KUZEY CAROLINA, CHARLOTTE —
Demokrat Parti’nin Kuzey Carolina eyaletinin Charlotte kentinde yapılan ulusal kurultayında Pennsylvania eyaletini temsil eden Malatyalı Hacettepe Üniversitesi mezunu işadamı Murat Güzel 12 yıldır ticaretle uğraşıyor. Charlotte’daki kurultayda Amerika’nın Sesi Türkçe Bölümü muhabiri Alparslan Esmer’in konuştuğu Güzel, delege olması için Demokrat Parti’nin kendisine öneride bulunduğunu söyledi.
MURAT GÜZEL’LE SÖYLEŞİ
AE - Hoşgeldiniz. Bize kendinizden bahseder misiniz? Amerika’ya ne zaman yerleştiniz, ne iş yapıyorsunuz?
MG - Önce söyleyeyim, Malatyalıyım. Hacettepe Üniversitesi Elektronik bölümünde iki yıl asistanlık yaptıktan sonra master ve doktora için Amerika’ya geldim. Eğitimimi tamamladıktan sonra buradaki değişik firmalarda çalıştım. 12 yıldır da ticaretle uğraşıyorum, inşaat ve gıda işlerinde.
AE - Peki nasıl delege olmaya karar verdiniz? Nasıl bir süreçten geçtiniz?
MG - Ben delege olmaya karar vermedim. Evet bu soruyu soruyorlar. Zaten 26 senedir burada olduğum için. Toplumda biliniyorum bir şekilde. Görüştüğümüz konuştuğumuz insanlar var. Özellikle bulunduğunuz toplumda varlığınızı hissettirmeniz için düşüncelerinizi söylemeniz gerekiyor. Bu anlamda Demokrat Partililer beni kendileri buldular. Çünkü onlarla uzun zamandan beri iş hayatından dolayı yakınlıklarım var. Görüşmelerimiz var, arkadaşlıklarımız var. En son Nisan ayında buradaki tanıdık senatörler ve belediye başkanları kendi aralarında konuşmuşlar ve bana bu teklifi getirdiler. “Seni delege yaptık” dediler. Normalde delege olmak için seçimlere girmek gerekiyor. Ben seçimlere girmedim. Partinin kontenjanından delege tayin etmişler. Biz de bu vesileyle buraya gelmiş olduk.
AE - Geçen hafta Tampa’da bir Türk delegeyle karşılaştım ve kendisine sordum ‘Neden Cumhuriyetçi Parti?’ diye, şimdi size sormak istiyorum. Neden Demokrat Parti?
MG - Şimdi bizim için mutlak anlamda partilerin çok bir anlamı yok. Önemli olan, hepimizin bir misyonu var. Biz öyle bir kültürden geliyoruz ki, güzelliği ve doğruyu tavsiye eden, kötülüklerin uzaklaşmasını isteyen bir kültürün evlatlarıyız. Paylaşmayı seven insanlarız. Komşumuz açken tok yatan insanlar değiliz. Ve özgürlüklerimize düşkün insanlarız. Özgürlüğün ne kadar önemli olduğunu ben burada daha iyi anladım. Türkiye’de bu hala çok iyiye doğru gidiyor, özgürlükler anlamında. İnsanın en önemli özelliği, özgürlüğü ve düşüncelerini ifade edebilme yeteneğidir. Bu anlamda da bu düşüncelerimizi ifade ettiğimizde özgür bir şekilde, insanlar da sizi dinliyorlar. Ben de bu düşüncelerimi gerek Cumhuriyetçilerle, gerek Demokrat Partililerle zaman zaman paylaşıyorum. Açıksözlülükle paylaştığımız için bunlar da ilgi gösterdiler ve bir şekilde diyaloğumuz devam ediyor. Özel olarak bir parti şeyimiz yok her ne kadar beni Demokrat Parti’ye delege olarak koymuşsalar da.
AE - Yaklaşık iki haftadır Amerikan seçimlerini Türkiye’deki izleyicilerimize anlatmaya çalışıyoruz. Siz delegelik sürecini anlatabilir misiniz acaba? Nasıl başlıyor, nasıl buraya geliyorsunuz, göreviniz nedir?
