Avrupa Birliği'nin göç politikasına ilişkin hazırladığı kapsamlı Göç ve İltica Anlaşması’nı oluşturan 10 yönetmelik ve direktif, yıllar boyunca süren zor müzakerelerin ardından, AP milletvekilleri tarafından görüşülerek kabul edildi.
Avrupa Parlamentosu seçimlerine iki aydan kısa süre kala onaylanan yeni Göç ve İltica Anlaşması, özellikle AB’de güçlendirilmiş sınır kontrolleri, yeni sınır prosedürleri ve AB üyeleri arasında göçmenleri zorunlu paylaşma gibi, sığınmacıların Avrupa topraklarına gelişiyle ilgili yeni kurallar ve önemli değişiklikler içeriyor.
Görüşmeler, anlaşmaya karşı çıkan aktivistlerin Genel Kurul izleme bölümüne sızmayı başarması nedeniyle, kısa bir kesintinin ardından, akşam geç saatlerde tamamlandı. Anlaşma hükümlerini 100’den fazla STK kınarken, izleme bölümüne girmeyi başaran aktivistler oylama sırasında “Anlaşma öldürüyor, hayır oyu kullan" sloganları attı.
AP’de grubu bulunan radikal sol ve aşırı sağ milletvekilleri Göç ve İltica Anlaşması’na karşı oy kullandı, bazı sol gruba mensup milletvekilleri de çekimser kaldı. Anlaşma için üç büyük grup sağcı Avrupa Halk Partisi, Sosyalist Grup ve liberaller Renew grubu oy kullandı.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB dönem Başkanı Belçika Başbakanı Alexander de Croo ile kararın hemen ardından bir basın toplantısı düzenleyerek, “Tarihin bir sayfasını yazdık. On yılı aşkın süredir bunun üzerinde çalışıyoruz. Biz sözümüzü tuttuk. Dayanışma ve sorumluluk arasında bir denge kurduk” dedi. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de, anlaşmayı, “Bu Avrupa için çok büyük bir adım” diye tanımladı.
Dört yılı aşkın süredir anlaşma üzerindeki çalışmaları yöneten AB İçişleri Komiseri Ylva Johansson, anlaşmanın kabul edilmesinin ardından, “Uzlaşma cesaretine sahip olduğunuz için teşekkür ederiz. Bu büyük bir başarı, gurur verici bir an. Bu metin, günümüzde düzensiz göçün yönetilme biçiminde önemli bir fark yaratacaktır. Bir yandan sınırlarımızı korurken diğer yandan savaş ve zulümden kaçan insanlara koruma sağlayacağız” dedi.
Suriyeli göçmenler ve yükselen aşırı sağ
AP’nin kabul ettiği reform, 2015’te Suriye savaşının ardından 2 milyon sığınmacının Avrupa kapılarına dayanmasıyla, Afrika’yı terk ederek hayatı pahasına Akdeniz’i aşarak Avrupa’ya ulaşmaya çalışan binlerce kişinin denizde boğulmasıyla yaşanan dramın ardından patlak veren kriz nedeniyle hazırlanmaya başlandı.
Göç akını karşısında İtalya, Yunanistan ve Malta gibi sınır ülkeleri isyan ederek, diğer AB ülkelerinden de göçmenlerin sorumluluğunu paylaşmasını istedi. Kriz nedeniyle özellikle Avrupa’da aşırı sağın ve AB karşıtı popülist partilerin güçlendiğini gören AB Komisyonu, yaklaşık 8 yıl süren zor müzakerelerin ardından bir uzlaşma metni oluşturdu.
Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen'in göç kurallarında reform yapılmasına yönelik ilk teklifini 23 Eylül 2020'de sunmasından bu yana, yalnızca Avrupa Birliği'nin bir uzlaşma yakalaması bile 3 yıldan fazla sürdü.
AB ülkeleri yeni anlaşma ile 2015-2016 krizinden bu yana ilk kez, ortak kurallar benimseyerek, göçmen girişlerini kaydeden ülkelerle dayanışmayı kabul etti.
Anlaşma, AB liderlerinin de onayını aldıktan sonra 2026’da yürürlüğe girecek. Avrupa Komisyonu Haziran ayına kadar bir uygulama planı sunacak.
Sınırda filtreleme
AB’nin yeni Göç ve İltica Anlaşması reformu, “cephe hattındaki ülkelerin sorumluluğu” ve “diğer üye devletlerin çok güçlü göç baskısına maruz kalan ülkelerle dayanışması” olmak üzere, iki ayak üzerinde hazırlandı.
Somut olarak anlaşma, AB'nin dış sınırlarında sığınmacıların zorunlu olarak “filtrelenmesini” öngörüyor. Buna göre, AB’nin kapısına dayanan bir kişinin kimlik tespiti, sağlık ve güvenlik kontrolleri, parmak izi alma ve Eurodac veri tabanına kaydı 5 gün içerisinde gerçekleştirilecek.
Sığınma hakkı alma şansı düşük olanlar, geldikleri ülkenin durumu da göz önünde bulundurularak, içeride değil, dış sınırlarda AB tarafından finanse edilen bu gözaltı merkezlerinde tutulacak.
Bu merkezlerde toplamda 30 bin yer oluşturulacak. Her durumda, sığınma başvuruları, itirazlar da dahil olmak üzere 6 ay içinde işleme alınmak zorunda olacak. Bu düzenlemeyle amaç, sığınma hakkı reddedilenlerin, içeriye girmeden, hızlı ve kolay bir şekilde geri gönderilmesi.
Zorunlu dayanışma katkısı
Ülkelerin, sığınma taleplerini analiz etmeleri için altı haftaları olacak. Eğer reddedilirse, devletler bunları altı ila on hafta içinde iade edebilecek. Göç baskısının ani bir şekilde artması durumunda, ön saflarda yer alan ülkeleri rahatlatmak amacıyla üye devletler arasındaki dayanışma mekanizmaları devreye girecek.
AB'ye katılmak üzere giriş yapan sığınmacıdan, “ilk giriş yaptığı ülkenin sorumlu olması ilkesi” (Dublin Anlaşması) korundu. Ancak, bu ülkeler üzerindeki baskıyı azaltmak için, üye devletler ya yılda 30 bin sığınmacıyı almayı kabul edecek, ya da her sığınmacı başına 20 bin Euro dayanışma katkısı yapmak zorunda kalacak.
STK’lar öfkeli: “İnsanlık dışı ve tehlikeli”
Avrupalı liderlerin büyük bir kısmı bu oylamayı memnuniyetle karşılarken, diğer aktörler bunu kınadı. Yaklaşık 160 STK ve konu üzerinde çalışan uzmanlar anlaşmanın reddedilmesi çağrısı yatı. STK’lar, anlaşma ile zorunlu sınır prosedürlerinin getirilmesinin, “tehlikeli, insanlık dışı, pratik olmayan ve etkisiz” düzenlemeler olduğunu savunuyor.
Forum