1 Kasım’da yapılan seçimin sonuçları birçok başkentte olduğu gibi Washington’da da geniş yankı buldu. “Yeni meclis aritmetiğinin, tek parti hükümetinin Türk-Amerikan ilişkilerine etkileri, Suriye politikalarına yansımaları ve sandık sonuçlarının Türk demokrasisi açısından nasıl bir tablo ortaya çıkardığı” gündeme gelen ve en çok yorumlanan konular oldu. Princeton Üniversitesi Yakın Doğu Araştırmaları Öğretim Üyesi Michael Reynolds da seçimleri Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi
Melek Çağlar – 1 Kasım’da yapılan seçime baktığınızda, sandıklardan çıkan sonuçlar Türkiye hakkında nasıl bir fikir veriyor?
Michael Reynolds – “Öncelikle Türkiye ve Türk halkını tebrik etmek istiyorum gördüğüm kadarıyla son zamanlarda yaşanan sorunlara ve komşu ülkelerde yaşanan krizlere rağmen ciddi bir sorun olmadan seçimler yapıldı. Oysa birçok insan bunun tersinin olabileceğini düşünüyordu. Sonuçları değerlendirecek olursak pozitif yan, Türkiye için istikrar şansının tek parti iktidarıyla artmış olması; bu da ekonomiye ve herkese önceliklerini belirlemede yardımcı olacaktır. Tabii diğer konu anayasa değişikliğinin yapılıp-yapılmayacağı tekrar gündeme geldi. Bu AKP’nin ve Erdoğan’ın en önemli hedefiydi. Bu nasıl olacak şu anda kestirmek zor, ama büyük ihtimalle değişiklik AKP’nin istediği şekilde olacak.”
“Umarım Türk halkı hukukun üstünlüğü ilkesine aldırmıyor diye bir mesaj alınmamıştır”
Melek Çağlar – Türkiye, hem içeriden hem de dışarıdan sık sık basın, ifade ve toplanma özgürlükleri konusunda eleştiriye hedef oldu. Sonuçlar, Türk seçmeninin bu konuları öncelik olarak değerlendirmemiş olduğuna mı işaret ediyor? Ya da bir başka deyişle, bu sonuçlar Türk seçmenin konuya bakışı hakkında nasıl bir ipucu veriyor?
Michael Reynolds – “Bence en ilginç taraf MHP’deki oy kaybıydı. PKK ile çatışmaların yeniden başlaması sonrasında MHP’ye daha fazla oy gitmesi beklenirdi. Ama bunun tam tersi oldu. Kürt sorunu, Türkiye’nin en önemli sorunu; zor bir sorun ve tüm vatandaşların yararı için çözülmesi gerekir. MHP’nin oy kaybı bence bu konuda hala bir umut olduğunu ve karşılıklı tavize yer olduğunu ortaya koyuyor. Yine de bunu zaman ve AKP’nin ne yapacağı gösterecek. Son dönemde hukukun üstünlüğü ilkesinin zedelenmesi bence Türkiye de en rahatsızlık verici durum oldu. Hükümeti ve Erdoğan’ı eleştirenlere karşı kullanılan yasal baskı yöntemleri rahatsızlık verici. Bu seçimin sonucunun en korkutucu tarafı ‘Türk halkı bu konuya çok da önem vermiyor’ şeklinde bir mesaj olabilir. Ama umarım verilen mesaj bu değildir ve umarım hükümet böyle bir sonuç çıkarmaz bundan.”
“Hükümet barış sürecinde retorikle yetinmesin”
Melek Çağlar – Seçim sonrasında barış sürecini nasıl bir gelecek bekliyor?
Michael Reynolds – “Umarım barış süreci yeniden başlar ve umarım bu sürece HDP dahil edilir. Zira HDP sorunu çözebilecek taraf. Yanılıyor olabilirim ama PKK’nın barış istediğini sanmıyorum. Ama bence hem HDP’ye oy verenler hem de Demirtaş barışın herkesin yararına olacağına inanıyor. Umarım hükümet de bunu çözmenin acil olduğunu kabul edip retorikte kalmaz. Son çatışmalar umarım iki tarafa da artık bu konunun şakaya gelmeyeceğini ikna etmeye yetmiştir ve daha fazla geç kalınmadan kapsamlı bir çözüm bulunur.”
