Gaziantep'te IŞİD'in üstlendiği bombalı saldırısı sonucu 57 kişinin yaşamını yitirdiği olayın davasında karar çıktı. Dosya avukatlarından Berivan Özpolat ise çıkan kararın gerçeğin ortaya çıkarılması adına yeterli olmadığını söyledi.
Gaziantep'in Şahinbey ilçesine bağlı Beybahçe mahallesinde 20 Ağustos 2016 tarihinde Kürt bir ailenin düğününe yönelik düzenlenen intihar saldırısında 40'ı çocuk 57 kişi yaşamını yitirmiş, 69 kişi de yaralanmıştı.
IŞİD tarafından üstlenilen saldırıya ilişkin görülen dava "Güvenlik" gerekçesiyle Gaziantep'ten Kayseri 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne taşınmıştı. 10’u tutuklu 12 sanığın yargılandığı davada şu ana kadar görülen 7’nci duruşmada karar çıktı.
8 sanığa 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan 1'er kez, ölen 57 kişi için ise 'tasarlayarak adam öldürme' suçundan 57'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilirken mahkeme, sanıklara ayrıca 'yaralama' suçundan 18'er yıl hapis cezası verdi. Sanıklardan Yunus Sarı ve Enes Karataş’a ise 'Terör örgütü üyeliği' suçundan 9'ar yıl hapis cezası verildi. Tutuksuz yargılanan Fadile Cabael ve Hamza Çalıkuşu ise beraat etti.
Mahkemede verilen kararı değerlendiren dosya avukatlarından Berivan Özpolat, sanıklar hakkında yüksek miktarlarda cezalar verilmesinin hakikatin ortaya çıkarılması adına yeterli olmadığını dile getirdi. Mahkeme heyetinin yargılamayı derinleştirmeden yüzeysel yaptığını ve dosyaya adli bir dosya gibi yaklaştığını belirten Özpolat, mahkemenin verdiği kararın mağdur ailelerin yüreğini rahatlatmadığını vurguladı.
"İnsanlığa karşı işlenen suç olarak ele alınmalıydı"
Beybahçe mahallesinde Türkiye tarihinin en kanlı katliamlarından birisinin IŞİD tarafından gerçekleştirildiğini aktaran Özpolat, dosyanın olayı yaşandığı Gaziantep yerine Kayseri’de görülmesinin de hem kendilerine hem de mağdur ailelere büyük zorluklar yaşattığını kaydetti. Beybahçe patlamasının Suruç, Ankara Gar ve Diyarbakır patlamaları arasındaki bağın ortaya çıkarılmadan karara bağlandığını söyleyen Özpolat, şöyle devam etti: “Onun için mahkemede gelinen nokta bizleri tatmin etmedi. Çünkü sadece yargılanan sanıklar üzerinden ceza tesis edilmesi üstelik bu ceza tesis edilirken de ceza kanunundaki yasa maddelerine bağlı kalınması Anayasada yer alan insanlığa karşı işlenen suçların karar kısmında hiç değerlendirilmemiş olması karara olan itirazımızın yasal sebeplerimizden birisidir. Bize göre bu katliam insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Anayasa da insanlığa karşı işlenen suçlar hüküm altına alınmıştır. Bu dosyanın da içtima kuralları gereğince buradan ele alınması gerekiyordu.”
"Talepler kabul edilseydi hakikat ortaya çıkabilirdi"
Avukatlar olarak 7 duruşma boyunca yaptıkları tüm taleplerin mahkeme heyeti tarafından reddedilmesinden çok büyük rahatsızlık duyduklarını paylaşan Özpolat, yargılamanın başından itibaren soruşturmanın ve kovuşturmanın genişletilmesi yönünde onlarca talepte bulunduklarını hatırlattı. Dosyanın asıl faillerinin yargı önüne çıkarılması adına taleplerde bulunduklarını anlatan Özpolat, “Bu taleplerimizin tümü de somut delil, belge ve iletişim tespit tutanakları veya Gaziantep ilinde daha önce bu olayla bağlantılı olarak gözaltına alınan, tutuklanan veya serbest bırakılan kişilerin soruşturma dosyalarına ilişkin taleplerdi. Fakat soruşturmayı genişletme taleplerimiz her nedense bütün duruşmalarda reddedildi. Maalesef ki mahkeme tüm taleplerimizi reddetti. Hani bu taleplerimiz yerine getirilmiş olsaydı gerçekten hakikatin ortaya çıkarılmasına vesile olabilirdi” diye ekledi.
"Deliller toplanmadı, dosyaya ulaşmamız engellendi"
Dosyada cevaplandırılmamış onlarca sorunun daha beklediğini söyleyen Özpolat, Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Beybahçe katliamı dosyasına olan yaklaşımını izah etmekte zorlandığını söyledi. 57 kişinin hayatını kaybettiği alanda düzenle, özenle ve dikkatle delil toplama işleminin yapılmamasının altını çizen Özpolat, “Olayın meydana geldiği sokağın temizliği Antep Büyükşehir Belediyesine bağlı temizlik işçilerince yapılmıştır. Zaten bizim itirazlarımız bu noktadan başladı. Hemen sonrasında mağdurların, katılanların ve mağdur vekillerinin dosyadan bilgi ve belge alması engellendi. Buna gerekçe olarak kısıtlılık kararı gösterildi. Ancak bu tarz dosyalarda verilen kısıtlılık kararı sanıkları, şüphelileri, sanık ve şüpheli vekillerini kapsar. Katılan ve mağdur vekillerinin dosyada ki delilleri karartması hukuken mümkün olmadığı gibi mantıken de mümkün değildir. Biz kısıtlılık kararına itiraz ettiğimiz anda savcı sanıklar yönünden çıkarttığı kısıtlılık kararını katılan ve mağdur vekilleri yönünden de genişletti” ifadelerini kullandı.
