İran’ın yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, ABD Başkanı Joe Biden’la görüşmeyeceğini, Tahran’ın balistik füze programını ya da yerel milislere verdiği desteği müzakere etmeyeceğini bildirdi. Geçen hafta yapılan seçimleri kazanan Reisi’nin katı bir politika izlemesi bekleniyor.
İran’da 2019 yılından bu yana yargı erki başkanlığını yürüten İbrahim Reisi, 1988'de yaklaşık 5 bin kişinin toplu infazı sorulduğunda kendisini “insan hakları savunucusu” olarak nitelendirdi.
‘‘Füze programı tartışmaya açık değil’’
Reisi düzenlediği basın toplantısında ‘‘ABD’nin tüm baskıcı yaptırımları kaldırması şart’’ dedi.
Reisi, İran’ın balistik füze programı ve bölgesel milislere desteği sorulduğunda bu konuların tartışmaya açık olmadığını kaydetti.
İran Amerika’dan milyarlarca dolarlık askeri altyapı satın alan Arap komşularına karşı füzelere yıllar öncesinden yatırım yapmıştı. İran ayrıca Yemen’deki Husiler ve Lübnan’da Hizbullah gibi grupları destekleyerek bölgede Suudi Arabistan ve İsrail gibi düşmanlarına karşı denge sağlamaya çalışıyor.
ABD Başkanı Joe Biden ile görüşme olasılığı sorulduğunda Reisi ‘‘Hayır’’ yanıtını verdi. Seçimlerdeki ılımlı rakibi Abdulnasır Hemmati ise Biden ile görüşmeyi istediği sinyalini vermişti.
Beyaz Saray, Reisi’nin açıklamalarına hemen yanıt vermedi. Reisi, ABD tarafından daha göreve gelmeden önce yaptırımlara tabii tutulan ilk İran Cumhurbaşkanı. Reisi, İran’da yargı erkinin başkanlığını yaparken ABD tarafından yaptırım listesine alınmıştı. İran’ın yargı erki dünyada en çok infaz kararı alan yargı erklerinden biri olduğu için eleştiriliyor.
İslam Cumhuriyeti’nin en düşük katılımlı seçimi
İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney’in himayesindeki Reisi, İran İslam Cumhuriyeti’nin tarihindeki en düşük katılımlı seçimle iktidara geldi.
Seçime katılanların 3 milyon 700 bini yanlışlıkla ya da bilinçli olarak geçersiz oy kullandı. Bu rakam önceki seçimlerde görülenden çok daha yüksekti. Resmi rakamlara göre Reisi toplam 28 milyon 900 bin oyun 17 milyon 900 binini; yani yüzde 62’sini kazandı.
ABD ve İran arasında Ortak Kapsamlı Eylem Planı adlı uluslararası nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması için Viyana’da yapılan görüşmeler sırasında İran’da iktidar sertlik yanlısı muhafazakarların kontroluna girmiş oldu. Anlaşma İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini kısıtlamayı hedefliyor. Tahran, eski Başkan Donald Trump’ın anlaşmadan ABD’yi 2018 yılında çekmesinin ardından anlaşmayla gelen yükümlülüklerini ihlal etmeye başlamış ve uranyum zenginleştirme oranını yüzde 60’a çıkarmıştı.
Dış politikada yaptırımları hafifletme hedefi
Reisi’nin seçim zaferinin nükleer anlaşmaya geri dönülmesi umudunu suya düşürmesinden endişe ediliyor.Reisi yaptırımlarınhafifletilmesini ana dış politika konusu olarak tanımladı ve ABD’ye ‘‘anlaşmaya geri dön, sözlerini tut’’ mesajı verdi.
Reisi, Bağdat’ta İran’la gerilimi azaltmak için gizli görüşmelere başlayan Suudi Arabistan’ın Tahran’da bir büyükelçilik açmasının sorun teşkil etmeyeceğini kaydetti ve ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin önünde engel olmadığını kaydetti. İran’daki Suudi Arabistan büyükelçiliği 2016 yılında iki ülke ilişkileri bozulduğunda kapanmıştı.
Reisi 1988 infazları hakkındaki sorulara karşı ise sert tavırla yanıt verdi.
İran'da dönemin dini lideri Ruhullah Humeyni'nin BM aracılığındaki ateşkesi kabul etmesinden sonra, Saddam Hüseyin tarafından ağır silahlarla donatılmış Halkın Mücahitleri örgütü sürpriz bir saldırıyla İran sınırını geçmişti. İran saldırıyı püskürtmüştü.
Uluslararası Af örgütü’nün 1990 raporuna göre o dönemde başlayan yargılamalarda zanlılardan kendilerini tanımlamaları istenmiş ve kendileri için ‘‘mücahit’’ tanımlaması yapanlara ölüm cezası verilmişti. Diğerlerine ise İran ordusu adına mayın tarlalarını temizlemeye razı olup olmayacakları sorulmuştu.
Uluslararası insan hakları örgütlerine göre bu dönemde 5 bin kadar kişi infaz edilmişti. Reisi yargılamaları yürüten komisyonda görev alıyordu.
Reisi, ‘‘Bir insan hakları savunucusu olmaktan gurur duyuyorum. Bir savcı olarak nerede olursam olayım halkın güvenliği ve rahatı için çalıştım. Görevdeki tüm eylemlerim insan haklarını koruma odaklıydı. Bugün cumhurbaşkanlığı görevimde de kendimi insan haklarını korumak zorunda hissediyorum’’ dedi.