MİT TIR'larıyla ilgili haberleri nedeniyle 26 Kasım 2015’te tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı. Savcılık, Dündar ve Erdem için bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapis , bir kez müebbet hapis ve 30 yıla kadar hapis cezası istedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın şikayetçi sıfatıyla yer aldığı iddianamede gazeteciler; ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen ya da tamamen engellemeye teşebbüs etmek’, ‘silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek isteyerek yardım etmek’, ‘devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek’, ‘devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etme ve casusluk maksadıyla açıklamak’ ile suçlanıyor.
“Mahkeme iddianameyi iade ederek Türk adaletinin onurunu kurtarmalı”
Merkezi Paris’te bulunan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü RSF, ağırlaştırılmış müebbet hapis talebini, ‘suçluluk hırsıyla çullanma’ olarak nitelendirdi. RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire, ‘‘İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi bu mantıkdışı iddianameyi savcılığa göndererek Türkiye adaletinin onurunu kurtarmalı” çağrısı yaptı. RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada müebbet talebinin, Türkiye’de gazeteciliğe ve gazetecilere karşı bir gözdağı olduğunu söyledi
Önderoğlu, ‘‘Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması başından beri Cumhurbaşkanı’nın yönetimi altında idare edilen bir süreç. İddianamede iki haberci için ikişer kez müebbet hapis ve 40 yıl hapis cezası istenmesi bu intikam hissinin tatmin edilmesine dönük bir uygulama gibi gözüküyor. Bu iddianame Türkiye’de bağımsız gazeteciliğin araştırma zemini ile her türlü yasadışılığın sorgulanması imkanlarının ortadan kalktığını gösteriyor’’ dedi.
TGC: Türkiye demokrasi açısından kan kaybetmeye devam ediyor
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne göre de bu iddianame Türkiye’nin demokrasi açısından kan kaybetmeye devam ettiğinin kanıtı.
Amerika’nın Sesi’ne konuşan Cemiyet Genel Sekreteri Sibel Güneş, ‘‘Can Dündar ve Erdem Gül gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutukludur. Son 10 yılda 300'e yakın gazeteci terör örgütü üyeliği, terör örgütüne destek gibi hiçbir dayanağı olmayan iddialarla suçlandı. 1 ile 7 yıl arasında değişen sürelerde cezaevinde tutuldu. Sonunda da tahliye edilerek ‘Sizi paralel örgütünün polisleri, savcıları suçladı, bizim bununla ilgimiz yok’ denildi. Meslektaşlarımızla ilgili delillerin sahte olduğu ortaya çıktı’’ dedi.
Şu anda Can Dündar ve Erdem Gül'ün içinde olduğu 32 gazetecinin tutuklu olduğuns dikkat çeken Güneş, Başbakan Yardımcısı ve Basından Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Numan Kurtulmuş'a bir rapor da sunduğunu açıkladı. Raporda, 32 tutuklu gazetecinin serbest bırakılması ve tutuksuz yargılanması, gazetecilerin siyasetçiler tarafından terör örgütü üyeliğiyle suçlanmaktan vazgeçilmesi isteniyor.
Uluslararası basın örgütleri: Dündar ve Gül serbest bırakılmalı
Can Dündar ve Erdem Gül’le görüşme başvuruları Adalet Bakanlığı tarafından reddedilen 9 uluslararası basın örgütünden temsilciler Silivri Cezaevi’nin önünde sürdürülen ‘umut nöbeti’ne katıldı. PEN International, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Etik Gazetecilik Ağı (EJN), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), Dünya Gazete ve Haber Yayıncıları Birliği (WAN-IFRA) ve Güneydoğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO) temsilcileri okudukları basın açıklamasıyla görüş izni verilmemesini protesto etti.
Ziyaret hakkının reddedilmesini ağır bir suistimal olduğunu ifade eden basın örgütleri ittifakı, Erdem ve Dündar’ın serbest bırakılmasını talep etti.
Açıklamada, ‘‘İttifak, Türk makamlarını Dündar ve Gül'ü gecikme olmaksızın serbest bırakmaya, haklarındaki bütün suçlamaları çekmeye ve şu an gazetecilikle ya da dile getirdikleri görüşlerle ilgili tutuklu bulunan bütün gazetecileri de özgür bırakmaya çağırıyor. İttifak, ayrıca Türkiye'deki yasa koyucuları ülkenin otokratlığa doğru gidişini tersine döndürecek adımları atmaya ve demokratik ülkelerin hükümetlerine; ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde verdiği insan hakları taahhütlerine uyması için Türk hükümetine baskı uygulamaya çağırıyor’’ dendi.