Baltık Denizi'nde 28 Eylül Çarşamba günü meydana gelen ve Kuzey Akım gaz boru hatlarını etkileyen sızıntılardan sonra, Avrupa'da büyük bir "sabotaj paniği" başladı. Bir taraftan "sabotajın kim tarafından yapıldığı" soruları sürerken, diğer taraftan bu sabotajların diğer enerji kaynaklarına da yönelip yönelmeyeceği konusunda endişeler yoğunlaştı.
Artık "kaza" olasılığını tümüyle bertaraf eden Avrupa Birliği ve Baltık ülkeleri, Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarında meydana gelen olağanüstü sızıntıları açıklamak için "sabotaj" terimini kullanmayı tercih ediyor. Danimarka ve İsveç'in karasularına giren bölgede, Danimarka'ya ait Bornholm Adası açıklarında 4 ayrı sızıntı tespit edildi. Uzmanlar, aynı anda bu kadar fazla kaynakta sızıntı olmasının "kaza senaryosunu" son derece zayıflattığını dile getiriyor.
Baltık Denizi'ndeki "sabotajı" kimin yaptığı konusunda Rusya açıkça ABD'yi suçladı ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu'nu Cuma günü toplantıya çağırdı. ABD ise Rusya'nın iddialarının "gülünç" olduğunu belirterek, Rusya'yı sorumlu tuttu. Uzman görüşlerinden komplo teorilerine kadar geniş bir yelpazede pek çok olasılık gündeme gelirken, 3 büyük senaryo öne çıktı.
Deniz dibi savaşı tüm orduların ulaşabileceği bir noktada değil. Seferber olan Batı istihbarat servislerinde olayın "sabotaj olduğuna" dair deliller belirmeye başlasa da bu soruların yanıtları hala belirsiz. Danimarkalı teknik ekipler bugün sahada inceleme yapmaya başlayacak. Alman hükümeti soruşturmalara destek vereceğini bildirdi. İsveç İstihbaratı "ağırlaştırılmış sabotaj" soruşturması başlattı. İsveç, Danimarka ve Finlandiya istihbaratları ortak çalışıyor.
Merkezi Paris'te bulunan stratejik danışmanlık firması Lavoisier Danışmanlık Kabinesi'nin enerji ve güvenlik uzmanı Denis Florin, Fransız Express dergisine yaptığı değerlendirmede, "Bu saldırıyı gerçekleştirenler, kimsenin şüphelenmediği yerlere saldırma gücüne sahip olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Yani bir güç gösterisi" dedi.
Le Figaro Savunma uzmanı yazar Nicolas Barotte, denizaltı sabotajının tüm orduların ulaşabileceği bir noktada değil, sadece belli orduların görebileceği Baltık Denizi'nde gerçekleştiğine dikkat çekiyor. Ancak önemli bir detaya da dikkat çekiyor: Toprağa gömülü olmayan Kuzey Akım 1 ve 2 boru hatlarının "kolay hedefler" olduğunu vurguluyor. Barotte, "Çok derinde olmayan (80 metre) Kuzey Akım, bu özellikleri nedeniyle bu güzergahtan geçirildi. 100 metreden daha az derinlikte dalgıçların müdahalesi mümkün. Bu nedenle bu tür bir sabotajı yapabilecek orduların listesi genişliyor" diye belirtti.
Bir askeri uzmanın, "Rusya'nın manipülasyon silahlarıyla donatılmış denizaltıları da var" sözlerine de atıfta bulunan Le Figaro, "Ancak bu tür bir kapasite, çok büyük derinlikler ve erişilemeyen alanlar için tercih edilir" detayına dikkat çekti.
Danimarka Savunma Bakanı Morten Bodskov, Çarşamba günü NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile görüşmesinin ardından, "Rusya'nın Baltık Denizi'nde önemli bir askeri varlığı var" diyerek, daha çok saldırının Rusya'dan geldiği senaryosunu ön plana çıkardı.
"Rus boru hatları elek gibi"
Uzman Denis Florin, eski boru hatlarında, özellikle de az bakım yapıldığında "gaz sızıntılarının" oldukça yaygın olduğunu belirtiyor. Rus doğalgaz boru hatlarının "elek gibi" olduğunun yaygın bir bilgi olduğunun altını çiziyor. Florin, "Bu nedenle bir sızıntı mümkündür, ancak Kuzey Akım örneğinde, özellikle de aynı köşede 4 sızıntı meydana geldiğinde, kaza bir olasılık değildir" dedi.
