Erişilebilirlik

Fidan ABD-Türkiye Stratejik Mekanizma Toplantısı için Washington’da: Görüşmelerden neler bekleniyor?


ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İstanbul'daki Vahdettin Köşkü'nde 6 Ocak'ta biraraya gelmişti.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İstanbul'daki Vahdettin Köşkü'nde 6 Ocak'ta biraraya gelmişti.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve beraberindeki heyet, ABD-Türkiye Stratejik Mekanizması toplantıları için başkent Washington’a geldi.

Ekim 2021’de Roma’daki NATO zirvesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden’ın görüşmesi sonrası üzerinde anlaşılan Stratejik Mekanizma, ihtilaflı konularının yanısıra başka alanlarda olumlu gündeme odaklanarak işbirliği imkanlarını ele almak üzere kurulmuştu.

Fidan seyahatin, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın daveti üzerine planlandığını Antalya Diplomasi Forumu’nda açıklamış, “Çok çeşitli konularda Amerika ile ilişkilerimizin muhasebesini yapacağız” demişti.

Sullivan-Fidan görüşmesi

Hakan Fidan Washington temasları kapsamında, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile görüştü.

Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre görüşmede Türkiye, Gazze’de bir an önce ateşkes ilan edilmesi ve bölgeye ulaşan insani yardımın artırılması gerektiğini iletirken, müzakerelerde gelinen son nokta değerlendirildi.

Türkiye'nin görüşmede, Ukrayna’daki savaşın daha fazla uzamaması gerektiği ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve siyasi bütünlüğü içinde çözülmesini savunduğunu dile getirdiği de belirtildi.

Fidan ABD-Türkiye Stratejik Mekanizma Toplantısı için Washington’da
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:03:24 0:00

Öte yandan görüşmede, Suriye’deki terör örgütleriyle mücadele konusundaki kararlılığın da vurgulandığına işaret edildi.

Kaynaklar, bu konuda ABD’nin müttefiklik ruhuna uygun hareket etmesi ve PKK’nın uzantılarıyla olan ilişkisini kesmesi gerektiğinin ifade edildiğini belirtti.

Görüşmede, Türkiye'nin Irak’ta siyasi istikrara verdiği önem ve Irak’ta yuvalanmış terör örgütleriyle mücadele konusunun da ele alındığı kaydedildi.

Sullivan- Fidan görüşmesinde, Ankara'nın Azerbaycan - Ermenistan barış sürecine desteği ve burada sağlanacak ilerlemenin Kafkasya’nın refahı için belirleyici olacağının ifade edildiği de dile getirildi.

Dışişleri Bakanlığı'nın X hesabından paylaşılan mesajda da, Fidan'ın ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Ben Cardin ve komisyon üyesi senatörler ile görüştüğü belirtildi.

Blinken- Fidan görüşmesi Cuma günü

Perşembe günkü heyetlararası görüşmelerin ardından Blinken ve Fidan’ın Cuma günü ABD Dışişleri Bakanlığı’nda biraraya gelmesi planlanıyor.

Fidan'ın bazı Kongre üyeleri ile de görüşmesi, düşünce kuruluşları etkinliklerine katılması da bekleniyor.

Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması kapsamında son olarak dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Victoria Nuland, Ocak sonunda Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Burak Akçapar'ın davetlisi olarak temaslarda bulunmuştu.

Blinken ve Fidan sadece iki hafta önce Rio de Janerio’daki G-20 toplantıları sırasında biraraya gelmişti.

Fidan geçen Aralık’ta da İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Temas Grubu’nda yer almış ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Blinken’la görüşmüştü.

Bu gezi ise Fidan’ın, Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması kapsamında Washington’a ilk ziyareti.

Mekanizmanın son bakanlar düzeyindeki toplantısı Ocak 2023’te dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Blinken arasında yapılmıştı.

Ziyaret aynı zamanda bu hafta içinde Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın ile ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Başkanı William Burns arasında Washington'da yaptığı görüşmeyi izliyor.

Diplomatik kaynaklara göre Kalın-Burns görüşmesinde Ankara'nın IŞİD, Suriye ve Irak'taki YPG güçleri ve Fetullah Gülen hareketine karşı terörle mücadele stratejileri ele alınmıştı.

Hakan Fidan da önce geçen hafta Antalya Diplomasi Forumu’nda Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüşmüş, bu hafta içinde de İslam Konferansı Örgütü toplantısı için gittiği Cidde'de İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile biraraya gelmişti.

Washington’ın önde gelen düşünce kuruluşu Brookings’den araştırmacı Kemal Kirişci, bu ziyaretin zamanlaması ile Türk-Amerikan ilişkileri açısından önemli olduğu görüşünde.

