2024, dünya nüfusunun yarısını temsil eden 60'tan fazla ülkede yapılacak ulusal seçimlerle, siyasi açıdan tarihteki en önemli yıllardan biri. Bu yıl, önceki tüm yıllardan daha fazla kişi oy kullanma hakkına sahip olacak.
Gelecek aylarda yaşanacaklar, küresel güç dengelerinde ibreyi demokrasi ya da otoriter yönetimler arasında değiştirebilir. VOA, 2024’ün en önemli altı seçiminin, bu uzun soluklu çekişmede nasıl bir rol oynayacağını derledi.
ABD:
ABD dış politikası 19. yüzyılın sonlarından başlayarak iki Dünya Savaşı boyunca izolasyonizmden (soyutlanma) dünya düzeninin şekillendirilmesinde aktif katılıma doğru yapısal bir değişim geçirdi.
Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı Joseph S. Nye Jr. VOA'ya yaptığı açıklamada, birbirine rakip iki dünya görüşü arasındaki farkı anlamanın önemli olduğunu çünkü, eski Başkan Donald Trump'ın “Önce Amerika” gündeminin izolasyonizmi (soyutlanma politikası) geri getirmeye çalıştığını söyledi. Ancak Tayvan ve Çin arasında gerilim yükselirken, Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail-Hamas çatışmaları şiddetlenirken bu durum, ABD’nin müttefiklerini zor durumda bırakabilir.
Cumhuriyetçiler’in muhtemel başkan adayı Trump, ABD'nin en önemli askeri ittifakı olan NATO'yu defalarca eleştirdi ve yeniden seçilmesi halinde Hamas'a karşı savaşında İsrail'i nasıl destek olacağı ya da destek verip vermeyeceği konusunda kesin bir tavır belirlemedi.
Rusya konusunda Nye, Trump’ın muhtemelen Putin'e daha sıcak bakacağı görüşünde. Rye, “Bu da Ukrayna'ya verilen desteğin azaltılması için baskı olacağı nlamına geliyor" diyor.
Öte yandan, anketlere göre Trump'a karşı olası bir rövanşta daha geride olan Demokrat Başkan Joe Biden, Ukrayna'daki sınırlı ilerleme nedeniyle Cumhuriyetçi Kongre üyelerinden ve Gazze'de giderek büyüyen insani kriz nedeniyle kendi partisinin ilerici kanadından tepki görmesine rağmen Kiev ve Kudüs'e askeri yardımları sürdürdü.
İki başkan adayı ABD’nin dünyadaki rolü konusunda birbirinden epey farklı görüşlere sahip ve Kasım ayında kimin kazanacağı ülkenin, Çin, Rusya ve diğer uluslararası düşmanlarına karşı ne kadar sert olacağını belirleyebilir.
Tayvan
Yüzölçümü bakımından küçük olabilir, ancak Çin'in kıyılarında kendi kendini yöneten bir ada olan Tayvan, dünya ekonomisi üzerinde büyük bir etkiye sahip. Dünyadaki yarı iletkenlerin yüzde 70'inden fazlası ve tüm gelişmiş mikroçiplerin yaklaşık yüzde 90'ı Tayvanlı firmalar tarafından üretiliyor. Tayvan'ın, bölge üzerinde hak iddia eden Çin'den bağımsızlığı konusundaki soru işareti, Washington ve Pekin arasındaki çekişmenin merkezinde yer alıyor.
Görev süresi dolan ve 13 Ocak’ta planlanan seçimlerde oy pusulasında yer almayacak olan Başkan Tsai Ing-wen, seçmenleri önde gelen aday olan mevcut başkan yardımcısı Lai Ching-te'den uzaklaştırmak isteyen Çin'in, internette dezenformasyon yaydığı konusunda halkı uyardı.
Demokratik İlerleme Partisi'nin adayı olan Lai, geçmişte Tayvan'ın egemenliğini savunan yorumları nedeniyle Çin'de öfkeye yol açmıştı. Lai'nin başlıca rakipleri ise Pekin'e karşı daha yumuşak bir çizgi izliyor.
