Ülkesinde dini ve siyasi görüşünden dolayı idamla yargılandığını söyleyen İranlı elektrik mühendisi Abbas Karami, 9 yıldır Birleşmiş Milletler tarafından koruma altına alınarak yerleştirildiği Çanakkale’de yaşıyor.
Abbas Karimi, İslam’dan farklı bir din arayışına girdiği için hakkında soruşturma açıldığını söylüyor. Ardından İran'da Kürt siyasi partileri yasak olduğu için Avrupa'daki ülkelerde kurulan İran Kürt oluşumlarına dolaylı yoldan destek olduğu ve toplantılarına katıldığı için hakkında bir soruşturma daha başlatılmış.
Hakkında yürütülen soruşturma nedeniyle tutuklanacağını anlayan Karami, eşi ve 3 çocuğuyla birlikte bir gecede karar alarak Türkiye’ye kaçtı. 2013 yılında başvurduğu BM’nin koruma altına aldığı Karami, 9 yıldır Çanakkale’de yaşıyor.
Türkiye’de kendi mesleği olan elektrik mühendisliği alanında çalışamayan 45 yaşındaki Karami, inşaat sektöründe çalışarak ailesini geçindiriyor. İranlı mühendis, boş zamanlarında ise resim ve heykel gibi çeşitli sanat dallarındaki eserleriyle, sorunlarından uzaklaştığını ifade ediyor.
VOA Türkçe ’ye konuşan Abbas Karimi, hakkında yürütülen soruşturma sonrası mahkeme tarafından hakkında idam kararı verildiğini belirterek, “ 9 yıldır İran’daki ailemi göremiyorum. Eğer oraya dönersem idam edileceğim. Burada zor şartlarda da olsa hayata tutunmaya çalışıyorum ama en çok zoruma giden durum şu anda Türkiye’nin bilgi sisteminde ‘vatansız’ olarak görünüyor olmam’’ dedi.
“Canımı kurtarmak için vatanımdan ayrıldım’’
Canını kurtarmak için ülkesinden ayrılmak zorunda kaldığını ifade eden Abbas Karimi, mülteciler için geçerli insan haklarını bulamadığına dikkat çekerek, “Elektronik mühendisiyim. 13 yıla yakın İran’ın en itibarlı şirketlerinden birinde banka ATM’leri ve bağlı sistemlerle ilgili birimde çalıştım. Daha sonra dini ve siyasi görüşlerimden ötürü yaşanan olaylar sonucu İran’ı terk etmek zorunda kaldım. 2013’te Birleşmiş Milletler Ankara şubesine başvurdum ve o zamandan beri Türkiye’de bulunuyorum. Canımızı ve aile yapısını korumak adına vatanımızı terk etmek zorunda kaldık. Türkiye’ye geldiğim zaman düşündüğüm şey, insanı tarif eden insan hakları ve BM’de yer alan haklardan yararlanmaktı. Dertlerimi, yaşadığım sorunları dinlemeleri ve yardımcı olmalarını umuyordum. Maalesef umduğum, düşündüğüm şekilde olmadı ve yaklaşık 9 senedir Türkiye’deyiz. Hatta ruhsal ihtiyaçlarımıza bakılmaksızın 9 senedir ‘bu aileye ne oldu acaba’ diye mülteci dosyalarına bakan farklı ülkeler, dosyaları öylece açık bıraktılar. Hala daha hiçbir ilerleme olmuyor’’ diye konuştu.