MG - Delegelerin oluşması demin de dediğim gibi seçimle ya da partinin kontenjanıyla olan bir şey. Buraya gelince de burada dört gün boyunca çeşitli komiteler var, toplantılar var, sabahtan gece geç saatlere kadar. Bu programlar oluyor. Yarın da delegelerin görevi Demokrat Partililerin adayı olan Obama’yı resmi olarak aday göstermek. Obama şu anda resmi aday değil henüz. Delegelerin görevi oylarını ya da fikirlerini Obama’dan yana kullanarak resmi olarak delege olmasını sağlamak. Zaten Obama’nın aday olduğunu biliyoruz yani. Bu vesileyle de yeniden adaylığı resmileşmiş olacak.
AE - Aslına bakarsanız önseçimlerde Başkan Obama’ya karşı parti içinden bir aday çıkmadı. Bu durumda da aday belirleme sürecinde bir zorluk yaşadığınızı düşünmüyorum. Öyle değil mi?
MG - Doğru söylüyorsunuz. Zaten o gelenek yani. Eğer bir başkan varsa ve ikinci kez seçime girecekse onun karşısına yeni bir rakip çıkmıyor. Bu anlamda öyle bir şey söz konusu değil. Önemli olan burada prosedürün çalışması, resmi şekilde delegeler adayı belirliyor. Bu anlamda zaten Obama her ne kadar aday olsa da resmiliğini delegeler veriyor. Böyle bir süreçten geçiyor.
AE - Siyaset burada Türk asıllıların nispeten uzak durduğu bir konu. Siz ne düşünüyorsunuz?
MG - Eğer dediğiniz bizim düşündüğümüz anlamda kirli politikaysa, evet. Hepimizin uzak durması lazım. Eğer siyaset dediğiniz toplum içinde yaşama bilimini kastediyorsanız, herkes siyasetin içinde olmak zorunda bu anlamda. Eğer siz etrafınızdaki olaylar hakkında, iyi şeyler hakkında, kötü şeyler hakkında rahatsızlıklarınız varsa ve düşüncelerinizi ifade etmiyorsanız yakınmaya hakkınız yok. Doğal olarak varolduğunuzu hissettirmenin bir gerekçesidir siyasi anlamda düşüncelerinizi söylemek. Bunun illa ki bir parti olarak yapılması gerekmiyor yani, bir dernekte de fikirlerinizi söyleyebilirsiniz, toplum içinde de söyleyebilirsiniz. Kuruluşlarda da düşüncelerinizi söyleyebilirsiniz ve parti de budur. Zaten Amerika’da bu işin iyi bir tarafı da, Türkiye’deki bir spor takımına destek gibi bir parti anlayışınız yok. Daha çok adaylarla ilgilidir. Benim için çok daha farklı bir şey. Benim için mesele Demokrat ya da Cumhuriyetçi değil, benim için önemli olan insanlık ve bize verilen önemli değerlerimiz var. Dediğim gibi biz güzellikleri tavsiye edip iyilikleri yapmakla mükellefiz. Zaten denge dediğimiz şey de bu anlamda oluşuyor. Eğer toplumla, ailenizle, çevrenizle ilişkileriniz yerindeyse, yaşadığınız toplumda, topraklarda denge içinde yaşıyorsanız, siz de bu mutluluğu yakalamış olursunuz yani. Asıl olan da budur. Öteki şeylerin hepsi, hırs dediğimiz, bir şeyi bir şey için yapmak, bunların insanlara çok da mutluluk getirmediğini görüyoruz yani.
AE - Peki Türklere tavsiyelerinizi alabilir miyim bu durumda?
MG - Yani inandığım şeyleri söyleyebilirim açık niyetlilikle. O da bulundukları yerde ne olursa olsun seslerini yükseltsinler, varlıklarını ifade etsinler. Eğer siz görüşlerinizi ifade etmiyorsanız, bir anlamda yoksunuz demektir. Dolayısıyla toplumda olan yanlışlıkları da şikayet etmeye hakkınız yok söylediğim gibi. Bu anlamda duyarlı olmaları lazım. Çocuklarımıza toplumsal ve siyasi duyarlılık öğretmemiz lazım. Bunlar çünkü gelecek için çok önemli. Bugün mesela dünya küçülüyor. Global bir ülke diyecek olursak, bir zaman Malatyalıydık, sonra Türkiyeli olduk, daha sonra da dünyalı olduk yani. Dolayısıyla önemli olan insanlarımızın çok güzel değerleri var. Bunları Amerika’da siz de yaşıyorsunuz, görüyorsunuz. Birçok şeylerde bunlar henüz belli yerlere ulaşamışlar, ama birçok yerlerde de bizi geçmişler. Özellikle Türkiye’de özgürlükler ve statüko meselesi çözüldüğü anda Türkiye çok daha ilerleyecektir. Özellikle son on yılda bir işadamı olarak Amerika’da Türkler olarak çok daha rahatız. Önceki izlenimlerimiz hiç iyi değildi, şu an Türkiye’deki devletin ve hükümetin politikaları oldukça faydasını göstermiş durumda. Daha iyi faydalar da sağlayacaktır. Ama önemli olan insan odaklı olmak zorundayız. İnsanlara siz hizmet ettiğinizde, insanları düşündüğünüzde insanlar gelip sizi bulacaktır. Benim bu delegelik süreci böyle bir şey yani.
