Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar ziyaretinde beraberindeki basın mensuplarına değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan’ın değerlendirmeleri sırasında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’ye Osman Kavala dosyasıyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararını uygulamaması nedeniyle resmi bildirimde bulunması da gündeme geldi. “Bakanlar Komitesi, Osman Kavala ile ilgili olarak Türkiye’ye ihlal cezası verdiğini ifade etti. Selahattin Demirtaş ile ilgili de benzer karar alabileceğini söyledi. Yorumunuz ne olur?” şeklindeki bir soru üzerine Erdoğan, bu konuda yorum yapmaya gerek olmadığını Türkiye’nin Avrupa’nın Kavala ve Demirtaş ile ilgili kararlarını tanımadığını, bu kararları yok hükmünde saydığını söyledi. Erdoğan, Türk yargısının aldığı kararlar dışındaki kararları tanımadıklarını defalarca dile getirdiklerini de kaydetti.
Altıparmak: “Hukuku, yargı kararını tanımamak siyasi karar”
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan insan hakları alanında uzman hukukçu Kerem Altıparmak, öncelikle Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 3 Aralık’ta siyasi değil Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) kapsamında hukuki bir karar aldığını vurguladı.
Erdoğan’ın “yok hükmünde, bizim yargımız üzerinde kararı tanımıyoruz” açıklamasıyla Türkiye’nin kurucusu olduğu Avrupa Konseyi ve imzacısı olduğu AİHS hukukunu tanımama iddiasında bulunduğunu belirten Altıparmak, Türkiye’nin AİHS’i kabul ettiği gün itibariyle AİHM kararlarına uymayı vaat ettiğini hatırlattı. Altıparmak, “Yargı kararına, mahkeme kararına uyulması gerektiği aşikar. ‘Ben uymayacağım, tanımıyorum’ denilmesini ise, bunun hukuki analizini yapmak da, pek mümkün değil. Bu açıklama, ‘Ben hukuku tanımayacağım anlamına geliyor ve ‘Sonuçlarını göze alıyorum’ demektir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi için siyasi organ denilerek ‘karar siyasi’ iddiası ortaya atılıyor. Ancak aldığı karar imzacı tüm devletler için hukuki ve bağlayıcı bir anlaşma olarak AİHS bakımından siyasi değil hukuki karar alıyor. Sözleşme kapsamında bağlayıcı niteliğine sahip bir süreç yürütülüyor. Aslında ‘Hukuken tanımıyorum’ demek siyasi karar oluyor. Herhangi bir mahkeme kararını tanımadığınızı söylediğiniz zaman hukuk çerçevesince hareket etmiyorsunuz. Türkiye, AİHM’e ve Konsey’e resmi yanıtlar vermiştir. Ama cevap verdiğiniz dahil olduğunuz hukuki süreç bittikten sonra ‘Tanımıyorum’ diyorsunuz” dedi.
Osman Kavala’nın halen İstanbul Silivri Cezaevi’nde tutuklu olmasıyla ilgili Türkiye’nin AİHM kararını uyguladığı iddiasıyla bir yanıt/savunma verdiğini anımsatan Altıparmak, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin ise AİHM’in verdiği serbest bırakma kararına uyulmadığını düşündüğünü dile getirdi.
Konsey'de Mart ayındaki toplantıda Edirne Cezaevi’nde tutuklu HDP’li Selahattin Demirtaş ile ilgili değerlendirme yapılmasını beklediklerini kaydeden Altıparmak, Kavala dosyasında Anayasa Mahkemesi’nin de kararı bulunduğunu ancak Demirtaş’ın tutukluğuna yapılan itiraz başvurusuyla ilgili Anayasa Mahkemesi’nin ise halen karar vermediğini söyledi.
Avrupa Konseyi’nin de AİHS ile uyumlu şekilde karar verilmesi gerektiğini açıkladığını anlatan Altıparmak, Kavala dosyasının ardından Demirtaş ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun ve AİHM’in verdiği kararlar çerçevesinde hukuki adım atılmazsa Türkiye’nin sıkıntıya düşebileceğine işaret etti. Altıparmak, “Birkaç ay arayla AİHS’i tanımayan bir devlet konumu iyice tartışılır hale gelecek. Konseyin ihlal prosedürü gündeme taşınacak. Bu kadarını göze alıyorlar mı göreceğiz?” yorumunu paylaştı.
Bayrarol: “Hukuki ve ekonomik sonuçlarıyla AB müzakereyi askıya alır”
Avrupa Birliği (AB) uzmanı Mithat Can Baydarol, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, Türkiye’nin kurucusu olduğu Avrupa Konseyi’nden AİHM kararlarına uymaması nedeniyle uzaklaştığının düşünüldüğünü ve bu nedenle Avrupa Konseyi’nin ihtar niteliğinde bir karar aldığını söyledi.
