Tam bir yıl önce İngiltere, tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadı: Grenfell yangını. 1970’te toplumun dar gelirli kesimine yuva olsun diye inşa edilmiş sosyal konutlardan birini alevler yuttu. Bina 23 katlıydı. İçinde başka çaresi olmadığını beyan edenlere devletin gösterdiği bir yuvaydı. Neredeyse tamamı göçmenlerden oluşan yaşlılar, gençler, çocuklardan oluşan yüzlerce aile yaşıyordu bu dev gökdelende.
13 Haziran’ı 14’üne bağlayan gece 4. kattaki dairelerden birinde oturan Bahailu Kebele, tıpkı çoğu komşusu gibi bir Müslüman, yangın alarmıyla uyandı ve mutfağında yangın çıktığını önce itfaiyeye, sonra da komşularına haber verdi.
İtfaiye 5 dakika sonra olay yerindeydi. Başlangıçta kolayca üstesinden gelinebilir gibi görünüyordu ama öyle olmadı. Mutfak penceresinden dışarı uzanan alevler daha bir yıl ünce yenilenmiş izolasyon malzemesini çıra gibi tutuşturdu. Yangının çıktığı kattan yukarı daha 19 kat vardı. Binayı çabucak saran alevlerden kurtulmak için, belli ki çaresizlikten, aşağı inmek yerine üst katlara kaçarak kurtulmayı denedi bir kısmı. İtfaiye 62 kişiyi kurtarmayı başardı fakat bu bina 72 kişiye mezar oldu. Çoğu göçmen, kadın, çocuk yaşlı hatta annesinden o gün doğan bir bebek de dahildi acı bilançoya.
Tam da şimdiki Theresa May hükümetinin başarı umarak girdiği, ancak hezimetle çıktığı erken seçimin bir hafta sonrasında yaşandı bunlar. 2017’nin ilk 5 ayında, peşi sıra yaşanan IŞİD terörünün yol açtığı acıların dumanı üstündeyken.
72 kişinin ölümü toplumu perişan etti. İngiltere tüm önlemlere rağmen böyle bir felaketi içine sindiremiyordu. İngiltere gibi medeniyetin zirvesi kabul edilen bir devlet yapısının yangınla ilgili deneyimleri 72 kişinin ölümünü engellememişti. Bununla ilgili suçluluk duygusu ve iç hesaplaşma hala sürüyor.
Dünyadan taziye mesajları yağarken muhalefet, seçimden yenilgiyle çıkmasına rağmen hala dışardan destekle hükümet kurma peşindeki Theresa May’e yüklendi. Önceki dönemlerde izlediği kemer sıkma politikalarını bu olaya sebep gösterdi. Yangının büyümesi ve 72 kişinin canından olmasını, izolasyon malzemesinin ucuzundan tercih edilmesine bağladı.
İktidar ise her fırsatta üzüntüsünü paylaştı. Ayrıntılı soruşturmalarla olayın derinlerine inmeye çabaladı. Evsiz kalanları otellere, başka ailelerin yanına yerleştirdi. Onlara yeni ev sözü verdi.
Bugün ise üzerinden bir yıl geçen bu acı olaya metanet ve saygı var. Kimse acılarını unutmuyor, adalet arayışını da ertelemiş değil. Londra gibi göçmenlerin oluşturduğu bir başkentte ortaklaşa yaşam duygusu daha da pekişmiş görünüyor.
Yangının çıktığı Grenfell binası yenileniyor. O günün anısına o ve bölgedeki onun gibi binalar geceleri yeşil ışıkla aydınlatılıyor. Şehrin dört bir yanından gelenlerin boynundaki eşarplar da aynı metanetin bir simgesi. Siyasi figürler taziye duvarlarında toplanan gençlerle konuşmaya, onları anlamaya çalışıyor. Tıpkı ana muhalefet lideri Jeremy Corbyn gibi.
Binanın bulunduğu mahallenin etrafı görünmeyen bir hüzün alanıyla sarılı, oraya gelip de kendini o etkiye bırakmadan dayanmak mümkün değil.
Bu kadar gelişmiş bir ülkenin bile çaresizliğe ve acıya diz çökmek zorunda kalabileceğini geçeği akıp duran zamanı bile durdurabilecek güçte.