VOA Türkçe’ye konuşan Kirişci’ye göre Ankara’nın, İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması, ABD’nin Türkiye F-16 savaş uçakları ve modernizasyon kiti satışının yolunu açması ve Washington Büyükelçiliği’ne siyasi atama yerine Dışişleri Bakanlığı geleneğinden gelen Sedat Önal’ın getirilmesi gibi gelişmeler sonrasında bu ziyaret, ikili ilişkilerin sakinleşerek daha geleneksel ve olumlu bir noktaya gitmesi anlamına gelebilir.

İsveç ve F-16 krizinin aşılması Cuma günkü görüşmenin gündeminden önemli bir yükü kaldırsa da ihtilaflı konular, Ukrayna’dan sonra Gazze’de başlayan savaş nedeniyle, azalmış değil.

Türk basınının diplomatik kaynaklara dayandırdığı haberlere göre, halen ABD’de yaşayan Fetullah Gülen’in iadesi, Halkbank davası, ticaret ve enerji işbirliğinin geliştirilmesi gibi daha birçok başlık görüşülecek.

Peki VOA Türkçe’nin konuştuğu uzmanlara göre Washington’daki görüşmelerde gündeme gelmesi beklenen bölgesel ve ikili ilişkileri ilgilendiren başlıca konular ne?

Gazze’nin geleceği ve yardımlar

Masadaki en sıcak konulardan biri beş aydır süren İsrail-Hamas çatışması. Türkiye, Hamas’a verdiği destek nedeniyle ABD tarafından eleştirilmiş ve ateşkes için arabuluculuk sürecinde yer almamış olsa da, savaş sonrası süreçte oynayabileceği rol ve insani yardımlara verebileceği destek, Washington’un radarında.

Gazze’ye havadan insani yardım gönderen ABD, denizden açılacak bir koridor üzerinden yardım ulaştırılması seçeneği üzerinde de duruyor. Kemal Kirişci, kısa vadede Türkiye’nin bu yardımlara katkısının görüşmelerde ele alınıp alınmayacağı sorusuna “olabilir” yanıtını veriyor.

“Türkiye’nin bu yardımların âlâsını yapabilecek teknik, lojistik ve gemilerle yapabilecek kapasitesi olduğuna” dikkat çeken Kirişci, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) gibi doğru yollardan yapılacak bir yardımı ABD tarafının memnuniyetle karşılayabileceği gibi Türkiye'nin uluslararası camiadaki prestiji açısından önemli bir adım olacağını söylüyor.

F-16’ların satış süreci ve F-35 programına dönüş

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey diplomatlarından Victoria Nuland’ın geçen Ocak’ta Türkiye ziyaretinde yaptığı, “S-400 sorununu aşabilirsek ki aşmak istiyoruz, ABD Türkiye’yi yeniden F-35 ailesine almaktan memnun olur” açıklaması gündemi uzun süre meşgul etmişti.

Ancak F-35 savaş uçağı programına dönüşün, çözüme ulaştırılabilecek bir konu başlığı olması beklenmiyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın eski diplomasi danışmanlarından John Sitilides, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “Türkiye, NATO müttefiklerindeki F-16'ların, F-22'lerin ve F-35'lerin sinyallerini okuyabilecek, gizli özelliklerini Rus istihbaratına ifşa edebilecek ve onları gökyüzünden vurabilecek S-400 sistemine sahip olduğu sürece, Washington'un Ankara'ya uyguladığı yaptırımları kaldırması neredeyse düşünülemez” diyor.

Jeostratejist Sitilides, Washington'daki pek çok yetkilinin, Türk savunma şirketlerinin Amerikan jetlerini tersine mühendislikle üreterek Türkiye'nin yerli KAAN savaş uçağı üretim hatlarında benzer F-22 ve F-35 kabiliyetlerine ulaşmasından, ABD veya NATO tipi kullanım koşulları olmaksızın başka ülkelere ihraç etmesi halinde F-16 teslimatının ABD çıkarları için uzun vadeli bir tehdit oluşturacağından endişe ettiğini söylüyor.

Türkiye'nin ilk milli muharip uçağı olan KAAN, 21 Şubat’ta ilk uçuşunu tamamlamıştı. Türk Havacılık ve Uzay Sanayi (TUSAŞ), ABD’nin Türkiye’ye F-16 satış sürecini başlatmasından önce, Türk Hava Kuvvetleri'nin eskiyen F-16 filosunun yerini alması için KAAN'ı geliştiriyordu.

