Türkiye’nin ‘risk masası’ oluşturması ve sınır güvenliğini arttırmak için aldığı önlemler ve yabancı savaşçıların Türkiye üzerinden Suriye’ye geçmesini engellemek için uyguladığı tedbirleri Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi öğretim üyesi, Türkiye Ekonomi Araştırmaları Vakfı uzmanı ve Milliyet gazetesi köşe yazarı Nihat Ali Özcan’la konuştuk.
Amerika’nın Sesi’nden Hülya Polat’ın sorularını yanıtlayan Nihat Ali Özcan, teröristlerle mücadelede uluslararası işbirliğinin ve ülkelerin güvenlik ve istihbarat birimleri arasında işbirliğinin şart olduğunu vurguladı:
“Türkiye’den Suriye ve Irak’a geçen yabancı cihatçı savaşçıların belli bir güzergahı var yani bir yolculuk süreçleri var. Bu süreçlerin bir kısmı yabancı ülkenin içinde gerçekleşiyor Avrupa’daysa Avrupa’da daha sonra Türkiye sınırları içine girip buradan da Suriye ya da Irak sınırına gidiyor. Bunun önlenebilmesi için bu işte rolü olan adı geçen ülkelerin hepsinin işbirliği yapması gerekiyor bu sadece Türkiye’nin tek başına önleyebileceği bir konu değil. Mesela bir yabancı terörist İngiltere’den yola çıkmışsa İngiltere’den başlayan bu yolculuğun Avrupa sınırının sonuna kadar olan kısmından doğal olarak Avrupalılar’ın sorumlu olması gerekiyor. Türkiye’nin içine girdikten sonra bir havaalanına veya bir limana ya da karayoluyla geliyorsa sınır kapısından Türkiye dışına çıkıncaya kadar olan kısmı da Türkiye’nin sorumluluğunda olması gerekir.Ülkelerde bu işleri kontrol eden birçok kurum var. Türkiye’de hem devlet kurumları var, hem de özel kurumlyar var bu işle ilgilenen. Bunların da ortak işbirliği yapması gerekiyor. Ayrıca mesela havayolları şirketlerinden yolcu listelerinin alınması gerekiyor ya da buna benzer bazı özel bilgilere ulaşmanız gerekiyor. Bunlara ulaşabilmek için de tabii o kişilerin yola çıktıkları ülkelerin sizi ikaz etmesi ya da bilgilendirmiş olması lazım. Çok kompleks hem iç hukuku hem de uluslararası hukuku ilgilendiren boyutu var. İşbirliği şart ama herkes de diyor ki terörizmle mücadelede yüzde 100 kontrol etmeniz ve bu kaçakları önlemeniz mümkün görünmüyor. Sanırım bu konuda başka ülkelerden ciddi bir işbirliği talebi var, yapılan görüşmeler var, hem de Türkiye de kendi içinde meseleyi daha ciddiyetle ele alıyor çünkü özellikle son dönemlerde Türk hükümeti de terörist olarak açıkça tanımlamaya ve bu konuda bir takım tedbirler almaya devam ediyor.”
Sınırları yüzde 100 kontrol etmenin mümkün olmadığını belirten Nihat Ali Özcan’a göre, Türkiye yabancı teröristlerle mücadelesine hız vermiş durumda:
Türkiye bu konudaki kararlılığıyla sınırlarını daha iyi kontrol etmek konusunda bazı tedbirler almış durumda. Mesela sınırlardaki fiziki güvenliğin aydınlatmanın yasadışı geçişlerin daha sıkı kontrol edilmesi sınır hattında bulunan ya da varlığını açıklayamayan yabancıların sınırdışı edilmesi gibi konularda çaba harcıyor. Biliyorsunuz Türkiye tarafından yaklaşık 10 bin kişilik bir liste hazırlanmış durumda bazıları başka ülkelere iade edilen, ayrıca yasadışı yollarla girmiş olan en az 700-800 kişi de sınırdışı ediliyor. Ama bunları % 100 kontrol edebiliyor mu ya da toleranslı mı davranıyor derseniz bu konuda toleranslı davrandığından çok emin değilim ama herşeyi de kontrol edebildiğini söylememiz de çok mümkün görünmüyor.”
