İlk tercihi ve okumak istediği bölüm tıp olmasına rağmen İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği’ni kazanan Mehmet Toner, üniversite hayatını laboratuvarlarda geçirmiş. Biyomedikal mühendislik üzerine araştırmalar ve deneyler yapan Toner, lisans eğitimi bittiğinde, tek kelime İngilizce bilmemesine rağmen rotasını Amerika’ya çevirmiş.
Yale Üniversitesi’nden tam burslu davet alsa da Toner, Amerika’nın ve dünyanın en saygın araştırma merkezlerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü MIT’de o dönem yeni açılan Biyomedikal Bölümü’nü tercih etmiş. Ve burada hayalleri gerçeğe dönmüş, yardımcı doçent olarak, MIT Tıp Fakültesi’nde göreve başlamış.
Toner, yaptığı çalışmalar ve gösterdiği başarılarla 11 yılda tıp fakültesinde profesörlüğe yükselmiş.
Başarıları bununla da sınırlı kalmamış, Toner’e çok küçük bir kesime tanınan ayrıcalık tanınmış ve kendi adına kürsü açılmış.
Biyomedikal mühendislikteki çalışmalarını mikro ve nano teknolojilerden yararlanarak hızlandıran Toner, kanser alanındaki çalışmalarını yoğunlaştırmış. Ve Harvard Tıp Fakültesi Cerrahi Bölüm Başkanlığı’na yükselmiş.
“Vücudunuzdaki bütün hücrelerin yüzde 95’i kan hücresi. Yani çok az bir hücre, başka bir hücre. Dolayısıyla son 10 sene içinde aslında kanın içinde her istediğiniz enformasyon var, her hastalığın kan yoluyla teşhis etmek mümkün. Fakat o kanı nasıl ayırıp parçalarına milyarlarca parçası olan, sonra onları analiz edip teşhis edeceğimizi bilmiyoruz. Buna sıvı biyopsisi deniyor. Biz de bunun öncülerinden biriyiz dünyada. Bütün merakımız da kanın içinde kimsenin bulamadığı bilgileri bulup bunları insanlığa faydalı hale getirebilmek. Kanser insanları kandan yayılarak öldürüyor, 100 milyar hücre içinden 1 tane hücreyi bulabiliyoruz. 7 milyar insan var dünyada 7 milyar insan içinde bizim yaptığımız teknoloji 7 milyar insan içinde bir hücreyi 3 saniye içinde bulabiliyor. Saniyede 300 milyon hücreye bakabiliyoruz. Yani böyle teknolojiler yaratarak, bu kanın içinde ve diğer sıvılardaki hücrelerden bütün hastalıkları bulabilmek yolunda bir hedefimiz var. Bunları insanlığa faydalı hale getirebilmek” diyen Mehmet Toner, bu teknoloji sayesinde sağlıklı insanların kanlarına bakarak varsa kanser hücrelerini yakalayabildiklerini, milyarlarca kan hücresinin içinde bir tane bile olsa, artık bunu yakalamanın mümkün olduğunu söylüyor. Bu buluş, kanser hücresini bulmakla kalmayıp, tarama ve erken tanıya imkan vermesiyle de Toner ve ekibini bir adım öne çıkarıyor.
Tıp dünyasında imza attığı bu başarılar sayesinde ABD’nin en saygın kurumlarından kabul edilen Ulusal Mühendislik Akademisi’ne seçilen Toner, aynı zamanda Ulusal Mucitler Akademisi üyesi.
Dünyaca tanınan Türk bilimadamı, çalışmalarını halen Harvard-MIT Üniversiteleri Sağlık Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü kapsamında yürütüyor.
Profesör Toner, kendi ilerlediği bu yoldan gitmek isteyen gençlere Amerika’nın Sesi Türkçe Yayın Bölümü aracılığıyla şu tavsiyelerde bulunuyor:
“Dünya değişti benim geldiğim zaman çok daha kolaydı buralara gelmek. Dünya çok daha bambaşka bir dünya. Gençleri çok fazla rekabetle büyütmeye çalışıyoruz. Benim gençlere en büyük tavsiyem meraklı olmaları. Her şey meraktan başlıyor. Çalışkan olacaklar, dürüst olacaklar. Öğrenmeye, merakla öğrenmeye odaklansınlar. Amerika’nın en çok değer verdiği şey o.”
Türkiye’yle bağlarını hiç bir zaman koparmadığını söyleyen Toner, Amerika’daki Türk bilimadamlarının bir araya gelmesinde TASSA yani Türk Amerikan Biliminsanları ve Akademisyenleri Derneği’nin çok etkili olduğunu söylüyor.
Türkiye’nin adını böylesine önemli başarılarla dünyaya tanıtan Mehmet Toner’in bugüne dek dünyanın en önemli bilim dergilerinde yüzlerce makalesi yayınlanmış. Çok sayıda özel ödülün de sahibi olan Toner, çalışmalarına devam ettikçe bilim dünyasının kalbinin attığı Boston’da hem Türk gençlerine örnek olmaya hem de tıp dünyasına katkıda bulunmaya devam edecek.