“Sanatla uğraşmak beni sorunlarımdan uzaklaştırıyor’’
İran’daki mevcut hükümetin kendisi ve kendisi gibi düşünenleri dini ve siyasi ideolojilerinden dolayı yok etmek istediğini ifade ederek, “Türkiye’ye geldiğim ilk zamanlar yaklaşık 3 ay iş arıyordum. Bulunduğum şehir itibariyle buraya ilk gelen yabancılardanım diyebilirim. Yabancıları tanımadıkları için iş vermiyorlardı. 3 ay durmadan iş bulmaya çalışıyordum. Yavaş yavaş küçük işlerde başladım. Bu işlerden birisi de inşaat sektörü. 3 çocuğum ve eşimle yaşıyorum. Onlara bakmak bayağı maliyetli. O yüzden inşaat yönünde devam ettim. İç dekorasyon, özellikle boya, duvar kağıdı, alçı panel gibi alanlarda kendimi geliştirdim ve halen bu işte devam ediyorum. Türkiye’ye geldiğim ilk zamanlar ailemden, vatanımdan uzak olduğum için ruhsal ve psikolojik olarak zor günler yaşadım. Ben de zihnimi farklı bir şeylerle meşgul etmeye çalıştığım zamanlar sanatla uğraşmayı bir kaçış yolu olarak kullanmayı tercih ettim. İlk olarak heykel yapmaya başladım. Yavaş yavaş elim alışmaya başladı, kendimi onunla meşgul ettim. Boş zamanlarımda iş olmadığı zamanlarda tatil günlerinde yapıyordum. Daha sonra da resim de yapmaya başladım. Öyle kendimi meşgul ettim. Bu benim için psikolojik tedavi görevi görüyor. Sanatla uğraşınca dertlerim de dahil birçok şeyi unutuyorum. İnsanın vatanında geçirdiği güzel günleri unutması mümkün değildir. Çünkü burada yaşadığım her acı olay o güzel anıları hatırlatıyor. Benim durumumda olan her insan içerisinde bulunduğum zorluğu çok iyi anlar. Aileden uzak, gurbette yakınlarını kaybetmek çok zor. Her gün dönmeyi düşünürüz, ülkemize dönmeyi isteriz. Orası ülkemiz çünkü anılardan ziyade kökümüz orada. Şu anda İran’daki mevcut hükümet ya bizi yok etmek istiyor ya da orada olmamamız için elinden geleni yapıyor. Biz de maalesef orada olmamayı, orda olup acı çekmeye tercih ettik. Eğer imkanlar sağlanırsa, bu hükümet olmasa biz neden dönmeyelim’’ ifadelerini kullandı.
“Kayıtlara vatansız olarak geçmek çok ağır bir durum’’
Türkiye’de kendi uzmanlık alanında çalışarak sığındığı ülkeye borcunu daha iyi ödeyebilecekken, inşaatlarda çalışmak zorunda kaldığını ve kayıtlara da vatansız olarak geçtiğini vurgulayan Karami, “Beni biraz şaşırtan şey, yani biz 9 senedir Türkiye’deyiz. Çalışıyoruz, buranın dilini öğrendik. Çocuklarım burada okula gidiyor. Kendimizi yabancı olarak görmüyoruz Türkiye’de. Biz ‘İran’lıyız, burası bizim vatanımız değil’ demiyoruz. Biz Türk vatandaşları gibi vatandaşlık görevimizi yerine getirdik. Ama bazı noktalar var insanın yüreğini soğutuyor. Örneğin benim ve benim gibi insanlar olarak kendi uzmanlık alanımızda çalışarak bizi barındıran ülkeye daha yararlı olabilirdik. Ama maalesef bunlar görmezden geliniyor. Sahip olduğumuz yetenekler ve uzmanlık alanlarımız görmezden geliniyor. Başka bir örnek vermem gerekirse çocuğum hastalandığı zaman yazılan ilaçları almak için eczaneye gittim. Oradaki görevli kimlik numaramızdan hangi bölümde olduğumuzu bulamıyordu. Bulmayı başardıktan sonra merak ettim, sistem kayıtlarında hangi bölümde yer aldığımızı sordum. Görevli bana kayıtlarda ‘vatansız’ bölümünde olduğumuzu söyledi. Bu çok üzücü. Hepimizin vatanı olabileceği bir dünya. Hepimiz aynı toprak küresinin parçasıyız. Ülkeler arası çekilen sanal sınırlar ayrılıklara neden olmamalıdır. Şu an dünyada gördüğümüz dini ya da toplumsal zorluklar, savaşlar, birkaç siyasetçinin inatçılığı yüzünden oluyor. Kaç milyon insan evlerinden hayatlarından oldular. Daha güvenli bir yerlere sığınmak zorunda kalıyorlar. Ama o güvenli olduğunu düşündüğümüz yerin ona sığınan birine böyle davranmaya hakkı var mı? Gerçekten insan olarak görülmemek çok zor. Özellikle dünyada olan güçlü siyasetçilere sesleniyorum, kendi ülkelerinin çıkarları yerine el ele verip dünyada olan tüm savaşları, insanları evlerinden eşlerinden eden özellikle çocuklara zarar veren savaşları sona erdirmeleri, dünyaya barışı sağlamaları. Bu barış herkesin menfaati olabilir’’ şeklinde konuştu.