"Katliam gerçekleşmeyebilirdi"
Gaziantep’in IŞİD’in en fazla örgütlendiği ve yapılandığı bir yer olduğunun herkesçe bilindiğini söyleyen Özpolat, Antep’te daha önce DAİŞ şüphelisi olarak gözaltına alınıp tutuklanan şahıslara ilişkin kendi çabaları neticesinde ulaştıkları bilgi ve belgelerin de dosyaya eklenmesinin kabul edilmediğini söyleyen Özpolat, şöyle aktardı: “Biz istihbarat kurumlarının elinde bu patlamaya ilişkin çok fazla bilgi olduğunu düşünüyoruz. Dikkatli olunsaydı bu olay gerçekleşmeyebilirdi. Yine olaydan önce Beybahçe mahallesinde Siirtliler’e ait bir dernekte katliamın gerçekleştiği düğünün davetiyesi asılıydı. Şüpheli bir şahıs derneğe gelerek bu davetiyenin fotoğrafının çekiyor. Bu fotoğrafın çekilmesinden tedirgin olan birkaç kişi 155 polis imdatı arayarak haber veriyor. Fakat buna ilişkinde bir şey yapılmıyor. Dosyada ki tüm delilleri birleştirdiğimizde aslında bu katliamı planlayanlardan birinin dernek binasına giderek düğün davetiyesinin fotoğrafını çektiği bilgisine ulaşıyoruz.”
"Kamu görevlilerinin ihmali hiç yok mu?"
Beybahçe katliamı dosyasının Türkiye’de hiçbir kamu görevlisinin yargı önüne çıkartılmadığı ve soruşturmaya dahil edilmediği tek dosya olduğu bilgisini paylaşan Özpolat, “Bu olayda kamu görevlilerinin hiç mi ihmali yoktu?” diye sordu. Özpolat şöyle devam etti: “Düşünün ki onlarca ihbar var, birçok kişi gözaltına alınıp serbest bırakılmış, ihbarlar yapılmış ancak kolluk kuvvetleri harekete geçmemiş. Beybahçe’nin asıl planlayıcılarının canlı ele geçirilebilecekken ve canlı ele geçirilmesi durumunda çok önemli bilgilere ulaşıbilecekken bu şahısların tamamının ölü olarak ele geçirilmesi de kafamızı kurcalayan noktalardan birisidir. Katliamın hemen akabinde Recep Tayyip Erdoğan katliama ilişkin çok ayrıntılı bilgiler verdi. Canlı bombanın kaç yaşında olduğunu, üzerinde messi forması olduğunu belirtiyor. Bu bilgilere Erdoğan kendisi ulaşmadı. Buradan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) o dönem bu konuyla ilgili gerçekten istihbari bilgilere sahip olduğunu anlıyoruz.”
"Fadile Cabael’in beraatının izahı hukuken mümkün değil"
Gerekçeli kararın henüz ellerine ulaşmadığını ancak Fadile Cabael’in hangi hukuki gerekçeyle beraat ettirildiğini çok merak ettiklerini ifade eden Özpolat, Fadile Cabael’in Beybahçe katliamının planlayıcısı olan Kadir Cabael’in eşi olduğunu belirtti. Cabael’in yargılamanın başında tutuklandığını söyleyen Özpolat, “Fadile Cabael’in tahliyesini hukuken izah etmek mümkün değildir. Düşünün ki şu an Türkiye’de cezaevlerinde çok sayıda ölüm sınırında olan hasta tutsak varken bunların hiçbir tahliye edilmezken Fadile Cabael çokta ağır olmayan sağlık gerekçelerini bir şekilde belgelendirerek sağlık durumunun cezaevi koşuluna uygun olmaması iddiasıyla duruşmadan sonra tahliye talebinde bulunuyor. Mahkeme bu sağlık raporlarını gerekçe göstererek tahliyesine karar veriyor. Tahliye kararının hemen akabinde sağlık raporunu görmek yönünden yaptığımız bütün çabalarımız sonuçsuz kaldı. Bu raporun nereden geldiği ve nasıl dosyadan çıkarıldığını da bilmiyoruz” dedi.
"Asıl failler ortaya çıkana kadar yargı mücadelemiz sürecek"
Onlarca masum çocuk ve yetişkinin bu şekilde ölmesinin insanların vicdanların kapanmayacak yaralar açtığını belirten Özpolat, “Mahkemenin verdiği bu kararda bize göre ailelerin vicdanlarını rahatlatmadı. Biz öncelikli olarak iç hukuk yollarını tüketeceğiz. Verilen ceza miktarı itibariyle dosya hem istinaf incelemesine hem de temyiz incelemesine tabi olacak. Gerekçeli kararın tarafımıza gelmesinden itibaren ayrıntılı istinaf dilekçelerimizi yazacağız. İstinaf mahkemesinin tavrı ne olur bilmiyoruz ancak istinafında cezayı onaylaması durumunda Yargıtay süreci başlayacak. Yargıtay’da da cezanın kesinleşmesi durumunda biz Anayasa mahkemesine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde de (AİHM) takip etmeyi sürdüreceğiz. Ailelerle dayanışma içerisinde olacağız. Asıl failler ortaya çıkarılana kadar yargı mücadelemiz sürecek” diyerek sözlerini noktaladı.