ABD, Tayvan'ın en önemli müttefikleri arasında yer alıyor. Pekin, Güney Çin Denizi'ndeki donanma faaliyetlerini arttırırken Biden, Tayvan'ın işgal edilmesi halinde ABD'nin Tayvan’ı savunacağı sözünü verdi. Trump ise İsrail ve Ukrayna konusunda olduğu gibi, Tayvan konusunda da muğlak bir tutum sergiliyor.
Bazı analistler Lai'nin kazanması halinde Çin ve Tayvan arasındaki gerilimin savaşa dönüşebileceğinden endişe ediyor. Stimson Center Çin Programı Direktörü Yun Sun ise, ABD'nin Lai'yi durumu tırmandırmaktan caydırdığını ve Çin'in de gerileyen iç ekonomisiyle uğraşırken olası bir çatışma yerine istikrara öncelik verdiği görüşünde.
Sun, Çin Komünist Partisi'nin 2024'e giden gündemi hakkında ise Cumhurbaşkanı Xi Jinping'in önünde daha ciddi meseleler olduğunu söylüyor. Ancak bu, Çin ve Tayvan'ın, Lai yönetiminde önümüzdeki dört yıl boyunca daha iyi şartlarda olacakları anlamına gelmiyor. Zira Sun’a göre Çin, Lai’yi “birlikte çalışılabilecek” bir isim olarak görmüyor.
Xi, yeni yıl konuşmasında Çin ve Tayvan'ın "kesinlikle birleşeceği" sözünü verirken herhangi bir takvim sunmadı. ABD Merkezi İstihbarat Örgütü (CIA) Direktörü William Burns daha önce Xi'nin "2027 yılına kadar başarılı bir işgal gerçekleştirmeye hazır olmayı" hedeflediği istihbaratı aldıklarını konusunda uyarıda bulunmuştu.
Rusya
Yaklaşık iki yıl önce Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından, Kiev'in müttefikleri Rusya'yı dünyada en çok yaptırım uygulanan ülke haline getirerek ekonomisini sekteye uğrattı ve şu anki en büyük ticaret ortağı olan Çin’e yaklaştırdı.
Yükselen enflasyona rağmen analistler, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin'in 2024'te görevden alınmasını beklemiyor. Zira Putin’i en fazla zorlayabilecek siyasi rakipleri ya hapiste ya sürgünde; ya kayıp ya da şüpheli koşullar altında hayatını kaybetti.
Johns Hopkins Üniversitesi'nde Sovyet tarihi profesörü olan Sergey Radchenko, "Rusya'da seçimler uzun zamandır sıkı bir şekilde kontrol ediliyor” dedi. Radchenko, Putin'in altı yıl daha iktidarda kalması halinde Kremlin'in "Ukrayna'da aynı acımasız yöntemleri ve ülke içinde giderek artan otokratik politikaları" izleyeceğini söyledi.
Putin'in Ukrayna ile savaşında ne kadar başarı elde edeceği konusunda en büyük belirsizlikse Amerikalı mevkidaşının kim olacağı.
Radchenko, "Biden yeniden seçilirse, Ukrayna'da askeri yollarla bir tür zafer kazanma yolunda ilerlemeye devam edecek. Öte yandan Trump iktidara gelirse, asıl soru Ukrayna'dan fiilen vazgeçip vazgeçmeyeceği ve bu çatışmanın Rusya'nın şartlarına göre çok hızlı bir şekilde çözülmesine izin verip vermeyeceği olacak" görüşünü paylaştı.
Radchenko'ya göre Trump'ın ABD Temsilciler Meclisi'ndeki müttefikler, Ukrayna'nın savaş alanındaki yavaş ilerleyişi karşısında sabırsızlanırken, "Putin ABD'yi Batı Avrupalı müttefiklerine karşı kışkırtmakla ilgileniyor."
