Erişilebilirlik

'İran Obama'nın Önündeki En Ciddi Sorun'


Maloney: 'İran Obama'nın Önündeki En Ciddi Sorun'
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:05:28 0:00
İran’ın nükleer çalışmalarına son verdirme çabası Obama yönetiminin ikinci döneminde de en öncelikli konulardan. Washington’daki Brookings düşünce kuruluşunun Ortadoğu uzmanı Suzanne Maloney, bir kez daha İran’la müzakereye hazırlanan Batılı güçlerin engelleri Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.

Batılı ülkeler, İran’ı nükleer silah geliştirmekle suçluyor, İran ise çalışmalarının bilimsel amaçlı olduğu iddiasında. Batı’ya sık sık meydan okuyan Tahran yönetimi, müzakere çağrılarına olumlu yanıt verdi. Şimdi taraflar, Kazakistan’ın ev sahipliğinde görüşmeye hazırlanıyor. John Kerry Amerika’nın yeni Dışişleri Bakanı olarak yaptığı ilk resmi açıklamada, müzakerelerin önemini vurguladı: “İran’ın nükleer silah üretmesini engellemek için her türlü şart masada bulunacak ancak bu konuda Amerika, kazananın diplomasi olmasını istiyor. Makul bir şekilde müzakere etmek de, dünyadan daha izole olmak da İran’ın tercihine kalıyor. ”

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeleri ve Almanya yani uluslararası arabulucular bir kez daha İran’la müzakere masasına oturmaya hazırlanıyor. Peki 25 Şubat’taki görüşmelerin öncekilerden farkı var mı, dahası Batı’yla İran’ın arasını düzeltmek için diplomasi yolu hala açık mı? işte bu soruları Washington’daki Ortadoğu uzmanı Suzanne Maloney’e yönelttik.

MCY: İran konusu Obama yönetiminin ikinci döneminde ne kadar önemli olacak sizce?

SM: Önümüzdeki bir yıl boyunca İran konusu bir numaralı öneme sahip olacak. Görüşmelerden olumlu bir sonuç çıkması için Kazakistan’daki zirve öncesinde ciddi bir baskı olacaktır İran üzerinde. Ve bu baskı yaz başına kadar sürecektir.

MCY: Peki 25 Şubat’ta Kazakistan ev sahipliğinde gerçekleşecek nükleer müzakerelerin bu güne kadar yapılanlardan bir farkı olacak mı?

SM: Uluslararası toplumda İran’ın değişim için harekete geçmesi gerektiği konusunda görüş birliği hakim. Ayrıca çok uluslu yaptırımların İran ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri Tahran’ın baş edebileceğinden çok daha fazla.
İran’da yaşanan ilaç sıkıntısı, yaptırımların İran halkına olumsuz etkilerinden sadece biri.

İran’a uygulanan yaptırımların sıradan insanlar üzerinde doğrudan etkisi olması büyük talihsizlik. Kuşkusuz İranlılar, hükümetlerinin aldığı kararların bir parçası değiller. Şimdi umulan İran hükümetinin zaman içinde daha önce yaptığı gibi ulusal çıkarları doğrultusunda adımlar atması.

Washington’daki Brookings Enstitüsü uzmanı Suzanne Maloney’e göre İran konusunu çözmek için, sadece Başkan Obama’nın çabası yeterli değil.

SM: Başkan Obama, bu konuya kuşkusuz kendisinden önceki başkanlardan daha fazla eğiliyor. Ama gelin görün ki bu on yıllardır süren ve çözümü zor bir konu. Çünkü farklılıklar çok derin, iki tarafta birbirine kuşkuyla yaklaşıyor. Ve nükleer program konusundaki kaygıların bu ölçüde artmış olması durumun acililiğinden kaynaklanıyor.

MCY: Peki sizce İran’la müzakere yolunu kapatmanın Amerika için riskleri neler olur?

SM: Bir anlaşma için adım atmadan önce bunun doğru fırsat olduğundan emin olmak şart. Bu noktada risk, İranlılar’ı masaya oturtmak ve uluslarası sonuca yönelik uluslararsı arabulucularla işbirliği yapmalarını sağlamak. Bunları yaptıkları takdirde İran, ekonomisini olumsuz etkileyen ambargo ve yaptırımlar konusunda ciddi bir rahatlamaya kavuşacaktır. Ama bunun için önce Tahran yönetiminin açık olarak taahhütlerini yerine getirdiğini görmek gerekiyor.

Obama yönetimi, nükleer İran’ı durdurmak için her türlü seçeneğin masada olduğunun altını sıklıkla çiziyor. Bu açıklamalar, askeri müdahale olasılığını akıllara bir kez daha getiriyor.

MCY: Peki bu noktada savaş sözcüğünün devreye girme ihtimali var mı?

SM: Askeri çatışma sözcüğünü ve bu konudaki spekülasyonları daha sık duymaya başlayabiliriz, Özellikle Haziran’daki İran seçimlerinden sonra. Karşılıklı tehditlerden oluşan bir konjonktürde şüpheyle yaklaşmak isterim bu ihtimale ama ya Washington ya da İsrailler tarafından kuvvet kullanılması ihtimalini gözardı edemeyiz.

MCY: Peki bugünlerde Suriye konusuyla hayli meşgul olan bölgenin kilit aktörlerinden Türkiye, İran’da çözüm için aktif rol alacak mı sizce?

SM: Türkiye, bölgedeki önemli konuların en önemli aktörlerinden. Tarihten bugüne İran’ın bölgedeki rolünü anlaması konusunda yaptığı yardımlar, Washington’da hep çok kıymetli olmuştur. Bu nedenle, muhtemel kötü sonuçları bertaraf ederek İran’ı uzlaşmaya taşıyacak ortama Türkiye’nin olumlu katkısının sürmesini diliyorum.

MCY: Son olarak iki taraf da diplomatik çözüme ne kadar hazır olduğunu göstermişti. Bundan tünelin ucunda ışık göründüğü sonucunu çıkarabilir miyiz?

SM: Bunu söylediğim için çok üzgünüm ama ben tünelin ucunda ışık göremiyorum. Maalasef İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney’in son konuşması bir süredir oluşan iyimser beklentiler üzerinde soğuk duş etkisi yaptı. İran’da uranyum zenginleştirme oranının en fazla %20 olması konusunu tartışmaya hazır bir kesim var. Ancak iki ülke arasında nükleer konuda kapsamlı bir çözüm için gerekli zemin hala hazır değil.

Obama yönetiminin ikinci döneminde de dış politika konusunda en önemli ülkenin ismi değişmedi. Bu isim hala İran. Ve Washington’daki bölge uzmanları tünelin ucunda hala ışık görmese de en azından müzakere masasına oturulması açısından 25 Şubat tarihi önemini koruyor.
  • 16x9 Image

    Mehtap Çolak Yılmaz

    Mehtap Çolak Yılmaz, 1997 yılında Star Haber’de başladığı televizyon haberciliğine, 2000 yılında ATV Haber’le devam etti. Avrupa ve Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde haber takip etti, söyleşiler ve canlı yayınlar yaptı. 2003 yılında iki ay boyunca Irak’ın işgalini Bağdat ve Kuzey Irak’tan takip etti. 2005 yılında  ATV Haber Washington Temsilcisi olarak mesleğine Amerika’da devam eden Yılmaz, 2012 yılından bu yana da Amerika’nın Sesi’nde çalışıyor.

XS
SM
MD
LG