AE - Peki siyasi hedefleriniz var mı ilerde?
MG - Hayır hiçbir siyasi hedefim yok. Yani politika hedefim yok diyelim. Siyasi anlamda tabi ki bulunduğumu toplumda sesimizi yükselteceğiz. İnandığımız doğruların ardında sonuna kadar duracağız. En önemli inandığımız doğrular da özgürlükler meselesi.
AE - Burada ilk kez delege olduğunuzu söylediniz, 6 bin delege arasındasınız. Ortamı nasıl buldunuz?
MG - Evet çok enteresan tabii, yani muazzam bir sistem var burada. Biz Türkler olarak baktığımızda, çok karmaşık işleri çok basit bir şekilde halledebiliyorlar. Kendilerine göre de çok zorlu bazı problemlere de biz baktığımızda çok daha basit olduğunu biz görebiliriz, kendimiz çok daha kolay çözümlerde bulunabiliyoruz yani. Belli şeylerde oldukça ilerlemişler, sosyal anlamda ilerlemişler ve sistemi çalıştırıyorlar. Yine de buna rağmen bizim ülkemizde, küçümseme anlamında demiyorum tabii, dağdaki bir çobanın bile politika hakkında görüşleri vardır. Bu ülkede maalesef bunlar bu kadar yaygın değil. Dolayısıyla biz insanların birbirine düştüğü politika anlamında değil de, insan bilimi, toplumsal bilimi birlikte yaşamak, insanların birlikte yaşaması, özgürlükleriyle yaşaması. Çünkü siz insanlara özgürlüklerini verdiğinizde başka insanlar size dayatmalarda bulunmayacaklardır.
AE - Sayın Murat Güzel, Demokrat Parti Pennsylvania delegesi. Çok teşekkür ediyoruz, sorularımızı yanıtladınız, bize konuk oldunuz. Çok sağolun.
MURAT GÜZEL’LE SÖYLEŞİ
AE - Hoşgeldiniz. Bize kendinizden bahseder misiniz? Amerika’ya ne zaman yerleştiniz, ne iş yapıyorsunuz?
MG - Önce söyleyeyim, Malatyalıyım. Hacettepe Üniversitesi Elektronik bölümünde iki yıl asistanlık yaptıktan sonra master ve doktora için Amerika’ya geldim. Eğitimimi tamamladıktan sonra buradaki değişik firmalarda çalıştım. 12 yıldır da ticaretle uğraşıyorum, inşaat ve gıda işlerinde.
AE - Peki nasıl delege olmaya karar verdiniz? Nasıl bir süreçten geçtiniz?
MG - Ben delege olmaya karar vermedim. Evet bu soruyu soruyorlar. Zaten 26 senedir burada olduğum için. Toplumda biliniyorum bir şekilde. Görüştüğümüz konuştuğumuz insanlar var. Özellikle bulunduğunuz toplumda varlığınızı hissettirmeniz için düşüncelerinizi söylemeniz gerekiyor. Bu anlamda Demokrat Partililer beni kendileri buldular. Çünkü onlarla uzun zamandan beri iş hayatından dolayı yakınlıklarım var. Görüşmelerimiz var, arkadaşlıklarımız var. En son Nisan ayında buradaki tanıdık senatörler ve belediye başkanları kendi aralarında konuşmuşlar ve bana bu teklifi getirdiler. “Seni delege yaptık” dediler. Normalde delege olmak için seçimlere girmek gerekiyor. Ben seçimlere girmedim. Partinin kontenjanından delege tayin etmişler. Biz de bu vesileyle buraya gelmiş olduk.
AE - Geçen hafta Tampa’da bir Türk delegeyle karşılaştım ve kendisine sordum ‘Neden Cumhuriyetçi Parti?’ diye, şimdi size sormak istiyorum. Neden Demokrat Parti?
