Irak’ta şiddet olayları devam ediyor. Irak’ın güneyindeki Divaniye kentinde bir pazar yerinde geçtiğimiz günlerde bomba yüklü bir kamyonun patlaması sonucu onlarca kişi öldü ve yaralandı. Aynı gün Kerbela’da Şiileri hedef alan bombalı saldırılarda da ölenler oldu. Irak’ta neler oluyor? Durumu kim, nasıl düzeltebilir? Bu soruları Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü ve Johns Hopkins Üniversitesi Uluslararası Araştırmalar Merkezi uzmanı Daniel Serwer’a sorduk.
Amerika dokuz yıl süren savaştan sonra Irak’taki son askerlerini 31 Aralık 2011’de geri çekti.
Yılbaşından bu yana Irak’ta şiddet olayları, 2006 ve 2007 yıllarına kıyasla büyük ölçüde azalmakla birlikte devam ediyor. Haziran ayında en az 237 kişi öldürüldü.
Bu arada Irak’ta aylardır siyasi bir gerginlik yaşanıyor. Bazı partilerin Başbakan Nuri el-Maliki’yi çekilmeye çağırması, ardından Maliki’nin “parlamentodan güvenoyu alamazsam erken seçime giderim” demesi, gerginliği arttırdı. Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü uzmanı Daniel Serwer,, siyasi gerginlikten yalnızca Başbakan Maliki’yi sorumlu tutmanın doğru olmadığını söylüyor:
“Durumdan Maliki’yi ve bölgedeki siyasi kültürü sorumlu tutmak yanlış olur. Maliki’nin Saddam Hüseyin’den çok farklı olduğu kesin. Maliki’nin yaptığı nüfuzunu arttırmak. Bu, Irak’ta bir diktatörlüğe doğru gidildiği anlamına gelmiyor, böyle bir şey olacağını sanmıyorum. Maliki’nin, güvenlik kuvvetleri veya ordu tarafından bir darbe yapılmaması için kendisini emniyete aldığını söylemek mümkün. Burada önemli olan Irak halkının, özgürlüklerini korumayı ve demokrasiyi ne kadar önemsediğine ve bunları savunmaya kararlı olup olmadığına karar vermesidir.”
Amerika 2011 yılının sonuna kadar Irak savaşı için 1 trilyon dolar harcadı.
Washington’daki Brookings Enstitüsü’nün derlediği bilgilere göre, bu, saniyede 5 bin dolar harcandığını gösteriyor. Tek bir askerin Irak’ta bir yıl konuşlandırılmasıysa, Amerikalı vergi mükelleflerine 390 bin dolara mal oldu.
Ortadoğu Enstitüsü uzmanı Daniel Serwer, Amerika’ya Irak’ta siyasi çalkantının giderilmesi için sorumluluk düşüp düşmediği konusunda çok kesin konuşuyor ve “esas sorumluluk Irak halkı ve hükümetinde” diyor:
“Amerika’nın bu konuda yapabileceği fazla bir şey yok. Irak halkına elbette yardımcı olabilir, destek verebilir. Bence savaş sırasında Amerika tam bağımsız bir hukuk sistemi için yeterince destek sağlamayarak büyük bir hata yaptı. Ama yine de geç değil, bu desteği verebilir. Merkezi hükümete ve yerel yönetimlere, parlamentoya ve muhalefete de tabii ki yardımcı olabilir. Yalnızca Maliki ve hükümetiyle değil, toplumun diğer unsurlarıyla da yakınlık kurmasının yararlı olacağını düşünüyorum.”
20 Mart 2003’te Amerika’nın uluslararası bir koalisyonun desteğiyle başlattığı savaşta 4 bin 487 Amerikalı asker öldü, 32 bin 223 asker de yaralandı. Savaş sırasında ölen Iraklı sivil sayısı Birleşmiş Milletler’e göre 100 binin üzerinde. Bazı tahminlere göre ölen sivil sayısı 600 binden fazla. Asker ve polis sayısı 10 bini geçti, direnişçi sayısı 55 bin. Irak savaşı sırasında 150 gazeteci de hayatını kaybetti. Daniel Serwer,, Irak’ta demokrasinin geldiği nokta konusunda tarihin Amerika’yı değil, Irak’ı nasıl yargılayacağından kaygı duyduğunu söylüyor:
“Amerika’dan çok, Irak konusunda kaygılıyım. Demokrasiyi güçlendirme sorumluluğu açıkça ve tartışmasız Irak halkına ait. Amerika, dokuz yıl boyunca Bağdat’ı işgal altında tutarken kuramadığı demokrasiyi Washington’dan güçlendiremez. Irak’ta demokrasinin durumundan Amerika’yı sorumlu tutmak doğru olmaz.”
