Christian Science Monitor orgeneral David Petraeus’un Irak’ta savaş maliyetlerini önemli ölçüde düşürdüğünü hatırlatıyor. Gazete, Petraeus’tan Afganistan savaşının da maliyetini düşürmesini istiyor;
“Afganistan’da birliklerin takviyesi sürerken, savaşın maliyeti de Irak savaşının maliyetini aştı ve bu yıl için yaklaşık 70 milyar doları buldu. Obama, Afganistan’a ayrılacak bütçenin bir sınırı olduğunu belirtti ve ‘bu savaşların maliyetini göz ardı edemeyiz’ dedi. Obama, ekonominin öncelikleri ile El Kaide ve bağlantılı örgütlerin oluşturduğu tehdidi önlemek arasında bir denge kurmaya çalışıyor. Ancak yurt içinde bütçe açığı baskısı altında bunalan Obama’nın, yeni bir 11 Eylül saldırısını önleyecek düzeyde güvenliği sağlama hedefine ulaşabilmesi için Amerikan halkıyla iyi bir diyalog kurması gerekiyor. Çünkü halkın önemli bir kısmı geçen yıldan bu yana Afganistan savaşını gereksiz buluyor. Bu savaşı kazanmak için iyi bir general yeterli değil. Savaşın bir cephesi de Amerika’da…”
Boston Globe Orgeneral Petraeus’un Irak’ta uyguladığı stratejinin bir benzerini Afganistan’da da uygulayacağını belirtiyor. Ancak gazete, Afganistan’daki koşulların Irak’tan farklı olduğu uyarısında bulunuyor;
“Yeni komutanın, üstlendiği görevle ilgili üç temel soruyu cevaplandırması gerekiyor. Obama’nın ekibi uyum içinde çalışabilecek mi? Afgan hükümeti, inandırıcı bir konuma gelebilecek mi? Başarının kıstası ne olacak? Obama’nın stratejisi hem Afganistan’daki Amerikan birliklerinin takviye edilmesini hem de bir geri çekilme takviminin oluşturulmasını içeriyor. Petraeus, yeni görevinin onaylanması için Senato’ya gittiğinde, senatörler orgenerale sadece mevcut stratejiyi nasıl uygulayacağını sormakla yetinmemelidir. Bu stratejinin başarısız olması durumunda Amerika’nın nasıl bir politika izleyeceğini de sormalıdır.”
Washington Post G-20 zirvesi öncesinde Amerika ile Almanya arasında krize karşı izlenecek politika konusundaki görüş ayrılığına dikkat çekiyor. Gazete, Amerika’nın devlet teşviklerini öne çıkarttığını, Almanya’nın ise bütçe disiplininde ısrarcı olduğunu vurguluyor;
“Ekonomi politikasına ilişkin bu tartışma, kökü derinlere uzanan siyasi çıkarlar ve değerlerle ilgili bir çatışmayı da yansıtıyor. İdeal olan, Amerika’nın da Almanya’nın da kendi başlarına buyruk bir biçimde davranmak yerine, birbirlerinden bir şeyler öğrenmeleridir. En azından her iki ülke de kendi ekonomilerindeki yapısal sorunları çözmek için harekete geçmelidir. Almanya hizmetlerdeki kronik verimsizliği, Amerika da konut sektörüne aşırı bağımlılığı çözmelidir. Bu yönde atılacak adımlar, tarafların birbirlerinden aşırı beklenti içine girmeden, Atlantik’in her iki yakasında da ekonomik büyümeyi sağlayabilir. Ancak G-20 zirvesi öncesinde yaşanan tartışmalar, ideal bir dünyada yaşamadığımızı gösteriyor.”
Los Angeles Times kıyıya yakın yerlerde petrol aranmasına getirilen altı aylık yasağın federal mahkeme tarafından iptal edilmesini eleştiriyor. Gazete, yeni bir çevre felaketinin önlenmesinin, ekonomik kaygılardan daha önemli olduğunu savunuyor;
“Obama, denizde sondaj çalışmalarını altı ay süreyle yasaklarken, güvenlik kaygısıyla hareket ediyordu. Louisiana Mahkemesinin yargıcı Martin Feldman ise bu yasağı kaldırırken temel kaygısı istihdamdı. Her ikisi de verdikleri kararda bir ölçüde haklıydı. Ancak Obama, daha haklıydı. Eğer Obama yanlış bir karar aldıysa, yaklaşık 11 bin Louisiana’lı işçi boş yere işsiz kalmış olacaktı. Eğer Feldman haksızsa, yeni bir petrol sızıntısı hem Louisiana’da hem de komşu eyaletlerde turizme ve balıkçılığa büyük bir darbe vuracak ve binlerce kişi işsiz kalacak. Biz bu durumda, ihtiyatlı davranılmasından yanayız. Konuyu bundan sonra ele alacak olan 5. Temyiz Mahkemesi yargıçlarının da bu çerçevede karar vermesi gerekiyor.”