Uludağ Tıp Fakültesi’nde kalp damar cerrahisinde baş asistan olarak çalışan Mustafa Yalçın, geçtiğimiz hafta Bursa’da ormanlık alanda intihar etti.
Anestezide kullanılan ilaçlarla hayatına son veren 35 yaşındaki asistan hekim geride bıraktığı mektubunda mobbinge uğradığını yazdı. Aydın son dört yılda mobbing gerekçesiyle intihar ettiği söylenen altıncı hekim olarak kayıtlara geçti.
Bugün İstanbul Tabip Odası’nda (İTO) düzenlenen toplantıda asistan hekimlerin yaşadığı sorunlar kamuoyuna aktarıldı.
Yıldırım: ‘‘Pandemi sürecinde sorunlar katlandı, iş yükü arttı, ücret adalet adaletsizliği ve mobbingle karşı karşıyayız’’
İTO Asistan ve Genç Uzman Hekim Komisyonu Üyesi Dr. Merve Yıldırım, tıp fakültesini bitirdikten sonra Tıp Uzmanlık Sınavı’nı kazanan asistan hekimlerin uzun nöbetler ve mesailerle yıprandıklarını, pandemi sürecinde yaşadıkları fiziksel ve psikolojik baskının arttığını söyledi.
Yıldırım, ‘‘Asistan hekimler tükeniyor. Çalışma koşullarımızın iyileşmesini talep ediyoruz. Büyük hayallerle başladığımız uzmanlık eğitimi çalışma koşulları ve maruz kalınan mobbing ile hayal kırıklığına dönüşüyor. Günde 36 saate varan çalışma süreleri, ücretli nöbet ertesi izin hakkının yok sayılması, görev tanımının dışındaki angarya işlerle uğraşmak bugüne kadar sıklıkla dile getirdiğimiz sorun başlıklarından bazıları. Asistan emeğinin sömürüsünün en çarpıcı hali nöbetlerdir. Tıpta uzmanlık eğitimi yönetmeliği, ‘uzmanlık eğitimi öğrencileri üç günde birden sık olmayacak nöbet tutmalıdır’ demesine rağmen kimi kliniklerde nöbet sayısı ayda 14-15’i bulabiliyor. Günlük sekiz saatlik mesainin ardından 16 saat nöbet tuttuktan sonra ertesi gün çalışmaya yani 36 saat süreyle çalışmaya zorlanıyoruz. Pandemi süreci ile beraber asistan hekimler için tüm bu sorunlar katlanarak arttı. Pandemi servislerinde, polikliniklerde, acil servislerde, filyasyonda, laboratuvarda yani pandemi ile mücadelenin her alanında özveriyle görev almamıza rağmen artan iş yükü, ihmal edilen uzmanlık eğitimi, ücret adaletsizliği ve artan mobbingle karşılaştık’’ dedi.
Dr. Yıldırım, sayıları 30.000’i bulan asistan hekimlerin nöbet sayılarının insani şartlara çekilmesini, nöbet ertesi izin verilmesini, eğitim sürecinin performans sistemine kurban edilmemesini ve sağlıkta mobbingin son bulmasını talep etti.
İstanbul Tabip Odası Başkanı: ‘‘Tükenmişlik arttığı için asistan hekimler yurtdışına gitmek istiyor, bu geleceğimiz için ciddi bir tehlikedir’’
Asistan hekimleri tükenmişlik sendromuyla baş başa bırakan sistemin Türkiye’nin sağlık sisteminin geleceğini de zedelediğini savunan İstanbul Tabip Odası Başkanı Pınar Saip, uzmanlıklarını alan birçok hekimin yurtdışına çıkmaya çalıştığına dikkat çekti.
