Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden yaklaşık 1 ay sonra yeni kabinesini belirledi. Hükümet üyelerini belirlemek için "Cumhuriyet tarihinin en uzun düşünen cumhurbaşkanı" ünvanını da alan Macron, bir taraftan parti içindeki ağır topları korudu, diğer taraftansa pek çok yeni isme kabinede yer verdi. Macron'un belirlediği yeni kabinede 13 kadın, 14 erkek bakan yer aldı.
Kabinedeki en büyük sürpriz, Türkiye'yi de yakından ilgilendiren Dışişleri Bakanlığı oldu. Bu makama, Türkiye'nin AB ile müzakerelere başladığı 2005 yılında Avrupa'dan sorumlu bakanlık görevini yürüten fransız diplomasisinin tecrübeli ismi 66 yaşındaki Catherine Colonna getirildi.
Fransa'da, 5'inci Cumhuriyet tarihinde, eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand tarafından atanan ilk kadın başbakan Edith Cresson, büyük skandallara imza atarak, sadece 11 ay gibi kısa bir süre sonra istifa etmek zorunda kalmıştı. Skandallarla ayrılan Edith Cresson'dan bu yana, bir daha, hiçbir kadın politikacı, bu göreve getirilmemişti.
Hafta başında eski çalışma bakanı, 61 yaşındaki Elisabeth Borne'u Başbakan atayarak bu tabuyu yıkan Macron, kabinede kadın-erkek bakan sayısının eşitlenmesine de dikkat etti. Macron'un sağ kolu, Elysee Sarayı'nın "kara kutusu" diye anılan Elysee Genel Sekreteri Alexis Kohler, sarayın giriş holünde, yeni kabineyi açıkladı. Daha önce 23 olan bakan sayısı Elisabeth Borne hükümetinde 27'ye çıkarıldı. Kabinede 13 kadın, 14 erkek bakan görev aldı.
Dışişleri'ne Türkiye'nin AB üyeliğini destekleyen bakan
Eski Dışişleri Bakanı Jean Yves Le Drian'ın yeniden hükümette görev almayacağını açıklamasının ardından gözler bu makama kimin geleceğine çevrilmişti. Yaklaşık 3 haftadır, başbakan dahil pek çok ismin sızmasına rağmen, Dışişleri'ne kimin geleceği konusunda tek bir isim dahi sızmadı. İsimlerin açıklanacağı andan, yalnızca birkaç saat önce Catherine Colonna'nın adı sızdı. Diplomasi mesleğinden gelen bir isim olan Colonna, Ukrayna'daki savaşın damgasını vurduğu uluslararası bağlamda Jean-Yves Le Drian'ın yerini aldı.
Macron böylece, savaşın Avrupa'nın kapılarını çaldığı bir dönemde, hem hükümetin, hem de Fransız diplomasisinin başına iki tecrübeli kadını getirdi. Dışişleri Bakanlığı teşkilatının tanıdığı, diplomasi koridorlarının tecrübeli ismi Colonna, Türkiye'nin AB'ye girmesini savunan, özellikle Türkiye-AB dosyasını iyi bilen bir diplomat. Halen Fransa'nın oldukça gergin ilişkiler yürüttüğü İngiltere'de, Londra Büyükelçiliği görevini yürüten 66 yaşındaki Colonna, Türkiye'nin AB ile müzakerelerin başladığı 3 Ekim 2005 yılında dönemin cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın Avrupa'dan Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini yürütüyordu. Bu dönemde, "Türkiye'nin Avrupa'da tümüyle yeri vardır" görüşünü savunan Colonna, en çok Kıbrıs dosyası üzerinden Ankara karşıtı açıklamalarda bulundu.
Siyasi Araştırmalar Enstitüsü ve Macron'un da bitirdiği Ulusal Kamu Yönetimi Okulu ENA'dan mezun olan Catherine Colonna'nın diplomatik özgeçmişi oldukça güçlü. Collona, 1990'ların başında Fransız Dışişleri'nde, analiz merkezinde Avrupa işlerinden sorumlu memur olarak başladı. Dışişleri'nde basın müdür yardımcısı ve sözcülüğü yaptıktan sonra, 1995'te Elysee Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Chirac'ın sözcüsü oldu; bu görevi 2004 yılına kadar sürdürdü. Dominique de Villepin'in Dışişleri Bakanlığı döneminde, 2005-2007 yılları arasında AB'den Sorumlu Devlet Bakanı oldu. Ardından Fransa'nın OECD ve UNESCO Büyükelçiliği görevini yerine getiren Colonna, Roma ve son olarak da Londra büyükelçiliği görevlerini üstlendi.
