20 yıldır İzmir’in Buca ilçesinde balıkçılık yapan Yunus Akkuş ilk kez bu kadar müşterisiz bir dönem geçirdiğini söyleyerek, bunun nedenini balık fiyatlarının yüksek olmasına bağlıyor. Tezgahında en ucuz balık, kilosu 50 TL olan hamsi ve sardalya. Deniz balıkları olan levreğin kilosu 130 TL, lüfer 150 TL, çipura 170 TL, tezgahın en pahalı balığı olan barbunun kilosu 250 TL’ye satılıyor. Daha ucuz olan çiftlik balıklarının kilosu ise 80 TL’den başlıyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Akkuş, balık fiyatlarının giderek artmasına karşın bunu tezgaha yansıtamadıklarını anlattı: “Her şey gibi balık fiyatları da otomatik olarak arttı. Balığın toptan fiyatı artınca biz de ona göre otomatik olarak perakende fiyatını arttırdık. Ama kar marjımız düşük. Eylül'ün birinde 38 liraya sattığım balık şu anda 70 liraya bana geliyor. Biz perakendeciler o kadar sık fiyat arttıramıyoruz. Bir fiyat belirlemişiz, onun üstüne fazla çıkamıyoruz. Ufak ufak zamlar geliyor. Mesela 65'e geliyordu, 70 oldu, 75 oldu ama biz hala aynı paraya satıyoruz. Levreğin kilosu bize gelişi 85 lira, 100 liraya satıyorum. 15 lira kar marjım var. 15 liraya balığı temizlemezler. Biz bunu kar saymıyoruz, zarar sayıyoruz. Ama mecburuz.”
Büyük kayıklar, gırgırlar ve troller ile balık avlamanın yasak olduğu 15 Nisan’dan bu yana denizden avlanan balıkların tezgahlarda az yer tuttuğunu kaydeden Akkuş bunun yerini çiftlik (kültür) balıklarının aldığını söyledi. Çiftlik balıklarına talebin artmasıyla fiyatın yükseldiğini belirten Akkuş, “İnsanlar av balığını alamayınca ona yöneldi. O da ihracata gidiyor. Oraya giderken belli bir değeri var. O değerin altında burada vermediler. Mesela oraya 1 dolara, 2 dolara veriyorsa aynı değerde burada ülke içerisine satış sağlandı. Otomatik olarak onun da fiyatı arttı. Çünkü satıcı diyor ki ‘ben o zaman sana niye vereyim, bunu yurt dışına gönderirim, bu paraya dışarı satabilirim’. Bu yüzden kültür balıkları tezgahta ihracat değerine yakın oluyor” dedi.
2021’de su ürünleri avcılığı azaldı, yetiştiricilik arttı
Balık fiyatlarının artmasında av sezonunun kapalı olmasının etkisi görülse de Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2021 yılına ait Su Ürünleri İstatistikleri, Türkiye’de su ürünleri avcılığı azalırken yetiştiriciliğin arttığını ortaya koyuyor. Geçen yıl avcılık yoluyla yapılan toplam üretim 328 bin 165 ton olurken, yetiştiricilik üretimi 471 bin 686 ton olarak gerçekleşti. Su ürünleri avcılığı bir önceki yıla göre yüzde 9,9 azalırken yetiştiricilik yüzde 11,9 arttı. 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 1,8 artan su ürünleri üretiminin yüzde 59'unu da yetiştiricilik ürünleri oluşturdu. En çok avlanan deniz balıkları hamsi, çaça ve istavrit (kraça) olurken, en çok yetiştiriciliği yapılan balıklar ise levrek, alabalık ve çipura oldu.