Peki neden Irak’ta demokrasi güçlenemiyor? Bunun sorumlusu hükümet mi yoksa kurumlar mı? Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü uzmanı Daniel Serwer’ın yanıtı açık:
“Bence kurumlar çok güçsüz. Adli sistem çok zayıf. Parlamento da zayıf, yerel yönetimler de. Bu kurumlar demokrasilerde güçlü olması gereken ve siyasi dengeyi sağlayan kuruluşlar. Maliki birçok yöneticinin yaptığını yapıyor. Merkezi hükümetten mümkün olduğu kadar ülkeyi yönetmeye çalışıyor ve yasadışı yollarla görevden alınmasına engel olmak istiyor. Irak’ta siyasi dengeyi sağlayacak kurumlar olmadıkça demokrasi güçlenemez. Amerika yardım edebilir ama esas görev Irak toplumuna, hukuk sistemine, parlamentoya ve yerel yönetimlere düşüyor. Onların cesur davranması şart.”
Irak savaşı sırasında en az 2 buçuk milyon Iraklı yer değiştirdi, başka ülkelere sığındı. Suriye ve Ürdün’de yaşayan Iraklı mültecilerin sayısı 2 milyonun üzerinde. Irak ekonomisine bakıldığında işsizlik oranı yüzde 27’yle yüzde 60 arasında görülüyor. Enflasyon yüzde 50’ye yakın. Halkın yaşam kalitesi de düşük. Kronik olarak yetersiz beslenen çocukların oranı yüzde 28. 2003 yılından bu yana Irak’tan kaçan profesyonel sayısı yüzde 40. Bunlar arasında çok sayıda doktor var.
2012 Amerika’da başkanlık seçim yılı ve Demokrat aday Başkan Barack Obama’yla Cumhuriyetçi aday Mitt Romney kampanyalarına devam ediyor. Irak, adayların dış politika gündeminde ön sıralarda mı? Daniel Serwer, dış politika kaygılarının geride kaldığı görüşünde:
“Seçim kampanyasında adaylardan özellikle Mitt Romney’nin Irak’la ilgilendiğini gösteren fazla bir işaret yok. Ancak Cumhuriyetçi Parti içinde, Amerika’nın Irak’ta 20 bin civarında asker bulundurması gerektiğini hala savunanlar var. Bunlardan biri de Senatör John McCain. Tabii Iraklılar Amerikan askeri istemediği halde bunun nasıl yapılacağına açıklık getirmiyorlar. Bence gerek Mitt Romney, gerekse Başkan Obama için gündem değişti. Irak geri planda kaldı. Şu an dış politikada Afganistan, İran ve Kuzey Kore öncelikli konular. Irak Amerikalılar için ikinci planda kaldı.”
İç politikada da Amerikalılar için en önemli konu, ekonomik kriz ve işsizlik. Kasım ayında seçmenlerin çoğunun tercihlerini adayların ekonomik politikalarına göre yapacağı tahmin ediliyor.
Amerika dokuz yıl süren savaştan sonra Irak’taki son askerlerini 31 Aralık 2011’de geri çekti.
Yılbaşından bu yana Irak’ta şiddet olayları, 2006 ve 2007 yıllarına kıyasla büyük ölçüde azalmakla birlikte devam ediyor. Haziran ayında en az 237 kişi öldürüldü.
Bu arada Irak’ta aylardır siyasi bir gerginlik yaşanıyor. Bazı partilerin Başbakan Nuri el-Maliki’yi çekilmeye çağırması, ardından Maliki’nin “parlamentodan güvenoyu alamazsam erken seçime giderim” demesi, gerginliği arttırdı. Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü uzmanı Daniel Serwer,, siyasi gerginlikten yalnızca Başbakan Maliki’yi sorumlu tutmanın doğru olmadığını söylüyor:
“Durumdan Maliki’yi ve bölgedeki siyasi kültürü sorumlu tutmak yanlış olur. Maliki’nin Saddam Hüseyin’den çok farklı olduğu kesin. Maliki’nin yaptığı nüfuzunu arttırmak. Bu, Irak’ta bir diktatörlüğe doğru gidildiği anlamına gelmiyor, böyle bir şey olacağını sanmıyorum. Maliki’nin, güvenlik kuvvetleri veya ordu tarafından bir darbe yapılmaması için kendisini emniyete aldığını söylemek mümkün. Burada önemli olan Irak halkının, özgürlüklerini korumayı ve demokrasiyi ne kadar önemsediğine ve bunları savunmaya kararlı olup olmadığına karar vermesidir.”
Amerika 2011 yılının sonuna kadar Irak savaşı için 1 trilyon dolar harcadı.
Washington’daki Brookings Enstitüsü’nün derlediği bilgilere göre, bu, saniyede 5 bin dolar harcandığını gösteriyor. Tek bir askerin Irak’ta bir yıl konuşlandırılmasıysa, Amerikalı vergi mükelleflerine 390 bin dolara mal oldu.
