DTK’nin geçen hafta ilan ettiği “demokratik özerklik”, Diyarbakır’daki saldırı ve BDP milletvekili Emine Ayna’nın yaptığı son açıklama gerginliği artırdı.
Türkiye’nin uzun yıllardır en önemli sorunlarından olan “Kürt Meselesi”nde son dönemde yaşananlar ve yapılan açıklamalar, kritik bir eşikten geçilmekte olduğunu gösteriyor.
12 Haziran seçimleri sonrasında, tam da yeni Anayasa için uygun bir ortam oluştuğu düşüncesinin hakim olmaya başladığı bir dönemde, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) destekli milletvekillerinin tutuklu arkadaşlarının durumunu protesto için Meclis’i boykotları ve grup toplantılarını Diyarbakır’da yapmaya başlamaları ile gerilen siyasi atmosfer, yine Diyarbakır’da geçen hafta 13 askerin şehit edilmesi ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK)’nin “demokratik özerklik” ilanı ile sancılı bir döneme girdi.
Askerlerin öldürülmesine yönelik yoğun bir tepki oluşurken, Türkiye genelinde çok sayıda protesto gösterisi düzenlenmesi; Siyasi ve askeri yönleri ön planda olan konunun, toplumsal yönünü de hatırlattı.
Gerilimli ortam, sert çıkışlarıyla tanınan BDP milletvekili Emine Ayna’nın son açıklamalarıyla daha da sertleşti.
İlan ettikleri demokratik özerkliğin tartışılma ihtimali dahi olmadığını savunan Ayna’nın, ” Kürtler artık, senden talep etmiyorum. Ben yapıyorum. Sana düşen ‘Beni tanımaktır’ diyor” ifadesi dikkat çekti.
Taleplerinin, Ankara ile ipleri koparma anlamı taşımadığını belirten Ayna, PKK yanlısı Roj TV’ye yaptığı açıklamada: “Şunun anlaşılması gerekiyor. Kürtler birey değil, bir halktır. Doğal olarak kolektif özellikleri vardır. Kürtlük; o topluluğun ortak tanımıdır. O tanıma sahip olanların özellikleri vardır. Bunlardan biri dildir, diğeri yaşadığı topraklardır. Yaşadığı topraklardaki kaynaklar hakkında söz söyleme sahibi olmalıdır. Bunun görülmesi gerekiyor.(…) Talep edilme ile ilan arasında büyük fark vardır. Talep ettiğiniz zaman; bu tartışılabilir bir şeydir. İlan ettiğinizde ise, bu artık tartışılma ihtimalinin olmaması anlamına gelir." dedi.
“Demokratik özerklik” tanımı içerisinde siyasal statünün bulunmadığını, daha çok siyasal bir tanımdan bahsettiklerini belirten Ayna, "Kültürel haklar, benzer konular, bunlar tartışılabilir belki. Siyasal talep, siyasal bir statüdür. Ben o yüzden ‘Çıta dememek lazım’ diyorum. Bağımsızlığınızı ilan edersiniz de çıta oradadır. O gelir, federasyonu, özerkliği tartışırsınız. Bunun gerisinde bir siyasi statü yok. Yapılan şey, kabul edilebilir, ‘eşit değil eşite en yakın’, Türkiye sınırları içerisinde özgür ve gönüllü birlikteliğin temelidir. Eşit, özgür, gönüllü bir birliktelik. Bu müzakere masasına da gelebilir, konuşulabilir, konuşulmalıdır da. Bu noktadan sonra konuşulabilecek şey, demokratik özerklik nasıl işleyecek. O dur" diye konuştu.