17 Haziran 2021’de HDP İzmir il binasına silahlı saldırı düzenleyen ve Deniz Poyraz'ı öldüren Onur Gencer'in yargılandığı davanın üçüncü duruşmasında avukatlar, mahkeme heyetinin reddedilmesini istedi. Ret talebini üst mahkemeye gönderen mahkeme heyeti, duruşmayı 18 Temmuz'a erteledi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Poyraz ailesi avukatlarından Türkan Aslan Ağaç, “Mahkeme heyetinin bağımsız, tarafsız ve adil yargılama yapma koşullarından gittikçe uzaklaştığı kanaati tarafımızda oluştu” dedi.
Sanık Onur Gencer’in tutulduğu cezaevinden duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldığını söyleyen Ağaç, “Bu duruşmada sanığın salonda bizzat hazır edilmesi noktasında kurulmuş bir ara karar vardı. Biz dün gece vakitlerine kadar UYAP sisteminden (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) baktık. Sanığın SEGBİS talebi sunulmamıştı. Sabah duruşma salonuna girdiğimizde sanığın duruşma salonunda bizzat hazır edilmediği, bugün itibariyle sunmuş olduğu SEGBİS talebinin mahkeme tarafından kabul edilerek SEGBİS’le duruşma salonuna bağlandığını gördük. Öncelikle mahkemeye itirazımızın temel nedeni buydu” diye konuştu.
“Sanık mahkeme heyetini dahi tehdit etti”
Sanığa bu koşullarda soru sorma girişiminde bulunmadıklarını kaydeden Ağaç, “SEGBİS odasından bağlanıyor, yanında infaz koruma memuru olduğu iddia edilen bir kişi var. Onunla sürekli sohbet halinde. Her iki eli ensesinde, sandalyesinde kaykılmış bir vaziyette SEGBİS odasından görüntüsü var ve o koşullarda sürekli yanındaki infaz koruma memuruyla yan taraftaki cam olduğunu tahmin ettiğimiz yerde bulunan başka bir görevliyle sürekli konuşma halinde. Bu kişi siyasi bir cinayet işlemiş bir katil. Bu rahat ortam ve konfor sağlanarak uzaktan bir yargılama faaliyetiyle biz hukuksuzluğa ortak olmayacağımızı mahkemeye söyledik. O sebeple sanığın duruşma salonuna getirtilmesi ve sorularımıza duruşma salonunda cevap vermesini istedik. Biz o sanığın gözlerin içine baka baka sorularımızı soracağız, o da bizim gözlerimizin içine bakarak cevaplarını verecek” ifadelerini kullandı.
Sanığa söz verildiğinde duruşma salonundaki HDP’lileri ve Poyraz ailesini hedef gösteren ve tehdit eden açıklamalarda bulunduğuna da belirten Ağaç, “Mahkeme heyetini dahi tehdit etti. Mahkeme heyetine kendisinin arkasında bir güç olduğunu düşündürecek sözler sarf etti. Yarın öbür gün SEGBİS çözümleri geldiğinde bunu daha net ve açık olarak göreceğiz. O yüzden bu gerçeklikler varken bu şekilde bir yargılama sürecine biz katılan vekilleri olarak ortak olmamız mümkün değil” dedi.
“Yetki belgeli avukatların soru sorması engellendi”
Ağaç, duruşmada yetki belgeli avukatların soru sormasına müsaade edilmemesine tepki gösterdiklerini de söyledi. Ağaç, “Yetki belgesiyle görevlendirdiğimiz 600’e yakın avukat meslektaşımız var. Bunun içinde baro başkanları da dahil olmak üzere birçok meslektaşımız var. Duruşma salonunda bulunan bu arkadaşlarımızın tutanağa geçmesi konusunda bir talebimiz oldu. Ancak mahkeme bu talebimizi reddederek, taraf olarak duruşma tutanağına yazılmadıysanız sanığa ya da tanığa soru sorma imkanını da alma yolunu açmış oldu. Mahkeme buna ilişkin de ara karar kurarak, sadece asillerin yani Deniz Poyraz ve HDP’nin vekaletini taşıyan bizlerin soru sorabileceği noktasında sınırlama getirdi. Bunu hukuken kabul etmemiz mümkün değil. Sonuçta yetki belgesinin hukukta yeri var. Yetki belgesini verdiğimiz meslektaşlarımızın tamamı biz hangi haklara sahipsek aynı hakları kullanmakla yetkilendirdiğimiz anlamına geliyor. Mahkeme bu yetkilendirmeye ve duruşma salonundaki sayısız meslektaşımıza o salonda yokmuş muamelesi yaptı” şeklinde konuştu.
