ABD hükümeti gelecek ay New York'ta yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na katılması beklenen İran'ın sertlik yanlısı Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve diğer İranlı yetkililere vize verilmemesi ve koruma sağlanmaması konusunda baskıyla karşı karşıya.
Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada Eylül ayı ortasında yapılacak 77. BM Genel Kurulu'na katılmayı planlayan İranlılar’ın vize başvurularının reddedilmeyeceğini belirtti.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcü yardımcısı Vedant Patel Amerika’nın Sesi’nin sorusuna, "ABD yasaları gereği vize kayıtları gizlidir; bu nedenle bireysel vize vakalarının ayrıntılarıyla ilgili bir şey söylemem. Ancak daha önce de söylediğimiz bir şeyi yinelemek isterim: BM'nin ev sahibi ülkesi olarak Amerika BM Genel Merkezi Anlaşması uyarınca, üye devletlerin temsilcilerine BM genel merkezi bölgesine seyahat etmeleri için vize vermekle yükümlüdür" yanıtını verdi.
Patel, "ABD BM'ye ev sahipliği yapan bir ülke olarak yükümlülüklerini ciddiye almakta; ancak yine de vize kayıtları gizli ve bu nedenle başka bir ayrıntıya giremem" dedi.
Güvence altına alınmış haklar
BM'nin New York'taki genel merkezine ilişkin 1947 tarihli anlaşma uyarınca, ev sahibi ülke BM toplantılarına davet edilenlere giriş, dolaşım ve ikamet haklarını garanti ediyor.
Washington’daki düşünce kuruluşlarından Amerikan Girişimcilik Enstitüsü’nde dış politika ve savunma politikaları alanında çalışan Danielle Pletka, "Daha önce de benzer bir durumla karşı karşıya kalmıştık; düşmanlarımızın BM Genel Kurulu sahnesini istismar etmek için BM'ye ev sahipliği yapma yükümlülüğümüzü kullanma ihtimaliyle karşı karşıya kalmıştık. Fidel Castro ya da Yaser Arafat'ı düşünün. ABD, Genel Kurul tarafından onaylanan BM'nin yasal görüşüne boyun eğerek böyle bir hakka sahip olmadığımızı belirtti. Yine de zaman zaman vize vermeyi reddettik" dedi.
Amerika’nın Sesi’nin konuştuğu Pletka, İran'la diplomatik ilişkisi bulunmayan ABD'nin Tahran'dan gelecek olan Reisi ve diğer hükümet yetkililerine vize vermemesi gerektiğini çünkü El Kaide dışında son 50 yılda en çok Amerikalı’nın ölümünden İranlılar’ın sorumlu olduğunu söyledi.
Pletka, "Amerikan topraklarında Amerikalılar’ı öldürmeye çalışmanın bir bedeli olmalı. Bunu görmezden gelirsek, neyi görmezden gelmemiş oluruz?" diye konuştu.
ABD Adalet Bakanlığı bu ayın başlarında İranlı bir ajanın, İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’nin öldüren ABD hava saldırısına misilleme olarak, eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'a suikast planlamakla suçlandığını açıklamıştı.
Amerikalı yetkililer, şüpheli Şahram Pursafi’nin Devrim Muhafızları'nın bir üyesi olduğunu söylüyor. Pursafi, Federal Soruşturma Bürosu (FBI) tarafından aranıyor.
İran ise suçlamaları siyasi olarak nitelendiriyor.
İran Ulusal Direniş Konseyi’nin Washington bürosu direktör yardımcısı Alirıza Caferzade, Pennsylvania’nın Patriot-News gazetesi için kaleme aldığı başyazıda Bolton'ı öldürme planının, "Reisi'nin gözetimi altında yapıldığını" yazdı.
Caferzade, "Bu siciliyle Reisi şimdi, üst düzey Amerikalı yetkilileri öldürmeyi planladığı ABD'ye girmek ve Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na katılmak için 'Büyük Şeytan'dan kendisine vize vermesini istiyor" ifadelerini kullandı.
"Tahran Kasabı"
Reisi'nin yüz binlerce İranlı’nın ölümünden sorumlu olduğu da iddia ediliyor. Uluslararası Af Örgütü, BM İnsan Hakları Konseyi'ne İran Cumhurbaşkanı'nı "insanlığa karşı suç işlemekten" soruşturması çağrısında bulundu.
Reisi, "ölüm komitesi" denilen bir oluşumun üyesi ve yargılayıcısı olarak yürüttüğü faaliyetler nedeniyle aktivistler arasında "Tahran Kasabı" olarak biliniyor.
Reisi, "ciddi insan hakları ihlallerine suç ortaklığı" nedeniyle 2019'dan bu yana ABD yaptırımlarına tabi.
Bir din adamı olan Reisi göreve geldikten iki ay sonra, geçen yılın Eylül ayında, Birleşmiş Milletler'de önceden kayda alınmış bir konuşma yapmıştı.
Bu yıl ise Birleşmiş Milletler'de şahsen konuşma yapmayı planladığına dair işaretler var. Reisi'nin ziyareti muhtemelen Manhattan'ın merkezinde gösterilere neden olacak ve federal hükümet tepkiyle karşılanacak İran Cumhurbaşkanı’nı korumak için vergi mükelleflerinin parasını harcamak zorunda kalacak.
İran asıllı Amerikalı serbest gazeteci Yaşar Ali, kendi haber bülteninde, "Onlarca ABD Gizli Servis yetkilisi, hükümeti Amerikan topraklarında masum ABD vatandaşlarına karşı operasyonlara izin vermiş ve bunları finanse etmiş bir adam için kurşun yemeye hazır olacak" dedi.
Amerika’nın Sesi’nin sorusunu yanıtlayan, Özel Ajan Steve Kopek, teşkilatın İran Cumhurbaşkanı'nı koruyup korumayacağına ilişkin bir soruya verdiği yanıtta, "Gizli Servis operasyonel güvenliği sağlamak amacıyla koruma operasyonları hakkında konuşmaz" dedi.
Yaşar Ali ise haber bülteninde, "Reisi ve heyetinin ABD'ye girişini yasaklamak daha fazla suç işlenmesine, düşmanca ve provokatif eylemlere neden olabilir. Ancak hiçbir şey ABD topraklarındaki ABD vatandaşlarını korumaktan önce gelmemelidir" yorumunda bulundu.
İran Değişim Kampanyası koordinatörü ve Avrupa Irak Özgürlük Derneği Başkanı Struan Stevenson, Scotsman gazetesindeki köşesinde, ABD Başkanı Joe Biden'ın "omurgasını yeniden keşfedeceğini" ve Reisi'ye vize verilmemesi gerektiğini kabul edeceğini umduğunu yazdı.
Amerikan Girişimcilik Enstitüsü’nden Pletka ise, "Biden ekibinin Reisi ya da heyetine vize vermemesi pek olası görünmüyor. Eğer bu heyette yer alan bir kişinin eski ABD yetkililerine yönelik tehditlere doğrudan karıştığına dair açık bir kanıt olsaydı, iyi bir gerekçe olabilirdi" diye konuştu.