Erişilebilirlik

ABD'nin eski Azerbaycan Büyükelçisi Bryza: “Bu yılın sonuna kadar bir barış anlaşması şaşırtıcı olmaz"


Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda (22 Ocak 2019)
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda (22 Ocak 2019)

Dağlık Karabağ bölgesinde geçen haftadan bu yana yaşananlar, 1990’ların başından beri Güney Kafkasya’nın çatışmalara sahne olan bölgesinde artık nihai bir çözümü gündeme taşıyor gibi görünüyor.

Son olarak Dağlık Karabağ’daki Ermeni yönetimi, Azerbaycan’la gerginliğin sürdüğü Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'ni 1 Ocak 2024’te feshedeceğini açıkladı. Bölge basınında yer alan haberlere göre, Dağlık Karabağ’da 120 bin olduğu tahmin edilen Ermeni nüfustan yaklaşık 70 bini, evlerini terk ederek Ermenistan'a geçti.

Bryza: “Bu yılın sonuna kadar bir barış anlaşması şaşırtıcı olmaz"
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:04:57 0:00

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, “Durum analizi önümüzdeki günlerde Dağlık Karabağ'da hiç Ermeni kalmayacağını gösteriyor. Bu bir etnik temizlik eylemidir" derken, Azerbaycan’dan kitlesel bir göç istemedikleri ve halkı ayrılmaya zorlamadıklarına dair peş peşe açıklamalar geliyor.

Peki Azerbaycan için "büyük bir zafer", Ermeniler içinse "trajik bir yenilgi" olarak görülen süreçte bundan sonra ne olur?

Müzakerelerin hızlanmasını bekleyen ABD’nin eski Azerbaycan Büyükelçisi Matt Bryza, “Bu yılın sonuna kadar bir barış anlaşması görmek benim için hiç şaşırtıcı olmaz” diyor.

Matt Bryza
Matt Bryza

Matt Bryza, ABD Dışişleri Bakanlığı’ndaki 23 yıllık kariyerinde Türkiye’yi yakından ilgilendiren birçok bölgede ve alanda görev yaptı. 2001-2005 yılları arasında Beyaz Saray'da Ulusal Güvenlik Konseyi kadrosunda Avrupa ve Avrupa İşleri Direktörü görevinde bulundu. 2005 ile 2009 yılları arasında Güney Kafkasya, Türkiye, Yunanistan konusunda Avrupa ve Avrasya'dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı’ydı. Eş zamanlı olarak Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu'nun ABD eşbaşkanlığını yürüten Bryza, Dağlık Karabağ çatışmasında arabuluculuk görevindeydi.

Kariyerine Washington merkezli güçlü lobi şirketi Ballard Partners’da bölge direktörü olarak devam eden Turcas Petrol Yönetim Kurulu Üyesi Bryza, VOA Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

Azerbaycan’ın yıldırım harekatından bu yana yaşananlar, bölgede Batı diplomasisi açısından önemli bir başarısızlığı mı temsil ediyor?

Azerbaycan'ın son askeri operasyonu, uluslararası arabuluculuğun başarısızlığına işaret ediyor. Çünkü Batı diplomasisi, İkinci Karabağ Savaşı'nın sonunda varılan mutabakatın Ermeni tarafında uygulanması için hiçbir şey yapmıyordu. Ne demek istiyorum? Ermenistan'ın Karabağ'da hala askerleri vardı ve silahlarını hareket ettirip mevzilerini güçlendiriyordu. Dolayısıyla Azerbaycan, kendi bakış açısına göre, yabancı askeri güçten korunmak için kendi topraklarında harekete geçti. Yani diplomasinin başarısızlığı, Ermenistan'ı Kasım 2020'den itibaren pazarlığın kendi tarafını uygulamaya ikna edememekti. Elbette diplomatik süreç ne zaman sekteye uğrarsa ve sonuç askeri operasyon olursa, bu barış sürecinin genel bir başarısızlığı oluyor. Yine de Ermeni silahlı birliklerinin Karabağ'dan çıkarılması, hem Cumhurbaşkanı Aliyev'in hem de Başbakan Paşinyan'ın açıkça başarmak istediği bir barış anlaşmasına doğru ilerlemenin önündeki son engeli de ortadan kaldırıyor.

