Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile AK Partili bakan ve milletvekillerinin, hayvanların korunması için yeni bir yasa çıkarılacağını açıklamasına karşın hükümetin hazırladığı tasarı halen Meclis’e ulaşmadı. AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, 3 Şubat’ta yaptığı açıklamada yasa tasarısının iki hafta içinde Meclis’te olacağını söylemişti.
Tasarıyla, halen yürürlükteki 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda hangi değişiklikler yapılacağı da AK Partili yetkililerin açıklamalarıyla kamuoyuna yansıdı. Buna göre, hayvan hakları savunucularının en çok eleştirdiği, hayvanlar arasındaki ‘sahipli-sahipsiz’ ayrımı ve yasanın Türk Ceza Kanunu kapsamı dışında olduğu için hayvanlara yönelik şiddete hapis cezası verilememesi sona erecek.
“Hayvanları canice öldürmeye 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası geliyor”
2004 yılında çıkan mevcut yasaya göre sahipsiz hayvanlara karşı işlenen şiddete “Kabahatler Kanunu” kapsamında idari para cezası yaptırımı uygulanıyor. Ancak zarar verilen hayvanın sahipli olması, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan bir “suç” olarak dava açılmasını mümkün kılıyor. Mala zarar verme suçunu kapsayan Ceza Kanunu’nun 151. Maddesi, sahipli hayvanı da “mal” olarak görüyor ve dört aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası verilirken, suç sabıkaya da işleniyor.
Yeni tasarının ise tüm hayvanlara karşı işlenen şiddete hapis cezası getireceğini söyleyen Özlem Zengin, “Kötü muamele gibi durumlarda bir kısmında idari para cezaları var. Onlara işkence etmesi ve öldürmesi gibi durumlarda ise hapis cezası geliyor. Canlıyı canice öldürmesine 6 aydan 4 yıla kadar, eziyet etmesi halinde ise 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası öngörüyoruz. Ve 2 yılın üstünde bir ceza verilmesi durumunda da ertelenmesi söz konu olmayacak” açıklamasını yapmıştı.
“Tasarıdaki ceza süresi fiili tutukluğa dönüşmez”
Ancak Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Başkanı Avukat Ahmet Kemal Şenpolat, tasarıda öngörülen hapis cezasının fiilen tutukluluğa dönüşmeyeceği görüşünde. Ceza yargılamalarında genellikle alt sınırdan ceza verildiğini hatırlatan Şenpolat, “Bu, her ne kadar içinde hapis kelimesi geçiyor olsa da fiili olarak bir tutuklama istemiyoruz demek. 6 ay hapis cezası, sonuçta bizim Ceza Yargılamaları Usulü Yasası gereği 2 yıl 1 ayın altında kalan bir hapis cezası olduğu için adli para cezasına çevrilecek demek. Bu kişi aramızda dolaşmaya devam edecek. Biz bunu öngörmemiştik ki. Yani bunca geçen emek, bunca geçen yıllar arasından biz 6 aylık bir hapis cezasını hiçbir şekilde öngörmedik. Başından beri tutuklamaya dönüşecek bir ceza istemiştik. Onun da alt sınırının 2 yıl 1 ay olmasını istemiştik” dedi.
Adli para cezası verilerek suçun sabıka kaydına da işlenmediğini belirten Şenpolat şöyle konuştu: “Siz 6 aylık bir hapis cezası getirdiğiniz zaman aslında şunu demiş oluyorsunuz: ‘Ben seni bu seferlik affediyorum, bir daha düşün taşın, önümüzdeki 5 yıl içinde sen bir daha hayvanlarla ilgili herhangi bir suç işlemezsen bu 6 aylık almış olduğun hapis cezasını da silebilirim, görmezden gelirim.'”
“Adliyelerin, cezaevlerinin yükü artacak diye düşünülüyor”
VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan Hayvanlara Adalet Derneği Başkanı Avukat Hülya Yalçın da hayvanlara yönelik şiddetin hapisle cezalandırılmasını istedi. Yalçın, “Lafı dolandırmadan, hiç oraya buraya kıvırmadan şunu istiyoruz. Hayvanı hunharca hisle öldüren, hayvana işkence ve tecavüz eden kişiler hapse girsin. ‘Bu kişiler adliyenin, cezaevlerinin yükünü arttıracak’ diyorlar. O zaman şöyle düşünmek lazım sosyolojik açıdan. ‘Bunu 3 yıldan başlatırsak çok kişi hapse girer’ diye düşünüyorlarsa, demek ki bu suçu işleyen çok kişi var ve bu kişiler hiç ceza almadan toplumda aramızda yaşıyor. Çocuklarla, yaşlılarla, kadınlarla sokakta beraber. Bu açıdan da düşünmeleri de gerekiyor. Hayvanları sevmek gerekmiyor. Toplumsal açıdan da değerlendirmelerini talep ediyoruz biz” ifadelerini kullandı.
