Erişilebilirlik

Denizcilik Tarihi Yeniden Hayat Buluyor


Akdeniz, özellikle de Doğu Akdeniz, tarihin ilk çağlarından bu yana hep önemli bir ticaret merkezi oldu. Ticaretin önemli bir kısmı da teknelerle yapıldı. Peki daha haritanın ve pusulanın icat edilmediği, metal çivilerin kullanılmadığı, tahtaların iple bağlandığı bir dönemde denizcilik nasıldı?

Denizcilik Tarihi Yeniden Hayat Buluyor
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:04:55 0:00

Şimdiye kadar bilinen en eski batıklardan olan Uluburun gemisi, bu konuda tarihe önemli bir ışık tutuyor. 1982 yılında Antalya’nın Kaş İlçesi'nin sekiz kilometre açığında keşfedilen batık gemi, sadece taşıdığı yüklerle değil yapım tekniğiyle de binlerce yıl öncesinin kapısını aralıyor. Yaklaşık 15 metre boyunda ve beş metre eninde olan 3 bin 300 yıllık bu gemi, sedir ağacından yapılmış. Kaplama tahtaları “geçme yöntemi” ile birleştirilmiş. Aynı yöntem, Uluburun’dan bin sene sonra Yunan-Roma gemilerinde de kullanılmış. Bugün yaygın olan “önce iskelet” yönteminin aksine, “önce kabuk” yöntemi ile inşa edilmiş. Yani, önce geminin dış yüzeyi, kabuk inşa edilmiş, daha sonra içerisine iskeleti eklenmiş. Geçmişi M.Ö 1300 yılına uzanan Uluburun gemisi, şu an Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.

Ancak İzmir’in Urla İlçesi'ndeki 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği sayesinde Uluburun gemisinin replikası yeniden denizlere döndü.

3 bin 300 yıllık gemi yeniden denizlere indi

2004 yılında kurulan dernek, deniz tarihi ve deniz arkeolojisiyle ilgili projeler yapıp, Anadolu’nun ve Akdeniz’in zengin tarihine ışık tutmayı amaçlıyor. Dernek üyesi Mualla Erkurt, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, çalışmalarına ilk olarak Uluburun gemisiyle başladıkların söyledi: “Biliyorsunuz Uluburun batığı şu an dünyanın en eski batığı ve bizim sularımızda bulunmuş bir batık. Bu batıktan çıkan bilgileri, yine batık başkanı hocalarımızla, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’yle, gemi mühendisleriyle birlikte, ‘nasıl bir gemi olabilirdi’ diye oturup bir plan yaptık. Bu plan sonucunda da Uluburun gemisini imal ettik ve antik rotasında yani Doğu Akdeniz’de yolculuk yaptık bu gemiyle. Yollarını nasıl buluyorlardı, hangi limanlara uğruyorlardı, içlerinde ne taşıyorlardı, gemide yaşam nasıldı, yelkenleri nasıl kullanıyorlardı? Çünkü günümüzden çok farklı yelkenleri var. Tamamen arkadan esen rüzgarlarla çalışan yelken sistemleri var. Her rüzgarda yolculuk yapamıyor bu tekneler. Bütün bunlarla ilgili araştırmalar yaptık bu projemizde.”

Marsilya’yı Foçalı denizciler kurdu

Çok farklı mesleklerden gönüllülerin yürüttüğü çalışmalar, Uluburun gemisiyle sınırlı değil. Dernek üyeleri, antik döneme ait farklı gemileri, yine o döneme ait yapım teknikleriyle yeniden canlandırmayı sürdürüyor. Bitirdikleri teknelerle de denizlere açılıyorlar. Tabii yolculuklar da o dönemin koşulları altında gerçekleştiriliyor.

Dernek üyeleri, 2009 yılında da Foça Marsilya projesini hayata geçirdi.

Bu projenin İyon göçünü anlattığını belirten Erkurt, “M.Ö. 600’de Anadolu Pers istilasına uğrayınca İyonlar göç ediyor. Denizci olanlar da gemileriyle Akdeniz’e açılıyorlar. Özellikle Foçalılar çok denizci bir yapı. Bugünkü Marsilya’yı kuruyorlar. Marsilya limanına gittiğinizde orada bir plaket var yerde. ‘Bu şehir M.Ö. 600’de Foçalı denizciler tarafından kurulmuştur’ yazıyor. Bu çok değerli ve önemli bir bilgi. Bir Anadolulu olarak bizim çok ilgimizi çekti bu. Biz de o döneme ait bir tekne yapıp 54 gün süren bir yolculukla Marsilya’ya vardık. Bu yolculuğun da nasıl yapılmış olduğunu deneyimledik” dedi.