Profesör Dr. Saip, ‘‘Asistanlar bizim geleceğimiz, hekimliğin geleceği onlar. Ama maalesef hem dünyada hem ülkemizde Dünya Bankası’nın bir projesi olan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte asistanların ve tüm hekimlerin üzerinde iş yükü son derece artmıştır. Kışkırtılmış sağlık talebiyle günde 100-120 poliklinik sayılarıyla karşılaşıyoruz. Bir yılda acillere başvuru nüfusumuzun üzerinde. 80 milyonluk ülkemizin yıllık 110 milyon acil başvurusu var. Tükenmeleri arttığı için yurtdışına geçmek isteyen arkadaşlarımız, bizden iyi hekimlik belgesi almaktadırlar. Maalesef gün geçtikçe bu sayılar artmaktadır. Bu tükenmişlik geleceğin hekimlerinin yurtdışına kaymalarına, meslekten vazgeçmelerine veya daha korunaklı daha az efor harcayacakları uzmanlık alanı seçmelerine yol açmaktadır. Mobbing en büyük sorunlarıdır. Ayrıca mutlaka insanca yaşayacakları bir gelire sahip olmaları gerekir’’ dedi.
Ömeroğlu: ‘‘Hastalara asistanlar bakıyor, parayı uzmanlar ve bölüm şefleri kazanıyor; performans sistemine itiraz eden mobbinge uğruyor’’
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Rukiye Eker Ömeroğlu da asistanların yalnız mobbinge maruz kalmadığını aynı zamanda haksız ücret politikasının mağduru olduğunu dile getirdi.
Dr. Ömeroğlu, ‘‘Düşünün bir beyin cerrahi asistan 36 saatlik mesaisinde bir beyin ameliyatına girmek zorunda. Siz bir hasta olsanız böyle bir insanın eline beyninizi emanet etmek ister misiniz? Ama ne yazık ki tıpta hiçbir iş dalında olmayacak kadar uzun çalışma söz konusu. Ücret konularında da çok büyük sıkıntılar var. Bu performans sistemi, Sağlıkta Dönüşüm adı altında bütün sağlık çalışanlarının emeğini sermaye sunuyor. Bu sistem ne halkın ne de sağlık çalışanların lehine. Asistanlar beş dakikada bir hasta bakmak zorundalar. Bir de hastalara onlar bakıyor ama baktıkları hastalar üzerinden performans almıyorlar. Onlar çalıştıkları halde para alma işi üstündeki uzmanlara ya da o bölümün şeflerine kalıyor. Kabul edilemez bir haksızlık var. Üstelik bütün bunlara itiraz edecek olurlarsa bir de mobbinge uğruyorlar’’ dedi.
Kaygusuz: ‘‘Beş dakikada bir hasta bakma zorunluluğu var, performans sistemiyle durum daha kötüye gidiyor’’
İstanbul’da bir hastanede asistan hekim olarak çalışan Betül Kaygusuz ise tıp alanında yüz yıllardır var olan usta çırak sisteminin son yıllarda iyice istismar edildiğinin altını çizdi.
Kaygusuz, "Asistan hekimlerin çalışma şartları hekimliğin kanayan yaralarından biri. Bu hep böyledir. Ancak biz zaman geçtikçe yanlışların düzelmesini beklerken bu performans sistemi ile beraber düzelmek bir yana çok daha kötüye gittiğini görüyoruz. Artık uzmanlık öğrencilerinin uzmanlık eğitimi aldıkları süre boyunca asıl işleri, eğitim almaktan ziyade sağlık hizmeti vermek. Daha doğrusu salt sağlık hizmeti vermekle yükümlüymüşler gibi algılanıyorlar. Tek başına poliklinik yapıyorlar, tek başına nöbet tutuyorlar. Poliklinik 5 dakikada 1 hasta bakma yoğunluğunda oluyor. Hiyerarşik ilişkiler tıpta her zaman vardır. Ama usta çırak ilişkisi artık yoğun çalışma şartları içeren devamlı bir mobbinge dönüşüyor’’ dedi.