ABD Kongresi 2023 sonunda, ülkenin NATO'dan çekilebilmesi için Senato'nun onayını gerektiren bir yasa tasarısını kabul etti. Bu da Trump'ın ikinci kez seçilmesi halinde, daha önce tehdit ettiği gibi ABD’yi ittifaktan tek taraflı olarak çekemeyeceği anlamına geliyor. Ancak Radchenko'ya göre Trump'ın NATO'ya şüpheyle yaklaşması Batı'da Putin'in işine yarayacak türden bir kaos ve bölünme yaratabilir.
Avrupa Birliği
Avrupa Birliği Haziran ayında seçimlere gidiyor. Rusya ve Çin konusunda gevşek tutum sergileyen göçmen karşıtı popülistler Avrupa Parlamentosu'nu sağa kaydırmaya hazırlanıyor. Ancak Parlamento AB'de sadece denetleyici bir rol oynuyor.
Başkanı Ursula von der Leyen'in yeniden seçilmek için yarışa gireceğini henüz açıklamadığı Avrupa Komisyonu'nun gücü, Parlamento'dan daha ağır basıyor. Von der Leyen, Ukrayna'ya verdiği destekte kararlı ve Çin'in Avrupa ile olan çarpıcı ticari dengesizliğini ele alması için Cumhurbaşkanı Xi’ye baskı yapıyor.
Von der Leyen’in yeniden seçilmesi halinde, giderek popülist hale gelen AB'de eşitleyici bir güç olarak görev yapacak ve Rusya'yı çevreleme hedefiyle farklı üye ülkelerin çeşitli ve çoğu zaman çatışan çıkarlarını dengelemek için çalışması bekleniyor.
AB'nin değerler ve şeffaflıktan sorumlu komiseri Ivana Karaskova VOA'ya yaptığı açıklamada, Avrupa ülkelerinin "Çin ve Rusya'yı otoriter rejimlerle aynı kefeye koyma" konusunda temkinli davrandığını ve Xi'yi ötekileştirmenin AB'yi ekonomik açıdan yıkıcı bir ticaret savaşına daha sürükleyebileceğinden korktuğunu söyledi.
Karaskova, "Orta ve Doğu Avrupa'da Çin ile ilişkileri normalleştirmeye yönelik hamleler gördük bile" diyor.
Von der Leyen yönetimindeki AB, Moskova'nın Batı yaptırımlarından kaçmasına yardım ettiği için Pekin'i eleştirse de Çin'i tamamen soyutlamamaya özen gösterdi.
Ancak 2024'teki seçimler, Kiev'in üye ülke olmaya yaklaşmasıyla birlikte Von der Leyen'in Ukrayna yanlısı gündeminin, sağcı Avrupalı milletvekillerinden oluşan yeni koalisyondan ne kadar tepki göreceğini belirleyecek.
Hindistan
Başbakan Narendra Modi ve iktidardaki Hindistan Halk Partisi'ni eleştirenler, ülkedeki dini azınlıkların yaygın bir zulümle karşı karşıya olduğunu söylüyor. Modi'nin Hindu milliyetçisi gündemi güç kazandıkça Sih ve Müslüman Hintler’in hedef olduğu şiddet de giderek sıradanlaşıyor.
Bu eleştiriler Hindistan toprakları ile sınırlı değil. Modi'nin hükümeti geçen yaz Toronto'da bir Sih gurbetçiye suikast düzenlemekle ve Kasım ayında New York'ta yaşayan bir başka Sih aktivisti öldürme planı ile suçlanıyor. Bu skandallar Hindistan'ın Batı ile diplomatik ilişkilerini sarstı.
Yine de eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı Joseph Nye, ne Hindistan'ın ne de ABD'nin aralarındaki bağın kopmasına izin vereceğini öngörüyor. Nye, iki ülkeyi birleştiren şeyin Çin'in küresel güç haline gelmesiyle ilgili ortak kaygılar olduğunu söylüyor.
Dünyanın en büyük liberal demokrasisi olan Hindistan, Çin ve Kuzey Kore'ye karşı bölgede bir denge unsuru olduğunu kanıtladı.
