İngiliz yardım kuruluşu Oxfam, 2016 yılında dünya nüfusunun en zengin yüzde 1’lik kesiminin dünyadaki toplam servetin yarısını eline geçireceğini bildiriyor. Örgüt, zenginlerle yoksullar arasında giderek derinleşen uçurumun kapatılması için siyasetçilerin hemen harekete geçmesi çağrısında bulunuyor.
Yardım örgütü Oxfam, ‘adaletsizlik patlaması’nın küresel yoksullukla mücadeleyi engellediğini savunuyor.
Örgüt yetkilisi Max Lawson’a göre her dokuz kişiden birinin iyi beslenememesi, zenginlerle yoksullar arasındaki açığın skandala varan boyutlara ulaştığının göstergesi: “Dünyadaki toplam servetin çoğunun toplumun sadece yüzde 1’lik kesiminin elinde olması ekonomik açıdan son derece ciddi bir verimsizlik işareti. Toplumu bölen, gezegenimize ve ekonomiye büyük zarar veren bu durum daha da kötüye gidiyor.”
Oxfam’ın raporu, Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos’taki yıllık zirve toplantısı sırasında açıklandı. Oxfam yetkilileri, siyasetçileri, işe zenginlerden daha çok vergi almakla başlayarak gelir adaletsizliğini ortadan kaldırmak için üzerlerine düşen görevi yapmaya çağırıyor: “Afrika’daki dev maden şirketleri büyük servet elde ediyor ancak hiç vergi ödemiyor. Vergi sadece para anlamına gelmemeli. Vergileri okul, hastane olarak görmek gerekli.”
Credit Suisse bankası ve Forbes dergisinden aldığı verileri kullanan Oxfam, dünya nüfusunun en zengin yüzde 1’lik kesiminin şu anda dünyadaki toplam servetin yüzde 48’ine sahip olduğunu, 2015’te bu oranın yüzde 50’yi geçeceğini bildiriyor.
Londra Üniversitesi Eğitim Enstitüsü’nden Profesör Andy Green’e göre gelir adaletsizliğini körükleyen birçok mekanizma var: “Teknolojik değişim, kalifiye elemanlar ve yüksek becerilere sahip olanlar sayesinde gerçekleşiyor. Bu nedenle ücret pazarlığı yapma gücü kalmamış, kalifiye olmayan elemanlara talep azalıyor, sendikalar zayıflıyor, şirketler daha da güçleniyor.”
Green’e göre şirketler bu gücü hükümet politikalarını etkilemek için kullanıyor: “Büyük şirketlerin lobi gücü çok büyük. Bu güç, sadece elde ettikleri kar üzerinde fark yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda en büyük geliri getirenlere yapılan ödemeleri de etkiliyor.”
Almanya’daki Freiburg Üniversitesi’nden Profesör Tim Krieger, ahlaki ve ekonomik tartışmaların yanısıra gelir adaletsizliği ve şiddet arasında da bir bağ olduğunu söylüyor: “Dini terörde bile çok güçlü bir ekonomik unsur sözkonusu. Dini kullanarak siyasi ve ekonomik durumla ilgili memnuniyetsizliklerini ifade etmeye çalışıyorlar. Adaletsizlikbu aşamada devreye giriyor.”
Uzmanlar, gelir adaletsizliğinin son yıllarda sosyal huzursuzluğa yol açtığı bölgelerden birinin Avrupa’nın güneyi olduğunu vurguluyor.
Küresel ekonomik krizden en çok etkilenen ülkelerden Yunanistan’da siyasi uçlar kuvvetleniyor. Aşırı solcu Syriza partisinin genel seçimlerden zaferle çıkması bekleniyor.