ABD Cuma günü Irak’ın başkenti Bağdat’ta düzenlediği hava saldırısıyla İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Irak Haşdi Şabi Komutan Yardımcısı Mehdi El Mühendis ile beraberindekileri öldürdü.
Saldırı sonrası İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ‘intikam’ içerikli açıklamalar yaptı.
Süleymani ve El Mühendis’in öldürülmelerinin üzerinden 48 saat geçmeden ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği ile ABD’nin Selahaddin kentinde bulunan Beled askeri üssüne füze saldırıları gerçekleştirildi.
Peki bundan sonra İran ne tür misillemelerde bulunabilir?
Selcen: ‘‘İran, Irak’ı özellikle de Irak Kürdistan Bölgesi’ni hedef seçebilir’’
Türkiye’nin eski Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen, İran’ın bu saldırı sonrası Irak’ı ama daha büyük olasılıkla Irak Kürt Bölgesi’ni hedef alabileceğini düşünüyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Selcen, ‘‘Aslında yarın ne olacağını kestirmek mümkün değil. Yarın ne olacağını biliyorum diyen yalan söyler. Ama kimilerinin dediği gibi ‘Bu Franz Ferdinand’ın öldürülmesi gibi bir olaydır 3. Dünya Savaşı çıkacak, ortalık birbirine girecek’ değil yok o kadar değil. İran nasıl bir misilleme yapabilir. Evet, Latin Amerika’dan ABD’nin kalbine kadar birçok hedef var. Ama Irak çok daha kırılgan. Eğer daha kırılganlaşması İran’ın işine gelecekse, Irak’ı ABD’ye teslime etmektense orayı hedef seçebilir. Onun içinde Irak Kürdistan Bölgesi’nin daha kırılgan bölge olduğunu düşünüyorum. Çünkü artık başta ABD Büyükelçiliği olmak üzere Bağdat’taki misyonların ve uluslararası şirketlerin orada görev yapması güç. Bunların Erbil’e doğru çekilmesi muhtemel. Gerek Erbil’de gerek Süleymaniye’de ve petrol sahalarında eminim şu anda güvenlik önlemleri istihbarata karşı koyma faaliyetler had safhada arttırılmıştır’’ dedi.
Lübnan’da faaliyet gösteren Hizbullah’ın kurucusu İmad Mugniye’nin 1983 yılında Beyrut’taki ABD deniz piyadelerini hedef alan saldırısını hatırlatan Selcen, ABD’nin o tarihlerden bu yana birçok benzer saldırıyla karşı karşıya kaldığını bu nedenle ‘şerbetli ve hazırlıklı’ olduğunu söylerken Tahran’daki İsviçre Büyükelçisi aracılığıyla iki ülke arasında dolaylı temasın olduğunu da vurgulayarak İran’ın ‘ne yapacağı belli olmayan gözü kara bir devlet’ olmadığının da altını çiziyor.
Doçent Tansi: ‘İran ne kadar sert yanıt verirse o kadar şiddet sarmalına girecektir’’
Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden Deniz Tansi ise İran’ın sert bir misillemede bulunmasının kendi kamuoyunu sakinleştirmek için ihtimal dahilinde görürken bunun doğuracağı şiddet sarmalının daha çok Tahran yönetimi için ciddi riskler doğuracağı kanaatinde.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Doçent Tansi, ‘‘Bu saldırıyı İran’a yönelik askeri kampanyanın işareti olarak görüyorum. Kimileri bunu, ‘3. Dünya savaş’ diye egzajere ediyor ama İran kendi kamuoyunu sakinleştirmek için yanıt vermek zorunda hissedeceği muhakkak. Ancak İran ne kadar sert yanıt verirse o kadar şiddet sarmalının içine girecek. Tabii ki Amerika açısından riskler olabilir ama İran için daha büyük riskler var. Kendi kamuoyunu tatmin etmek zorunda. Rejimin temeli, batı karşıtlığı Amerika karşıtlığı. Ancak ne kadar radikalleşirse şiddet sarmalına o kadar girecektir diye düşünüyorum. ABD ise baskıyı arttıracaktır. İran’ı işgal etmekten bahsetmiyorum. İran ne kadar zayıflarsa İran’ın vekil güçleri de o kadar zayıflayacaktır. Bu sayede Amerika’nın da eli rahatlayacaktır. Unutmayın, İran kendi içinde ekonomik sosyal sorunlar yaşayan bir ülke. Batının yaptırımları İran’ı ciddi etkiliyor. Yaptırımlar abluka, şiddet sarmalının artması daha da köşeye sıkıştıracak. Kendi periferisinde kabuğuna çekilmek zorunda kalacaktır’’ diyor.