Bakü’nün zaferi ile Rusya’nın da Batı'nın bölge ülkelerine verdiği desteğin sınırlarını ortaya koyduğuna dair uzman yorumları mevcut. Siz ne düşünüyorsunuz?

Hayır, çünkü Batılı ülkeler bu bölgede bir tarafı ya da diğerini desteklemiyordu. (Avrupa Konseyi Başkanı) Charles Michel Cumhurbaşkanı Aliyev ile Başbakan Paşinyan arasındaki ve (ABD Dışişleri Bakanı) Antony Blinken, dışişleri bakanları arasındaki görüşmeleri kolaylaştırmaya çalışıyorlardı. Ancak bu teklif edilen bir destek ya da bir tür askeri ittifak değildi. Bence doğru olan, Ermenistan Başbakanı Paşinyan'ın son günlerde yaptığı ve oldukça tartışmalı bir şekilde Ermenistan'ın artık bir güvenlik ortağı ve koruyucu olarak Rusya'ya güvenemeyeceğini söylemesi. Bence bu durumda büyük bir jeopolitik gerileme yaşayan Rusya oldu.

Türkiye'nin bu gelişmelerdeki rolü nedir? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce Türkiye bundan sonra müzakerelerde bir rol oynayabilir mi?

Türkiye'nin bir rolü olabilir. Belki Aliyev ve Paşinyan arasındaki müzakerelerde değil, zira bu bu Ermenistan'da siyasi olarak mümkün değil. Ancak bir barış anlaşması yapıldıktan sonra Türkiye'nin Ermenistan'ın bölgeye ekonomik olarak yeniden entegrasyonunu kolaylaştırmada büyük bir rolü olacağını düşünüyorum Bu da Ermenistan’ın hem Türkiye hem de Azerbaycan ile yeniden ilişki kurması anlamına geliyor.

Bence Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Nahçıvan'a gitmesinin nedeni de bu yeniden entegrasyon sürecini hızlandırmak ve elbette Nahçıvan'ın Iğdır'dan gelecek yeni boru hattıyla BOTAŞ doğalgaz şebekesine bağlanmasıydı. Ancak müzakere sürecinin kendisinde Türkiye'nin gerçekten yapabileceği bir şey olduğunu düşünmüyorum. Tarafları anlaşmaya zorlamak için kimsenin yapabileceği bir şey yok. Bence şimdi her iki lider de anlaşmak istiyor, bir barış anlaşmasına varmak istiyorlar. Paşinyan'a hem Ermenistan'daki hem de Karabağ'daki aşırı milliyetçi siyasi unsurlar karşı çıkmıştı ve hala da karşı çıkmaya devam ediyor. Bu unsurlar çatışmayı canlı tutmak için Ermenistan'ın askeri varlığını kullanması yönünde baskı yapıyordu.

Artık çatışma bittiğine göre, bu son ateşkes anlaşması uygulandığı sürece, Karabağ'daki Ermeni güçlerinin gitmelerinin önünde bir engel kalmadı. Bence Türkiye'nin müdahalesi olmadan, AB ya da ABD'nin baskısı olmadan iki tarafın kendi başlarına barış anlaşmasına vardıklarını göreceğiz.

Washington’da Bakü ile Erivan arasında, sonuncusu Haziran ayında düzenlenen müzakereler şimdilik kesintiye uğramış gibi görünüyor. Sizce bundan sonra süreç nasıl işleyecek ve ABD'nin rolü ne olacak?

Bu müzakereler son olanlardan dolayı kesintiye uğramadı. Her iki tarafın da Laçın koridoruna ilişkin provokasyonları nedeniyle kesintiye uğradılar. Azeriler, Ermenilerin Azerbaycan'a yasadışı yollardan kaçak harp malzemesi olduğunu söyledikleri mallar soktuklarını söylüyorlardı. Bu suçlamalara silahlar ve kara mayınları dahildi. Bunun doğru olup olmadığını bilmiyorum, ancak Bakü'deki en üst düzeydeki görüşmelerimden biliyorum ki, bunun gerçekleştiğine gerçekten inanıyor görünüyorlar.

