Amerika’nın Sesi muhabiri Ayşe Tanzim, Avrupa ülkelerinde mülteci krizi yaşanan sınırlarda ve Türkiye’de sığınmacıların durumunu izledi, onlarla konuştu, dertlerini dinledi. Ege Cansu Saçıkara Ayşe Tanzim’le konuştu, mültecilerle ilgili izlenimlerini aldı.
ECS- Batı Avrupa’ya olan mülteci akınını takip etmek için Macaristan, Sırbistan ve Hırvatistan’daydın. Hırvatistan sınırında mültecilere karşı olan tutum Macaristan’ın verdiği tepkiye kıyasla nasıldı?
AT- “Ben birkaç gün önce Hırvatistan sınırındayken tanık olduğum yaklaşım Macaristan’dakine göre oldukça farklıydı. Macaristan girişleri engellemiş, tel örgüler çekmişti ve sığınma taleplerini reddediyordu. Başvurularını kabul ettikleri birkaç kişi oluyordu ama normalde herkesin başvurusunu doğrudan reddediyorlardı. Öte yandan Hırvatistan, mültecilerin sınırda beklemesine izin veriyor hatta onlar için otobüsler bile ayarlamışlardı. Her şey yavaştı ve lojistik düzenlemeler kötüydü ama mültecilerin geçişine izin veriyorlardı. Emniyet yetkilileri, bize mültecileri kabul edeceklerini, birkaç kamp yeri oluşturduklarını ve mültecileri oralara götüreceklerini ve giriş yapanları kayıt altına alacaklarını söyledi. Sonra durum değişti biz oradayken. Ertesi gün öğrendik ki Hırvatistan da sınırı kapatmış ama sonra tekrar duyduk ki sınır tekrar açılmış. Sınırlarda durum çok çabuk değişiyor ve ne zaman sınır açık, ne zaman kapatılmış bilemiyorsunuz.”
ECS- Hırvatistan Macaristan’a kıyasla daha iyi karşılıyordu mültecileri değil mi?
AT- “Evet.”
ECS- Peki şu an oradaki durumla ilgili bir bilgin var mı, Hırvatistan’ın sınırı tekrar açıp açmadığı konusunda?
AT- “Hırvatistan’dan ayrıldığımızdan bu yana ne oldu bilmiyorum. Dediğim gibi, sınırdaki durum çok çabuk değişebiliyor. AB bakanları kota sistemi için buluştular. Bence herkes bu görüşmenin sonucunu bekliyor, mülteciler konusunda kesin olarak ne yapıp yapmayacakları, sınırlarına kabul edip etmeyecekleri konusunda. Macaristan, Hırvatistan ve diğer ülkelerin korktuğu şey AB’nin mülteci kabul yasaları. Bir mülteci diyelim bir AB ülkesinde kayıt altına alındı ve Birlik içinde başka bir ülkeye geçti ve sığınma ya da göçmenlik başvurusu yaptı. Başvurularını o geçtikleri ülke reddederse, ilk kayıt altına alındıkları ülkeye geri gönderiliyorlar. Sanırım bu ilk durak olan ülkeler, Almanya şu an herkese gelin çağrısı yapsa da, kotası dolduktan sonra herkesi geri göndermeye, Hırvatistan ya da Macaristan’a geri göndermeye başlayacak. Bence bu yüzden Yunanistan kimseyi kayıt altına almadan mültecilerin geçiş yapmasına izin veriyor. Doğruyu söylemek gerekirse kimsenin ne yapacağı, ne olduğu konusunda açık bir fikri yok. Oradayken biz sınır güvenlik güçleri, polis, BM Göçmen Dairesi, mülteciler, göçmenlerle konuştuk, herkesin kafası karışık. Ve hükümetler de tam olarak ne yapacaklarını bilmiyorlar.”
ECS- Şimdi Türkiye’desiniz, dün Edirne’deydin. Oradaki durum nasıl? Ne kadar mülteci sınırı geçmek için bekliyor, mültecilerin gelişleri devam ediyor mu? Yoksa sabırları tükendi ve İstanbul’a geri mi dönüyorlar?
AT- “Türk hükümeti İstanbul’a geri dönmelerini sağlamaya çalışıyor. Tam olarak kaç kişi olduğunu söylemek mümkün değil ama kesinlikle binden fazla mülteci var. Yağlı güreşlerin yapıldığı stadyumun etrafında ve diğer alanlarda kamp kurmuşlar. Toplu bir yerde olmadıkları için tam kaç kişi olduklarını söylemek mümkün değil ama kesinlikle binden fazla sığınmacı var. Uzun kuyruklar halinde bekliyorlar, Türk Kızılay’ı da onlara yemek ve su dağıtıyor. Ancak Edirne Valisi onlara ‘Neden bizimle gelmiyorsunuz, sizi otobüslerle İstanbul’a göndereceğiz, kalacak yeriniz yoksa otellere yerleştireceğiz. Eğer kayıt altına alınırsanız ve Avrupa mülteci geçişine izin verirse, ilk sizler geçeceksiniz’ dedi ama mülteciler valiyi protesto etti. Ben oradaki birçok mülteci ile konuştum. Deniz yoluyla Yunanistan’a geçmek istemediklerini, Türkiye’de işe giremediklerini, mülteci kamplarında yaşamak istemediklerini, yeteri kadar para kazanamadıklarını, bu yüzden de sınır açılıncaya kadar burada kalacaklarını söylediler. Bize Türkiye’nin sınırı açmayacağı söylendi ama orada beklemeye devam ediyorlar.”