Sahipli-sahipsiz hayvan ayrımının yerine yasada ‘ev hayvanı’ ve ‘evcil hayvan’ ifadelerinin yer alacağı açıklamasına karşın Yalçın, yeni ayrımların getirilmesinin yanlış olduğunu kaydetti. Mevcut yasada sahipsiz hayvanların korunmasını kapsayan 6’ıncı maddenin ‘kırmızı çizgileri’ olduğunu söyleyen Yalçın, “Belki de tek silahımız 6’ıncı madde. Yani sokaklarda yaşayan hayvanların yerel yönetimler tarafından uygun ve insani koşullarla alınıp küpelendirilmesi, aşılanması ve popülasyon kontrolu için kısırlaştırılarak, yaşadığı ortama geri bırakılması. Düşünün ki bir hayvanları koruma kanunu hangi hayvanları koruyor diye baktığımızda, yaban hayatında avlanan kuşları korumaz, tilkileri, kurtları korumaz, doğada keyif için avlanan ayıları korumaz. Deney masasında işkenceler çekerek hayatları alınan tavşanları, fareleri, maymunları korumaz. Mezbahalardaki koyunları, kuzuları korumaz. Eğer bu anlamda bakarsak zaten okyanusta damla gibi hayvanları koruma kanunumuz. Ama bizim şu anda tam da yoğunlaştığımız nokta sokakta hayat mücadelesi vermekte olan kedi ve köpekler” dedi.
Savcılara re’sen soruşturma yetkisi geliyor
Tasarının hayvanlara yönelik şiddet olaylarında savcılara re’sen soruşturma başlatma yetkisi getirdiğini de belirten Yalçın, sokak hayvanlarına işlenen şiddet olayları bakımından olumlu bir uygulama olduğunu söyledi. Yalçın, “Ama biz on yıllardır, bırakın kendiliğinden herhangi bir şekilde başlatmayı, önüne dosyalar dolusu deliller doldurduğumuz halde bu konuyu adliyenin yükünü arttırdığı için gereksiz gören hukuk insanlarıyla mücadele ettik. O yüzden re’sen başlatma artı bir şey ama bizim de şikayet hakkımız olmalı. Savcıya re’sen başlatabileceği bir konuda önüne dosya koyarak hareketini hızlandırabilmeliyiz” dedi.
Tasarıda, bu konuda şikayetlerin Tarım ve Orman Bakanlığı’na yapılmasının öngörüldüğünü söyleyen Yalçın, “Hayvana herhangi bir kötü muamele ya da suç diye tanımlanan bir fiil yapıldığında biz bunu şu anda nereye götürüyoruz? Polise gidiyoruz. Bölgesi uygunsa jandarmaya gidiyoruz. Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmaya gidiyoruz. CİMER yapıyoruz. Yeni gelen tasarıda diyor ki, ‘siz bunu önce bir Tarım Bakanlığı’na bildirin, onlar uygun görürse, onlar şikayetçi olsun’. Bir kere bu anayasal hakkımızın, şikayet, ihbar ve takip sürecimizin elimizden alınması demek. Hukukçu olarak da sokaktaki vatandaş olarak da şikayet hakkımıza asla dokunulmamasını istiyoruz” diye konuştu.
“Tasarı komisyon raporunun gerisinde kaldı”
2020 yılında Meclis’teki araştırma komisyonunun yeni yasa önerilerini içeren bir rapor hazırladığını hatırlatan Yalçın, “Rapor doğrultusunda bir düzeltme yapılacağını beklerken biz AK Parti grup başkanvekili ve komisyon başkanı tarafından ayrı ayrı yapılan açıklamalarda düzenlemenin sanki raporun da gerisine düşeceği izlenimini aldık. ‘Hayvanlara kötü muameleye ceza geliyor, yunus parkları kapatılacak, hayvanat bahçeleri bitecek, sirkler yok.’ Bunlar güzel cümleler. Fakat hepsinin altında ‘ama’ diye bir açıklama cümlesi var. Asıl bizi endişelendiren kısım da orası” dedi.
Hayvanlar Tarım ve Orman Bakanlığı denetiminde satılabilecek
Tasarıyla petshoplarda hayvan satışının tamamen sonlandırılmadığını söyleyen Şenpolat, “Petshop sadece camın arkasında can gördüğünüz dükkanlar değil. İnternet üzerinden de satışının yasak olması lazım. Ama duyduğumuza göre, katalog üzerinden, broşür üzerinden satışa olanak verilecek. İnternet üzerinden satışın tam olarak kapatılıp kapatılmayacağına dair herhangi bir yazı da görmedik. Dolayısıyla aslında bir istisna getiriyorsunuz. Yine benzer şekilde biz hayvanat hapishanelerinin olmasını hiçbir şekilde istemiyoruz. Yunus parklarının olmasını hiçbir şekilde istemiyoruz. Yeni gelen teklifte hayvanat bahçeleri ‘doğal yaşam alanlarına dönüştürülecek’ deniyor” şeklinde konuştu.