“Bu sene Eylül ayında halkımız inanılmaz derecede ucuz ve kaliteli balık yiyecektir”
İzmir Balıkçı İşadamları Derneği Başkanı ve aynı zamanda İzmir Ticaret Odası Su Ürünleri Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Şahin Çakan, ihracat talebinin artmasıyla Türkiye’de balık yetiştiriciliğinin avcılığın önüne geçtiğini belirtti. Avcılığa bağlı üretimdeki düşüşün ise bir trend olmadığını belirten Çakan, “Aslında avcılıkta da düşme yok. 2021'in sonuna doğru avcılıkta bir kısım düşme yaşandı ama bu da iklim şartlarından kaynaklandı. 2021 yılının sonunda inanılmaz derecede hayatımızda yaşamadığımız iklim şartları yaşadık. 35 senelik meslek hayatımda ben daha böyle bir iklim şartı görmedim. Bizim 30-40 metre gemilerimiz denize çıkıp avlanamaz duruma geldiler” dedi.
Bu durumun balık fiyatlarını yükselttiğini kaydeden Çakan, Eylül ayında av sezonun açılmasıyla balık fiyatlarının düşeceği görüşünde. Çakan, “Bu, arz talep meselesi. Ürün az ise talep çoksa bu da fiyata yansıyor. Bugün denize çıkıp eğer bin kasa balıkla gelemiyorsan 100 kasa balıkla gelirsen Türkiye'nin ihtiyacını karşılamak için bu sefer fiyat artışına sebep oluyor. Ben inanıyorum ki bu sene Eylül ayında halkımız inanılmaz derecede ucuz ve kaliteli balık yiyecektir. Bunun işaretlerini biz denizde görüyoruz. Geçen yıl Karadeniz'de inanılmaz derecede bir hamsicilik oldu. Şu an itibariyle de bunlar bizim önümüzdeki senenin avcılığının işaretleridir. Boğaz'da inanılmaz derecede bir lüfer ve kofana akını var ve bizim buradaki ufak balıkçıların ağlarında da iri hamsi ve sardalya inanılmaz derecede gözüküyor. Bu da bizim önümüzdeki 2022 Eylül itibarıyla iyi bir balıkçılığın göstergesidir” diye konuştu.
“Denizde talebi karşılayacak balık olmayınca fiyatlar da otomatik olarak yükseliyor”
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Erhan Irmak ise avcılık yoluyla elde edilen balık miktarındaki düşüşün nedenini, denizlerdeki balığın azalmasına bağladı. VOA Türkçe’ye konuşan Irmak, “Özellikle demersal balık (dip balığı) stoklarındaki düşüş inanılmaz boyutta. Oradaki problem daha fazla. Hamsi gibi küçük pelajik balıklarda yıldan yıla değişen iniş çıkışlar gözlenmekte ama o kendi içindeki dinamik durumdan da kaynaklanıyor. Balık fiyatlarının yükselmesinin temel nedeni arz-talep dengesi. Zaten denizde bu talebi karşılayacak balık olmayınca fiyatlar da otomatik olarak yükseliyor. Yani enflasyondan bağımsız balık fiyatları zaten yıldan yıla sürekli artıyor. Özellikle 2000 yılından bu yana fiyat artışlarına baktığınız zaman fiyatı 200 kat artan balıklar var. Bu da balığın olmadığının göstergesi. Balık özellikle son yıllarda oldukça değer ve rağbet gören bir ürün olduğu için yokluğa bağlı olarak fiyatlar da maalesef fahiş şekilde artmış durumda” dedi.
Sofralarda en çok tercih edilen balıkların yetiştiricilikte yem ham maddesi olarak kullanmasının da balık fiyatlarının artmasına yol açtığını anlatan Irmak, “Yetiştiriciliği söylerken çok güzel rakamlar telaffuz ediyoruz. Yıllık ihracatımız 1 milyar doları geçti ama bir yandan da özellikle bu balıklar yem yemeden tabii ki yaşayamazlar ya da büyüyemezler. Rantabl olmaktan da çıkar. Dolayısıyla biz bunları protein bazlı besinlerle beslemek zorundayız. Bunun içindeki en büyük yem ham maddesi balık unu ve balık unu da küçük pelajik dediğimiz balıklardan elde ediliyor. Dolayısıyla akla ilk gelen küçük pelajik, hamsi. Yani halkın tükettiği bir balık. Dolayısıyla burada bir manada bir çatışma söz konusu. Bu balıklar şimdi yem ham maddesi olarak yakalandığı için direkt halkın tükettiği balık türlerinin fiyatlarını da arttırmış durumda ya da soframıza kadar ulaşmamasına neden olmakta” şeklinde konuştu.
