriyeli nüfusu ile birlikte iş hayatındaki ağırlığının arttığını savunuyor.
Yusufpaşa-Topkapı hattının “Küçük Suriye” olarak anılması bir gerçek. Ancak bu durumun yerel esnafla problem yaratmaması için bu durumun daha iyi izlenmesi, sorunların erken çözülmesi de önemli.