Sabotajın gerçekleşmesinin "teknik olarak kolay olduğunu" belirten Denis Florin, "Özellikle de Baltık Denizi'nin sığ bölgesinde. Bu nedenle, küçük bir denizaltı, bomba atarak bu tür bir operasyonu sorunsuz bir şekilde gerçekleştirebilir" diyor. Bunun bir grup terörist mi, yoksa daha geniş kapasiteye sahip bir devlet tarafından mı yapıldığı" sorusuna ise, "Bir boru hattının sabote edilmesi, oraya gelecek ilk teröristin yapabileceği bir iş değildir, ancak bu mutlaka bir devlet saldırısı olduğu anlamına da gelmez. Bazı özel şirketler, denizaltı kullanımında mükemmel bir şekilde ustalaştı" uyarısı yapıyor.
Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto ise bunun bir devletin işi olduğu konusunda açıklamalarda bulundu. Haavisto, "Çeşitli olasılıklar var ama bu eylemin boyutu öyle ki, arkasında mutlaka bir devlet aktörü var. Bu konuda şimdilik söyleyebileceklerim bu kadar. Baltık Denizi'ndeki tüm gemi hareketlerini araştıracağız ve boru hatlarının yakınında ne tür bir hareketin gerçekleştiğini bulmaya çalışacağız" dedi.
Sabotajın failiyle ilgili 3 senaryo:
Bu durumda akıllara "bu işi hangi devletin yapabileceği" sorusu geliyor. Bu devletin izlediği stratejik hedef nedir? Yani başka bir deyişle, suçtan çıkarı olan kim? Tüm Avrupalı istihbarat dairelerini ve NATO'nun seferber olduğu ekipleri bu iki sorunun yanıtını arıyor. Uzmanlardan ve yetkililerden Avrupa basınına yansıyan bilgilere göre 3 senaryo mümkün.
Birincisi, Rusya'nın dile getirdiği "ABD senaryosu": Rusya, Başban Joe Biden'ın bir yıl önce Kuzey Akım 2 boru hattını yok edeceklerini söylediği bir konuşmayı temel alarak, bu saldırıyı Avrupa'ya kendi gazını satmak ve Rus enerji kaynaklarını tüketmek isteyen ABD'nin yaptığını öne sürüyor. Bu iddiasını iki gündür sürdüren Rus yetkililerden Perşembe sabahı yeni bir açıklama geldi. RIA Novosti haber ajansının Rusya Dışişleri Bakanlığı'na dayandırdığı bir habere göre, Rus Dışişleri "Kuzey Akım boru hatlarındaki sızıntıların ABD istihbarat servisleri tarafından kontrol edilen bölgede meydana geldiğini" iddia etti.
Ancak çok sayıda uzman, bu senaryonun inandırıcı olmadığını, ABD'nin kendi bakış açısından değerlendirildiğinde, bu Kuzey Akım 1 ve 2 boru hatlarının zaten kapandığını, ABD'nin istediğinin zaten olduğunu belirterek, "ABD'nin böylesi bir sabotaja ihtiyacı neden olsun ki?" sorusunu yöneltiyor.
İkincisi, "Ukrayna senaryosu": Ukrayna'nın Rus doğalgazını kesmek ve Rusya'yı zor durumda bırakmak için böyle bir girişimde bulunduğu iddiası söz konusu. Uzmanlar, bu sefer de "Ukraynalılar'ın böyle bir eylemde bulunma araçlarına sahip olamayacaklarını" dile getiriyor. Denis Florin, "Bunu yapma gücü ABD'de var ancak onların bu eylemden hiçbir çıkarları yok. Ukraynalılar bunu beceremezler ve yine çıkarları yoktur" dedi.
Üçüncü teori, "Rusya senaryosu": Durum böyle olunca Avrupa ve Amerika başkentlerinde gözler, Rusya'ya çevrildi. Rusya senaryosu Batı'nın en çok üzerinde durduğu senaryo. Fakat Rusya'nın kendi gaz boru hatlarını sabote etmekten ne çıkarı olabilir? Moskova, Avrupa ekonomisinde daha fazla istikrarsızlığa neden olmak ister mi? Uzman Denis Florin, bunun ancak "tehdit boyutu ve gerilim stratejisi dikkate alınarak anlaşılabileceğini" belirtiyor. Pek çok uzman sabotajın Avrupa'nın Rusya'ya olan enerji bağımsızlığını azaltma yolunda, Norveç'i AB'ye bağlayan bir boru hattı açılışından hemen sonra meydana gelmesine dikkat çekiyor.