Diğer taraftan Ermeni tarafı Laçın koridorundan mal akışının Azerbaycan tarafından kısıtlanmasına öfkelendi; ki Bakü "Karabağ'dan ülkemize neyin girdiğini bilmek bizim görevimiz” diyor. Azerbaycan, Ağdam'dan insani yardım ulaştırmayı teklif ettiğinde, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michelle'in bu teklifi benimsediğini de unutmamalıyız. Michelle, "Elbette Laçın koridorundan da malların tamamen serbest akışı olmalı; ancak Ermeni tarafı da Azerbaycan'dan gelen malları kabul etmeli" dedi.

Dolayısıyla, müzakere sürecinin sonunu ya da müzakere sürecindeki duraklamayı gerçekten yansıtan şey, geçiş güzergahları konusundaki tüm bu tartışmaydı. Ancak Azerbaycan'ın terörle mücadele operasyonu olarak adlandırdığı bu askeri operasyon başarıyla sonuçlandığına göre, müzakerelerin hızlanmasını bekliyorum ve bu yılın sonuna kadar bir barış anlaşması görmek benim için hiç şaşırtıcı olmaz. Bu bir tahmin değil ama şaşırmam. Ayrıca, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki uluslararası sınırın belirlenmesine ilişkin nihai anlaşmayı görmek de beni şaşırtmaz.

Diplomasi konusunda iyimser olduğunuzu hissediyorum. Ancak herkes aynı soruyu soruyor. O nedenle size de soracağım. Sizce bölgede yeni bir savaş riski var mı?

Bence hiç yok. Birincisi, savaş siyasetin başka araçlarla devamıdır, değil mi? Bu klasik bir tanım, 19. yüzyılın Prusyalı generali esasen de filozofu Carl von Clausewitz, dünyaya bu tanımı kazandırdı. Yani bir savaşı sadece öldürmek ve yok etmek için yapmazsınız. Bir ülke siyasi hedeflerine ulaşmak için savaşır. Azerbaycan artık bu siyasi hedeflere ulaşmıştır. Ermenistan ile silahlı çatışmayı sürdürmek için bir nedeni yok. Diğer taraftan Ermenistan bu sonuçtan nefret etse de Azerbaycan'ın zaferine karşı koyacak hiçbir askeri aracı yok. Ermenistan'ın artık Karabağ'a asker ya da silah sokmasının bir yolu yok ve Azerbaycan hava sahasını kontrol ettiği için bunları havadan getirmesi de mümkün değil. Dolayısıyla Azerbaycan'ın yeni bir savaş için hiçbir gerekçesi yok ve Ermenistan'ın da yeni bir savaş yürütme kabiliyeti yok. Yani hayır, daha geniş çaplı bir savaştan hiç endişe duymuyorum.

Binlerce etnik Ermeni'nin zulüm ve etnik temizlik korkusuyla Ermenistan'a kaçtığına dair haberler görüyorum. Sizce Bakü'nün böyle bir şey yapacağına dair herhangi bir belirti var mı, bu iddialar yeterince ciddiye alınıyor mu?

Üç yıl boyunca gerek ABD'nin arabulucusu olarak, gerekse Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray'da dünyanın bu bölgesiyle ilişkilerimizi yürüten kişi olarak, şimdi de bir düşünce kuruluşu yetkilisi olarak bu çatışma üzerinde çalıştığım 21 yılın en başından beri, Cumhurbaşkanı Aliyev ve Azerbaycan hükümetinin sözüne güveniyorum. Cumhurbaşkanı kim olursa olsun Azerbaycan tutarlı davranmış ve "Amacımız yerlerinden edilmiş Azeriler’in, Karabağ ve çevresindeki yedi işgal altındaki topraklardaki evlerine dönmeleri ve Ermeniler’in kalmasıdır" demişti.