Yeni savaş uçağı başlangıçta, dördüncü nesil F-16 jetlerinde de kullanılan iki adet General Electric F-110 motoruyla güçlendirilecek. Türkiye, KAAN'da yerli üretim motorları seri üretimde kullanmayı hedefliyor ve Savunma Sanayii Başkanlığı'na göre bunun da 2028'de başlaması bekleniyor.

Konuyla bağlantılı olarak Fidan’ın ziyaretinde gündeme gelmesi beklenen mesele ise, F-35 programından çıkarılmadan önce Türkiye’nin yapmış olduğu 1,4 milyar dolarlık ödemenin F-16’ların alımı için kullanılması.

Suriye ve ABD’nin YPG’ye verdiği destek

Türkiye ile ABD arasında aşılması en zor konulardan biri, Washington’un Suriye'nin kuzeydoğusunda IŞİD ile mücadele etmesi için Suriye Demokratik Güçleri’ne, özellikle SDG çatısı altındaki silahlı güç YPG’ye verdiği destek.

Ankara, YPG’yi ABD tarafından da terör örgütü olarak kabul edilen PKK'nın Suriye kolu olarak görüyor ve Washington’un verdiği bu desteği kabul edilemez bulduğunu sık sık dile getiriyor.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli de yaklaşık üç hafta önceki açıklamasında, “ABD tarafından beklentimiz açık, biz PKK/YPG uzantılarıyla ilişkisini sonlandırmasını bekliyoruz (...) Bir ülkeyle müttefik olduğunuzu söyleyerek, o ülkenin başkentinde bomba patlatmaya çalışan, askerlerini, sivillerini öldüren örgütlerle işbirliği yapamazsınız. Biz bunları kendileriyle konuşmaya devam edeceğiz” demişti.

Ancak Washington Enstitüsü Türkiye Masası Direktörü Soner Çağaptay, ABD'nin YPG ile ilişkisini bir kademe aşağı çekebileceğini düşünse de bu ilişkinin tamamen bitmesini beklemiyor; çünkü “Suriye'nin kuzeydoğusunda bir boşluk olursa yani ABD, YPG'yi terk ederse, IŞİD'in bu boşluğu doldurmasından korkuluyor.”

VOA Türkçe’ye Fidan-Blinken görüşmesinden beklentileri değerlendiren Çağaptay, başkanlık seçiminin sonucu ne olursa olsun, ancak ABD'nin Suriye'den çekilmesi durumunda YPG politikasından vazgeçilmesi ve Türkiye'nin bölgede nasıl bir rol oynayabileceği konusunun gündeme gelebileceğini kaydetti.

Çağaptay, “Henüz o noktaya gelmedik. Bu görüşmede bence Suriye için bir tür yol haritası konusunda sadece bebek adımları atılabilir, ancak bu hiçbir şekilde ABD'nin YPG ile olan ilişkisinin hemen sona ermesi anlamına gelmez” dedi.

Ukrayna Savaşı ve Karadeniz’in güvenliği

ABD tarafı, Rusya’ya karşı Ukrayna’ya destek verilmesini Türkiye’yle işbirliği yapılabilecek alanlardan biri olarak görüyor. Çapatay’a göre görüşmelerde pozitif gündem maddelerinden biri bu olacak.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeff Flake’in geçen ay kaleme aldığı bir makalede Ukrayna’ya sağlanan mühimmat stoklarının yenilenmesi ve arttırılması için Türk savunma sanayi ile işbirliği yapıldığını kaydetmişti.

Türkiye’nin Montrö Anlaşması’yla Boğazlar’ı kapatarak Rus savaş gemilerini Karadeniz’den uzak tuttuğunu da belirten Flake, savaşın küresel gıda güvenliğini tehlikeye atması üzerine Türk diplomatların, Karadeniz Tahıl Girişimi'ni müzakere ettiğini de hatırlatmıştı.

Ancak ABD’nin Karadeniz’de özellikle NATO kapsamında varlığını güçlendirmek istediği de biliniyor. ABD’nin bu yılki savunma bütçesi yasasında ilk kez Karadeniz Güvenlik ve Kalkınma Stratejisi yer aldı.
John Sitilides’s göre ise ABD, Montrö’nün kıyıdaş olmayan NATO ittifakı gemilerine getirdiği kısıtlamaları, özellikle Ukrayna savaşında Rus Donanması'nın lehine görüyor.

Ancak Montrö, Türkiye’nin kırmızı çizgisi ve Sitilides görüşmelerde bu konuda bir gelişme olmasını beklemiyor.

