Yüzde 8’le sera gazı salımı en düşük bölgelerden biri olmasına rağmen, son 20 yılda gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 1,7’sini doğal afetlerde kaybeden Latin Amerika ve Karayipler, iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgeler arasında gösteriliyor.
Birleşmiş Milletler raporları, Pasifik ve Atlas Okyanusu arasında yer alan Latin Amerika’da küresel ısınmaya bağlı kuraklıkların daha sık ve şiddetli yaşandığını; bazı bölgelerde su miktarının azalmasından tarımsal üretim, balıkçılık, gıda güvenliği ve insan sağlığının doğrudan etkilendiğini ortaya koyuyor.
Latin Amerika Kalkınma Bankası (CAF), Avrupa Birliği ve Fransız Kalkınma Ajansı'nın bölgedeki dokuz şehirde yaptığı araştırma, başta deniz kenarındakiler olmak üzere birçok yerleşim biriminde ciddi altyapı sorunlarının olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmada bu şehirlerde iklim değişikliğinin yol açtığı su kıtlığı, toprak kaymaları ve sel gibi sorunlara karşı hasarı minimuma indirme amaçlı çalışmaların en kısa zamanda hayata geçirilmesinin önemine dikkat çekiliyor.
Nüfusun yüzde 80’inin şehirlerde yaşadığı bölgede 2000’li yılların başından bu yana hızlanan çarpık kentleşmenin, şehir planlamasında iklim değişikliğinin hesaba katılmasını zorlaştırdığı belirtiliyor. Yerel yönetimlerin iklim değişikliğinin neden olduğu riskleri tespit ederek en aza indirmeyi öngören, dengeli bölgesel yönetimlerin teşvik edilmesi gerektiğine vurgu yapılan araştırmada, kentlerdeki altyapının modernizasyon çalışmalarının önemine de değiniliyor.
Küresel ısınmanın olumsuz etkilerinin doğrudan etkisi altındaki Latin Amerika ve Karayipler’in aynı zamanda zengin biyolojik çeşitliliğe, yer altı ve yer üstü doğal kaynaklara sahip olmasının, bölgenin iklim değişikliğiyle mücadelede önemini arttırdığı belirtiliyor.
“Vatandaşlar da bilinçlenmeli”
CAF’ın iklim değişikliği uzmanı Martha Castillo “Bölge kentlerinde alınan tedbirlerin başarılı olması için vatandaşların da konuyla ilgili bilinçlendirilmesi ve katılımı gerekiyor” diyor.
Küresel ısınmanın gezegende yol açtığı olumsuz sonuçlara dikkat çekmek için Latin Amerika’da yapılan yenilikçi eylemlerin başka bölgelerde de hayata geçirilebileceği belirtiliyor. Örneğin Brezilya, Ekvador ve Peru’nun bazı kentlerinde küresel ısınmanın halkın gündelik yaşamındaki doğrudan etkilerini göstermek için vatandaşların yaşadıkları şehirlerin gelecekte nasıl bir yerleşim birimi olacağına dair hayallerini içeren sanat eserleri yapıldığını; bu ve benzeri etkinliklerin halkın iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarına dair bilinçlenmesine önemli katkılar yapabileceği kaydediliyor.