Erişilebilirlik

Cumhuriyet Davasında Sanıkların Tutukluluk Hallerinin Devamına Karar Verildi


Cumhuriyet davasının ikinci duruşmasında altı sanığın tutukluluk hallerinin devamına karar verildi.

Savcı Hüseyin Bölükbaşı, mütalaasında tutuklu altı sanığın tutuklulukların devamını istemişti.

Kısa bir ara veren İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ahmet Şık, Cumhuriyet Gazetesi çalışanı Emre İper ile jeansbiri twitter hesabını kullandığı iddia edilen Ahmet Kemal Aydoğdu hakkında tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

Mahkeme heyeti, duruşmayı 25 Eylül'e erteledi.

Duruşmanın Pazartesi sabahki oturumunda önce tanıklar İbrahim Yıldız, Miyase İlknur, İnan Kıraç, Şükran Soner ve Nevzat Tüfekçioğlu’nun ifadeleri alındı. Ardından davaya sonradan eklenen Emre İper ve avukat Abbas Yalçın savunma yaptı.

Emre İper bylock kullandığı iddialarını reddederken Abbas Yalçın, detaylı teknik anlatımında İper’in bylock kullanmadığını açıkladı.

Kadri Gürsel: Tutuklu olmamın sebebi sorgulayıcı, eleştirel, bağımsız ve muhalif bir gazeteci olmam

Öğleden sonraki oturumda söz alan Kadri Gürsel ise iddianamede yazdığı gibi 92 Bylock kullanıcısı ve FETÖ soruşturmalarında yargılanan 145 kişiyle iletişimi olmadığını HTS kayıtlarıyla ortaya koydu.

Abdülhamit Bilici, Murat Aksoy gibi FETÖ soruşturmalarına adı geçen gazetecilerle gazetecilik ilişkisi nedeniyle görüştüğünü belirten Gürsel, tutuklu olmasının tek nedeni olarak eleştirel ve sorgulayıcı gazetecilik yapmasını gösterdi.

Gürsel, “HTS raporu incelenmiş olsaydı bana isnat edilen söz konusu kayıtlardaki son raporun 26 Ekim 2015'te olduğu görülürdü. Yani son Bylockçu beni Cumhuriyet'e başlamamdan altı buçuk ay önce aramış. 10 Mayıs 2016'da yani Cumhuriyet'te yazarlığa başladıktan sonra beni arayan tek bir FETÖ şüphelisi var. O da gazeteci Murat Aksoy. O da beni Cumhuriyet'teki yazarlığımı tebrik etmek için aramış. Burada tutuklu olmamın sebebi sorgulayıcı, eleştirel, bağımsız ve muhalif bir gazeteci olmam. Kesin bir güçler ayrılığı ilkesini, laik demokratik parlamenter bir demokrasiyi savunduğum için kaçınılmaz olarak muhalifim. Öngörülü ve barışçıl bir dış politikayı savunduğum için muhalifim” dedi.

İstanbul Barosu Başkanı: Bu ülkede halkın %70’i yargıya güvenmiyor

Savcının mütalaasının ardından söz alan İstanbul Barosu Başkanı ve Akın Atalay’ın avukatı Mehmet Durakoğlu, bu davanın Cumhuriyet davası olmaktan çok öte bir anlam içerdiğini söyledi.

Durakoğlu, “Avukat olan sanıkların, sanık olmayan avukatları olarak cezaevine ziyarete gittiğimizde bir kamera vardı. Bunu bir KHK yaptı. Bu dava OHAL ve KHK rejiminde götürülüyor. Bu rejim bizi başka bir noktaya götürüyor. Bu dava mahkemenizin davası olmanın ötesinde anlam içeriyor. Bu kadar avukat ondan, bu kadar kişinin izlemesi ondan. İnsanlar 'bu dava hukuki falan değil, siyasi bir davadır' diyorlar. Bu ülkede halkın % 70'i yargıya güvenmiyor. Bu dava Cumhuriyet davası değil. Yargı bağımsız mı değil mi, onun kararı çıkacak. Biz çok borçlandık. Yargının kurucu unsuru avukatlar olarak halka adalet borçlandık” dedi.

Bayraktar: 316 gündür müvekkilimin tutuklu olması işkencedir, fena muameledir

Mehmet Durakoğlu’nun ardından sonra söz alan Gürsel’in avukatı Köksal Bayraktar, mütaalayı duyunca düş kırıklığına uğradığını belirtti.

Ceza hukuku profesörü Bayraktar, “Savcı diyor ki ‘sanıkların delilleri karartma şüphesi’. Nasıl karartırlar? Yargılanan kişiler avukat. Ben bunu hukuka hakaret sayarım. 10 aydır tutuklu bizim müvekkillerimiz. Nasıl karartmışız delilleri?

"Diğer tedbirler yetersiz kalacak’ diyor. Efendim, huzurunuzda bulunan kişiler bu memleketi çok sevdikleri için yargılanıyor. Bu memleket bırakılıp gidilmez.

Tanıklardan Şükran Soner en iyi tanımı yaptı. 12 Mart'tan beri çok yargılama gördüm. Bu mahkeme de onların devamıdır. Hukuk bu kadar eğilip bükülebilir mi? Biz bunu Ergenekon'da da yaşadık. 316 gündür tutuklu olan müvekkilime yapılan işkencedir, fena muameledir, kişi özgürlüğünün kısıtlanmasıdır, kanunsuz suç olmaz ilkesinin ihlalidir, orantısızdır” dedi.

Ahmet Şık: Zalimler için cehennem olmasını istiyorum

Cuma günü soruşturma dosyasında hakkında yeni deliller eklenen gazeteci Ahmet Şık da bu delillerle ilgili savunma yaptı.

Şık, “savcı beni tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk ederken benim için FETÖ, DKPC, PKK suçlaması yaptı. Sulh Ceza Hakimi’ne DKPKP-C suçlamasıyla ilgili takipsizlik kararını sununca o düştü. Sonra kamuoyu ‘Ahmet Şık'a cemaatçi dediler’ diye dalga geçilince o da iddianameden düştü. PKK ve DHKP-C olarak geçti. E peki şimdi yeni delilde iddia edilen "'FETÖ'nün suçunu perdelemeye çalıştığı" ifadesini ne yapacağız? Bu suçlama PKK'ya mı DHKP-C'ye mi giriyor? Ateistim ama bu kainatta zalimler için bir cehennem olmasını istiyorum” dedi.

Duruşmaya milletvekilleri ve uluslararası basın örgütleri ilgi gösterdi

Duruşmayı CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, İlhan Cihaner, Mahmut Tanal, Utku Çakırözer, Hilmi Yarayıcı, Barış Yarkadaş ile HDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü, Meral Danış Beştaş, Filiz Kerestecioğlu ve Garo Paylan da takip etti.

Uluslararası basın örgütleri de Cumhuriyet davasının ikinci duruşmasına büyük ilgi gösterdi. Duruşma için gelen uluslararası heyette ise Uluslararası PEN Yazarlar Derneği’nden Sarah Clarke, Uluslararası Basın Enstitüsü’nden Markus Spillman Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nden Christophe Deloire ve Rebecca Vincent de duruşmadaydı.

XS
SM
MD
LG