Antik çağ koşullarında denizde 54 gün

Peki antik çağ koşullarında denizde 54 gün nasıl geçti? Ertürk’e göre büyük bir deneyim oldu: “Aslında harika bir yolculuk. Yani gerçekten ‘tadı damağınızda kalır’ derler ya. 54 gün sonra Marsilya limanına vardığımızda biz dedik ki, ‘herhalde herkes tekneyi terk edecek gidecek, kimse kalmayacak teknede.’ Tam tersine kimse gitmek istemedi. Hatta hala o ekip arkadaşlarımızla beraberiz. Ne zaman denize çıkacağız diye sürekli birbirimize sorular soruyoruz. Çünkü gerçekten kimsenin yaşamadığı bir deneyimi yaşıyorsunuz. Motorun olmadığı, hiçbir modern sistemin olmadığı, tuvaletin, mutfağın, kamaraların olmadığı tekneler bunlar. Ama o kadar zevkli ve değişik şeyler yaşıyorsunuz ki, o deneyimlere şahit olmak da ayrıca bir zevk. Zaten büyük çoğunluğu denize, tarihe, arkeolojiye meraklı insanlar katılıyor bu yolculuklara. Bir sürü şey öğreniyoruz. Yanlışları görüyoruz. Doğruların daha doğru olduğunu, eski insanların ne düşündüğünü, bu teknelerde nasıl yaşadıklarını, bunları deneyimledikçe, insanın çok hoşuna gidiyor bu tür yolculuklar.”

Deneysel arkeoloji

360 Derece Tarih Araştırma Grubu'nun çalışmaları, sadece antik dönem gemilerini yeniden denizlerde yüzdürmeye odaklanmıyor. Erkurt, bu çalışmaları da şu sözlerle anlattı: “Antik döneme ait her şey ilgimizi çekiyor. Mesela eskiden insanlar suyun altına nasıl dalıyorlardı deyip Ortaçağ’da yapılan dalış çanlarını yaptık. Savunma sistemleri nasıldı? İlk taşları oyup top yapmışlar. Sonra derileri birbirine ıslatıp, sıkıp sarıp top yapmışlar bronz ve demiri bulana kadar. Mesela bunlarla ilgili çalışmalarımız var. Mancınıklar nasıldı? Tekneleri nasıl denize atıp denizden çıkarıyorlardı? Vinçler nasıldı? Bütün bunları tekrardan yapıp deneyimliyoruz. Yani tam adı üzerinde deneysel arkeoloji yapıyoruz.”

Finikeliler'le Vikingler'in buluşması

360 Derece Tarih Araştırma Grubu'nun son projesi ise Finike dönemine ait bir gemiyle bu kez Ege’den Karadeniz’e açılmak. Pandemi nedeniyle proje gecikmeli olarak hayata geçecek. Erkurt, “Pandemiden dolayı uzun yolculuğa çıkamadık bu gemiyle. Ama İzmir Körfezi’nde deneme seferlerini yaptık. Pandemi olmasaydı, yeni yaptığımız Finike teknesiyle önce bir Karadeniz yolculuğumuz olacaktı. Tuna üzerinden iki tane Viking teknesi gelecekti. Varna’da buluşacaktık onlarla. Sonra beraber İstanbul’a gelecektik. Pandemiden dolayı ertelendi ama umarım en kısa zamanda yapacağız yine bu buluşmayı” diye konuştu.

17 yıldır faaliyetlerini sürdüren dernek, bir yandan da önemli bir bilgi aktarım merkezine dönüşüyor. Erkurt, “Kreşlerden tutunda da üniversitelere kadar her düzeyden öğrenciler geliyor buraya. Onlarla burada tarih atölyeleri yapıyoruz. Arkeoloji anlatıyoruz çocuklara. Üniversiteler derslerini, projelerini yapıyorlar burada. Biz de o ilginin sonucunda burayı daha derli toplu, daha gezilebilir, atölyeden daha gezilebilir bir yer haline getirme çabası içindeyiz şimdi” ifadesini kullandı.

XS
SM
MD
LG