Amerika’daki her meslek grubunda artık Türkler’e rastlamak mümkün. Anadili İngilizce olmayan birinin ilkokul öğretmeni olması da sıradan. Peki size 15 yıl boyunca yaptığınız mesleği bırakıp, tekrar üniversiteye gidip bambaşka bir mesleği yapar mısınız desek? Yanıtı hayli zor olan bu durum Ankara’dan ABD’ye göç eden Sevda Taş için de geçerli. İşte onun öyküsü.
Sevda Taş, "19 sene önce geldim bu sene 20 olacak, 19 yaşındaydım geldiğimde bu sene 39 oldum. Ankaralı’yım bütün yaz Türkiye’deyim kışın da gidiyorum. Her yaz mutlaka gidiyorum çocuklarım olduğu için.12 yıl otelcilik yaptım, ama daha sonra kızlarım için işi bıraktım üniversiteye döndüm. Üniversiteye döndüm öğretmenlik okudum ve geçen sene öğretmen oldum. Geçen seneden beri de çalışıyorum," diyor.
Türkiye’de olsaydı Sevda Taş, yapar mıydı bunu?
Taş, "Yapamazdım bu şekilde. Beni bu hale getiren buradaki yaşam. Çünkü sınıftaki yaş ortalaması çok yüksekti. En küçük bendim sınıfta. Kendimi iyi hissettim. Daha iyi bir anne olayım diye okudum. Sonra çok hoşuma gitti. Bayağı güzel bir meslek dedim, iyi ki de okudum diyorum. Çocukları çok seviyorum," şeklinde konuşuyor.
Peki, nasıl kıyaslıyor burada öğretmenlik yapmakla Türkiye arasındaki farkı?
"Türkiye’deki öğretmenlikle buradaki öğretmenlik arasında çok fark var. Burada biraz daha saygı duyuluyor. Türkiye’de öğretmenliği pek meslekten saymıyorlar. Çünkü Türkiye’de ben öğretmenim dediğim zaman insanların bakışı açısı daha farklı “öğretmen mi” gibi bakıyorlar. Ama burada öğretmen dediğiniz zaman farklı, belki burada daha zor eğitim. Bir öğretmen maaşıyla Türkiye’de geçim çok çok zor ama burada öğretmen maaşıyla çok rahat bir insan geçinebiliyor."
Eğitimci gözüyle bakıldığında iki ülke arasında çok büyük farklılıklar olduğunu belirten Taş, öğrencilerin aldıkları eğitimin de farklı olduğunu anlatıyor: "Türkiye’de iyi bir okula yollarsanız bunun için maddiyat öne geçiyor, burada devlet okulları var. Ve hatta Türkiye’nin özel okullarından daha ileride. Mesela benim yeğenim ilkokul birinci sınıfa gidiyor. O birinci sınıfa giden çocuğun akşam saat 11:00’e kadar yazı yazması benim sinirimi çok bozdu parmağının burası incelmiş. O kadar çok ödev vermişler gibi hemen ertesi güne. Biz de burada böyle bir şey yok çocukları sıkıyorlar okuldan. Biz de böyle bir şey yok. Biz okulu çok sevdiriyoruz ki ödevleri zamanında yapsınlar. Benim çocuğum okula gitmekten zevk alıyor. Yeğenim okul açılacak diye ağlıyordu. Çantası o kadar ağır ki o kitapları taşıması zor. Küçük çocukların hala sokağa çıkıp oyun oynaması lazım. Oyuncaklarıyla oynaması lazım. Türkiye’de çocuklar bunu yapamıyorlar. Oynamak lüks oluyor çünkü çok ödev var. O kadar çok ödev var ki nasıl yetişecek. 3’te çocuk eve geliyor, yemek yiyecek, biraz dinlenmesi lazım, gece 11’de yatıyor. Benim çocuklarım 3’te geliyor, çok az bir eğlenmesi varsa yarım saatten fazla ödevi yapmıyor akşam da okuması var yarım saat kadar 1 saat yeterli alabilirsin sınıfa giden bir çocuk için. Üniversiteye giderken parmakla sayması yanımdaki kişinin sinirlendiriyordu. Ama eğitim alırken çocukların parmakla saymalarının iyi oduğunu öğrettiler. Bu insanlarda kalıcı olabiliyor. Biz Türkiye’de kitap okurken gözümüzle okuruz. Burada öyle değil, iki parmakla okuyacak, günlük istediğini okuyacak. Hissedebilmesi lazım. Parmaklarını sayması kötü bir şey değil. Eğitim olarak Türkiye ve Arap ülkeleri matematikte bence çok ileride. Öğrencilere baktığımızda Amerika bu konuda geride kalıyor. Ama Amerika’da öğrencilerde şöyle bir şey var matematik yoksa da başka bir şey var drama, resim gibi değişik alanlara da atılıyorlar. Ama Türkiye’de ya fen vardır ya sosyal bilgiler. Türkiye’de çok fazla sınav sistemi olması bana ters geliyor. Ben üniversiteye giderken çocuğum vardı, gündüzleri kızıma baktım, akşamları üniversiteye gittim. Full-time gitmenize gerek yok istediğiniz kadar gidebiliyorsunuz büyük bir kolaylık."
Peki, Sevda Taş 20 yıldır Amerika’da yaşayan biri olarak iki ülke arasındaki ne gibi farklar görüyor?
Sevda Taş, "Amerika’nın başka eyaletlerine gittiğim zaman görüyorum insanları çok candan, çok farklı. Affedersiniz demeden ayıp oluyor. Araba kullanırken herkes birbirine iyi olabiliyor. Ben Türkiye’ye alışkın olduğum için oraya gittiğimde el salladım da başıma bazı kötü şeyler geldi. İşe garson yardımcısı olarak girdim çünkü İngilizcem iyi değildi. 12 sene sonra genel müdür yardımcısı olarak ayrıldım işten. Deneyimin önemli, yaptığın iş önemli, ama Türkiye’de öyle değil. Türkiye’de çevren olması lazım. Ama burada çalışırsan kendini gösterirsen, ki bizim Türkler bunu burada çok iyi becerebiliyor, bunu görüyorum. Başarılı oldukça daha fazlası geliyor. Türkler’in gücü burada çok çok fazla görebiliyoruz da," diyor.
Ancak Amerika’yla ilgili olarak anlattığı bu olumlu tabloya rağmen, yurt dışında yaşayan birçok göçmen gibi Sevda Taş’ın da aklı bir gün memleketine geri dönmekte: "Kızların burada büyümesini isterim ama benim gönlüm Türkiye’de. Aklım Türkiye’de. Bir noktada dönmeyi düşünüyorum kendi ülkeme. Çünkü belli bir zaman sonra da vatan özlemiyle aile özlemi çok farklı bir yere geliyor. Evet burada çok rahatım, çok huzurluyum, mutluyum ama bir şekilde vatanım var. Garip bir şey, ne burada olabiliyorsunuz ne orada olabiliyorsunuz. Üç buçuk ay Türkiye’deyim doymam gerekir ama doyamıyorum geri geldiğim zaman yine özlüyorum."