Cumhuriyet gazetesinin eski yöneticisi, muhabiri ve avukatlarının yargılandığı davada Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 13 Eylül’de vermiş olduğu bozma kararına, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, Kadri Gürsel kararın dışında tutarak,direndi.
Böylelikle Gürsel beraat ederken, mahkemenin Yargıtay Ceza Dairesi’nin bozma kararına direnmesiyle Akın Atalay, Orhan Erinç, Ahmet Şık, Bülent Utku Aydın Engin, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör ile ilgili karar, Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından verilecek.
Sanıklar ve avukatları karar sonrası toplu bir açıklama yapmadı.
Önderoğlu: ‘‘Bu dava Türkiye yargısının özgürlüklerle hesaplaşma davasına dönüşmüştür’’
Basın Özgürlüğü örgütü Article 19 üyeleri ile birlikte davayı izleyen Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, bu kararla yargı reformunun inandırıcılığını iyiden iyiye kaybettirdiğini söyledi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Önderoğlu, ‘‘Gazeteci yazar Ahmet Altan’ı tahliye sonrası yeniden tutuklanan İstanbul 27. Ağır Ceza mahkemesi, bugün de tümü Cumhuriyet gazetesi eski yöneticileri ve çalışanları olan12 meslektaşımızı Yargıtay Ceza Dairesi kararına rağmen mahkum etmekte direndiğini gösterdi. Yargı reformunun inandırıcılık kazanabilmesi için artık bu tür dosyaların Türkiye yargısının iç hesaplaşmasının bir neticesi olduğu kanaatinin bertaraf edilmesi gerekir. Bu dava, Cumhuriyet gazetesi davası olmaktan çıkıp artık Türkiye yargısının özgürlükler ve diğer menfaatlere dair hesaplaşmasına davasına dönüşmüştür. Tüm meslektaşlarımızın beraat edinceye kadar yanlarında olacağız’’ dedi.
Saat 13.30’da başlayan davada Mahkeme başkanı, Yargıtay Ceza Dairesi’nin verdiği kararı okuduktan sonra duruşma savcısı, heyetten Yargıtay’ın bozma kararına direnmesini istedi.
Mahkeme başkanı sonra sırayla sanıklar ve avukatlarından son sözlerini söylemelerini istedi. Avukatlarının bunun usule aykırı olduğunu söylemesi üzerine kısa bir ara veren mahkeme heyeti, dönüşte kararına ısrar etti.
Şık: ‘‘Cumhuriyet davası değil Cumhuriyet komplosu’’
Bunun üzerine son sözlerini söyleyen sanıklardan HDP İstanbul milletvekili ve Cumhuriyet gazetesi eski muhabiri Ahmet Şık, süregiden davanın, bir dava değil komplo olduğunu söyledi.
Şık, ‘‘ Cumhuriyet komplosu, hukuki saiklerle açıklama yapılacak bir dava değildir. Mafyalaşmış bir siyasi iktidar, ona tetikçilik yapma rol ve görevini üstlenmiş bir yargı ve işbirlikçisi medya ortaklığıyla kurulmuş bir komplodur. Ama tüm yargılamalar boyunca söylenen tek doğru suç işlendiğidir. O suçu işleyenler burada sanık sıfatıyla bulunanlar değil komplonun ortakları olanlardır. Savcı bey mütalaasıyla komploya ve suça ortak olmaya devam edeceğini beyan etmiştir. Sizin vereceğiniz karar bu suça ortak olup olmayacağınıza dair tercihinizi belirleyecektir. Meslekte geçirdiğim 30 yıl boyunca tek bir ayıba imza atmamış olan şahsım hakkında gazeteciliğimi tartışmaya açmaları hakkı ve haddi değildir. Dolayısıyla bu komploda görev alanların da her kim olursa olsun yargı önüne çıkarılması gerektiği ortadadır. Bu komplonun emrini veren siyasi iktidar da suç ortaklığı yapan yargı ve medyası da bilsin ki ne korkacağız ne de diz çökeceğiz’’ diye konuştu
Dava kapsamında en uzun süre cezaevinde kalan Cumhuriyet gazetesinin eski icra kurulu başkanı Akın Atalay ise kendilerine FETÖ üyesi olmakla suçlayan soruşturma savcısının FETÖ’ye üyelikten hala yargılanmakta olduğunu hatırlattı.
Atalay, ‘‘Bu davada birinci amaç siyasi iktidarın uygulamalarının eleştirilmesinin engellenmesi, toplumdan gizlenmesi istenen bilgilerin haberleştirilmesinden hoşnut olunmaması, bunun için de gazete yönetiminin değiştirilmesiydi. Bir Pirus Zaferi'dir ama kazanıldı. Bugünün Türkiye’sinde medyanın acınılası hali bu davanın sonucudur. 18 Temmuz 2016’da Murat İnam tarafından açılmış bir soruşturmadır bu. Bizim hakkımızda FETÖ’ye yardımdan soruşturma açmış bu savcı hala FETÖ’ye üyelikten yargılanıyor. Tarihin bir cilvesi mi bilemem ama 18 Temmuz 2016’da hakkında soruşturma başlatılan Cumhuriyet Gazetesi'nde bu tarihten bir hafta önce ‘FETÖ ve hizmetkarları’ diye bir yazı dizisi yayımlamıştı’’ dedi.
Sabuncu: ‘‘Gazetecilik suç değildir’’
Atalay da tıpkı gazete avukatı Mustafa Kemal Güngör ve eski genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu gibi Yargıtay kararında diğer sanıklardan ayrılan dönemin Cumhuriyet gazetesi muhabiri Ahmet Şık’a sahip çıktı ve Şık’ın her zaman gazetecilik yaptığını söyledi.
Murat Sabuncu da son sözlerinde ‘‘Şu an karşınızda duran kişilerin banka hesaplarından yaptığı harcamalara kadar araştırıldılar. Solcu gazeteci solcu öncülerine FETÖ'den yargılanan hakim açtı davayı. Hep şunu söyledik: Gazetecilik yaptık gazetecilik suç değildir. Bu dava teknik olarak bitecek ama vicdanlar da bitmeyecek. Ahmet Şık meslektaşım olmasından gurur duyduğum biridir. Beraat verecekseniz Ahmet Şık'a da verin ya da beni de onunla yargılayın aynı süreçte. Biz gazetecilik yapmaya devam edeceğiz’’ dedi.
Musa Kart: ‘‘Özür bekliyorum’’
Yaklaşık 14 ay tutuklu kalan ve Yargıtay kararıyla serbest bırakılan Musa Kart ise mahkeme heyetinden özür beklediğini söyleyerek tahliyesini istedi. Kart, ‘‘Yaklaşık 40 yıl karikatür çizdim. Mahkeme dosyasına özen ve ciddiyet dışında her şey konulmuştu. Hayatımız boyunca kendimizi solcu diye tabir ettik. Koğuş kapısına sağ terör örgütü yazıldı. Türkiye’de ilk kez 74 baro Başkanı imza metniyle yanımızda oldu. Yargıtay mahkumiyeti bozup gazetecilik yaptığımızı işaret etmişken bir özür beklemeyelim mi? Evet, ben bir özür bekliyorum” ifadelerini kullandı.
Mahkeme heyeti, Türkiye’de ilk kez duruşmada çizim yapma yasağı kararı verdi. Duruşmayı izleyen çizer Necmi Yalçın, çizimlerini mahkeme salonun dışında yaptı.