Çağlayan'daki İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Cumhuriyet davasının dördüncü duruşmasında tahliye kararı çıkmadı.
Mahkeme heyeti, savcının mütalaasına uyarak Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, Murat Sabuncu Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ahmet Şık, muhasebe çalışanı Emre İper, gazetenin haberleştirdiği “Ak silahlanma” tweetini atan @jeansbiri hesabının sahibi olduğu iddia edilen Ahmet Kemal Aydoğdu’nun tutukluluğunun devamına karar verdi.
Mahkeme heyeti kararı ikiye bir oy çokluğu ile alırken bir üye hakim, “tutuklulukta geçirdikleri süre, tanıkların büyük ölçüde dinlenmiş olması, sanıklar hakkında delillerin toplanmış olduğu” gerekçesiyle sanıklardan Ahmet Şık, Murat Sabuncu ve Akın Atalay’ın tutukluluklarının devamına şerh koydu.
Davaya 25-26 Aralık 2017 tarihlerinde devam edilecek.
Eski Cumhuriyet çalışanı Satmış’ın röportajı dosyaya kondu.
Tanık olarak dilenmesi beklenen Cumhuriyet gazetesi eski yazarları Mehmet Faraç ve Leyla Tavşanoğlu duruşmaya gelmediler. Avukat Tora Pekin, Faraç’la Cumhuriyet gazetesi arasında üç davanın olduğunu bunun tarafsızlığı zedeleyeceğini söyledi.
Cumhuriyet gazetesi eski çalışanlarından Doğan Satmış’ın bir internet sitesinde yapılan röportajının savcı tarafından mahkeme dosyasına konulmasına avukatlar itiraz etti. Davaya bakan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, itirazlara rağmen verdiği ara kararda Satmış’ın röportajının dosyaya konmasına karar verdi.
Satmış, bir sonraki duruşmada tanık sıfatıyla dinlenecek.
İlkiz’den Kavala itirazı
Dağ, daha sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu'nun duruşma günü dosyaya gönderdiği iki belgeyi okudu. Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Aydın Engin, davanın yurtdışındaki sanığı Can Dündar ile gözaltında bulunan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala'nın WhatsApp konuşmalarının dosyaya konmasına Avukat Fikret İlkiz itiraz etti.
İlkiz, “Beklersek daha çok belge gelir. Kavala'nın bugün sorgusu yapılıyor. Demek ki tutuklanacak. Ya bu dava olarak bekleyeceğiz ya da bu davanın ekleri gibi mütalaa etmeye devam edeceğiz. Kişisel verilerle ilgili kanunu niye kabul ettik? Demek ki Kavala ile ilgili soruşturmayla bağlantılı olmak üzere bilgi sızdırılıyor ve biz duruşmada tanık oluyoruz” dedi.
Şık: ‘Örgüt bu binanın içinde, işbirlikçileri de medyada’
Sanık beyanları sırasında söz alan Ahmet Şık, suç duyurusu taleplerine rağmen mahkemece karar almaktan kaçındığını söyledi.
Şık, “Haberlerden terör örgütü arıyorsunuz, duruşma savcısının ağzıyla bir belge dolaşıyor ama bunun kaynağını sormuyorsunuz. Örgütün yerini size söyledim. Örgüt bu binanın içinde hakim savcı kılığında, işbirlikçileri de medyada.”
Sabuncu: ‘Gazeteciliği sizden mi öğreneceğiz?’
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ise beyanında ne Cumhuriyet’in ne de örgüte yardım etmekle suçlanan Cumhuriyet çalışanlarının kimseden emir almayacağını söyledi.
Sabuncu, “Biz bugün niye tutukluyuz? bugün toplam 17 kişi niye yargılanıyoruz biliyor musunuz? Çünkü biz hiç kimseden emir almayız. Pek argo konuşmayı sevmem ama şunu net söyleyebilirim. Cumhuriyet çalışanına emir verecek kişi henüz doğmadı. 26 Temmuz günü Sayın Savcı, ‘Biz de eğitim aldık, sizin bizi sorgulama hakkınız yok’ diyor. Bir üye hakim, ‘Çok biliyorsanız siz gelin oturun’ diyor. Siz, ‘Mesleği sizden mi öğreneceğiz’ diyorsunuz. Peki biz gazeteciliği mahkemelerden mi öğreneceğiz? Yaşı kadar gazetecilik yaptığım bilirkişi mi öğretecek bize gazeteciliği?” dedi.
Sabuncu: ‘Başkan bize ‘yanacaksınız’ diyor, tarihimiz ‘yananlarla’ ve ‘yakılanlarla’ doludur çıkarsam korkmadan işimi yapacağım’
11 Eylül'deki duruşmada, avukat Fikret İlkiz’in Sisifos örneğini vermesini Mahkeme Başkanı Orkun Dağ’ın da İkarus karşı örneğini vermesini hatırlatan Sabuncu, “O zaman sizinle ilgili iki şey düşündüm. Birincisi ne güzel sayın başkan da benim gibi mitoloji seviyor. İkincisi sayın başkan bize ‘yanacaksınız’ diyor.
Malum İkarus balmumundan kanatlarıyla uyarılara rağmen güneşe yaklaşıp kanatları eriyince düşüp ölmüştü. Türkiye’de gazetecilik mesleğine başlayanlar özellikle Cumhuriyet Gazetesi’nde çalışanlar yanmayı göze alarak işlerini yaparlar. Bizim gazetenin tarihi ‘yananlarla’, ‘yakılanlarla’ doludur.
Eğer yakıcı olan güç ise iktidar ise ve gazeteciyi yakacaklar diye işini yapmaktan vazgeçerse esas budur yıkıcı olan ve yakıcı olan. Ben işimi yaptım, çıkarsam yine işimi, yani kimseden korkmadan gazetecilik yapmaya devam edeceğim” dedi.
Atalay: ‘Kimse Cumhuriyet’ten kapıkulu olmasını başını öne eğmesini beklemesin’
Benzer bir konuya vurgu yapan Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ise Cumhuriyet’in hiç bir koşulda bildiği çizginin dışına çıkmayacağını ifade etti.
Atalay, “Belli türden davalar ve suçlamalara maruz kalmışsanız, siyasi iktidara muhalifseniz, biat etmemişseniz, hakkınızı adliyede değil külliyede arayabilirsiniz. Bugünün Türkiye gerçeği budur. Cumhuriyet’i temsil edenler de, gazetenin kendisi de bunun gibi badirelerden çokça geçti, sınandı. Bu sınavlardan, her defasında alnının akıyla geçti. İktidar sahiplerine kapıkulu olmayı, gerçeği gizlemeyi ya da iğdiş etmeyi, gazeteciliği kirletmeyi her zaman reddetti. Kimseden aman dilenmedi, merhamet istemedi. İçinde bulunduğumuz dönemin gazetecilik ve yargı realitesi karşısında, gazetemizin ileride utanacağı, başını öne eğeceği bir talepte ve arayışta bulunmamızı hiç kimse bizden beklemesin” dedi.
Davayı Uluslararası PEN’den Sarah Clark, IPI Başkanı John Yearwood, ile Alman yazar Günter Wallraffda izledi.