Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti kurulduğundan beri neredeyse her seçim öncesi yaptığı gibi Diyarbakır’a geldi.
Partisinin belediye başkan adaylarını tanıtan Erdoğan’ın özellikle Kürt sorunu konusunda söyleyecekleri merak konusuydu.
Son dönemde Kürt siyasetçilerin “Kürt sorununun çözümünde Erdoğan’ın muhatap olduğu" yönündeki açıklamalarına Erdoğan’ın vereceği yanıtı herkes merakla bekliyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, herkesle konuşabileceklerini ifade ederek, görüşmeyi şartlara bağladı. Erdoğan, bu şartları şöyle sıraladı:
“Siyaset, millete hizmet etmek, ülkenin sorunlarına diyalog yoluyla çözüm bulmak için yapılır. Biz, zihni özgür, vicdanı özgür, ahlakı kâmil herkesle oturur konuşuruz. Emperyalistlere kuklalık etmeyen herkesle oturur konuşuruz. Terörün her çeşidine mesafe koyan herkesle oturur konuşuruz. Kendi ülkesi ve milleti için dertlenen herkesle oturur konuşuruz. Bu ülkede 85 milyonun huzuru, esenliği için bir şey yapılacaksa, şimdi hemen yapılmalıdır. Türkiye'ye 40 yıl boyunca terörle bedel ödetildi, bir 40 yıl daha buna tahammülümüz yok. Yaşadığımız ortak acıların ardından bu tehdidi bertaraf ettik. Artık ülkemizi bu yükten, sadece güvenlik açısından değil, diğer tüm boyutlarıyla tamamen kurtarma vaktidir. Bunun için ipleri başkalarının elinde olmayan, kirli çıkar ilişkilerinin içinde kaybolup gitmemiş herkesle oturur konuşuruz."
Erdoğan kapılarının teröristlere de terör örgütünün güdümünde siyasetçilik oynayanlara da kapalı olduğunu vurguladı.
AK Parti lideri, "Milletvekili listesini, belediye başkan adayı listesini, meclis üyesi listesini, genel merkez yönetimi listesini terör örgütünün belirlediği parti, parti olmaz. Bunları belirleyecek olan, emekleri ve oylarıyla partiyi var eden, yaşatan tabanıdır, seçmenidir" diye konuştu.
Erdoğan kapıları kapattı mı?
Peki Erdoğan’ın bu açıklamaları ne anlama geliyor?
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, Erdoğan’ın şaşırtıcı bir açıklama yapmadığını söyledi. Coşkun, Erdoğan’ın açıklamasında doğrudan adres göstermediğine vurgu yaparak, Kürt siyasetçilerin “muhatap Erdoğandır” açıklamalarına kapıyı tam kapatmadığını savundu.
Seçime az bir süre kala yeni bir çözüm sürecini başlatacak açıklamalar beklemediğini ifade eden Coşkun, “Erdoğan’ın ‘Türkiye'de terör örgütleriyle arasına mesafe koyacak, emperyalistlerin oyunlarına alet olmayacak herkesle oturup konuşuruz’ sözlerini, siyasal alanda bir konuşma zeminini yaratma çabası olarak görebiliriz. Doğrudan somut bir ifade de kullanmadı. Bence, bir umudu ayakta tutma çabası var ama altında doğrudan somut bir zemin de yoktu. Ama zaten seçime üç dört gün kalmışken, DEM’e çağrı yapacak, yeni bir süreci başlatma olarak yorumlanacak bir ifade kullanması beklenmiyordu” dedi.
Vahap Coşkun: “Erdoğan Diyarbakır’da, İstanbul’daki Kürt seçmene hitap etti”
Erdoğan’ın DEM Parti’ye yönelik eleştirileri dozunun önceki seçimlere kıyasla düşük olduğunu dikkat çeken Coşkun, Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının hedefinde İstanbul’daki Kürt seçmen olduğunu savundu.