“Deniz bitti, kara göründü”
Irmak, Türkiye’deki sularda balıkların azalmasının yanlış avlanmadan kaynaklandığı görüşünde: “Balıkçılığı çiftçilik gibi değerlendirmemizden kaynaklı bir durum. Bir çiftçi toprağına ne ekeceğine karar verir, gözü gibi bakar, baktığı ölçüde de mahsulünü alır. Ama denizler öyle değil çünkü mevcut olanı tüketiyoruz. Yani doğal kaynakları biz kullanıyoruz ama bu kullanım ne kadar doğru? İşte problem buradan kaynaklanıyor. Mevcut tür bazlı koruma yerine bir bütün olarak yaklaşıp ekosistem bazlı bir korumaya geçmemiz lazım. Yani besin zincirinde büyük balık küçük balığı yer, onlar başka türlü beslenir ve bu şekilde sürer. Ama siz o zinciri kırarsanız, o besin piramidini bozarsanız bu gibi sorunlarla karşı karşıya gelirsiniz.”
Hem av miktarlarında hem de avlanma dönemlerinde kota uygulanması önerisinde bulunan Irmak, “Mesela haftanın yedi günü değil. Yani biz savaşa, harbe gitmiyoruz ki balıklara karşı. Yedi gün avlanmak yerine, mesela İtalya'daki örnek gibi haftanın dört günü avcılık olabilir belli dönemlerde. Üreme dönemlerinde özellikle av yasakları hem profesyonel hem de amatör balıkçılara av yasakları konabilir. Bunlar doğal kaynaklar. Bir ülkenin en büyük zenginliği doğal kaynaklarıdır. Yani bunların sömürülmemesi lazım. Şunu artık görüyoruz, herkesin bilmesi lazım. Deniz bitti, kara göründü” dedi.
“Yeni sezonda maliyetlere karşı şimdiden önlem alınmalı”
Yeni balık av sezonu Akdeniz’de 15 Eylül, diğer tüm denizlerde ise 1 Eylül’de başlayacak. Dernek başkanı Çakan balık bolluğu açısından yeni sezondan umudunu korusa da fiyatların düşmesinin önünde bir engel daha bulunuyor. Balıkçılıkta girdi maliyetlerinin giderek arttığına dikkati çeken Çakan, “Bugün bizim en büyük tüketimlerimizden enerji, yakıt, işçi giderleri, ağlarımız, bunlar hep ciddi bir masraf oldu. Geçen yıl 300 bin lira aylık gideri olan 20 metre bir geminin bugünkü maliyeti ortalama 1 milyon lira civarında. Yani geçen yıl 600-700 bin lira aylık gideri olan 40-50 metre bir balıkçı gemisinin de bugün 1 milyon 700 bin civarında sabit gideri olacak. Bu ürünü denizde bulabilecek miyiz, bu değeri denizde bulabilecek miyiz, işte ona bakacağız. Ülkede her şey artmışken, piyasada 25, 30, 40 liraya balık satılıyor ve buna da halkımız alıştı. Bu fiyatı yüksek görüyor. Bu maliyetler karşısında şu anda yiyebileceğiniz tek doğal ürün balık. En ucuz olan da balık” dedi.
Devletten akaryakıtta ÖTV desteği aldıklarını söyleyen Çakan art arda yapılan zamlarla farkın giderek kapandığını belirterek, “Şu anda ÖTV indirimli ile normal petrol fiyatları arasında 1 TL veya 2 TL bir fark kaldı. Bizim tek talebimiz eğer yakıt balıkçılara daha da ucuz verilirse bu da insanımıza balığın ucuzlamasına yansır. Bir geminin bir gece sabaha kadar tükettiği yakıt üç bin litre, yani bu da her gün 35 bin TL'lik balık avlaman gerekiyor demek. Bunu eğer denizde bulamazsan sen bunu zararla kapatacaksın. Bunların önlemi şimdiden alınmalı” dedi.