Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’ın askere öldürme yetkisi tanınması ve sınıra mayın döşenmesi teklifini götürdüğü Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, “hukuk devleti” vurgusuyla göçmen sorunu için iktidara görev düştüğünü söyledi
Gelecek Partisi Genel Başkanı ve Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriye krizi başladığında Dışişleri Bakanı olduğunu anımsatarak Suriyeliler’e, açık kapı politikası uygulandığı sürece ilişkin sadece kendisine yönelik suçlama yapılmasına tepki gösterdi ve o dönemki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) üyelerini işaret etti.
Türk siyasetinde Gelecek Partisi ile Zafer Partisi’nin kuruluşlarından bugüne ilk kez iki parti arasında liderler düzeyinde bir görüşme gerçekleşti. Bu iki siyasi parti ve liderleri, başta Suriyeliler olmak üzere göç sorunu ve Suriye’deki iç savaşa ilişkin birbirine taban tabana zıt görüşleriyle tanınıyor.
Suriye’de Mart 2011’de kriz başladığında AK Parti iktidarında Dışişleri Bakanı olan Davutoğlu, Beşar Esat rejimiyle çatışma nedeniyle Suriye’yi terk edenlere “açık kapı politikası” uygulanması ve o dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte “Müslüman Kardeşler” çizgisindeki Sünni Arap muhalefeti lehine Suriye’deki krize Türkiye’nin dahil olması nedeniyle suçlanıyor.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın 26 Ağustos 2021’de kurduğu partisinin temel politikası ise göçmen karşıtlığı olarak yorumlanıyor. Özdağ’a göre, Türkiye’nin başta ekonomi olmak üzere son dönemde yaşadığı sorunların temelinde 10 milyonu aşkın göçmen nüfus var. Özdağ, Türkiye’nin geleceği için mutlaka Suriyeliler’in ülkelerine gönderilmesi gerektiği görüşünde.
Bu amaçla Özdağ, TBMM’deki siyasi partilere ve liderlerine, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) sınırda öldürme yetkisi tanınmasıyla ilgili yasa teklifi taslağı sunmaya başladı. Özdağ, sınırlarda düzensiz, kaçak göçmen geçişlerini önlemek üzere askere öldürme yetkisi verilmesi talebinin yanısıra Türkiye’nin mayın kullanımını yasaklayan 1 Mart 1999 tarihli Ottowa Anlaşması’ndan da çekilmesi için de yasa teklifi taslağı sunuyor.
Özdağ, bugün de Gelecek Partisi Genel Merkezi’nde Davutoğlu’nu ziyaret ederek, göçmen karşıtlığı politikasını esas alan yasal düzenlemeler konusunda TBMM’de kendisine destek verilmesini istedi.
Özdağ’ın önerilerine karşılık “demokratik hukuk devleti” vurgusu yapan Davutoğlu ise, Göç Bakanlığı kurulmasıyla Türkiye’nin imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelere uygun şekilde çözümler üretilmesi gerektiğini söyledi. Davutoğlu, mültecilerle ilgili tartışmalarda ve Kayseri örneğinde yaşanan olaylarda “provokasyon ile istihbarat örgütleri faaliyetleri” olduğunu da savundu.
“Diplomatları mı gönderecektim tampon bölgeye?”
“Siyasetçi insandır. Hata da yapabilir” diyen Davutoğlu, kendisini devlet adamı olarak gördüğünü ve 8 yıldır hükümette görev almayan kendisine yönelik Suriyeliler konusuyla algı operasyonu yürütüldüğünü söyledi.
Davutoğlu, Suriyeliler ve Suriye politikası nedeniyle kendisine yöneltilen suçlamalarla ilgili VOA Türkçe’nin sorusu üzerine o dönemki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) üyelerini işaret etti.
Davutoğlu, “O dönemde Dışişleri Bakanı olarak benim görevim Türkiye’nin diplomatik ilişkilerini yürütmek, uluslararası sorunlara çözüm bulmak, Türkiye’yi temsil etmek. Yani sınırları korumak benim görevim değil. Yani Türkiye içindeki göçmenlerin kamptaki düzeni benim görev alanıma girmez. Yani şehirlerde bu demografik değişim, benim görev alanıma girmez. Ve o dönemde Milli Güvenlik Kurulu toplantıları yapıldı. Bütün kararlar oradan geçti. O kararlar açıklansa, üzerinde gizlilik var, görülür ki her aşamasında Dışişleri Bakanı olarak gerekli uyarıları yapmışım. ‘Tampon bölge kurulsun’ demişim. Ben mi kuracağım tampon bölgeyi dışişleri bakanı olarak? Diplomatları mı göndereceğim tampon bölgeye, kravatlı diplomatlar orada beklesinler? O dönemde Milli Güvenlik Kurulu’na başkanlık yapan değerli Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, o dönemler ve daha sonra Başbakan ve Cumhurbaşkanı’ olarak en kudretli isim Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Sayın Necdet Özel, Milli Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz, MİT Müsteşarı ve şimdiki Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan, İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala… Şimdi hepsiyle mesai yaptım. Kimseyi suçlamıyorum. Ama eğer bu ülkeye hizmetten başka hayatında hiçbir rant elde etmemiş bir devlet adamına yıllardır alçakça algı operasyonları yapılıyorsa ve susuyorlarsa, konuşmak zorundalar” dedi.