Eğer Azerbaycan etnik temizlik yapmaya niyetli olsaydı, bunu yapardı. Kasım 2020'de, stratejik ve kültürel açıdan hayati öneme sahip Suşa kasabasını geri aldıktan sonra, Azerbaycan yoluna devam ederdi ve tüm Karabağ boyunca savaşır ve tüm Ermenileri sürgün ederdi; ama yapmadı. Savaşı bırakmayı seçti. Hatta insani yardım ulaştırdı ve 9-10 Kasım 2020 tarihli ateşkes açıklamasında Ermenilerin kabul ettiği gibi, işgal altındaki topraklardan ayrılmaları için Ermeni tarafına daha uzun süre tanıdı.

Dolayısıyla Azerbaycan tarafının, etnik temizlik yapmak istiyorsa bunu yapmak için bir şansı vardı. Bunu yapmamayı seçti, savaşın askeri aşamasını durdurmayı seçti. Şimdi Ermeni güçlerinin dağılması ve Stepanakert/Hankendi'deki ayrılıkçı siyasi rejimin pes etmesiyle birlikte Azerbaycan'ın her iki yönden, Laçın koridorundan ve Ağdam'dan insani yardım akışını yeniden başlattığını görüyoruz.

Ancak Ermeni toplumunun korkularını anlıyorum ve etnik temizlik için emsaller var. Ancak gerçek şu ki, olay tam tersi yönde gelişti. 800 bin Azeri, Karabağ'daki evlerinden çıkarıldı ve yüzlercesi, bugün Dağlık Karabağ havaalanının bulunduğu ve etnik Ermeni toplumu ile Azerbaycan hükümeti arasındaki son görüşmelerin yapıldığı Hocalı'da katledildi.

Dolayısıyla intikam çok güçlü motive edici bir duygu. Azeriler kendilerine ne olduğunu hatırlıyorlar. Ancak şu anda yaşananların güzelliği, intikam çağrıları duymamamız. Azerbaycan hükümetinin "siz halkımızı etnik olarak temizlediniz, biz de aynısını yapacağız" dediğini duymuyorsunuz.

Aksine Azerbaycan hükümeti "Lütfen kalın. Herhangi bir Azerbaycan vatandaşının sahip olduğu tüm haklara sahip olacaksınız. Güvenliğinizin garanti altına alındığından ve hayatta kalmak ve gelişmek için ihtiyaç duyduğunuz temel insani koşullara sahip olduğunuzdan emin olmak istiyoruz" diyor.

İntikam çağrıları duymuyoruz. Ancak Rusya ve Ermenistan'ın birbirlerini suçladıklarını duyuyoruz. Bundan sonra Batı yanlısı bir Ermenistan bekleyebilir miyiz, belki Rusya'dan tam bir uzaklaşma değil de çok kutuplu bir dış politika gibi?

ABD yönetimindeyken hep bunu umut ederdim. Ancak şu anda bunun gerçekleştiğini görmüyorum. Paşinyan'ın Rusya'ya artık bir güvenlik garantörü olarak güvenilemeyeceğine dair kamuoyu önünde açıklamalar yaptığı doğru. Ancak bu açıklamalar Ermenistan'da büyük bir muhalefete yol açtı. Bildiğiniz gibi, Erivan sokaklarında Azerbaycan'la yapılan bu son ateşkesi ve şartlarını protesto eden ve Paşinyan'ın Ermenistan'ı Rusya'dan uzaklaştırmaya çalışmasına gerçekten kızan binlerce insan vardı. Paşinyan tek bir kişi ve siyasi hayatı tartışma konusu. Ancak bence tarihsel dinamiklere bakmalıyız. Son birkaç yüzyıldır Ermenistan, Osmanlı İmparatorluğu ya da Türkiye ve Azerbaycan'a karşı koruyucusu olarak Rusya'ya bel bağlıyor. Bu gerçekliğin henüz değiştiğine dair bir işaret yok. Bu gerçeklik genel olarak Ermeni ulusunun psikolojisi.