Nye, ABD'nin Biden ya da Trump tarafından yönetilmesinden bağımsız olarak, "Amerikalılar’ın Hindistan ile ilişkilerini istikrarsızlaştıracak bir şey yapacaklarını sanmıyorum" dedi. Her iki başkan da Modi hükümeti zaman zaman otokrasiye meyletse de Hindistan'la yakın olmanın Asya'da demokrasi davasını ilerletmek için hayati önem taşıdığını biliyor.
Anket kuruluşu Morning Consult'a göre yüzde 77'lik yüksek bir onay oranına sahip olan Modi, Nisan ayında yapılacak oylamada ilk sırada ve üçüncü beş yıllık dönemini kazanabilir. Kazanması halinde Modi'nin, başbakan olarak geçirdiği on yıla yakın süre boyunca hem Trump hem de Biden ile kurduğu bağları geliştirmesi beklenebilir.
Güney Afrika
Güney Afrika'nın üç başkenti var. Cape Town (yasama); Pretoria (yürütme) ve Bloemfontein (yargı).
Güney Afrika'nın iktidar partisi, 1994 yılında yeni seçilen başkan Nelson Mandela ve Afrika Ulusal Kongre Partisi'nin (ANC) ırkçı apartheid rejiminin sonunu getirdiği ve yeni bir çoğunluk yönetimi dönemini başlattığı günden bu yana en sarsıntılı dönemini yaşıyor.
30 yıldır ilk kez şimdi, ANC meclis çoğunluğunu kaybetme riskiyle karşı karşıya ve iktidarda kalabilmek için muhtemelen diğer partilerle koalisyon kurmak zorunda kalabilir.
Güney Afrika, kıtanın en sanayileşmiş ülkesi unvanına sahip olsa da COVID pandemisi sonrası dünyayı saran ekonomik sıkıntılardan hiçbir şekilde muaf değil.
İşsizlik oranının üçte bire düştüğü ve elektrik kesintilerinin ülkeyi kasıp kavurduğu Güney Afrika'da, Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa parti saflarındaki yolsuzlukların kökünü kazıma sözü veriyor. Ancak özellikle genç Güney Afrikalılar ANC'den uzaklaşıyor.
Güney Afrikalı siyasi analist Daniel Silke, ANC'nin büyük olasılıkla gelecek beş yıl boyunca iktidarda kalacağını söylüyor. Ancak Silke, en büyük muhalefet partisi olan Demokratik İttifak'ın (DA) bir şekilde uzun soluklu bir zafer kazanması halinde, "Güney Afrika ile Batı arasındaki ilişkilerde önemli bir iyileşme olacağı" görüşünde.
Rusya ve Çin ile uzun süredir yakın ilişkileri olan ANC'nin aksine, beyazların liderliğindeki Demokratik İttifak, ABD ve diğer büyük Batı ülkelerini yansıtan geniş bir özgürlükçü felsefe ile kuruldu.
Silke, ANC'nin iktidarda kalmasının Çin ile Güney Afrika arasında daha da güçlü bir bağ kurulmasına yol açabileceğini söyledi; "Kamu iktisadi teşebbüslerimizde bu denli başarısız olduğumuz düşünüldüğünde, Çin'in ANC hükümetine enerji, lojistik ya da ulaşım altyapısı gibi alanlarda yardımcı olması için kesinlikle daha fazla potansiyel var" diyor.
Çin, Xi'nin Kuşak ve Yol Girişimi aracılığıyla Güney Afrika'da ve dünyanın diğer gelişmekte olan ülkelerinde büyük bir yatırımcı haline geldi. Kuşak ve Yol, Pekin'in devletlere ticaret anlaşmaları, borç verme paketleri ve altyapı bağışları sunduğu 10 yıllık bir uluslararası program.
Silke, “düşükten al yüksekten al” mantığıyla, "Çin'in şu anda, zayıflamış bir Güney Afrika'ya yatırım yapmasının kesinlikle büyük bir fırsat" olacağını belirtti.
Çin'in Güney Afrika'daki halihazırda büyük olan rolünü büyütüp büyütmeyeceği ya da ABD'nin burada daha fazla ekonomik nüfuz kazanıp kazanmayacağı, gelecek yıl sandığa gidecek olan Güney Afrikalı seçmenin tavrına bağlı.
