WASHINGTON - Sohbet robotu ChatGPT’nin 2022’nin Kasım ayında patlama yapmasıyla üretken yapay zeka konusunda hem özel sektörde hem de devletler seviyesinde büyük bir yarış başladı. Özellikle ABD ve Çin, siyasi, ekonomik ve askeri gücü dönüştürebilecek bir potansiyele sahip olan yapay zekada küresel liderlik için yoğun bir rekabete girdi.
Uzun bir yapay zeka araştırma ve inovasyon geçmişine sahip olan ABD, şu anda lider konumda olsa da Çin, arayı hızla kapatmaya çalışıyor.
2030 yılına kadar Çin'in yapay zeka alanında dünya lideri olma hedefini özetleyen "Yeni Nesil Yapay Zeka Geliştirme Planı"nı yayınlayan Pekin hükümeti, ulusal yapay zeka laboratuvarları kurarak, yeni girişimlere fon sağlayarak ve çeşitli sektörlerde yapay zekanın benimsenmesini teşvik ederek yapay zeka araştırma ve geliştirmesine büyük yatırımlar yapıyor.
Çin'de 79 kuruluş son üç yılda kendi büyük dil modellerini piyasaya sürdü. Geçen hafta, Çin'in en büyük arama motoru ve dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden biri olan Baidu, halihazırda satın aldığı büyük dil modelinin bir üstünü inşa eden Çinli üretken yapay zeka girişimlerine 140 milyon dolar yatırım yapma sözü verdi. Nisan ayında ise Çin'in internet düzenleyicisi, üretken yapay zeka sistemlerini düzenlemek için bir ilk teklif yayınladı.
Batı, Pekin’in yapay zeka teknolojilerini ve uygulamalarını ihraç etmesinin demokratik aktörlere ve kurumlara yönelik zorlukları arttırmasını bekliyor. Bu nedenle, ABD ve yanında yer alan ülkelerin, yapay zekanın geliştirilmesi ve küresel standartların belirlenmesinde sağlam bir liderlik inşa etmesi önem kazanıyor.
Çin gözetleme ve denetim için için yapay zekayı nasıl ve neden kullanıyor?
Yapay zekanın pratikteki riskleri esasen gözetleme ve keşif yetenekleri robotik, kendi kendini yönetebilen silahlar, finansal araçları ve elektrik şebekelerini, sağlık merkezlerini, ulaşım ağlarını ve diğer kilit altyapıları yöneten bilgisayarları kontrol etme kabiliyetinde yatıyor.
Düşünce kuruluşu American Enterprise Institute'dan ulusal güvenlik, savunma teknolojileri ve inovasyon uzmanı Klon Kitchen’a göre, Çin Komünist Partisi aslında tamamen yeni bir yönetişim modeline öncülük etmeye çalışıyor; bu model, gelişen bir teknolojik sanayi tabanından gelen zenginlik ve inovasyon ile totaliterliğin güvenlik ve istikrarını biraraya getirmeyi amaçlıyor. Yapay zeka gibi teknolojilerin bu iki amacı tek bir yerde harmanlamak için en olası fırsatı sunduğunu anlıyorlar ve bu nedenle bu yetenekleri öncelikle içeride gözetim ve denetim perspektifinden kullanıyorlar.
Washington’daki düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nin ‘’Sohbet robotlarının ötesinde: ABD-Çin teknoloji yarışı yapay zekanın geleceğini nasıl belirleyecek?’’ başlıklı panelinde konuşan Kitchen, “Bu gözetleme ve denetleme, etnik ve dini azınlıklar, gazeteciler ve kendi sınırları içindeki yabancılar için kesinlikle geçerli. Ancak bu durum, bir tür gözetleme ekonomisine sahip oldukları için de başka alanlara uzanıyor. Mesela bazı önemli yerli teknoloji şirketleri, sosyal kredi sistemlerinin bel kemiği olan teknolojiyi mümkün kılıyor. Yani, 'ne tür bir vatandaş olduğunuza bağlı olarak, Çin içinde hayatınız fırsatlar veya kısıtlamalar açısından daha kolay veya daha zor hale getirilebilir' fikrini mümkün kılıyorlar. Bu takibi, yapay zeka gibi teknolojik araçlarla değerlendiriyorlar. Sonuç olarak Çin Komünist Partisi yapay zeka gibi teknolojileri kapsamlı bir şekilde kullanmayı amaçlıyor ve bu yüzden totaliter bir rejim olmaya devam ediyor çünkü yapay zeka gibi yetenekleri kullanarak tam etki ve kontrol sağlamaya çalışıyor’’ dedi.
Çin’in yurtdışı yatırımlarında yapay zeka nasıl risk yaratıyor?
Yapay zekanın kalkınmaya, altyapıya daha fazla entegre olması Çin’in nüfuzunu sadece yakın bölgesine değil, tüm dünyaya yayması olasılığını da beraberinde getiriyor. Zira Çin’in Kuşak-Yol Projesi gibi sınırları dışında çok sayıda yatırımı var.
Uluslararası Yapay Zeka ve Dijital Politika Merkezi’nden (Center for AI and Digital Policy) Christabel Randolph, Çin’in en büyük yatırımlarının Güneydoğu Asya, Güney Asya ülkeleri ve Afrika'da olduğuna; ayrıca Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde de arttığını hatırlatıyor.