“Umarım hükümet IŞİD’in gerçek bir tehdit olduğu gerçeğini görmüştür”
Melek Çağlar – AKP hükümetlerinin geçmişte izlediği politikalara bakıp, geleceğe dönük bir öngörüde bulunmak mı mümkün mü?
Michael Reynolds – “Bu konuda bir öngörüde bulunmak yerine, hukukun üstünlüğü ilkesine daha fazla riayet edileceğini, sadece Kürt meselesi değil, IŞİD’le mücadele dahil tüm sorunların çözülmesine öncelik verilmesini umuyorum. Umarım hükümet, IŞİD’in artık sadece Müslüman olmayanlara değil tüm Türkiye’ye büyük bir tehdit olduğu gerçeğini görmüştür ve bunlara karşı gerekli adımları atar.”
“Türkiye PYD’yi engelleyebilir”
Melek Çağlar – Seçimler öncesinde koalisyon formülleriyle birlikte gündeme gelen bir konu da bu tür bir değişimin Suriye politikasında da farklılıklar oluşturacağı yolundaydı. Şimdi çıkan sonuca bakıldığında hala bir değişiklik söz konusu olabilir mi?
Michael Reynolds – “Eğer Kasım seçimlerinde Haziran’daki sonuçlar çıksa, belirsizlik daha da uzardı, bu da Suriye meselesi açısından olumlu gelişmelere yol açmazdı.Eğer Suriye konusunda bir karara varılacaksa sanırım bunda Türkiye’nin payı büyük olacak bundan sonra. Tek parti iktidarı Türkiye’nin Suriye konusunda daha yapıcı bir rol oynamasını da sağlayabilir. Türkiye’nin Esad’ın gitmesi gerektiği konusundaki tavrını değiştirip-değiştirmeyeceği konusuna gelince, Rusya’nın Suriye müdahalesiyle Esad rejiminin düşmeyeceği belli oldu. İleride Ruslar, Esad’ın görevden ayrılmasını sağlayabilir, ama rejim yerinde kalır. Bundan kimsenin şüphesi yok.Türkiye için bir diğer kaygı konusu PYD’nin Suriye içinde ne yaptığı. PYD göründüğü kadarıyla Suriye’nin kuzeyinden toprak almak istiyor ve Kuzey Iraklı Kürtlerin oluşturduğu gibi otonom bir bölge kurmaya çalışıyor ki bu da Türk hükümetini rahatsız ediyor bir dizi nedenle. Türkiye belki Esad’ın geleceğine karar veremez ama PYD’nin otonomi kurmasını engelleyebilir.”
“Amerikalılar PYD konusunda kendini kandırıyor”
Melek Çağlar – Türkiye’nin bundan sonra PYD’ye karşı atabileceği adımlar Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkiler?
Michael Reynolds – “Türkiye ile Amerika arasında zaten bir gerginlik var. Ama buradaki sorun şu: Amerika Suriye’de ne yaptığını, ne yapmak istediğini hala bilmiyor. Bu kesinliğe kavuşana kadar da Suriye krizinin çözümünü beklemek yanlış olur. PYD belki IŞİD’e karşı en etkili grup olabilir. Ama IŞİD, PYD’nin bir numaralı hedefi değil, PYD ve PKK’nin amacı bundan çok daha ötede. Amerikalılar PYD’nin IŞİD’le mücadelede kalıcı bir ortak olacağını düşünüyorlarsa kendilerini kandırıyorlar demektir. PYD istediği gibi toprak kontrolünü sağlar ve Kuzey Irak’taki Kürt yönetimine benzer bir otonomi oluşturursa, IŞİD’le savaşmayı bırakır.”