Eski ABD Merkezi İstihbarat Dairesi (CIA) Başkanı Michael Hayden, “Irak ve Suriye’nin üniter devlet kimlikleri geride kaldı. Farklı oluşumlar çıkacak ortaya; bunlardan biri de özerk Kürdistan olacak” dedi; Kürtler’in geleceği konusunda Amerika’nın Türkiye’yle yakın diyalog kurması gerektiğini söyledi
Washington’daki düşünce kuruluşlarından Jamestown Vakfı’nın 11’inci terör konferansında kapanış konuşmasını eski ABD Merkezi İstihbarat Dairesi (CIA) Başkanı ve eski Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) Başkanı Michael Hayden yaptı. Hayden, toplantıdan sonra Amerika’nın Sesi’ne açıklamalarda bulundu.
Açıklamasında Ortadoğu’da özerk bir Kürt devletinin kurulacağı öngörüsünde bulunan Hayden, “Benim fikrimce, Irak ve Suriye olarak bildiğimiz ülkeler artık yok. Tamamen yok olmadılar ama üniter devlet kimlikleri geride kaldı. Farklı oluşumlar çıkacak ortaya; bunlardan biri de özerk Kürdistan olacak. Biz Amerikalılar olarak son savaştaki katkılarından dolayı Kürtler’e minnettarlık duyuyoruz. Bu yüzden özerk bir Kürdistan olacağını Ankara’daki dostlarımızla oturup konuşmamız, anlatmamız lazım. Türkler’e ‘Özerk bir Kürdistan Türkiye’nin güvenliği açısından ne şartlarda sizin için kabul edilebilir olur?’ diye sormalıyız. Elbette, konuşması zor bir konu ancak hiç olmazsa dürüst bir diyalog olacaktır. Bu diyalog sürecini bence hemen başlatmalıyız” dedi.
“McMaster’ın Türkiye sözleri sürpriz oldu”
Michael Hayden, Trump yönetiminin ulusal güvenlik danışmanı H.R. McMaster’ın, dünyada aşırıcı ideolojilerin yayılması faaliyetlerinde şimdi Türkiye’nin de büyük rol oynadığı yolundaki sözlerine şaşırdığını da belirtti. Eski CIA Başkanı, “H.R. (McMaster) bunu neden söyledi bilmiyorum. Katar ve Türkiye’yi radikal ideolojilerin kaynağı olarak gösterdi. McMaster’ın değerlendirmesini eleştirmeden önce, bunları neden söylediğini öğrenmek isterim. Ama şunu diyebilirim ki, bu sözleri benim için biraz sürpriz oldu” diye konuştu.
Amerika’ya Suriye eleştirisi
Hayden’ın, Jamestown Vakfı’nın 11’inci terör konferansındaki kapanış konuşmasının gündeminde Amerika’nın Suriye politikası vardı. Hayden yaklaşık dört yıl önce yaptığı değerlendirmenin doğru çıktığını savundu:
“Suriye’nin geleceği için en iyi seçeneğin Esat’ın kazanması olduğunu söylemem rahatsızlık yaratmıştı. Ancak aslında dediğim şuydu; ‘Eğer sahadaki gerçekleri ve yaşananları değiştirmeye istekli değilsek, sadece üç olasılıktan bahsedebiliriz. Biri IŞİD’in kazanması. Diğeri hiç kimsenin kazanmaması, ki bunun düşüncesi bile korkunç. Üçüncüsü de Esat’ın kazanması. Yani çıkabilecek en iyi sonuç hükümetin ayakta kalması ve Esat’ın iktidarının sürmesiydi. Ve tahmin edin ne oldu? Esat ayakta kaldı ve hükümet hala iktidarda” diyen Hayden, bundan sonraki çözüm sürecinde Amerika’nın hala bir politika belirlememiş olmasını da eleştirdi.
“Korkarım IŞİD sonrası Suriye ve Irak’ta siyasi çözümü sessizce ve kolayca Rusya Federasyonu’nun ellerine bıraktık. İki hafta kadar önce Soçi’de olanı gördük. Türkiye, İran ve Suriye liderleri Vladimir Putin ile görüşmek için Soçi’ye gitti. Bence bundan iyi bir şey çıkmaz. Siyasi düzeyde istikrarlı bir çözüm yaratabileceğini sanmıyorum” ifadelerini kullanan Hayden, Pazartesi günü açıklanacak ulusal güvenlik stratejisinde ‘IŞİD’ı yendikten sonra niyetimiz şu’ şeklinde bir iki cümle görmek istediğini ancak böyle bir şey görmediğini belirtti.
“Yaşananlar medeniyetler çatışması değil”
Michael Hayden, Ortadoğu’daki durumu medeniyetler çatışması olarak göstermek isteyen İslamcı grupların işlerinin kolaylaştırılmaması gerektiğini dile getirdi:
“Bu bir medeniyetler çatışması değil. Eğer bunu böyle tanımlarsak, mutlu bir sona ulaşmayı da zorlaştırmış oluruz. Bana göre yaşanan İslam içerisinde, muhteşem bir medeniyet içerisinde, kendi içinde bir çatışma. Araştırdıkça şuna daha çok ikna oluyorum, bu 17’nci yüzyılda Hıristiyanlık içinde yaşanan 30 Yıl Savaşı’na benziyor” diyen Hayden, Amerika’daki göçmen yasağının ve Başkan Trump’ın ‘Britain First’ grubuna ait Müslüman karşıtı videoları paylaşmasının, bu kötü söyleme hizmet ettiğini söyledi.