DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit, normalleşmenin Kürtleri hariç tutarak mümkün olmayacağını söyleyerek, “AKP iktidarı ifadelerinden biz şunu anlıyoruz; ‘Evet normalleşelim ama Kürtler hariç normalleşelim'. DEM Parti hariç gibi bir paranteze alınmış durumdayız” dedi.
Koçyiğit, aralarında VOA Türkçe muhabirinin de bulunduğu bir grup gazeteciye, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in iktidar cephesiyle görüşmeleri ve olası yeni anayasa hazırlığı konularında değerlendirmelerde bulundu.
Ankara’nın gündeminde, Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle görüşmeleri, aynı zamanda AK Parti'li TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un anayasa hazırlığı için yürüttüğü siyasi parti turları var.
CHP öncülüğündeki normalleşme talebi kapsamında hukuksuzluklar ve cezaevindekiler üzerinden söz kurulduğunu kaydeden Gülistan Koçyiğit, sadece Gezi Davası tutukluluları örneğiyle normalleşme talep edilmesini yeterli görmediklerini söyledi.
Normalleşmede, Kobani Davası’nda 16 Mayıs’ta nasıl karar alınacağını kritik eşik olarak tanımlayan Koçyiğit, bu davada verilecek kararla “normalleşmede Kürtler hariç mi dahil mi” sorusuna yanıt verilebileceğini kaydetti. Koçyiğit, şunları söyledi:
“Öncelikle dilden başlayarak, herkesin aslında çeperlenmiş, sınırlanmış dilini aşarak normalleşmeye başlaması gerekiyor. Osman Kavala’yı söylediğinizde Selahattin Demirtaş’ı, Figen Yüksekdağ ya da Gülten Kışanak’ı söylemiyorsanız orada zaten bir normallik algısı oluşturmuyorsunuzdur. O bir normal değil. Normal olan onları da söylemek. Normalleşme dediğinizde Kürtler hariç normalleşemezsiniz. AKP iktidarı ifadelerinden biz şunu anlıyoruz; ‘Evet normalleşelim ama Kürtler hariç normalleşelim’. DEM Parti hariç gibi bir paranteze alınmış durumdayız. Oysa ki biz şunu söylüyoruz; Asıl normalleşmeye başlayacaksanız önce Kürtlerle başlamanız lazım. Kürtlerle normalleşmeden, Kürtlerle barışmadan, Kürtlere yönelik bütün bu kıyıcı politikalara son vermeden normalleşme imkanı yok. Tabii ki bizim açımızdan normalleşme dediğimizde, bu ülkedeki antidemokratik bütün sorunların aşılmasını kastediyoruz.”
“Anayasa tartışması, normalleşme adımlarını tartışmayı sağlıyor”
Anayasa meselesini Türkiye’nin temel gündemi olarak gördüklerini söyleyen Koçyiğit, “Türkiye’nin darbe anayasasından kurtulmaya ihtiyacı var. Her beraber bunun koşulları tartışmasını yürütmek zorundayız. Normalleşme olmadan bunun nasıl olacağını açıkça sorduk, soruyoruz. Kobani kumpas davası ve HDP kapatma davası devam ederken, DEM Parti’ye kapatma davası açılması gündeme gelmişken, kayyım tehdidi halen Demokles’in kılıcı gibi bizim belediyelerimizin başında sallanırken, nasıl olacak bu normalleşme? Bir samimiyet sorunu olduğunu düşünüyoruz. Gerçekten AKP, yeni bir anayasa yapmak istiyorsa bu konuda toplumu ikna etmeli. Biz siyasi partileri de ikna etmeli. Siyasi partiler de biz de ikna değiliz. Gerçekten samimiyetle bu toplumun, bu ülkenin ihtiyacı olan anayasayı mı yapmak istiyor? Yoksa 2028 seçimine yürüyüşünde kaybettiği gücünü tahkim etmek mi istiyor? Kısmen sistemi de revize ederek durumu onarmak mı istiyor? Kendisi açısından gündem mi yaratmaya çalışıyor?” sorularını gündeme getirdi.
