Hasan Turan bir hurdacı.
Beşiktaş çarşısında seyyar arabasıyla hurda toplamaya çalışırken rastlıyoruz Turan’a. Arabası bomboş. Yüzü gülüyor ama canı sıkkın.
‘‘Allah milletimize, vatanımıza zeval vermesin ama durum iyi değil. Önümüzü göremiyoruz. Şu an ‘evde kal’ diyorlar ama evde kalmak için maddi manevi yönden destek lazım. O da olmayınca mecburen çıkmak zorundayız. Çoluk çocuk ekmek istiyor. Krediler geliyor, borcun oluyor. Evde kalmayla olmuyor. Biz de çıkıyoruz ama Allah’a şükürler olsun şu anda sağlık sorunumuz yok. Ama sonumuz pek iyi değil’’ diyor.
Hasan Turan, 42 yaşında.
Yüzünde maskesi, elinde eldiveni yok. "Olsa daha kötü olur zaten; yüzümüze gözüme dokunur, kendimi hasta ederim" diyor.
"İşler yüzde 100 azaldı, işyerleri kapalı, vatandaş kan ağlıyor"
Sabah, eşinin dualarıyla uğurlandığı sokaklarda çocuk yaşlarından beri yaptığı gibi hurda toplamaya çalışıyor. Ama nafile bir çaba. "İşler ne kadar azaldı?" diye sorduğumuzda, "Ne 1994 krizinde ne de 2001 krizinde böyle bir durum yaşandı" diyor ve ekliyor:
‘‘İşler ne kadar mı azaldı? %100 diyebilirim. Şu anda bir aydır hiçbir şey yok. Vatandaş kan ağlıyor. Herkes evine ekmek götürmek istiyor ama kim, kimden götürecek. Herkes evinde. İşyerleri kapalı. Biz de duramıyoruz, bir şeyler çıkar diye çıkıyoruz sokağa. Ama yok işte. Bugün Perşembe günü, burası Beşiktaş çarşı, akşam inmek üzere fakat görüyorsun arabada bir parça bile mal yok.’’
Aslında hurda bulamaması çok normal. Çünkü Beşiktaş çarşısındaki on dükkandan dokuzu kapatmış durumda. Büyük marketler, tarihi 7-8 Hasan Paşa Fırını ve balık pazarı dışında birkaç büfe ve giyim mağazaları açık. Geri kalan tüm dükkanlar kapalı.
Balık pazarının önündeki birkaç mukavva koliyi, iki teker üzerinde taşıdığı büyük çuvala yerleştiren kağıt toplayıcısı Bayram Ali de tıpkı Hasan Turan gibi Aksaraylı.
‘‘Salgın bir iki ay daha devam ederse sıkıntı büyük olur’’
Sekiz yıldır Fatih ve civarında kağıt toplayan Bayram Ali, Corona salgını baş gösterince ‘evde kal’ çağrılarına başta uymuş ve 15 gün boyunca dışarı adımını atmamış. Ama bakmış ki salgın uzuyor, kendisinin de paraya ihtiyacı olduğundan, yeniden vurmuş kendisini sokaklara.
‘‘Geçim derdi ağabey, mecburen çalışıyoruz. Aslında iki hafta ‘düzelir’ diye çalışmadım ama baktım düzeleceği yok, çalışmaya başladık. Ama eskisi gibi iş olmuyor. Yarı yarıya düştü diyebilirim. Önceden haftalık alırdık, şimdi iki haftada, hatta üç haftadan önce alamayız gibi gözüküyor. Zaten piyasa kapalı olduğu için topladığımız malı satamıyoruz, biriktiriyoruz. Bu, bir iki ay daha devam ederse sıkıntı büyük olur.’’
Anne babası çalışmamasını istememiş ama "El mecbur, çalışıyoruz" diyor Bayram Ali. Bir de risk taşıdığını düşündüğünden ailesinin evine gitmiyor, bir süredir Fatih Küçükpazar’da bir bekar evinde kalıyor.
"Ev arkadaşlarım da benim gibi kağıt topluyor. Onlarla birlikte çalışıyor, birlikte yaşıyoruz. Hepimiz kendimizce önlemimizi alıyoruz ama tedirginiz. Nasıl tedirgin olmayalım, dünya tedirgin. Baksana, çok ünlü futbolcular bile bu virüsü kapıyor. Artık iş Allah’a kalmış" diyor.
Corona günlerinde en çok çalışan meslek grubunun başında motosikletli kuryelik yapanlar geliyor. Evden çıkmak istemeyenler çoğunlukla siparişlerini e-ticaret üzerinden veriyor. Evraklar, paketler bu kişiler tarafından bir yerden bir yere ulaştırılıyor.
‘‘Bu hayatta tek olduğum için çalışmaya devam etmek zorundayım’’
43 yaşındaki Ali Göçer de 25 yıldır kurye işlerinde çalışıyor. Aslında bugünlerde sokaklarda olmak istemiyor ama kendisini ekonomik olarak güvende hissetmediğinden çalışıyor.
‘‘Mecbur olduğumuz için devam ediyoruz. Çoluğumuz çocuğumuz var. Onların ihtiyacı, kendimizin ihtiyacı. Kredimiz var. Zor durumdayız. Yoksa, biz de çıkmayı istemeyiz yani. Mecburuz yani. Her an hastalığı kapmaya da bizler kendimizi riskte görüyoruz yani. Bizim de canımız var, bize de bir şeyler gelmesi lazım. Genelde motorcuların, paketçilerin, servisçilerin dışarıda olduğunu görüyoruz. Nasıl olmasın ki? Açıklanan paketlerde bize bir şey yok. Ben şu an işsiz kalsam tek bir ay bile idare edemem. Zaten ev kredimi iki ay gecikmeli olarak ödüyoruz. Düzen bayağı bozuk. O yüzden sıkıntılarım var. Çalışmak zorundayım. Çalışmazsam taksiti bir ay daha geriden ödemem demek, hepten bittim demek. Eşim çalışmıyor. Tek olduğum için, tek çalıştığım için bu hayatta, çalışmaya devam etmek zorundayım’’ diyor.
Ali Göçer’in en büyük endişesi eve hastalık getirmek.
O yüzden eve girmeden önce bütün elbiselerini kapıda çıkarıyor, elbiselerini eline alıp doğru banyoya gidiyor.
‘‘Duşumu aldıktan sonra çocuklarımın yanına çıkıyorum ama çok sokulmuyorum her ihtimale karşı’’ diyor.