Afrika’da Çin nüfuzuna karşı işbirliği

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeff Flake’in yazısında dikkat çeken değerlendirmelerden biri de Türkiye’nin “Sahra altı Afrika’da borç tuzağına düşmeden yüksek kaliteli altyapı arayan ülkeler için Çin’e karşı uygun bir alternatif” olduğunu kanıtladığıydı.

Soner Çapaptay’a göre de Türkiye'nin Afrika’daki varlığı, sadece Çin değil Rusya’nın da kıtadaki nüfuzuna karşı koymak isteyen ABD yönetiminin görüşmelerde ele almak isteyeceği konulardan biri olabilir.

“Türkiye, TİKA'yı, Diyanet’i diğerlerini kullanarak genel olarak Afrika'da nüfuz inşa etti. Şu anda Türk Havayolları, kıtadaki geleneksel sömürgeci güç Fransa’nın havayolu şirketinden daha fazla Afrika başkentine uçuyor. Böylece Türkiye Afrika'ya bağlantı sağlıyor. Türkiye, Afrika Boynuzu ve Sahel'deki Müslüman çoğunluklu veya çoğulcu ülkelerde gerçekten önemli yer edinmiş durumda. Türkiye Afrika'yı farklı bir şekilde ele alıyor ve bence yardım kuruluşları ve diğer devlet kurumları açısından yaptığı yatırımların karşılığını aldı” diyen Çağaptay, kayda değer konumu nedeniyle Washington’un Ankara ile ortaklık arayabileceği yorumunu yaptı.

Erdoğan’ın Beyaz Saray’a ziyareti

İsveç’in NATO onayı, F-16 satışı, büyükelçi ataması, stratejik mekanizma, pozitif işbirliği alanları derken olumlu değerlendirilen bu havayı taçlandıran soru ise ABD Başkanı Joe Biden’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı resmi ziyaret için Beyaz Saray’a davet edip etmeyeceği.

ABD’de ilk dönemini neredeyse geride bırakan Biden’dan bugüne kadar böyle bir davet gelmedi.

Erdoğan’ın son Beyaz Saray ziyareti, Başkan Trump’ın daveti üzerine Mayıs 2017’deydi ve temaslara Türk Büyükelçiliği önünde Erdoğan’ın korumalarının da karıştığı kavga damgasını vurmuştu.

Washington, Temmuz ayında NATO’nun 75. yıl zirvesine evsahipliği yapacak. Bu zirveye dünya liderleriyle birlikte Erdoğan’ın da katılması olası.

Ancak VOA Türkçe’nin konuştuğu uzmanlar, zirve öncesinde davet olasılığı konusunda bölünüyor.

Jeostratejist John Sitilides’e göre böyle bir davet çok düşük bir ihtimal.

Sitilides, “ABD-Türkiye ilişkilerinde birçok konuda mevcut güvensizlik ve anlaşmazlık düzeyinin, Başkan Biden'ın önümüzdeki sekiz ay boyunca fiziksel olarak yorucu geçmesi beklenen seçim kampanyası programıyla birleşmedi. Dışişleri Bakanı Fidan'ın bu haftaki Stratejik Mekanizma görüşmelerini takip edecek bir davet ve üst düzey müzakerelerin planlanmasını zorlaştırıyor” dedi.

Brookings Enstitüsü’nden Türkiye uzmanı Kemal Kirişci de Beyaz Saray davetinin, Fidan-Blinken görüşmesinde gündeme gelebileceğini ancak NATO zirvesi ve seçimler nedeniyle mümkün görünmediği fikrinde.

Soner Çağaptay ise Erdoğan’ın NATO zirvesinden önce Beyaz Saray’da ağırlanacağını düşünenlerden.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın bu ziyarete zemin hazırlamak için de geldiğini söyleyen Çağaptay, “31 Mart'ta Türkiye'deki seçimler nedeniyle bu ay olası değil. Ancak Nisan veya Mayıs ayında, bu aşamada Erdoğan’ın ziyaretinin çok muhtemel olduğunu düşünüyorum” öngörüsünü paylaştı.

  • 16x9 Image

    Dilge Timoçin

    Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler mezunu Dilge Timoçin mesleğe 2000 yılında NTV'de başladı. 2008'de Habertürk TV'ye transfer oldu, dış haber sorumlusu olarak görev yaptı. ShowTV'de dış haber editörü ve spiker olarak çalışan Timoçin, sonrasında Al Jazeera Türk'e geçti; Al Jazeera İngilizce için prodüktörlük yaptı. Dilge Timoçin VOA Türkçe'ye katılmadan önce Reuters, Deutsche Welle gibi yabancı basın kuruluşlarıyla çalışıyordu

Forum

XS
SM
MD
LG