“Türkiye’nin hem Avrupa Konseyi hem de AB boyutu itibariyle Avrupa ile ilişkisinde son durum nedir?” diye sorduğumuz Baydarol, Konsey’in AİHM’in verdiği kararlar doğrultusunda Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın bir an önce serbest bırakılmasını istediğini anımsattı. Konsey’in talebine Türkiye’nin bugün Erdoğan’ın “yok hükmünde” şeklinde tavır alması durumunda ise, bunun hukuki, siyasi ve iktisadi sonuçları olacağını kaydeden Baydarol, Konsey’in Türkiye’nin üyeliğini askıya alabileceğini ve böylece Türkiye’nin hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı davrandığının resmen ilan edilmiş olacağını ifade etti. Bunun yanı sıra Türkiye’nin ekonomisi için yabancı sermayeyi çekmeye çalışmasına rağmen hukukun üstünlüğünün geçerli olmadığı bir ülkeye yabancı sermaye yatırımı olmayacağını belirten Baydarol, “AB ne yapacaktır? AB’yle tam üyelik müzakereleri ise 3 Ekim 2005’te başlamıştı ve bunun arkasında da Konsey’in Türkiye’nin muteber ülkeler arasında olduğu yönünde beyanda bulunması vardı. Türkiye sınıf atlamıştı. Ama sınıfı kaybettiğiniz zaman ise AB’nin de tam üyelik müzakereleri askıya alması gibi ciddi bir siyasi sonuç ortaya çıkabilecektir. Bu ise Türkiye’nin şu anki ekonomik ve siyasi belirsizliklerine bakılırsa durumu daha ağırlaştıracak etkilere yol açar” dedi.
Avrupa’yla ilgili böylesi bir durum söz konusuyken Erdoğan’ın neden tanınama, kabul etmeme yönünde açıklamalar yaptığını sorduğumuz Baydarol, Erdoğan’ın hangi bilgiyle böyle açıklamalar yaptığını kendisine sormak gerektiğini belirterek, T.C. Anayasası’nın 90’ncı maddesi uyarınca uluslararası anlaşmalar için ‘Türk hukukunun üstünde’ kabulü bulunduğuna işaret etti. Baydarol, “Dolayısıyla ‘Ben bunu tanımıyorum, iç hukuka bakarım’ denilmesinin hukuk mantığıyla bağdaşır bir tarafı yoktur” vurgusunu yaptı.
Erdoğan’ın görüşü doğrultusunda Kavala ve Demirtaş’ın tutukluluğunu devam ettirme yönünde kararlar alınmaya devam edilmesi durumunda neler olabileceğini sorduğumuz Baydoral, “İlişkiler herhalde durur. Şu anda zaten pek fazla ilerlediği yok. Ama diplomatlar arasında sivil toplum önderleri katılımıyla sivil ve pozitif (olumlu) ajanda nasıl yaratılabilir diye konuşuyoruz. Göç ve güvenlik meselelerinde nasıl birlikte hareket edebiliriz diye gündemimizde maddeler var. Ama maalesef buralarda hiçbir adım atılmaması sonucu ortaya çıkar. Türkiye’de ya şu anda öngörülmüş olan 2023’deki seçimi ya da erken seçim sonucunu beklemeyi tercih edeceklerdir” diye konuştu.
CHP: “Erdoğan’ın hukuk tanımazlığıyla Türkiye’ye yatırım gelmiyor”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel de, Erdoğan’ın Türkiye’nin imza attığı uluslararası mevzuatı tanımama yönünde açıklamalar yapmasıyla ekonomiyi de olumsuzluğa sürüklediğini söyledi.
Özel, “’Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kavala ve Demirtaş kararlarını kabul etmiyoruz’ demiş. Sen Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı’sın. Bu Anayasa, uluslararası anlaşmalar, kanunlar üstündeyse, maddelerini nasıl tanımazsın. (Bu) Kendi anayasal meşruiyetini tanımamak demektir. Erdoğan hukuk tanımazlığı yapıyor diye ülkeye yatırım gelmiyor. Bize (Türkiye’ye) gelebilecekken Erdoğan yüzünden başka mecralara akıyor” diye konuştu.
HDP: "Erdoğan’ın tanımadığı Anayasa'dır"
HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede de, “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararlarına ilişkin sorulan soruya verdiği cevapta 'Biz Avrupa Birliği’nin Kavala'yla, Demirtaş’la, şununla, bununla ilgili aldığı kararları tanımıyoruz' diyen Erdoğan’a, tanımadığının, yok saydığının Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Türkiye Cumhuriyeti’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler ve Türkiye Cumhuriyeti’nin üyesi olduğu uluslararası kurumlar olduğunu hatırlatırız” açıklaması yaptı.
Dede, “Anayasa, kanunlar ve uluslararası sözleşmeler bir kişinin şahsi duygularıyla askıya alınamaz. Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil etme yetkisi verilmiş olan Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsi hisleri doğrultusunda aklına gelen her şeyi söyleme lüksü yoktur. Bulunduğu makamın ciddiyetine denk düşecek bir duruşun, tavrın ve dilin sahibi olması gerektiğini kendisine bir kez daha hatırlatıyoruz” dedi.