Göçmen ve İslam karşıtı Almanya için Alternatif partisi (AfD) tarafından hazırlanarak sosyal medya üzerinden yayınlanan ve Berlin Parlamentosu’ndan Sol Parti milletvekili Hakan Taş’ı hedef alan video, tepkilere neden oldu. Kışkırtıcı dili ve görüntüleriyle dikkat çeken videoda, 2018’de arabasıyla bir sokak lambası direğine çarpan ve yapılan kontrolde 0,9 promil alkollü çıkan Hakan Taş’ın Türkiye kökenli göçmen olduğu için aynı hatayı yapan Almanlara kıyasla özel muamele gördüğü, ehliyetine el konulmadığı ve siyasi görevlerini de sürdürdüğü iddia ediliyor. Taş, olay sonrasında ehliyetini bir yıllık süre için kendiliğinden polise teslim etmiş, ayrıca dokunulmazlığının kaldırılması için parlamentoya dilekçe vermişti. AfD’nin gerçek olmayan bir durumu yansıtarak ve göçmen kökenli oluşunu doğrudan hedef göstererek, kin ve nefret dolu bir mesaj verdiğini söyleyen Hakan Taş, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, ırkçılardan ölüm tehditleri aldığını ve AfD hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıkladı.
Taş, ''Video yayınlandıktan sonra, telefon, email ve sosyal medya üzerinden hakaret içeren, doğrudan ölüm tehditleri yapılan yüzlerce mesaj gelmeye başladı. Son olarak ‘Tanrı’nın cezalandırmak için beni beklediği’ şeklinde bir email geldi. Öldürülmem için hedef gösterdi AfD beni bilinçli bir şekilde. AfD kendine gündem yaratabilmek için başka bir insanın hayatını göz almış durumda'' dedi.
Geçen dönemde, ırkçı terör örgütü Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) davası müdahil avukatlarından Frankfurtlu avukat Seda Başay Yıldız’a, çok sayıda camiye ve Senegal asıllı Federal Meclis üyesi Karamba Diaby’ye tehdit mektupları gönderilmiş, Diaby'nin ofisi silahlı saldırıya uğramış, ofisin camları kırılmıştı. Avukat Yıldız’a ait tehditler konusunda ise gönderilen mesajların sorumlusu olarak Frankfurt Emniyeti içinde yapılanan aşırı sağcı bir grup tespit edilmiş, beş polis hakkında soruşturma başlatılmıştı. Hakan Taş, aşırı sağcı tehditlerin sözde kalmadığını, fiziksel saldırılara dönüştüğünü, ancak korkmasına rağmen ırkçılığa karşı mücadelesini sürdüreceğini belirtiyor:
''Çekinmiyor, korkmuyor değilim. Geceleri uyuyamıyorum. Polis belli aralıkla, evimin bulunduğu mıntıkayı kontrol ediyor. Güvenlik önlemlerinin daha da arttırılmasını umuyorum. Buna rağmen aşırı sağa ve ırkçılığa karşı mücadeleyi sürdüreceğim. Kalkıp köşemize çekilmek onları daha da güçlendirir.''
Almanya Başbakanı Angela Merkel, George Floyd olayıyla ilgili, ''Irkçılık çok kötü bir şey. Ama maalesef bizim ülkemizde de var. O yüzden önce kendi kapımızın önünü süpürmeliyiz'' yorumunu yaptı. Bu kapsamda Almanya’da polis teşkilatında, istihbarat birimlerinde ve yargıda kurumsal ırkçılığın sorgulanması tartışmaları alevlendi. Hakan Taş, Merkel’in ırkçılık karşısında aldığı tavrı överken Almanya’nın kendini göçmenler ülkesi olarak tanımlamasında yeteri kadar kararlı adım atmamasını eleştiriyor ve şöyle diyor:
''Almanya’nın göçmenlere eşit haklar verilmesi konusunda eksiklikleri var. Bunda da son 16 yıldır ülkeyi yöneten Merkel’in hataları söz konusu. Aynı zamanda 2015 sonrasında göçmenlerin Almanya’ya gelebilmesi konusundaki tavrını da görmezlikten gelmemek gerekiyor. Buna rağmen mevcut hükümetin ırkçılığa karşı somut bir programı yok. Her şeyden önce Almanya’da poliste, orduda, başka birimlerde kurumsal ırkçılığın olduğunun kabul edilmesi şart. Buna karşı somut adımların atılması ve önlemlerin alınması gerekiyor.''
ABD’de George Floyd’un polis tarafından öldürülmesinden sonra Almanya’da da toplumsal ve kamusal şiddet ve ırkçılık, yoğun biçimde tartışılıyor. 2015’de Başbakan Angela Merkel’in bir milyon mülteciye sınırları açmasıyla birlikte yeni bir boyut kazanan ve Alman toplumunu ikiye bölen göçmen düşmanlığı, ırkçı grupları ve göçmen karşıtı partileri güçlendirmiş durumda. Federal İçişleri Bakanlığı, bundan kısa bir süre önce, aşırı sağcı şiddet yanlılarının binlerce kişilik ''ölüm listeleri'' hazırladığını ortaya çıkarmış, listede yer alan isimlerin hedef gösterildiğini doğrulamıştı. İsmi bu tarz bir listede yer alan Kassel Bölge Valisi Walther Lübcke, geçen yıl 2 Haziran'da evinde başına yakın mesafeden ateş edilmesi sonucu hayatını kaybetmiş, cinayet zanlısının aşırı sağla bağlantısı ortaya çıkmıştı.
Bu yıl ise 9 Şubat'ta Hanau kentinde iki nargile kafeyi basarak dördü Türkiye kökenli 9 kişiyi katleden Tobias R.’in de ırkçı olduğu tespit edildi. Göçmen temsilcileri, devleti, başta Neonazi terör örgütü NSU cinayetleri olmak üzere aşırı sağın oluşturduğu tehdidi çok uzun bir süre hafife almakla eleştirirken, emniyet ve istihbaratın zafiyetleri olduğunu savunuyor. 2013 yılından bu yana Alman politikasında en önemli aktörlerden bir haline gelen sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi ise siyasi söylemleriyle ırkçılığı körüklemek ve şiddet eylemlerine zemin hazırlamakla suçlanıyor.