Türkiye ise saldırıdan saatler sonra Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamayla, ‘‘Tüm tarafları sağduyu ve itidal içinde hareket etmeye, bölgemizin barış ve istikrarını tehlikeye atacak tek taraflı adımlardan kaçınmaya ve diplomasiye öncelik vermeye’’ davet etti.
Selcen: ‘‘Irak ve Suriye’ye dışarıdan müdahil olan Türkiye’nin ‘dışarıdan müdahale olmasın’ demesi ilginç’’
Eski bir dışişleri bakanlığı mensubu olan Aydın Selcen, açıklamada yer alan ‘‘Türkiye bölgede dış müdahalelere, suikastlara ve mezhepçi çatışmalara her zaman karşı olmuştur’’ ifadesine dikkat çekiyor.
Selcen, ‘‘Türkiye’de resmi makamlarda epey süre, sessizlik hakimdi. İktidar mahiyet medyasında ki yandaş medya da denilebilir, iktidarın her yaptığını destekleyen yazar ve yorumcular arasında ise bir mutluluk sevinç dalgası yayıldı. Epey sessizlikten sonra Dışişleri Bakanlığı dengeli bir açıklama yaptı. Ancak Türkiye’nin dışarıdan müdahale olmaması gerekir demesi ilginç. Türkiye, Suriye’ye de Irak’a da müdahil durumda. Daha dün Kasım Süleymani öldürülürken PKK’nin istihbarat sorumlusu olduğu söylenen Metin Arslan isimli bir şahıs da Şengal’de Arapçası ile Sincar’da yine böyle bir SİHA saldırısı ile öldürüldü. Bölge, daha çok karışırsa ucu bize dokunur mu? Astana Süreci’nde Türkiye İran’ın ortağı ama açıktan açığa taraf tutması gibi bir yaklaşım istenirse Libya’da olduğu gibi işin ucu, Türkiye’ye de dokunur. Ama İran İslam Devleti kurulduğunda bu yana iki ülke arasında yazılı olmayan ‘Biz laik bir cumhuriyetiyiz siz de İslam cumhuriyetisiniz birbirimizin iç işlerine karışmayalım’ diye özetlenebilecek bir durum var’’ diyor.
Tansi: ‘‘Türkiye, bu operasyona karşı olmakla birlikte ihtiyatlı bir dil kullanıyor, çünkü İran’la rakip’’
Doçent Deniz Tansi ise Türkiye’nin her ne kadar İran ile bölgesel rekabet içinde olsa da Tahran yönetimine karşı oluşturulmak istenen kampın öncüsü olmasını mümkün olmadığını belirtiyor.
Tansi, ‘‘Türkiye açısından şöyle bir sıkıntı var. Türkiye, her şeye rağmen NATO üyesi ve ABD müttefiki. Ama İran ile de komşuluk ilişkisi var. Dolayısıyla Türkiye’nin bir kampanyanın öncüsü olması zaten beklenemez. Ama Amerika’ya karşı da olamaz. Amerika’nın diğer operasyonlarında çok daha sert dil kullanmıştır. Gerçi yine kınadı. Hani bu tür operasyonlara, suikastlara karşı olduğunu söyledi ama daha ihtiyatlı dil kullanıyor. Bunun nedenleri var. İran ile Türkiye düşman değil ama rakip. Ta Osmanlı dönemine gitmiyorum, bugün de öyle. Irak’ta Suriye’de Lübnan’da hep farklı politikaların takipçisi. Dolayısıyla her ne kadar bu saldırıyı benimsemiyor olsa da o soğukluğu hissettiriyor. Ama bunun iyi olduğu ve bunun benimsenmesi şeklindeki bir kampanyanın öncüsü olamaz’’ diyerek görüşlerini ortaya koyuyor.