Muhalefet olarak anayasa tartışması sadece iktidar yararına denililirse o zaman tartışma kapısını kapatmamak gerektiğini söyleyen Koçyiğit, “Bu kapıyı kapatmak toplum lehine midir, Kürt halkı lehine midir, demokrasi lehine midir sormak gerekiyor. Bizim açımızdan öyle olmadığını düşünüyoruz. AKP’ye değil, yeni bir anayasa yapma meselesine bir şans verilmesi gerekiyor. Biz belki de yeni anayasa tartışmalarını yürütürken Türkiye’nin normalleşmesine katkı sunacak bazı adımların atılmasını zorlayabiliriz. Diyelim ki hep beraber bütün muhalefet kapıları kapattık, yeni anayasa yok. Peki hangi zeminde neyi tartışmış olacağız? Bizim açımızdan aslında yeni anayasa tartışması, aynı zamanda normalleşme adımlarını dolayısıyla da yeni anayasa yapımı koşullarını da tartışmayı beraberinde getiriyor. Birbirini besleyen başlıklar olarak görüyoruz açıkçası” diye konuştu.
“Biz sırtımızda yumurta küfesi taşıyoruz”
DEM Parti’nin tabanı bakımından cezaevindeki onbinlerce partili düşünüldüğünde normalleşme adımlarını acil ihtiyaç gördüklerini belirten Koçyiğit, “AKP’yi güçlendirmeyelim, bekleyelim, işte dört yıl sonra eğer erken seçim olmazsa yeni bir hükümet gelir, biz onunla anayasa yaparız diyeceğimiz bir durum değil. Çünkü her gün cezaevinden tabutlar çıkıyor, her gün hak ihlalleri artıyor. Çok açık ve net söyleyelim, diğer partiler gibi değiliz, biz sırtımızda yumurta küfesi taşıyoruz. Çünkü her kapattığımız kapı, her kapattığımız tartışma insan yaşamına ya da insanlarca daha uzun yıllar bedel ödenmesine yol açabilir. Bu sorumlulukla tartışmayı yürütüyoruz ve bu nedenle bize soruyorlar işte bir kırmızı çizginiz var mı? Hayır. Biz bu tartışma yürüsün istiyoruz” dedi.
Anayasa tartışmasını sivil toplum ile yürüteceklerini kaydeden Koçyiğit, “Eğer yeni anayasa yapılmayacaksa da toplum desin ki bu hükümetle bu yeni anayasa yapılamaz. Ama niyet samimi ya da değil ancak yeni anayasa yapmaya dair bir beyan var. Devletten, hükümetten, iktidardan bunu olgunlaştıracak, bunu ilerletecek adımlar atmasını bekliyoruz” ifadesini kullandı.
“Mesela en hızlı İstanbul Sözleşmesi’ne dönüş mümkün”
Koçyiğit, ayrıca Türkiye’de adalet talebiyle ilgili pek çok başlık bulunduğuna dikkat çekerek, Emine Şenyaşar’ın ailesini, Cumartesi İnsanları’nın eylem yapabilmesini, zırhlı araçlarla çocuk öldürülmemesini, sadece tweet attığı için tutuklanan insanlar olmamasını, Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi, Kobani davası gibi başlıkları sıraladı.
“Bütün bunları örneğin gerçekten adil bir şekilde, hızlı bir şekilde sonlandırılabilecek başlıklar sayabiliriz” diyen Koçyiğit, “İstanbul Sözleşmesi’ne çok hızlı bir şekilde geri dönüş mümkün. Yanlış yaptık, hata yaptık, çok pardon. Günde üç kadın bu ülkede katlediliyor. Burada hemen hızlıca bir adım atalım denilebilinir örneğin. 6284 (Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun) etkin uygulanabilir” diye ekledi.
“İlk dayağı yiyen biziz ama bu dayak herkese uzanıyor”
Kars Milletvekili Koçyiğit, 31 Mart yerel seçimleriyle DEM Parti’nin kazandığı belediyelere yönelik olası kayyum uygulamasına şimdiden Özgür Özel liderliğindeki CHP’nin karşı duracağını ilan etmesini kıymetli bulduklarını da açıkladı.