Fransız diplomasisinin yeni şefi, Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin başladığı 2005 yılında Cumhurbaşkanı Chirac'ın AB'den Sorumlu Devlet Bakanı görevini yürütüyordu. "Türkiye'nin Avrupa'da yeri vardır" diyen Colonna, Türkiye ile müzakerelerin başlaması için çalıştı. Ancak bakanlığı döneminde, sık sık Kıbrıs krizi konusunda Türkiye ile karşı karşıya gelen açıklamalar yaptı.
Colonna, 1 Ekim 2005'te, Türkiye-AB üyelik müzakereleri başlamadan 4 gün önce, Le Parisien gazetesine verdiği bir söyleşide, "Bütün bu şartlar altında Türkiye'yi gerçekten AB'de istiyor muyuz?" sorusuna, " Avrupa ile Türkiye yakınlaşmaya başlayalı yıllar oldu. Türkiye modernleşmesini sürdürebilir ve demokratik ve ekonomik değerlerimize katılabilirse, Fransa, birliğin üyeliğinden herkesin kazanabileceğini düşünmektedir. Bugün mesele Türkiye'nin katılıp katılmayacağına değil, müzakerelere başlamak için şartların yerine getirilip getirilmeyeceğine karar vermektir. Yol uzun olacak, muhtemelen on ya da on beş yıl. Her neyse, Fransızlar referandumla son sözü söyleyecek" yanıtını verdi.
Ancak, her ne kadar Fransız dış politikasının ana hatlarını Elysee Sarayı belirlese de, oldukça fırtınalı bir dönemden sonra sakinleşen Türkiye-Fransa ilişkilerinde, Colonna'nın nasıl bir rol üstleneceği henüz merak konusu.
Macron'un kurmayları kabinede
Elysee Genel Sekreteri Alexis Kohler tarafından açıklanan yeni hükümette, eski kabineden 12 isim bakan olarak kalmayı başardı, 15 yeni isim eklendi. Fransız sağından gelen, eski hükümetin iki "ağır topu" İçişleri Bakanı Gerald Darmanin ve Maliye Bakanı Bruno Le Maire koltuklarını koruyan büyük isimler oldu. Eğitim sistemini tümüyle değiştiren ve laiklik yanlısı politikalarıyla tanınan kabinenin ağır topu Milli Eğitim Bakanı Jean-Michel Blanquier ise hükümetteki görevine veda etti. Yerine Göç Müzesi müdürü, tanınan tarihçi Pap Ndiaye getirildi.
Kabinenin önemli değişikliklerinden birisi de Florence Parly'den boşalan Savunma Bakanlığı'na eski Deniz Aşırı Topraklar Bakanı Sebastien Lecornue'nun getirilmesi oldu. Sarı Yelekliler hareketi döneminde Macron'u destekleyen "sadık kurmaylarından" Lecornue, yıllardır Savunma Bakanlığı'nı hayal ettiğini saklamıyordu.
Zor bir COVID-19 mücadele süreci geçiren Sağlık Bakanı Olivier Veran, Parlamento ile İlişkiler Bakanlığı'na getirilirken, yerine Brigitte Bourguignon Sağlık Bakanı olarak atandı.
Yargı çevrelerinin sert eleştirdiği Adalet Bakanı Eric Dupont Moretti, hakkındaki yolsuzluk iddialarına rağmen yerini korumayı başardı. Kabinenin genç isimlerinden "Bay Avrupa" lakabıyla anılan Clement Beaune da, Avrupa'dan Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini korudu.
Sağdan yeniden önemli bir isim çalan Macron, merkez sağ Cumhuriyetçiler'in (LR) Meclis Grup Başkanı Damien Abad'ı Sağlık Bakanı olarak atadı. Kültür Bakanlığı'na da, Elysee kültür danışmanı Rima Abdül-Malak atandı. İktidar partisi LAREM'in Genel Sekreteri, Macron'a yakın isimlerden Stanislas Guerini de Kamu Hizmeti Bakanlığı'na getirildi.
Seçimlere kadar mı?
Hükümet sözcülüğüne ise Ekonomik Sosyal Politikalardan Sorumlu Devlet Bakanı Olivia Grégoire getirildi. Emeklilik yaşından, kurumlar reformuna, enerji krizinden, ekonomik reformlara kadar oldukça zor bir programı uygulayacak olan Elisabeth Borne başkanlığındaki yeni hükümet, 23 Mayıs Pazartesi günü ilk toplantısını yapacak.
Ancak muhalefet, "son derece teknokrat" olan bu hükümetin önemli bir bölümünün 12-19 Haziran tarihlerinde yapılacak Genel Seçimler'in ardından değişeceğini dile getirdi. Kabinenin açıklamasından hemen sonra kameraların karşısına geçen radikal sol lider Jean-Luc Melenchon, yalnızca, Milli Eğitim Bakanlığı'na, Göç Müzesi müdürü tarihçi Pap Ndiaye gibi "büyük bir entellektüel'in" getirilmesini kutladı, diğer bakanların Macron'un halkı bölen politikalarının ortakları olduğunu söyledi.