AK Parti Grup Başkanvekili Zengin yaptığı açıklamada, “Evcil hayvanların satılması ile ilgili de kriterler getiriliyor. Evcil hayvanların petshoplarda satılması ortadan kalkacak. Küçük kafeslerde bulundurarak satılması önlenecek. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın denetiminde satılabilecek” demişti. Zengin, ayrıca belediyelere de hayvan bakımı koruması konusunda zorunluluk getirileceğini ifade etmişti.
“Belediye başkanlarının dokunulmazlığı var”
VOA Türkçe’ye konuşan Şenpolat, “Hayvanları koruma kanunun içine böyle bir cümlenin gelmesi çok güzel bir şey. Fakat belediye başkanlarının milletvekilleri gibi dokunulmazlığı var. Siz bir belediye başkanını sokak hayvanını öldürdü, kısırlaştırmadı, görevini yapmadı diye görevden almazsınız. Türkiye’de olmaz böyle bir şey. İskandinav ülkesi değil burası. Yani hiçbir belediye başkanı için İçişleri Bakanlığı böyle bir soruşturma yetkisi vermez. Sizin yasaya yapacağınız eklemenin bu koşullarda hiçbir geçerliliği yok. Sadece bir ilke kararı olarak kalacak orada” dedi. Şenpolat, belediyede sorumluluğu bulunan yetkililere görev ihmalinden dolayı ceza verilmesini öngören bir teklifin daha uygulanabilir olduğunu da sözlerine ekledi.
Aslında hayvanlarla ilgili yasada değişiklik yapılması ilk defa gündeme gelmiyor. 2004 yılında Hayvanları Koruma Kanunu’nun çıkmasının ardından yasada değişiklik isteyen hayvan hakları savunucularını, dönemin Başbakanı olan Erdoğan 2011 yılında Dolmabahçe Sarayı’nda kabul etmişti. Başbakan Erdoğan ile tüm siyasi partilerin değişiklik yapılmasında uzlaşısıyla hazırlanan yasa tasarısına, ‘kontrolsuz bütün hayvanların toplanması’ maddesinin eklendiğini hatırlatan Şenpolat, mecliste yasa görüşmelerinin bu madde yüzünden kilitlendiğini kaydetti.
“Her hayvan hakkı ihlalinin arkasında bir menfaat grubu var”
Yasanın 2004’ten bu yana değiştirilemediğini belirten Şenpolat şunları söyledi: “Mecliste buna yönelik bir irade yok. Yani hayvan olayını basit bir kedi, köpek ya da Bağdat Caddesi'nde elinde cins kedisiyle, köpeğiyle gezen marjinal kadınların bir hobisi olarak algılayış var. İkincisi ve önemli olan bir şey, basit bir hayvan sevgisi neden yasalarla korunmuyor diye düşünüyoruz ama basit bir şey değil. Her hayvan hakkı ihlaliyle ilgili olan bölümde ciddi bir menfaat grubu var. Avcılığın olmayacağına dair herhangi bir cümle görüyor musunuz? Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, Doğal Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü’nün merkez av komisyonunu avcılardan oluşuyor. Buna izin vermez. Komisyonlara geldiği zaman bu işten ekmek kazanan insanların görüşlerini görüyorsunuz. Deve güreşleriyle ilgili herhangi bir şey var mı teklifte? Böyle bir şey de göremezsiniz. Örneğin deve güreşlerinin yapıldığı Ege bölgesinin milletvekilleriyle görüştüğünüz zaman ‘Aman buna dokunmayın da diğer hayvan haklarıyla ilgili değişiklikleri yapın’ diyorlar.”
“Hayvan severlerin devlet kasasına girdileri yok”
Mecliste avcıların, horoz dövüşçülerinin de yasa için görüşünün alındığına şahit olduklarını söyleyen Hayvanlara Adalet Derneği Başkanı Yalçın ise “Avcılar da lobi yapmak için oraya gelmiş. Bir hayvan koruma yasasında ben tilki için oradaysam avcının ne işi var? Avcıların gerek ruhsat gerek kıyafet gerek teçhizat derken devletin kasasına ekonomik getirisi oluyor. Hayvan severlerin ve hayvanlara yaşam hakkı isteyenlerin devletin kasasına girdileri yok” dedi.
Yasanın değişmesinde toplumun sokak hayvanlarına yönelik algısının da engel oluşturduğunu sözlerine ekleyen Yalçın, “Ne zaman hayvanları korumakla ilgili bir çalışma yapılsa bir kısım medya ‘kadınlara saldıran köpekler’, ‘okul yolunda çocuk parçalayan köpekler’ haberlerini kışkırtıyor. Çünkü sokakta yaşayan hayvanları çöp gibi, öldürülmesi, yok edilmesi gereken şeyler gibi gören bir toplum alt yapısı var. Bizim bu yasa çalışmalarını yaparken aynı zamanda toplumu da dönüştürmemiz lazım. Yani kedilerle, köpeklerle, kuşlarla, martılarla hatta yolunu şaşırıp mahallemize gelen kirpilerle, farelerle birlikte yaşamamız lazım” diye konuştu.