MG - Şimdi bizim için mutlak anlamda partilerin çok bir anlamı yok. Önemli olan, hepimizin bir misyonu var. Biz öyle bir kültürden geliyoruz ki, güzelliği ve doğruyu tavsiye eden, kötülüklerin uzaklaşmasını isteyen bir kültürün evlatlarıyız. Paylaşmayı seven insanlarız. Komşumuz açken tok yatan insanlar değiliz. Ve özgürlüklerimize düşkün insanlarız. Özgürlüğün ne kadar önemli olduğunu ben burada daha iyi anladım. Türkiye’de bu hala çok iyiye doğru gidiyor, özgürlükler anlamında. İnsanın en önemli özelliği, özgürlüğü ve düşüncelerini ifade edebilme yeteneğidir. Bu anlamda da bu düşüncelerimizi ifade ettiğimizde özgür bir şekilde, insanlar da sizi dinliyorlar. Ben de bu düşüncelerimi gerek Cumhuriyetçilerle, gerek Demokrat Partililerle zaman zaman paylaşıyorum. Açıksözlülükle paylaştığımız için bunlar da ilgi gösterdiler ve bir şekilde diyaloğumuz devam ediyor. Özel olarak bir parti şeyimiz yok her ne kadar beni Demokrat Parti’ye delege olarak koymuşsalar da.
AE - Yaklaşık iki haftadır Amerikan seçimlerini Türkiye’deki izleyicilerimize anlatmaya çalışıyoruz. Siz delegelik sürecini anlatabilir misiniz acaba? Nasıl başlıyor, nasıl buraya geliyorsunuz, göreviniz nedir?
MG - Delegelerin oluşması demin de dediğim gibi seçimle ya da partinin kontenjanıyla olan bir şey. Buraya gelince de burada dört gün boyunca çeşitli komiteler var, toplantılar var, sabahtan gece geç saatlere kadar. Bu programlar oluyor. Yarın da delegelerin görevi Demokrat Partililerin adayı olan Obama’yı resmi olarak aday göstermek. Obama şu anda resmi aday değil henüz. Delegelerin görevi oylarını ya da fikirlerini Obama’dan yana kullanarak resmi olarak delege olmasını sağlamak. Zaten Obama’nın aday olduğunu biliyoruz yani. Bu vesileyle de yeniden adaylığı resmileşmiş olacak.
AE - Aslına bakarsanız önseçimlerde Başkan Obama’ya karşı parti içinden bir aday çıkmadı. Bu durumda da aday belirleme sürecinde bir zorluk yaşadığınızı düşünmüyorum. Öyle değil mi?
MG - Doğru söylüyorsunuz. Zaten o gelenek yani. Eğer bir başkan varsa ve ikinci kez seçime girecekse onun karşısına yeni bir rakip çıkmıyor. Bu anlamda öyle bir şey söz konusu değil. Önemli olan burada prosedürün çalışması, resmi şekilde delegeler adayı belirliyor. Bu anlamda zaten Obama her ne kadar aday olsa da resmiliğini delegeler veriyor. Böyle bir süreçten geçiyor.
AE - Siyaset burada Türk asıllıların nispeten uzak durduğu bir konu. Siz ne düşünüyorsunuz?
MG - Eğer dediğiniz bizim düşündüğümüz anlamda kirli politikaysa, evet. Hepimizin uzak durması lazım. Eğer siyaset dediğiniz toplum içinde yaşama bilimini kastediyorsanız, herkes siyasetin içinde olmak zorunda bu anlamda. Eğer siz etrafınızdaki olaylar hakkında, iyi şeyler hakkında, kötü şeyler hakkında rahatsızlıklarınız varsa ve düşüncelerinizi ifade etmiyorsanız yakınmaya hakkınız yok. Doğal olarak varolduğunuzu hissettirmenin bir gerekçesidir siyasi anlamda düşüncelerinizi söylemek. Bunun illa ki bir parti olarak yapılması gerekmiyor yani, bir dernekte de fikirlerinizi söyleyebilirsiniz, toplum içinde de söyleyebilirsiniz. Kuruluşlarda da düşüncelerinizi söyleyebilirsiniz ve parti de budur. Zaten Amerika’da bu işin iyi bir tarafı da, Türkiye’deki bir spor takımına destek gibi bir parti anlayışınız yok. Daha çok adaylarla ilgilidir. Benim için çok daha farklı bir şey. Benim için mesele Demokrat ya da Cumhuriyetçi değil, benim için önemli olan insanlık ve bize verilen önemli değerlerimiz var. Dediğim gibi biz güzellikleri tavsiye edip iyilikleri yapmakla mükellefiz. Zaten denge dediğimiz şey de bu anlamda oluşuyor. Eğer toplumla, ailenizle, çevrenizle ilişkileriniz yerindeyse, yaşadığınız toplumda, topraklarda denge içinde yaşıyorsanız, siz de bu mutluluğu yakalamış olursunuz yani. Asıl olan da budur. Öteki şeylerin hepsi, hırs dediğimiz, bir şeyi bir şey için yapmak, bunların insanlara çok da mutluluk getirmediğini görüyoruz yani.