Koçyiğit, “Çünkü bölgede uygulanıyor önce bütün antidemokratik uygulamalar. Önce bizim gruba yapılıyor hukuksuzluk. Ses çıkmayınca, refleks oluşmayınca sonra diğerlerine yapılabiliyor. İlk dayağı yiyen biziz ama bu dayak herkese uzanıyor, bunu Türkiye’nin görmesi gerekiyor. Bu dönem Özgür Bey’in tutumu geçmiş dönemdeki CHP Genel Başkanı tutumlarından tabii ki farklılıklar arz ediyor. Eş başkanlarımız kendisini ziyaret etti. Ama şu riski de hiçbir zaman göz ardı etmemek gerekiyor. Bizimkisi de bir temkinli iyimserlik söyleyeyim. Çünkü yarın öbür gün, yani bu ülkede siyasi atmosferi provoke edebilecek çokça dinamik var. Devletin elinde çokça imkan var. (CHP) Hepsinde bunlara göğüs gerebilecek, mukavemet gösterebilecekler mi? Bunu zamanla göreceğiz. Görüyorsunuz haftalardır bir bayrak üzerinden, istiklal Marşı üzerinden linç ediliyoruz. Belediyelerle ilgili bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Bunu bilinçli yapıyorlar çünkü CHP’ye oy veren ya da farklı partilere oy veren seçmen rızasını üretmeye çalışıyorlar” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliği: “Kişisel hayal kırıklığı kendi adıma”
DEM Parti’yle ilgili “Kürt partisi” algısı olduğunu ancak etnik köken üzerinden siyaset yapmadıklarını söyleyen Koçyiğit, sadece Kürt sorununda demokratik barış çözümü talep ettiklerini kaydetti. Koçyiğit, “Biz bir Türkiye partisiyiz ve bizim içerimizde çok farklı halklardan arkadaşlarımız var, yoldaşlarımız var. Bir insanla ilgili demokratlığı, solculuğunu bir etnik ya da mezhepsel kimliğe asla ve asla indirgemiyoruz” ifadesini kullandı.
Alevi ve Kürt ailevi kimliğine sahip Kemal Kılıçdaroğlu dönemini sorduğumuz Koçyiğit, Özgür Özel’in bugünkü siyasetiyle kıyaslamasını özetle şöyle aktardı:
“Aleviyim ve Alevlilik inancı ezilen, mazlum yanında olmayı emreder. Türkiye’de mazlum kimdi? Mazlum valla bizdik. Mazlum Kürtler idi, eski HDP’ydi, DEM Parti’ydi. Biz beklerdik ki o mazlumun gerçekten elinden tutsun isterdik, yanında dursun, onun sözünü kursun isterdik. Bunu yapamadı. Bu kişisel hayal kırıklığı, kendi adıma. CHP gibi bir partide siyaset yapıyorsanız Kürt ve Alevi olmak avantaj değil dezavantaj olabilir. Devletin kurucu partisi başındasınız ve Kürtsünüz, Alevisiniz. Devletin kriminalize ettiği iki kimliği aynı anda taşıyorsunuz. Aslında size kişisel olarak kendinizi devlete ispat etmek ve bu anlamıyla demokrasiden uzaklaşmak gibi ters etkileri de olmuş olabilir bence. (Özel’in) Bu kadar belki de özgüvenli olmasının altında aslında tam da Balkan göçmeni olması, Beyaz Türk olması gibi etkenler olabilir. Ama Kemal Bey için işler o kadar kolay değildi. Bu yaptıklarını onayladığım anlamında söylemiyorum. Nihayetinde devrimci olmak, demokrat olmak, muhalif olmak, bütün bunlara rağmen söz kurmayı gerektirir. Bütün bunlara rağmen siyaset yapmayı gerektirir, cesarete cüret etmeyi gerektirir. Yapamamış olması bu anlamıyla kötü.”
Forum