Coşkun, çözüm süreci gibi konuların miting meydanlarında konuşulmayacak kadar önemli olduğunu ifade ederken hedefine, “Kürt meselesinin sebebi” olarak nitelediği CHP’yi aldı. Coşkun, şöyle konuştu:
“‘Her türlü zulmü yapan CHP'yi yeni bir umut olarak pazarlamaya çalışıyorlar, bunlara kanmayın’ ifadesi, doğrudan büyük şehirlerdeki seçmene yöneliktir. Bu, CHP'ye yönelik mesafeyi arttırma çabasıydı. Özellikle İstanbul seçimleri için son derece önemli bu. Çünkü İstanbul'da halen anahtar Kürt seçmenin elinde. Orada AK Parti ile CHP adaylar arasında kıyasıya bir yarış var. Bu yarışta Kürt seçmen, DEM adaylarına oy verdiğinde farklı bir tablo ortaya çıkar.”
Reha Ruhavioğlu: “Erdoğan süreci, DEM Parti ile yürütmek istemiyor”
Erdoğan’ın konuşmasında yeni bir vurgu olmadığını düşünenler arasında Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu da bulunuyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ruhavioğlu, Erdoğan’ın konuşmasının Selahattin Demirtaş, Ahmet Türk, Leyla Zana gibi isimlerin mesajlarının üstüne gelmesi nedeniyle dikkat çekici olduğunu söyledi.
Erdoğan’ın DEM Parti’den beklentisi olduğuna işaret eden Ruhavioğlu, “Bugüne kadar DEM Parti ile Erdoğan arasında, Erdoğan'ın da lehine olabilecek süreç ihtimalleri varken bu değerlendirilmemiş. İstanbul'da örneğin, DEM’in aday çıkararak Erdoğan'ın kazanmasını sağlayacağı, böylece kayyum atamalarının önüne geçileceği gibi senaryolar konuşuluyordu. Bu fırsatı değerlendirmemiş Erdoğan'ın seçim kürsüsünden söylediği bir cümleyle, ‘DEM Parti'ye bu mesajdır, DEM Parti bunun gereğini yapsın’ gibi bir beklentisi var. Böyle önemli süreçler seçim meydanlarında söylenen sözlerle değil, taraflar arasındaki heyetlerin gidip gelmesiyle, birbirlerine sözler vermesiyle olur. Ben Erdoğan'ın dünkü konuşmalarından DEM ve Erdoğan arasında yeni bir uzlaşı, müzakere, görüşme süreci gibi bir şey beklemiyorum” diye konuştu.
Ruhavioğlu da Erdoğan’ın mesajlarının daha çok İstanbul’daki Kürt seçmene yönelik olduğunu düşünüyor. Ruhavioğlu, “DEM sizi bizden uzaklaştırıyor, götürüp CHP'ye oyunuzu verdiriyor. CHP'ye gitmeyin, bize gelin’ demek istediğini savunarak, şunları söyledi:
“Kürt seçmenden ‘DEM Partiyi dinlemeyin’ beklentisi var. Buradan çıkardığım sonuç, Erdoğan’ın süreci DEM'le yürümek istemediği. Eğer İstanbul'daki Kürt seçmenin DEM Parti’ye oy vermesini gerçekten istiyor olsaydı, bunu DEM üzerinden çok daha kolaylıkla yapabilirdi. DEM'le uzlaşmadan bunu yapmaya çalışıyor. Bunun da İstanbul'daki DEM'li Kürt seçmende çok karşılığı olmayacak.”
Reha Ruhavioğlu, Selahattin Demirtaş’ın, Ahmet Türk'ün, Leyla Zana'nın, farklı farklı tonlarda, Erdoğan'ın inisiyatif almasını bekleyen, onu teşvik eden çıkışlarının karşılıksız kaldığını da sözlerine ekledi.
Forum