Peki IŞİD Türkiye açısından ne kadar büyük bir tehdit? Nihat Ali Özcan tehdidin büyük olduğunu söylüyor ve nedenlerini şöyle açıklıyor:
“Benim kişisel kanaatim IŞİD Türkiye için de büyük bir risk teşkil ediyor. Her ne kadar şimdilik örgüt Türkiye’yi doğrudan tehdit etmemiş sadece sinyal göndermiş olsa da, biraz geri durduğunu söyleyebilirim. Ama bu örgütün Türkiye için bir tehdit olmadığı anlamına gelmiyor. Nitekim Türk hükümet yetkilileri de IŞİD’i terör örgütü olarak tanımlıyor. Şimdi bu örgütün Türkiye için tehdit olmasını arttıran bazı sebepler var. Bunlardan biri tabii ki coğrafyayla ilgili. 800-900 kilometrelik bir sınır Suriye’yle, Irak’la da 300 küsur kilometrelik bir sınır var. Dolayısıyla bu sınırların kontrol edilmesi ciddi fiziki ve mali zorlukları da beraberinde getiriyor, kuvvet açısından da böyle. Diğer bir konu da hem Türkiye’nin de bölgenin güçlü ülkesi olması, hem Türkiye’den de hatırı sayılır sayıda insanın IŞİD’le savaşmak üzere veya IŞİD’e karşı PKK’yla savaşmak üzere sınırı geçmesi konusu var. Ve bu insanların gittikleri yerlerdeki sorunları Türkiye’ye taşıma iihtimali var. Bir de Türkiye’de iki milyona yakın mülteci var, Suriye ve Irak’tan gelmiş. Dolayısıyla bu insanlar tabii isin doğası gereği, oradaki ideolojik kavgalarını, problemlerini veya sorunlarını tabii ki doğal olarak Türkiye içine taşıyor. Hem Türkiye’den gitmiş olan sempatizanların olması hem fiziki potansiyel hem de coğrafi ve fiziki handikaplar Türkiye’yi bu anlamda hem kırılgan hem de böyle bir tehdidin ve terörün hedefi haline kısa sürede getirebilir diye düşünüyorum.”
Amerika IŞİD’e karşı hava operasyonlarına devam ediyor. IŞİD sorununun yalnızca havadan bombardımanla çözümlenmesi mümkün mü? Nihat Ali Özcan’a göre, operasyon gerekli ancak yeterli değil.
“IŞİD meselesini askeri açıdan tamamen bitirmek ne kadarmümkündür, o tartışmalı bir konu ama IŞİD’in en azından geriletilmesi ve durdurulması için kesin askeri operasyon gerekli. Fakat bu operasyonun mevcut haliyle sadece havadan bitirilmesi çok mümkün değil çünkü karada bu hava operasyonunun sağlamış olduğu avantajları başarıya dönüştürebilecek unsurlar maalesef yok gerek kapasite olarak gerek profesyonellik açısından ve ideolojik olarak mümkün görünmüyor. Yani Amerika’nın havadan sağlamış olduğu hava desteğini geliştirecek bir Kürt biriminin bu manada işin içine girdiği zaman birdenbire yereldeki düşmanlıklar, tarihsel problemler ortaya çıkıyor ve devletler de profesyonelce davranamıyorlar. Onların da karakteri değişiyor birdenbire yani IŞİD’in bir başka versiyonu olarak ortaya çıkıyor. Hem de teknik olarak da askeri açıdan da kapasite olarak da böylesine karmaşık bir operasyonu yürütebilecek ne karargahları ne bu konuda oluşumları ne de kapasiteleri var. Dolayısıyla Amerika havadan tane tane IŞİD’lileri yakalayıp vurmak gibi bir yol izlerken daha kompleks ve kara ve hava işbirliğini ve daha büyük stratejik boyutlu bir askeri harekatı mevcut yapıyla gerçekleştirmeleri mümkün değil. O yüzden doğru zaman zaman bir takım şeyler olacaktır ama bundan büyük bir sonuç elde etmesi mümkün görünmüyor.”
IŞİD Kobani’den çıkarıldı ama çevre köylerde varlığını sürdürüyor ve Kobani’ye yeniden saldıracağı tehdidinde bulunuyor. Peki bölgede sorunun başka boyutları oabilir mi? Yani sorunun sadece IŞİD olmadığı bir ortama geçilmesi sözkonusu olur mu? Nihat Ali Özcan bu karakter değişikliğine karşı hazır olunması gerektiğini söylüyor:
“Kobani’deki IŞİD meselesi zaman içinde bildiğiniz gibi geçmişte tarihsel ve yereldeki sorunları da kendi içine almaya başlıyor. Mesele orada IŞİD’den yavaş yavaş Kürt Arap çatışmasına dönüşüyor çünkü yerelde bunun bir karşılığı var. Dolayısıyla da ben önümüzdeki süreçte bu tartışmanın karakter değiştirerek daha çeşitli bir alana doğru yayılacağını düşünüyorum. Yani mesele IŞİD’le radikal İslamcı bir grupla ona karşı mücadele edenleri değil yereldeki sorunun Kürt Arap Şii Sünni çatışması boyutunda da farklı bir yön veya ölçek kazanacağını ve bu şekilde de devam edeceğini düşünüyorum.”