"Diğer enerji altyapıları da tehdit altında"
Florin, "Kuzey Akım 1 ve 2'deki sızıntılardan sorumlu olan güç, tüm Avrupa için bir tehdit oluşturuyor ve başta Norveç olmak üzere diğer boru hatlarında da aynı şeyi mükemmel bir şekilde yapabileceği mesajını veriyor. Özünde, akla gelmeyecek yerlere vurma yolları ve araçları olduğu mesajını veriyor. Bu tehditler, çok fazla kimyasal ürün içerdikleri için çok hassas olan nükleer santraller, yeraltı gaz depolama veya rafineriler gibi diğer enerji altyapılarına da yayılabilir" dedi.
Bu sızıntıların meydana geldiği yerin yani Danimarka'nın Bornholm adasının seçimi de tarafsız değil. Danimarkalılar, İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Ruslar tarafından ilhak edilmeye çok yaklaştılar ve Bornholm adası Danimarka'nın "Baltık kontrol noktası" haline geldi.
Enerji uzmanları, Rusya'nın Avrupa ile boru hatlarının kesilmesinin, "Orta Asya üzerinden Çin'e giden boru hatlarına giderek daha fazla bağımlı hale gelmesine, üstelik çok uzun mesafelere uzanan bu altyapının da savunmasız olmasına yol açacağına" dikkat çekiyor.
Sonuçta, Rusya'nın "geniş denizaltı savaşı kapasitesinin" boyutlarını göz önünde bulunduran Avrupa, bu senaryolardan "hibrit/melez bir Rus saldırısı" varsayımını öncelikli olarak sorguluyor. Rusya ise buna karşın "kendi altyapımızı neden sabote edelim" diyerek ABD senaryosunda ısrar ederek Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu'nu toplantıya çağırdı. Konu Cuma akşamı görüşülecek.
Avrupa'dan enerji güvenliği talebi
Şimdi Avrupa ülkeleri, kapılarındaki Ukrayna savaşının giderek "hibrit" bir savaşa dönüştüğünü görerek, boru hattı güvenliğinin nasıl güçlendirileceği ve bu altyapıların nasıl daha iyi izleneceği konusunu tartışıyor.
Bir boru hattı temelde oldukça savunmasız ve bu nedenle her zaman potansiyel bir hedef. Uzmanlar, "Binlerce kilometre boyunca izlenemeyen bir boru hattından daha savunmasız bir stratejik altyapı yoktur" diyerek özellikle kara boru hatlarının hassasyetine dikkat çekiyor.
Jacques Delors Enstitüsü'nden enerji araştırmacısı Phuc-Vinh Nguyen, Le Monde gazetesine, "Bu 'sabotaj' olarak tanımlanan olayda verilen ilk mesaj, enerji alt yapılarının ne kadar da korumasız olduğudur. Norveç ile Avrupa veya Cezayir ile Avrupa arasındaki boru hatlarının güvenliği de akıllara geliyor" dedi.
Phuc-Vinh Nguyen, "Ancak, boru hatlarının güvenliğini güçlendirmek temelde imkansızdır. Gerçekten de, ister deniz altında, ister çölde olsun, yüzlerce hatta binlerce kilometreyi geçtikleri andan itibaren, her kilometreye bir asker koyamayacağımız açıktır. Günümüzde mümkün olan tek modern cevap, uyduları kullanmak olacaktır. Ancak boru hattının her kilometresinin uydu tarafından izlenmesini öngörmek de zor" şeklinde konuştu.
Batılı ülkeler "teyakkuz" seviyelerini yükseltti, güvenlik önlemlerini arttırdı. Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, "Yakın zamana kadar hayal bile edilemeyen senaryolara hazırlanmalıyız" diyerek bu tehlikeye dikkat çekti. Norveç, enerji ağına herhangi bir zarar gelmemesi için kontrollarını sıkılaştırdı. Norveç Enerji Bakanı Terje Aasland, "Hükümet, Norveç kıta sahanlığındaki altyapı, kara terminalleri ve tesislerin güvenliğini artırmak için önlemler almaya karar verdi" dedi.
Salı günü Polonya Başbakanı, Norveç'i ülkesine bağlayan bir gaz boru hattının açılışını yaptı. Baltık Borusu yılda 10 milyar metreküp gaz kapasitesine sahip olacak. Bu güzergah, Rusya ile Avrupa arasındaki enerji savaşının tam da ortasında bir hedef olabilir.
Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, yaptığı açıklamada, "Yakın zamana kadar akıl almaz senaryolara hazırlanmalıyız" dedi. Özellikle elektrik üretimi, gaz ve hammadde taşımacılığı veya dağıtımı kapsayan kritik altyapılarımızın korunması en yüksek önceliğe sahip" dedi. ABD Enerji Bakanı Jennifer Granholm, "Herkes tetikte olmalı" diyerek tehlikeye dikkat çekti.