Şunu da eklemek lazım. Ermeni birlikleri yasadışı olarak Azerbaycan topraklarında bulunuyor ve mevzilerini güçlendiriyorlardı. Rus tarafı, Paşinyan'ın "Ermenistan ‘barış için toprak’ anlaşmazlığını yumuşatma formülünü reddediyor" açıklamasını yaptığı 2019'dan bu yana Ermeni tarafının attığı provokatif adımlara karşı çıkıyor. Azerbaycan toprağını geri alacaktı ve Ermeniler de barışa kavuşacaktı. Paşinyan defalarca "yeni formülümüz Ermenistan ve Azerbaycan arasında yeni topraklar için yeni savaşlardır" dedi. O andan itibaren Paşinyan, Rusya, ABD ve Fransa'nın yıllardır özenle müzakere ettiği barış için toprak formülünü çöpe attığında, Putin'in Paşinyan'ın provokatif yaklaşımından bıktığını düşünüyorum. Dolayısıyla Rusya, Ermenistan ile ilişkilerin bu şekilde ilerlemesinden hiç de hoşnut değildi ve Azerbaycan'ın kendi topraklarını yabancı ve düşman bir askeri güçten temizlemek için uluslararası yasal haklarını kullanmasını engellemek için müdahale etmeyecekti.

Rusya, Gülistan Antlaşması'ndan bu yana 200 yıldan fazladır bölgede. Sizce bir barış anlaşmasına hazırlar mı? Barış güçlerini alıp bölgeden ayrılmaya hazır olduklarını düşünüyor musunuz?

Bunu istemiyorlar. Bölgedeki 1960 barış gücü askerini geri çekmek istemiyorlar. Zaten Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki bir barış anlaşmasının Rusya'nın Ermenistan'da Gümrü'deki askeri üssünden vazgeçeceği anlamına geleceğine dair bir işaret de yok; kalacaklar. Yani Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki bir barış anlaşması Rus varlığının sona ereceği anlamına gelmiyor.

Bununla birlikte, Minsk Grubu'nun eş başkanı olarak ABD'nin arabulucusu olduğum dönemde, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile doğrudan, Cumhurbaşkanı Medvedev ile dolaylı olarak görüşürdük. Dışişleri Bakanı Lavrov ve Rus mevkidaşımla, Gürcistan konusunda birbirimize karşı olsak da Karabağ konusunda işbirliği içindeydik. Amaç başka bir çatışma ya da savaş riskini azaltacak bir çerçeve anlaşması yapmak ve ardından gelecekteki bir barış anlaşmasının temelini atmaktı. Ancak ben her zaman Rusya bu çerçeve anlaşmasını istese de Putin'in sonunda barış anlaşmasını engelleyeceğini düşündüm. Ancak Putin'in artık bir barış anlaşmasını engelleyebileceğini sanmıyorum. Hala istemeyebilir, Azerbaycan ve Ermenistan arasında kazanın kaynamaya devam etmesini isteyebilir. Ancak Putin'in sevmediği ancak Rusya’nın aracılık ettiği ateşkes bildirilerini imzaladığı için ihtiyaç duyduğu Paşinyan'a suikast düzenlemek dışında, Paşinyan'ı siyasi veya fiziksel olarak sahneden silmek dışında, Rusya'nın bir barış anlaşmasını engellemek için yapabileceği pek bir şey olduğunu sanmıyorum.

  • 16x9 Image

    Dilge Timoçin

    Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler mezunu Dilge Timoçin mesleğe 2000 yılında NTV'de başladı. 2008'de Habertürk TV'ye transfer oldu, dış haber sorumlusu olarak görev yaptı. ShowTV'de dış haber editörü ve spiker olarak çalışan Timoçin, sonrasında Al Jazeera Türk'e geçti; Al Jazeera İngilizce için prodüktörlük yaptı. Dilge Timoçin VOA Türkçe'ye katılmadan önce Reuters, Deutsche Welle gibi yabancı basın kuruluşlarıyla çalışıyordu

Forum

XS
SM
MD
LG