“Talimatla alınan bir paragraf ifadelerle soru sorma hakkından mahrum bırakılıyoruz”
Ağaç, mahkeme heyetini reddetme gerekçelerinden bir diğerini ise, “Mahkeme bilgi sahibi sıfatıyla ifadelerine başvurulan tanıkların arasında seçim yapmıştı. Kriteri belli değil. Bazı insanları tanık sıfatıyla dinlemeyeceğine, bir kısım tanığın da başka illerde, başka adliyelerden talimatla ifadesinin alınması konusunda hüküm kurmuştu. Ben bu ara kararlardan rücu edilmesi gerektiği, o tanıklara yüz yüzelik ilkesi gereği soru sorma hakkımızın olduğunu ve sorularımızın olduğunu söyledim. Görmediğimiz bir tanığa soru sorma imkanımızın da olmayacağını söyledim. Dilekçem bu içerikteydi. Mahkeme iki celse boyunca o dilekçe konusunda da bir hüküm kurmadı. İkinci duruşmayla üçüncü duruşma arasında bir kısım sanığın mahkemeye dilekçe vererek, adreslerini başka iller gösterip, o illerde talimatla sadece bir paragraftan ibaret ifadeler verdiğini gördük. Olayın karanlık yönü böylece iyice karartılmış oldu. Çünkü talimatla ifadeleri alınan o beş tanık dosya açısından kritik önemde. Aslında belki de bu dosyanın şüphelisi olması gereken kişiler. Sanık sandalyesine oturtulması gereken kişiler ve talimatla ifadeleri alınıyor. Bir paragraftan oluşan ifadelerle, biz soru sorma hakkından mahrum bırakılıyoruz” sözleriyle anlattı.
Duruşma sonunda mahkeme heyeti, avukatların mahkeme başkanı ve üyelerin çekilmesi yönündeki talebini reddederek, ara kararını açıkladı. Heyet, reddi hakim talebine İzmir 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi'nin karar vermesine, sanık Onur Gencer’in tutukluluğunun devamına ve duruşma salonunda hazır edilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma, 18 Temmuz sabahı saat 9.00’da görülecek.
“Yargı, iktidarın sopası ve oyuncağı haline geldi”
Bayraklı'da bulunan İzmir 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşma öncesinde bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, üzerinde Deniz Poyraz'ın fotoğrafı bulunan "Deniz Poyraz isyanımızdır" yazılı dövizler ile "Katillerden hesap soracağız, faşizm yenilecek biz kazanacağız" yazılı pankart taşınarak, sık sık "Deniz Poyraz onurumuzdur" sloganları atıldı.
HDP Grup Başkan Vekili Saruhan Oluç, yaptığı konuşmada ilk günden beri saldırının arkasındaki odakların açığa çıkarılmasını istediklerini söyledi.
Oluç, “Ne yazık ki Türkiye’deki hukuk sistemi, Türkiye’deki yargı iktidarın tam bir sopası ve oyuncağı haline geldiği için söylediklerimizin karşılığını bir türlü bulamıyoruz. Bu, tek kişinin hazırlayıp yaptığı bir cinayet, bir suikast, bir katliam girişimi değildir dedik. Türkiye’de her zaman bu tür siyasi saldırıların ve katliamların arkasında devletin içinde odaklanmış olan çeşitli çetelerin ve karanlık odakların organizasyonu olduğu bilinir” dedi.
Tetikçinin belli olduğunu kaydeden Oluç, asıl önemli olanın tetikçiyi azmettiren odakların açığa çıkarılması olduğunu söyledi.
“Neyi gizliyorsunuz, neyi koruyorsunuz?”
Mahkeme heyetinin bu konuda bugüne kadar gereken işlemleri yapmadığını ifade eden HDP Grup Başkan Vekili, “Neyi gizliyorsunuz, neyi koruyorsunuz” diye konuştu. Ortada hukuk ve yargı bırakılmadığını savunan Oluç, Gezi Davası’ndaki mahkumiyet kararına imza atan heyetteki bir yargıcın daha önce AKP’den milletvekili olmak için aday adayı olduğunu hatırlattı.
Oluç, birçok HDP’linin yargılandığı Kobani davasında da bir önceki mahkeme heyeti başkanının çete üyesi olma suçlamasıyla karşı karşıya olduğunu belirtti; “Bakın bir ağır ceza mahkemesi üyesini, çete üyesi olan bir hakimi hakkında soruşturma olan, hakkında teknik takip olan bir hakimi, Bahtiyar Çolak isimli hakimi bizim Kobani Kumpas Davası’nın mahkeme heyetinin baş hakimi yaptılar. Belli ki dediler ki ona ‘sen mahkumiyet ver Kobani Kumpas Davasında, biz de senin çete suçunu aklayalım’, ama ortaya çıktı, yapamadı. O adam istifa etmek zorunda kaldı. Hukukçu değil çete üyesiymiş ağır ceza mahkemesi üyesi” ifadelerini kullandı.
“HDP kapısına kilit vurulacak bir dükkan değil”
Oluç, iktidarın toplumsal ve siyasal muhalefeti sindirmek için HDP’yi kapatmaya çalıştığını öne sürerek, “HDP’yi kapatma hevesiyle oradan oraya koşturarak AYM üyelerine baskı yapmaktan vazgeçin. AYM’yi tehdit etmekten, şantaj yapmaktan vazgeçin. Bu iktidar bir kez DTP’yi kapatarak yasakçı bir iktidar olduğunu göstermiştir. Şimdi aynı izi takip ederek HDP’ye yönelik kapatma davasını kapatmayla sonuçlandırmak için AKP ve MHP ittifakı elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Bunu biliyoruz ama biz kapısına kilit vurulacak bir dükkan değiliz. HDP bu saldırılardan yılmaz, bu saldırılardan korkmaz, çekinmez” dedi.
Oluç’un konuşmasının ardından Kadınlar Birlikte Güçlü adına konuşmalar yapıldı. Konuşmalarda Deniz Poyraz’ın öldürülmesinin kadın mücadelesine yönelik bir saldırı olduğu savunuldu. Mahkeme salonlarında gerçek adaletin sağlanması için mücadele ettiklerini belirten kadınlar, mahkeme sürecinin takipçisi olacaklarını vurguladı.