“Türkiye asla mezhep ağırlıklı, etnik temelli politika geliştirmedi”
Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin Suriye krizine “Müslüman Kardeşler” çizgisine verdiği destek nedeniyle müdahil olduğu yönündeki eleştiriyi de reddetti.
Davutoğlu, “Türkiye asla Sünni Araplar’la ilgili bir politika geliştirmemiştir. Allah aşkına Beşar Esat 2011'de mi Nusayri oldu? Yok. 2003’te de Nusayri’ydi. 2008’de ben Beşar Esat ile İsrail yani Ehud Olmert arasında aracılık yaparken de Nusayri’ydi. Türkiye'nin çevre ülkelerdeki politikası hiçbir zaman mezhep ağırlıklı olmamıştır, etnik temelli de olmamış. Dolayısıyla bu konularda yapılanlar haksız suçlamalardır” dedi.
Başbakanlık görevinden 2016’da ayrıldığında Türkiye’de çok az sayıdaki Afgan dışında şimdiki gibi Afgan nüfus sorunu olmadığını anlatan Davutoğlu, “Afganlar ne zaman geldi? 2021’de. Ne zaman? Sayın Erdoğan, (ABD Başkanı Joe) Biden’la görüşüp Afganistan Taliban’a devredildiğinde. Niye İran’la konuşulmadı? Niye bunu sormuyorsunuz? Peki, 250 bin dolara vatandaşlık rezaleti benim dönemimde olsa rıza gösterir miydim? Kim yaptı bunu?” tepkisini dile getirdi.
Suriyeliler konusunda Şam’la anlaşma sağlanabilir mi?
Erdoğan’ın Beşar Esat’la görüşerek Suriyeliler soruna çözüm bulunacağı yönündeki görüşe ise kesinlikle katılmadığını belirten Davutoğlu, Ürdün ve Lübnan örneklerinde Suriye’ye dönenlere yönelik işkence iddiaları varken Türkiye’den hiç kimsenin ülkesine dönmeyeceğini söyledi.
Davutoğlu, “Türkiye’nin mülteci sorununu çözmek için Suriye’de barış kurmak lazım. Türkiye’deki mültecileri hayatlarından bezdirerek ya da efendim her an öldürülecekler tehlikesi altında tutarak mı göndereceğiz? Bizim vicdanımıza sığar mı? Devlet aklıyla millet vicdanını birleştireceğiz. Bunu birleştirdikten sonra bu mültecilerin gitmesi için Suriye’de barışı sağlayacağız. Ama bu olmadan Sayın Erdoğan ‘Gel tekrar aile dostluğu olalım’ derse bu kimseye teminat vermez. Devletlerarası ilişkiler hele kriz alanlarında kişisel dostluklarla değil sağlam stratejiler ve tedbirlerle ayakta durur” diye konuştu.
“Türkiye’de büyük bir göç sorunu var, Göç Bakanlığı kurulmalı”
“Türkiye’de büyük bir göç sorunu, sığınmacı sorunu var. Bunu görmemiz ve buna tedbir almamız lazım. Halkımızda karşılıklı açıklamalar ortaya çıkmış biriken bir öfke veya en azından bir tedirginlik de var” diyen Davutoğlu, ancak alınacak tüm tedbirlerde Türkiye’nin demokratik hukuk devleti kurullarına uyması gerektiğini söyledi. Kamu düzenini ister Türk ister yabancı kim tehdit ederse etsin, devletin düzeni korumakla görevli olduğunu söyleyen Davutoğlu, ama bunun hukuk devleti sınırları içinde yapılabileceğini vurguladı.
TSK’ya sınırda öldürme yetkisi verilmesine karşı olumlu yaklaşmadığı gözlemlenen Davutoğlu, “Silahlı kuvvetlerimizin sınırları kontrol altına tutmak için tabi olduğu kurallar angajman kuralları. Gerek hava kuvvetlerinde gerek kara kuvvetlerinde gerek deniz kuvvetlerinde. Eğer burada bir hukuki boşluk varsa tabii bakarız ama silah kullanma yetkisi de ancak demokratik hukuk devletiyle olur. Demokratik hukuk devletinde ortaya çıkabilecek yıpranmanın yol açacağı riskleri Sayın Genel Başkan (Özdağ) ile paylaştım” dedi.
Ottowa Sözleşmesi’nin belirli bir ihtiyacı karşıladığını da işaret eden Davutoğlu, “Göç Bakanlığı kurulmalı. Bu ölçekte bir sorunla karşı karşıyayız. Ve net kurallar ortaya konulmalı. 250 bin dolar karşılığında vatandaşlık verme işlemi derhal dondurulmalı. Sınır boyunda Ocak 2006’dan beri başlattığımız modül duvar uygulaması etkin bir şekilde hayata geçilmeli. İran- Türkiye sınırından gelen Afganlar’ı engellemek için İran’la açıkça görüşülmeli. Her türlü tedbir alınmalı” diye ekledi.
Forum