Dezenformasyon yılı
2024 yılında dünya düzeni belirsizliğini koruyor ve yapay zeka tarafından desteklenen dezenformasyonun hala hesaplanamayan tehdidinin bu düzenin şekillenmesinde rol oynayacağı kesin.
Çevrimiçi dezenformasyon ve medya manipülasyonu konusunda önde gelen uzmanlardan Joan Donovan VOA'ya yaptığı açıklamada, dünyanın dört bir yanındaki seçmenlerin yapay zeka tarafından üretilen ikna edici görüntü ve seslere maruz kalacağını uyarısında bulundu.
Donovan, bunu özellikle tehlikeli kılan şeyin, savaşlar ve pandemi tarafından tahrip edilen zaten değişken bir jeopolitik manzara olduğunu söyledi.
Donovan, "Korkmuş, aç ve yoksul halklar arasında kafa karışıklığına neden olmak, bu kesimin demokrasiye olan inancını kaybetmesi halinde feci sonuçlar doğurabilir" dedi.
Peki, 2024'te dünyanın dört bir yanındaki seçmenler hangi antidemokratik müdahalelere dikkat etmeli?
ABD Dışişleri Bakanlığı, geçen Ekim ayında 100'den fazla büyükelçilikle paylaştığı sızdırılmış bir iç yazışmada, seçimlere müdahale kampanyaları söz konusu olduğunda Rusya'nın "önde gelen fail" olduğu uyarısında bulundu. Yazışmaya göre Moskova, seçimleri "işlevsiz” ve kurulan hükümetleri “gayrimeşru" olarak nitelendirerek yurtdışındaki demokrasilere "istikrarsızlık tohumları ekmeye" çalışıyor.
Microsoft'un Tehdit Analiz Merkezi tarafından geçtiğimiz Kasım ayında yayınlanan bir çalışma, 2024 yılında Rusya, İran ve Çin'in, dezenformasyonu benzersiz bir etkinlikle yaymak için sosyal medyada "memler, gifler, podcastler, video klipler ve fenomenleri" kullanarak ABD dahil dünya genelinde önemli seçimlere müdahale edebileceğini öngörüyor.
"Rusya, İran ve Çin için, bir sonraki ABD başkanı çatışmanın yönünü belirleyecek. Savaşlar da çıkabilir ya da barış hakim olabilir" ifadelerine yer veren çalışmanın yazarları, 2024 ABD başkanlığı yarışının "birden fazla otoriter aktörün aynı anda bir seçim sonucuna müdahale etmeye ve etkilemeye çalıştığı" ilk yarış olabileceğinin altını çizdi.
Donovan, sosyal medya şirketlerinin de sorumlu tutulması gerektiğini söyledi.
Bir zamanların Twitter’ı X, platformdaki yabancı etki kampanyalarını izlemekle görevli seçim dürüstlüğü ekibinin tamamını Eylül ayında işten çıkardı. Avrupa Komisyonu geçtiğimiz günlerde, platformun içeriğini denetlemek için yeterince çaba göstermediğini iddia ederek, X'i dezenformasyon yayma konusunda AB yasalarını ihlal ettiği gerekçesiyle soruşturduğunu açıkladı.
Donovan, "Meta ayrıca son on yılda güvenilirlik konusunda yaptığı önemli iyileştirmeleri geri aldı ve çok sayıda araştırma ekibini işten çıkardı" dedi.
Dünyanın en popüler sosyal medya sitelerinden bazılarında iç denetimin yavaş yavaş ortadan kalktığı düşünüldüğünde, Tayvan ve AB'den ABD ve ötesine kadar küresel demokrasiyi korumak için güvenilir haberler her zamankinden daha kritik bir önem taşıyor.
Donovan, "Gazeteciler dezenformasyonun çürütülmesinde ön saflarda yer alıyor ve çoğu zaman platformların kendisinden daha hızlı hareket ediyor" diyor.
Forum