Erken seçim kararına hem ekonomi çevreleri de hem de piyasaların nasıl tepki vereceği merak konusuydu.
Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle genel seçimlerin 24 Haziran’da yapılacağının neredeyse kesinleşmesinden sonra geçen ilk 24 saat sonunda piyasaların erken seçimi olumlu algıladığı gözlemlendi.
Salı günü 4,09’dan kapanan Dolar/TL kuru, seçim tarihinin açıklandığı Çarşamba günü piyasa kapanışında 4 TL’yi gördü, açıklamadan bir gün sonra - Perşembe günü de - nispi bir artışla 4,03’lere yükseldi.
Piyasa, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun 25 Nisan’da yapacağı toplantıda belli bir faiz artışına gideceğine yönelik beklentisini de sürdürüyor.
Hükümet de piyasanın tepkisinden memnun.
Perşembe günü Anadolu Ajansı Ekonomi Masası programına katılan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Ekonomi belirsizliği sevmez. Dün (18 Nisan) piyasaların verdiği tepki de olumlu bakışı ortaya koydu. Erken seçim kararı ekonomiye ciddi ivme kazandıracak. Yatırımları artıracak. Halkın elini cebine atmama dönemi daha kısa olacak. Ekonomideki iyileşme 24 Haziran'ı da beklemeyecek” dedi.
TOBB: “24 Haziran yerinde bir tercih”
İş dünyasından gelen ilk açıklamalar pozitif oldu.
Yaklaşık 1 milyon 300 bin üyesi bulunan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, erken seçimin belirsizlikleri azaltacağı beklentisinde.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu yaptığı kısa açıklamada, “İş dünyamızı rahatsız eden belirsizliklerin bir an önce ortadan kalkması ve ekonomik reform gündemimize daha iyi odaklanabilmemiz açısından 24 Haziran 2018 tarihi son derece yerinde bir tercihtir” dedi.
TÜSİAD bugün erken seçimin “hayırlara vesile olmasını” temenni etti
Salı günü Bloomberg HT televizyonuna konuşan TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, “Erken seçim yapmak yapısal reform ve enflasyonla mücadele sürecini tamamen ortadan kaldırır. OHAL sürecinde seçim, Türkiye'yi dış dünyada zorda bırakır. Bugüne kadar Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer siyasi liderlerden seçimlerin zamanında yapılacağına dair aldığımız mesajları tamamen desteklemiştik” demişti.
Ancak bugün bir açıklama yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu, ne OHAL sürecinde gidilecek seçiminin Türkiye’yi dış dünyada zor duruma düşüreceğine ne de yapısal ve reform sürecini akamete düşüreceğine vurgu yaptı: “Seçim sürecinin özgür, demokratik ve adil bir ortamda gerçekleşmesini temenni ediyoruz. İlk defa yeni anayasal çerçevede ve OHAL ortamında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinin güven, hukuk, adil koşullarla düşünce özgürlüğü ortamı içinde gerçekleşmesi için devletimize ve tüm siyasi partilerimize büyük sorumluluk düşmektedir. Seçim sürecinin getirdiği rekabet ortamı içinde, toplumsal kutuplaşmanın keskinleşmemesi için üslupların karşılıklı saygı ve hoşgörüyü esas almasını diliyoruz.”
Türkiye geçtiğimiz yılı %7,4 büyümeyle kapatmasına rağmen piyasa aktörlerinde ekonomide bir yavaşlama olduğu endişesi güçleniyordu.
Türkiye’nin büyük sermaye gruplarından Yıldız Holding ve Doğuş Holding’in kredi borçlarını yapılandırmak istemesi, enflasyonun %11,1 olması, işsizlik rakamlarının %10,4’ten %10,8’e yükselmesi ekonominin iyiye gitmediği yönünde işaretler olarak kabul ediliyordu.
Mustafa Sönmez: “Kamu ve özel sektörün 186 milyar dolar dış borç çevirmesi gerekiyor”
Ekonomist Mustafa Sönmez, bu rakamlara ek olarak gelecek 12 ayda çevrilmesi gereken 186 milyar dolar tutarındaki dış borcun da bu erken seçim kararında önemli rol oynadığını söylüyor.
Amerika’nın Sesi’ne değerlendirmelerde bulunan Sönmez, “Bu borcun 33 milyar doları kamuya, 151 milyar doları ise özel sektöre ait. 45 milyar dolar da cari açığı da ekleyin. Bu kadar para ihtiyacı dövizi yükseltiyordu. Faiz ne olacak? Kırılgan büyüme ne kadar devam edecek? İşte bu belirsizlik halini bir nebze olsun ortadan kaldırmak için baskın seçim kararı çıktı. Ama işler o kadar sarpa sarmış durumda ki 15 Temmuz’da yapmayı bile göze alamadılar. Evet, döviz gevşeyecek ama yabancı yatırımcı girişi olmaz. Seçimin nasıl sonuçlanacağı ve yeni hükümetin neler yapacağı ortaya çıkana kadar yabancı ‘bekle-gör’ politikası izler” dedi.
Abdurrahman Yıldırım: “Seçim kararı kısmi bir rahatlama yaratır”
Muhalefet çevrelerinin “baskın seçim” eleştirilerini Habertürk ekonomi yazarı Abdurrahman Yıldırım haksız buluyor.
Amerika’nın Sesi’ne değerlendirmede bulunan Yıldırım, kamuda çalışan 800 bin geçici işçi ve taşeronun devlet kadrosuna geçirilmesini, SGK prim desteğinin artırılmasını, imalat yapan küçük işletmelere 10 milyar lirayı bulacak istihdam desteği verilmesini seçim kampanyasının işaretleri olarak değerlendiriyor. Şimşek, “Bu icraatlar, seçim kampanyasının başlamış olduğunu gösteriyordu. Hükümet ekonomik büyümeyi teşvik etti, borçlanma da kırılganlığı artırıyordu. Döviz fiyatları yükseliyordu. Böyle bir süreç elbette ürkütücü bir süreçti. Şimdi erken seçim kararı alındı. Üstelik de 65 günde seçime gidilecek. Bu elbette kısmi bir rahatlama yaratacak. Seçime iki hafta kala seçim senaryoları netleştikçe piyasalar, seçim sonrasını fiyatlayacak. Bunun nasıl olacağını görmek için beklemek gerekir” dedi.
Kuyumcuoğlu: “Çarklar dönüyor ama dibe çok yakındı”
Piyasa uzmanı Hakan Kuyumcuoğlu da piyasa aktörlerinin erken seçim kararını olumlu algıladığının altını çiziyor.
Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Kuyumcuoğlu, “Piyasa şöyle düşünüyor. ‘Birçok sektörde çarklar dönüyor ama dibe çok yakındı. Şimdi seçime iki ay var, ekonomiyi daha fazla nasıl bozabilir?’ Sonbaharda olmasındansa Haziran’da olması daha iyi algılandı. Ve herkes risk alıyor. Faizde 100 puanlık artıştan bahsediliyordu, şimdi 25 puanlık artış yeterli olabilir. Halkbank davası da netleşecek. Sonbaharda olmasından daha iyi. Geçici bir dönem için dolar 4’ün altına doğru sarkabilir. Seçim sonucuna göre, iki üç hafta kala pozisyonlarını kapatırlar. Bu, ‘AKP kazanacak mı kazanamayacak mı’ seçimi olacak?” dedi.