Taleban güçlerinin iktidara gelmesi nedeniyle Afganistan'daki diplomatik faaliyetlerini askıya alan Avrupa Birliği (AB), 3 ay sonra Kabil'deki diplomatik temsilciliğine geri dönüyor. Avrupa Birliği Dış İlişkiler Servisi'nden ilk grup diplomat Pazartesi günü Kabil'e giderek, Ağustos ayından bu yana kapalı olan temsilciliği yeniden açacak.
AB, Doha üzerinden yürütülen dolaylı ilişkilerin ötesine giderek, Kabil'de hem kendi diplomatları, hem de üye ülkelerin diplomatları tarafından kullanılabilecek bir temsilcilik ofisi açmayı planlıyor. Afganistan'a taahhüt edilen yaklaşık 1 milyar Euro'luk yardımın yönetilmesi için bu ülkede olma zorunluluğunun farkına varan Brüksel, geçtiğimiz ay, ofis açabilme olanaklarını incelemek üzere Kabil'e bir keşif heyeti gönderdi. AB, Taleban yetkilileriyle, ofis açılması durumunda güvenliğini kimin sağlayacağı konusunu görüştükten sonra, "en düşük seviyede diplomatik ilişkileri kuracak bir temsilcilik açılmasına" karar verdi.
AB'nin Kabil temsilciliğini yılbaşından önce açması beklenirken, Fransız ekonomi gazetesi Les Echos, AB Dış İlişkiler Servisi'nden bir grup diplomatın önümüzdeki Pazartesi günü AB misyonunu yeniden açacağını yazdı.
Dış İlişkiler Yüksek Komiseri Josep Borrell, Birlik üyesi ülkelerin temkinli yaklaşımına rağmen, geçtiğimiz hafta "AB'nin, en düşük seviyede de olsa, Afganistan'da varlığının önemine" işaret ederek, güvenlik koşulları elverdiği ölçüde AB temsilciliğinin yeniden açılması gerektiğini dile getirmişti.
Avrupa Birliği içinde, Taleban güçlerinin beklenmedik bir hızla Afganistan'da iktidara gelmesi üzerine, yeni hükümetle nasıl bir diplomatik ve politik ilişki içine girileceği konusunda bölünme yaşandı. Uzun süre "insani durum" ve “siyasi öncelikler" arasında ikilem yaşayan AB yönetimi, sonunda, "Afganistan'ın yeniden terör örgütlerinin yuvası olmasına izin vermemek; kapsamlı bir hükümet, kız çocuklarının okula gitmesi, kadınların iş yaşamına devam edebilmesi ve ülkeden ayrılmak isteyenlere izin verilmesi" koşullarıyla, yeni hükümetle diplomatik temasa geçilmesine karar verdi.
"Resmen tanıma anlamına gelmiyor"
Bir rejimi resmen tanımadan diplomatik bir misyon açmak teknik açıdan mümkün olsa da, AB içinde bunun "rejimi tanımanın yolunu açabileceği" endişeleri dile getiriliyor. Birlik içinde yapılan tartışmalar esnasında, Almanya ve Hollanda bir an önce Taleban güçleri ile diplomatik temasa geçilmesini savunarak Josep Borrell'i destekledi. Fransa ve Danimarka ise, bunun "Taleban'ı tanımak anlamına gelmesi" gibi algılanmasından endişe duyduğunu dile getirdi. Josep Borrell, geçtiğimiz hafta Birliğin Kabil'deki "asgari mevcudiyetinin" gerekli olduğunu, bunun hükümetin "AB tarafından tanındığı" anlamına gelmediğini belirterek tartışmaya nokta koydu.
Henüz hiçbir ülke tarafından resmen tanınmayan Taleban hükümeti, Pakistan tarafından destekleniyor. Yeni hükümet, büyükelçiliklerini kapatmayan Rusya, Türkiye ve Çin ile de yakın temasta. Financial Times'a göre AB, Afganistan'ın "yalnızca" bu 3 ülkeyle yakın ilişkiler kurmasına da engel olmak amacıyla bir an evvel diplomatik misyonunu açmak istiyor.
Ekonomik ve insani kriz riski
Ağustos ayı ortasında Taleban güçleri beklenmedik bir hızla iktidarı ele geçirince, İngiltere, Almanya ve Fransa, ortak bir açıklama yayınlayarak, Taleban'ı geçmişine ya da şimdi dile getirdikleri "olumlu" açıklamalarına göre değil, "eylemlerine göre" değerlendireceklerini dile getirmişti. Bu üç ülke, daha krizin başında, diplomatik temasın sürmesi için Taleban'a, "kapsayıcı bir hükümet kurma" ve "kadın haklarına saygı göstermesi" şartını öne sürmüştü. Ancak 3 ay sonra Afgan hükümeti üyelerinin neredeyse tamamı Taleban'dan oluşuyor. Kız çocuklarının okula gitmesi konusunda ise kayda değer bir iyileşme ortaya konulamadı.
Ülkede memurlara aylardır maaşları ödenmiyor, yaklaşan kış koşulları nedeniyle ciddi insani krizin başlamasından endişe ediliyor. Taleban yetkilileri, geçtiğimiz Çarşamba günü ABD Kongresi'nden, Afgan Merkez Bankası'nın 9,5 milyar dolarlık varlığını dondurma kararını kaldırmasını isteyerek, aksi takdirde 37 milyon Afgan'ı etkileyen ekonomik krizin ağırlaşacağı ve daha fazla Afgan'ı sürgüne iteceğini dile getirdi.