AE - Peki Türklere tavsiyelerinizi alabilir miyim bu durumda?
MG - Yani inandığım şeyleri söyleyebilirim açık niyetlilikle. O da bulundukları yerde ne olursa olsun seslerini yükseltsinler, varlıklarını ifade etsinler. Eğer siz görüşlerinizi ifade etmiyorsanız, bir anlamda yoksunuz demektir. Dolayısıyla toplumda olan yanlışlıkları da şikayet etmeye hakkınız yok söylediğim gibi. Bu anlamda duyarlı olmaları lazım. Çocuklarımıza toplumsal ve siyasi duyarlılık öğretmemiz lazım. Bunlar çünkü gelecek için çok önemli. Bugün mesela dünya küçülüyor. Global bir ülke diyecek olursak, bir zaman Malatyalıydık, sonra Türkiyeli olduk, daha sonra da dünyalı olduk yani. Dolayısıyla önemli olan insanlarımızın çok güzel değerleri var. Bunları Amerika’da siz de yaşıyorsunuz, görüyorsunuz. Birçok şeylerde bunlar henüz belli yerlere ulaşamışlar, ama birçok yerlerde de bizi geçmişler. Özellikle Türkiye’de özgürlükler ve statüko meselesi çözüldüğü anda Türkiye çok daha ilerleyecektir. Özellikle son on yılda bir işadamı olarak Amerika’da Türkler olarak çok daha rahatız. Önceki izlenimlerimiz hiç iyi değildi, şu an Türkiye’deki devletin ve hükümetin politikaları oldukça faydasını göstermiş durumda. Daha iyi faydalar da sağlayacaktır. Ama önemli olan insan odaklı olmak zorundayız. İnsanlara siz hizmet ettiğinizde, insanları düşündüğünüzde insanlar gelip sizi bulacaktır. Benim bu delegelik süreci böyle bir şey yani.
AE - Peki siyasi hedefleriniz var mı ilerde?
MG - Hayır hiçbir siyasi hedefim yok. Yani politika hedefim yok diyelim. Siyasi anlamda tabi ki bulunduğumu toplumda sesimizi yükselteceğiz. İnandığımız doğruların ardında sonuna kadar duracağız. En önemli inandığımız doğrular da özgürlükler meselesi.
AE - Burada ilk kez delege olduğunuzu söylediniz, 6 bin delege arasındasınız. Ortamı nasıl buldunuz?
MG - Evet çok enteresan tabii, yani muazzam bir sistem var burada. Biz Türkler olarak baktığımızda, çok karmaşık işleri çok basit bir şekilde halledebiliyorlar. Kendilerine göre de çok zorlu bazı problemlere de biz baktığımızda çok daha basit olduğunu biz görebiliriz, kendimiz çok daha kolay çözümlerde bulunabiliyoruz yani. Belli şeylerde oldukça ilerlemişler, sosyal anlamda ilerlemişler ve sistemi çalıştırıyorlar. Yine de buna rağmen bizim ülkemizde, küçümseme anlamında demiyorum tabii, dağdaki bir çobanın bile politika hakkında görüşleri vardır. Bu ülkede maalesef bunlar bu kadar yaygın değil. Dolayısıyla biz insanların birbirine düştüğü politika anlamında değil de, insan bilimi, toplumsal bilimi birlikte yaşamak, insanların birlikte yaşaması, özgürlükleriyle yaşaması. Çünkü siz insanlara özgürlüklerini verdiğinizde başka insanlar size dayatmalarda bulunmayacaklardır.
AE - Sayın Murat Güzel, Demokrat Parti Pennsylvania delegesi. Çok teşekkür ediyoruz, sorularımızı yanıtladınız, bize konuk oldunuz. Çok sağolun.
Yükleniyor...