Ancak Randolph ilk bakışta, bu yatırımların hiçbiri yapay zeka veya yüksek teknolojiye yönelik görünmese de zaman içinde stratejinin “Çin'den gelen her yatırıma bilgi ve iletişim teknolojisindeki tamamlayıcı yatırımların eşlik etmesi gerekliliği” olduğuna dikkat çekiyor.
Randolph, “Huawei ve ZTE gibi Çinli şirketlerin, Ericsson gibi öncü yenilikçi firmaları bu pazarların birçoğundan çıkardığını göreceğiz. Yani Kuşak-Yol girişimindeki ülkelerin omurga altyapısı, iletişim altyapısı artık büyük ölçüde Çinli şirketler tarafından sağlanıyor. Ayrıca 2022'den itibaren, Güneydoğu Asya, Güney Asya ve Afrika'daki bu ülkeler için gerçek bir iştah alanı olan ekonomik iyileştirmeye güçlü bir şekilde odaklanıldığını görüyoruz. Yani sadece standart imalat sektörlerindeki düşük kaliteli yatırımlar değil; 2022'den itibaren en büyük yatırım teknoloji anlaşmalarına yapıldı. İşte bu noktada Çin'in etkisinin ya da Çinli şirketlerin etkisinin ve entegrasyonunun arttığını görüyoruz” diyor.
Yapay zekanın askeri kabiliyetlere etkisi ne?
Askeri açıdansa hem ABD hem de Çin orduları yapay zekayı üç ortak alana entegre etmek için çalışıyor: bilgi işleme, insansız silahlar ve karar verme süreçleri.
Çin ordusunun yapay zeka destekli askeri sistemlere atıfta bulunan "akıllı savaşa" daha fazla odaklanmasıyla birlikte uzmanlar Pekin'in elinde yeni bir kart olabileceği konusunda uyarıyor: "Bilişsel savaş".
Bu terim, yapay zeka gibi teknolojilere dayanan, düşmanların zihinlerini etkilemeyi ve kararlarını şekillendirmeyi, böylece stratejik olarak elverişli bir ortam yaratmayı veya onları savaşmadan bastırmayı amaçlayan operasyonları ifade ediyor.
ABD Savunma Bakanlığı’nın ilk baş veri sorumlusu olarak görev yapmış bir isim olan David Spirk, ulusal güvenlik sektöründe ve bakanlıkta üretken yapay zekanın zaten denendiğini ve kullanıldığını söylüyor. İş akışlarını optimize etmeye nasıl yardımcı olabileceğini anlamaya çalışan taktiksel ve operasyonel birimlerden Savunma Bakanlığı bünyesindeki Dijital ve Yapay Zeka Ofisi’nin stratejik girişimlerine kadar birçok seviyede yapay zeka kullanımda.
Bakanlıktan ayrıldıktan sonra teknoloji ve veri analizi firması Palantir’de danışman olan Spirk, “Üretken yapay zekadan yararlanma fırsatı, tıpkı başlangıçta Wikipedia'dan şüphe etsek de bize bir başlangıç noktası vermesi gibi muhtemelen yolumuzu kolaylaştıracak ve bu teknolojileri askeri formasyona taşıyacak” dedi.
Rekabet mi işbirliği mi?
Peki, bu alandaki politika ve düzenleme eksikliği göz önüne alındığında yapay zeka aslında ABD’nin Çin'le arasındaki rekabette en büyük tehdit anlamına mı geliyor?
Atlantik Konseyi'nin Küresel Teknoloji Güvenliği Komisyonu'nun onursal eşbaşkanı olan ABD Temsilciler Meclisi üyesi Mike Waltz’a göre bu sorunun yanıtı evet.
“Tüm savaş oyunlarımızda görüyoruz ki ilk kurşunlar siber uzayda ve uzayda atılıyor ve veri avantajına sahip olduğunuz, ilk hamle avantajına sahip olduğunuz her yerde, karşı tarafı gerçekten de toparlanmanın neredeyse imkansız olduğu bir noktaya itiyor’’ diyen Waltz, tank, uçak, gemi gibi fiziki güç kabiliyetine sahip olunsa bile Çin Komünist Partisi'nin veri toplama ölçeği ile rekabet etmenin inanılmaz derecede zor olduğunu söylüyor.
Waltz, bir yandan hızla gelişen teknolojinin gelişimini frenlemenin güvenlik ve standartlar açısından olumlu yansımaları olabileceğini söylese de, yapay zeka inovasyonunu yavaşlatmanın Çin gibi rakiplerin yarışta öne geçmesine neden olmasından endişe duyduğunu da ifade etti.
Temsilciler Meclisi üyesi, "Eğer iki kötü seçeneğimiz bunlarsa, Çin Komünist Partisi tekno-diktatörlüğü tarafından geliştirilen ve hem askeri hem de ekonomik olarak hakimiyet kurma potansiyeline sahip bir yapay zeka yerine, düzenlenmemiş veya idealden daha az düzenlenmiş ancak Batı tarafından geliştirilmiş bir yapay zekayı tercih edeceğimi söyleyebilirim” ifadelerini kullandı.
Bazı uzmanlarsa ABD ve Çin’in yapay zekada tamamen farklı cephelerde yer almasının bir hata olduğunu, bu kadar net bir ayrışmanın zayıf bir strateji olduğu görüşünde.
Bu uzmanlar ABD için en iyi rekabet stratejisinin, sorunlu bağları koparırken, eğitimli işgücü yeteneği ve bilgi işlem donanımı gibi ABD'nin orantısız fayda sağladığı alanlarda Çin ile bağlarını sürdürmesi olduğunu söylüyor.