Ortadoğu Enstitüsü uzmanı Daniel Serwer, Amerika’ya Irak’ta siyasi çalkantının giderilmesi için sorumluluk düşüp düşmediği konusunda çok kesin konuşuyor ve “esas sorumluluk Irak halkı ve hükümetinde” diyor:
“Amerika’nın bu konuda yapabileceği fazla bir şey yok. Irak halkına elbette yardımcı olabilir, destek verebilir. Bence savaş sırasında Amerika tam bağımsız bir hukuk sistemi için yeterince destek sağlamayarak büyük bir hata yaptı. Ama yine de geç değil, bu desteği verebilir. Merkezi hükümete ve yerel yönetimlere, parlamentoya ve muhalefete de tabii ki yardımcı olabilir. Yalnızca Maliki ve hükümetiyle değil, toplumun diğer unsurlarıyla da yakınlık kurmasının yararlı olacağını düşünüyorum.”
20 Mart 2003’te Amerika’nın uluslararası bir koalisyonun desteğiyle başlattığı savaşta 4 bin 487 Amerikalı asker öldü, 32 bin 223 asker de yaralandı. Savaş sırasında ölen Iraklı sivil sayısı Birleşmiş Milletler’e göre 100 binin üzerinde. Bazı tahminlere göre ölen sivil sayısı 600 binden fazla. Asker ve polis sayısı 10 bini geçti, direnişçi sayısı 55 bin. Irak savaşı sırasında 150 gazeteci de hayatını kaybetti. Daniel Serwer,, Irak’ta demokrasinin geldiği nokta konusunda tarihin Amerika’yı değil, Irak’ı nasıl yargılayacağından kaygı duyduğunu söylüyor:
“Amerika’dan çok, Irak konusunda kaygılıyım. Demokrasiyi güçlendirme sorumluluğu açıkça ve tartışmasız Irak halkına ait. Amerika, dokuz yıl boyunca Bağdat’ı işgal altında tutarken kuramadığı demokrasiyi Washington’dan güçlendiremez. Irak’ta demokrasinin durumundan Amerika’yı sorumlu tutmak doğru olmaz.”
Peki neden Irak’ta demokrasi güçlenemiyor? Bunun sorumlusu hükümet mi yoksa kurumlar mı? Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü uzmanı Daniel Serwer’ın yanıtı açık:
“Bence kurumlar çok güçsüz. Adli sistem çok zayıf. Parlamento da zayıf, yerel yönetimler de. Bu kurumlar demokrasilerde güçlü olması gereken ve siyasi dengeyi sağlayan kuruluşlar. Maliki birçok yöneticinin yaptığını yapıyor. Merkezi hükümetten mümkün olduğu kadar ülkeyi yönetmeye çalışıyor ve yasadışı yollarla görevden alınmasına engel olmak istiyor. Irak’ta siyasi dengeyi sağlayacak kurumlar olmadıkça demokrasi güçlenemez. Amerika yardım edebilir ama esas görev Irak toplumuna, hukuk sistemine, parlamentoya ve yerel yönetimlere düşüyor. Onların cesur davranması şart.”
Irak savaşı sırasında en az 2 buçuk milyon Iraklı yer değiştirdi, başka ülkelere sığındı. Suriye ve Ürdün’de yaşayan Iraklı mültecilerin sayısı 2 milyonun üzerinde. Irak ekonomisine bakıldığında işsizlik oranı yüzde 27’yle yüzde 60 arasında görülüyor. Enflasyon yüzde 50’ye yakın. Halkın yaşam kalitesi de düşük. Kronik olarak yetersiz beslenen çocukların oranı yüzde 28. 2003 yılından bu yana Irak’tan kaçan profesyonel sayısı yüzde 40. Bunlar arasında çok sayıda doktor var.
2012 Amerika’da başkanlık seçim yılı ve Demokrat aday Başkan Barack Obama’yla Cumhuriyetçi aday Mitt Romney kampanyalarına devam ediyor. Irak, adayların dış politika gündeminde ön sıralarda mı? Daniel Serwer, dış politika kaygılarının geride kaldığı görüşünde:
“Seçim kampanyasında adaylardan özellikle Mitt Romney’nin Irak’la ilgilendiğini gösteren fazla bir işaret yok. Ancak Cumhuriyetçi Parti içinde, Amerika’nın Irak’ta 20 bin civarında asker bulundurması gerektiğini hala savunanlar var. Bunlardan biri de Senatör John McCain. Tabii Iraklılar Amerikan askeri istemediği halde bunun nasıl yapılacağına açıklık getirmiyorlar. Bence gerek Mitt Romney, gerekse Başkan Obama için gündem değişti. Irak geri planda kaldı. Şu an dış politikada Afganistan, İran ve Kuzey Kore öncelikli konular. Irak Amerikalılar için ikinci planda kaldı.”
İç politikada da Amerikalılar için en önemli konu, ekonomik kriz ve işsizlik. Kasım ayında seçmenlerin çoğunun tercihlerini adayların ekonomik politikalarına göre yapacağı tahmin ediliyor.