ECS- Yani deniz yoluyla Yunanistan’a geçmeye çalışmıyorlar mı?
AT- “Hayır. Avrupa’ya geçmek ve bunu yürüyerek yapmak istiyorlar. Çünkü bazıları deniz üzerinden geçiş sırasında arkadaşlarını kaybetmiş. Bir tanesi 4 kere denemiş deniz yoluyla geçmeyi. Bir seferinde bot alabora olmuş. Bir seferinde de botları denizin ortasında bozulmuş ve onları sahil güvenlik kurtarmış. Yani bu insanların akıllarında denizden geçişle ilgili korku dolu hikayeler var ve Avrupa’ya yürüyerek geçmek istiyorlar. Başka bir yol denemek istiyorlar ve umut ediyorlar ki bir müddet sonra Avrupa kara yolunu da onlara açar ya da Türkiye kapıları açar ve böylece Yunanistan ya da Bulgaristan’a yürüyerek geçebilirler. Edirne sınırında bekliyorlar, bazıları 10 gündür orada. Oradan ayrılmayacaklarını söylediler ama sınırdaki durum değişir mi bilmiyorum. Eğer sınır bir 10 gün daha açılmazsa isyan ederler mi bilmiyorum ama şu an için deniz yoluyla geçmekten korkuyorlar ve sınır açılıncaya kadar beklemek istiyorlar.
ECS- Mülteciler arasındaki konuşmaların ana konusu ne? Neden Avrupa’ya geçmek istiyorlar ve en çok ulaşmak istedikleri ülke hangisi?
AT- “Çoğu hangi ülke olduğu fark etmez diyor ama birçoğu Batı Avrupa ülkelerine gitmek istiyor. Gelecekleri olduklarına inandıkları ve düzgün bir hayat yaşayabilecekleri bir ülkeye gitmek istiyorlar. Neden Türkiye’den gitmek istediklerini sorduğumuzda, Türkiye’de kendilerini güvende hissettiklerini, kamplarda yemek ve su olduğunu ancak sadece yemek istemediklerini dile getiriyorlar. İş bulmaya çalıştıklarını, bulduklarında da yerli halkın aldığının yarısını kazandıklarını, çok uzun saatler çalışıp, çok düşük ücretler kazandıklarını söylüyorlar. Bazılarının mühendislik, doktorluk diploması var ama restoranlarda çalıştıklarını, Türkiye’de kendileri ve çocukları için bir gelecek görmediklerini anlatıyorlar. Bazıları 8-9 aydır Türkiye’deymiş, bazıları birkaç yıldır. İlk başlarda savaşın bitmesini umup geri dönmeyi düşünürken şimdi çoğu umutlarını kaybetmiş. Şu an kendileri için bir yaşam istiyorlar ve bu onlara göre onur içinde yaşadıkları, çalışarak para kazandıkları, çocuklarını okula gönderebilecekleri düzgün bir yaşam. Bunun Türkiye’de olabileceğini düşünmüyorlar. Çoğu yeni bir hayata başlamak için Avrupa’ya geçmek istediklerini söylüyor.”
ECS- Çoğu Almanya’ya mı geçmek istiyor?
AT- “Çoğunun Almanya’ya geçmek istemesinin nedeni Almanya’nın mültecileri kabul edeceğini açıklaması, ama bazıları da İsveç, Hollanda, İngiltere gibi diğer ülkeleri de düşünüyor. Bazılarının aileleri çoktan diğer ülkelere geçmiş ve onların yanına ulaşmak istiyorlar. Bazıları da ‘hangi ülke olduğu fark etmez, nerede düzgün bir hayat kurabileceksek orası olur’ diyor. Duyum aldıkları kaynaklar az ve Avrupa’da genel bir karışıklık, ne olacağını bilememe durumu var. Türkiye’deki mülteciler de tam olarak ne olduğunu, ne olacağını bilmiyor. Sınırların ne zaman kapanıp, ne zaman tekrar açılacağını bilmiyorlar, sadece Avrupa’nın kapılarını açmasını ve bir şekilde her şeyin yoluna girmesini umuyorlar.”
ECS- İstanbul’da neler gözlemledin? Mültecilerle konuşabildin mi?
AT- “Edirne’den sonra İstanbul’a yeni geldik. Edirne’deki mülteciler İstanbul’a geri dönmeme konusunda oldukça kararlı. Avrupa’ya gitmek istiyorlar. Bayram olduğu için herkes meşgul, devlet daireleri kapalı, konuşabileceğimiz kişiler arıyoruz. Burada yaşayan birkaç Suriyeli ile konuşacağım. İstanbul’da sırf 1 milyon mülteci var. Şimdilik pek görünmeseler de, yerli halk ile mülteciler arasında gerginlikler var olabilir. Çünkü mülteciler yerli halkın, özellikle az gelirli halkın edinebileceği işlerde daha az ücret verilerek çalıştırılıyor, yani yerli halkın işlerini elinden alıyorlar ve bu gerilime yol açabilir. Kiraları da arttırıyor mülteciler. Önümüzdeki birkaç gün bunları inceleyeceğim.”